Neil Bradbury – Zehrin Tadı (2025)

Neil Bradbury’nin bu eseri, bilimin karanlık yüzüne mercek tutarak zehrin hem kimyasal hem de insani hikâyesini anlatıyor. Kitap, on bir ölümcül maddenin yapısını, etkilerini ve tarihte bu zehirleri kullanan suikastçıları, casusları ve katilleri bir araya getiriyor. Bradbury, tıp ve kimya bilgisiyle, zehrin yalnızca ölümle değil, insanın güç, intikam ve kontrol arzularıyla da nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Her bölüm, farklı bir zehrin –arsenik, siyanür, risin, botulinum toksini, morfin gibi– biyokimyasal işleyişini incelerken, aynı zamanda bu maddelerin ardındaki suçların toplumsal ve psikolojik arka planını da araştırıyor.

Bradbury’nin anlatısı, laboratuvar titizliğiyle dedektif öyküsünün heyecanını birleştiriyor. Zehir, burada yalnızca bir kimyasal değil, insan doğasının karanlık yönlerini ortaya çıkaran bir metafor olarak işlev görüyor. ‘Zehrin Tadı: Katillerin Kullandığı 11 Ölümcül Madde’ (‘A Taste for Poison: Eleven Deadly Molecules and the Killers Who Used Them’) , Antik Roma’dan günümüz istihbarat operasyonlarına kadar uzanan örneklerle, ölümün bilimsel kesinliğini ve ahlaki belirsizliğini aynı potada eritiyor. Yazar, her vakayı suçun estetiğinden ziyade bilimin açıklayıcı gücüyle yorumluyor; böylece okuru hem bir adli tıp hikâyesine hem de moleküler bir dedektifliğe davet ediyor.

Eserin merkezinde, zehrin hem yok edici hem de tedavi edici çifte doğası yer alıyor. Dozun kaderi belirlediği bu ince çizgi, tıbbın ve kimyanın etik sınırlarını sorgulatıyor. Bradbury, bilimin soğuk formüllerini insan hikâyeleriyle birleştirerek yaşam ve ölüm arasındaki kimyasal dengeyi gözler önüne seriyor. Kitap, zehri sadece öldüren bir madde değil, insanlığın merak, hırs ve bilme isteğiyle kurduğu karmaşık ilişkinin simgesi olarak okuyor.

  • Künye: Neil Bradbury – Zehrin Tadı: Katillerin Kullandığı 11 Ölümcül Madde, çeviren: Nihan Vaysal, Antre Kitap, inceleme, 272 sayfa, 2025

Mark Walker – Hitler’in Atom Bombası (2025)

Mark Walker’ın bu çalışması, Nazi Almanyası’nın nükleer silah geliştirme çabasını tarihsel belgeler, efsaneler ve etik sorunlar ekseninde inceliyor. Kitap, “Hitler atom bombasına ne kadar yaklaştı?” sorusunu merkeze alırken, aynı zamanda bilimin savaşla, ideolojiyle ve ahlakla kurduğu karmaşık ilişkiyi de tartışıyor. Walker, Almanya’nın fizikçilerinin ve mühendislerinin 1930’ların sonunda başlattığı uranyum projesinin teknik imkânsızlıkların ötesinde politik baskılar, bilimsel bölünmeler ve etik ikilemler yüzünden başarısızlığa uğradığını savunuyor.

‘Hitler’in Atom Bombası: Tarih, Efsane ve Auschwitz ile Hiroşima’nın İkiz Mirası’ (‘Hitler’s Atomic Bomb: History, Legend, and the Twin Legacies of Auschwitz and Hiroshima’), bilimsel ilerlemenin ideolojik rejimlerin elinde nasıl yön değiştirdiğini gözler önüne seriyor.

Walker, Almanya’daki atom araştırmalarının Amerika’daki Manhattan Projesi’nden neden bu kadar geride kaldığını analiz ederken, Nazi rejiminin bilim anlayışını da mercek altına alıyor. Irkçı ideolojiyle biçimlenen akademik ortam, birçok yetenekli bilim insanının sürgün edilmesine yol açmış; bu da Almanya’nın bilimsel potansiyelini zayıflatmıştır. Yine de bazı Nazi araştırmacılarının nükleer enerji üzerine yaptığı deneyler, savaş sonrası dönemde Almanya’nın teknolojik mirasının tartışmalı bir parçası olarak kalmıştır.

Kitap, Auschwitz ve Hiroşima’yı “modernliğin ikiz mirası” olarak karşılaştırır. Auschwitz, insanlık dışı ideolojinin ürünü olan sistematik yıkımı temsil ederken; Hiroşima, bilimin sınır tanımaz gücünün ahlaki sonuçlarını hatırlatır. Walker, bu iki olay arasında doğrudan bir bağlantı kurmasa da her ikisinin de bilimin etik sınırlarını sorgulattığını vurgular. ‘Hitler’in Atom Bombası’, tarihin karanlık sayfalarıyla bilimin aydınlık yüzü arasındaki ince çizgide, bilgi, iktidar ve vicdan arasındaki gerilimi anlamaya çağıran bir tarihsel sorgulamadır.

  • Künye: Mark Walker – Hitler’in Atom Bombası: Tarih, Efsane ve Auschwitz ile Hiroşima’nın İkiz Mirası, çeviren: Cemal Can Tarımcıoğlu, Antre Kitap, tarih, 560 sayfa, 2025

Terry Eagleton – Kutsal Terör (2025)

Terry Eagleton’ın bu kitabı, “terör” kavramını tarihsel, siyasal ve teolojik düzlemlerde sorgulayan felsefi bir inceleme. Eagleton, terörün yalnızca çağdaş politik şiddetin bir biçimi olmadığını, Batı düşüncesinin temelinde yer alan bir fikir olarak varlığını sürdürdüğünü savunuyor. Ona göre “kutsal terör” hem dini hem seküler dünyada, düzenin sınırlarını korumak için başvurulan bir güç biçimidir. Bu nedenle terör, yalnızca yıkıcı değil, aynı zamanda düzen kurucu bir işlev taşıyor. ‘Kutsal Terör’ (‘Holy Terror’), Aydınlanma’nın akıl idealiyle teolojinin mutlak hakikat iddiaları arasındaki gerilimi merkeze alarak, modernliğin kendi içindeki şiddet dinamiklerini açığa çıkarıyor.

Eagleton, terörün kökenini yalnızca siyasal ideolojilerde değil, estetik ve ahlaki duyarlılıklarda da arıyor. Shakespeare, Freud, Marx ve Derrida gibi düşünürlerle kurduğu diyalog, terörün bilinçdışı arzularla, anlamın yitim korkusuyla ve Tanrı’nın sessizliğiyle nasıl ilişkili olduğunu gösteriyor. “Kutsal” olanla “şiddet” arasındaki bu karmaşık bağ, hem dinin hem de seküler inanç sistemlerinin içindeki mutlaklık tutkusunu görünür kılıyor.

Yazar, günümüz dünyasında terör söyleminin siyaseti, medyayı ve ahlakı nasıl kuşattığını eleştiriyor. Liberal toplumların, güvenlik ve düzen adına uyguladıkları yapısal şiddetin de “kutsal terör”ün modern biçimi olduğunu ileri sürüyor. ‘Kutsal Terör’, şiddeti yalnızca ideolojik bir olgu olarak değil, insanın anlam ve bütünlük arayışındaki karanlık bir yansıma olarak ele alıyor. Eagleton, okuru hem dinin hem modernliğin içindeki mutlaklık arzularını sorgulamaya çağırıyor; kutsallığın terörle, inancın şiddetle nasıl iç içe geçtiğini düşündürüyor.

  • Künye: Terry Eagleton – Kutsal Terör, çeviren: Fırat Ender Koçyiğit, Antre Kitap, siyaset, 176 sayfa, 2025

John V. Petrocelli – Saçmalıklardan Kurtulma Yolları (2025)

John V. Petrocelli’nin ‘Saçmalıklardan Kurtulma Yolları: Hayatını Değiştirecek Bilgiler’ (‘Life-Changing: Science of Detecting Bullshit’) adlı kitabı, modern dünyada giderek yaygınlaşan bilgi kirliliği ve manipülasyonla başa çıkmak için pratik bir rehber sunuyor. Petrocelli, “saçmalık” olarak adlandırdığı yanıltıcı ve manipülatif bilgilerin nasıl yayıldığını, insanların neden bu tür bilgilere inandığını ve bunlara karşı nasıl korunabileceğimizi bilimsel bir yaklaşımla inceliyor. Kitap, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmenin, kanıtları değerlendirmenin ve mantıksal hataları tanımanın önemini vurguluyor.

Petrocelli, insanların neden saçmalıklara inandığını anlamak için psikoloji, sosyoloji ve iletişim bilimlerinden yararlanıyor. Kitapta, bilişsel önyargılar, duygusal manipülasyon, sosyal kanıt ve otoriteye başvurma gibi insanların yanıltıcı bilgilere inanmasına yol açan faktörler detaylı bir şekilde ele alınıyor. Ayrıca, saçmalıkların yayılmasında medyanın, sosyal medyanın ve siyasi söylemlerin rolü de inceleniyor.

Kitap, saçmalıkları tespit etmek için pratik yöntemler ve stratejiler sunuyor. Petrocelli, okuyuculara, iddiaları sorgulama, kanıtları değerlendirme, mantıksal hataları tanıma, kaynakları doğrulama ve kendi önyargılarının farkında olma gibi becerileri geliştirme konusunda rehberlik ediyor. Kitapta ayrıca, saçmalıklarla karşılaşıldığında nasıl etkili bir şekilde yanıt verilebileceği ve başkalarını bu tür bilgilere karşı nasıl uyarabileceği konusunda da tavsiyeler yer alıyor.

Petrocelli, saçmalıklarla mücadelenin sadece bireysel bir sorumluluk olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir görev olduğunu vurguluyor. Kitap, okuyucuları, bilgi okuryazarlığını geliştirme, eleştirel düşünme becerilerini yaygınlaştırma ve şeffaf bir bilgi ortamı oluşturma gibi konularda aktif rol almaya teşvik ediyor. ‘Saçmalıklardan Kurtulma Yolları’, modern dünyada bilgi kirliliğiyle başa çıkmak ve doğru bilgiye ulaşmak isteyen herkes için değerli bir kaynak.

  • Künye: John V. Petrocelli – Saçmalıklardan Kurtulma Yolları: Hayatını Değiştirecek Bilgiler, çeviren: Elif Buse Güven Günay, Antre Kitap, inceleme, 252 sayfa, 2025

Junaid Mubeen – Matematiksel Zekâ (2025)

Junaid Mubeen’in bu kitabı, insan matematiksel zekâsının makinelerden farklı ve üstün yönlerini inceliyor. ‘Matematiksel Zekâ: Neden Yapay Zekâdan Üstünüz?’ (‘Mathematical Intelligence: What We Have that Machines Don’t’), matematiksel zekânın sadece sayısal becerilerden ibaret olmadığını, aynı zamanda problem çözme, yaratıcılık, soyut düşünme ve akıl yürütme gibi bilişsel yetenekleri de kapsadığını savunuyor.

Kitap, makinelerin matematiksel işlemleri hızlı ve doğru bir şekilde yapabildiğini, ancak insanlardaki yaratıcılık, sezgi ve bağlamsal anlayış gibi yeteneklerden yoksun olduğunu vurguluyor. Mubeen, insan ve makine işbirliğinin matematiksel zekânın potansiyelini en üst düzeye çıkarabileceğini öne sürüyor.

İnsanlar problem çözme ve yaratıcılık gibi yetenekleriyle katkıda bulunurken, makineler de veri analizi ve hesaplama gibi görevleri üstlenebilir. Kitapta, matematiksel zekânın eğitim ve pratikle geliştirilebileceği ve matematiksel düşünmeyi teşvik eden çeşitli stratejiler ve yaklaşımlar sunuluyor.

Mubeen, matematiksel zekânın sadece bilim ve teknolojide değil, aynı zamanda günlük yaşamda da önemli bir rol oynadığını gösteriyor.

Kitap, insan matematiksel zekâsının benzersizliğini ve gelecekteki rolünü anlamak isteyen herkes için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

  • Künye: Junaid Mubeen – Matematiksel Zekâ: Neden Yapay Zekâdan Üstünüz?, çeviren: Hakan Aydın, Antre Kitap, bilim, 336 sayfa, 2025

Mark Koyama, Jared Rubin – Dünya Nasıl Zenginleşti? (2024)

Bugün, atalarımızdan çok daha zenginiz ve bu servetimizin neredeyse tamamını son iki yüzyılda kazandık.

  • Peki, bu zenginliği nasıl elde ettik?
  • Zenginlik bir kader mi yoksa bir dizi etkenin bir araya gelmesinin sonucu mu?
  • Sanayi Devrimi neden 18. yüzyıl Britanyası’nda başladı?
  • Bazı ülkeler neden yenilikleri takip etme ve ekonomik büyüme konusunda geride kaldı?

Tüm bu sorulara onlarca yıldır cevaplar aranmış ve birçok önemli düşünür tarafından teoriler geliştirilmiştir.

Ekonomi tarihi uzmanlarından Jared Rubin ve Mark Koyama, ‘Dünya Nasıl Zenginleşti?’ kitabında bu soruları, bugüne kadar yapılmış araştırmaları ve ortaya konulan tüm teorileri inceleyerek cevaplıyor.

İlk olarak mevcut teorilere değinen yazarlar; coğrafyanın, iklimlerin, siyasi kurumların, kültürlerin, demografik yapının ve sömürgecilik faaliyetlerinin ekonomik büyümedeki rollerini tarihten örnekleriyle ele alıyor.

Dahası ‘Dünya Nasıl Zenginleşti?’ geçmişin, toplumların yoksulluktan nasıl kurtulabileceklerine dair bir rehber olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu kitap, dünyadaki ekonomik büyüme ve yoksulluğun geleceğini merak edenler için eşsiz bir kaynak.

  • Künye: Mark Koyama, Jared Rubin – Dünya Nasıl Zenginleşti?, çeviren: Uğur Gülsün, Antre Kitap, ekonomi, 400 sayfa, 2024