Zafer Karademir – Osmanlı Yeni Çağı’nda Tarımsal Gelişim (2023)

Modern çağlarda yüzleşmek istemediğimiz sorunlar arasında, teknik tarımın doğaya verdiği zarar önemli bir yer ediniyor.

Antroposen Çağı olarak bahsedilen bu zararlı dönemin çok önceden başladığı kabul ediliyor.

Sanayi Devrimi sonrası adeta kutsallaştırılan entansif tarımın, artan dünya nüfusunu çılgınca beslemek için toprak ve su başta olmak üzere doğal kaynakları hoyratça yok etmesi, bunları zehirleyerek kirletmesi oldukça tahrip edici gelişmelerdi.

Bu sürecin bir aşamasından sonra modern tarımın gerçekte bir kurtarıcı olup olmadığı sorusu sorulmaya başlandı.

Modern insanın bir hayli değer atfettiği entansif tarımın bütün yönleriyle hayran olunacak bir yöntem sayılamayacağı; diğer bir ifadeyle geleneksel tarımın tümüyle olumsuz sayılamayacağı daha iyi anlaşılmaya başlandı.

Bu kitap, tarımsal gelişim sürecinde daha çok geleneksel yapılardan kurtulamamış olan Osmanlı tarım emekçilerinin ve sermayedarlarının, modern çağlar öncesinde Yeni Çağ’daki “geri kalmışlık” sorununu yakından inceleme çabasıyla oluşturulmuş.

Çalışmanın temelinde yukarıda ana çerçevesi çizilen düşünce ciddi bir yer edindiğinden, Osmanlı çiftçisinin ekstansif tarıma bağlılığı katı bir eleştirel dille ve tavırla değil, çağın ve imparatorluğun şartları düşünerek incelenmiş.

“Geleneksel” hatta “ilkel” diye biraz da küçümser bir bakış açısıyla eleştirilen Osmanlı tarım sektörünün, hububat (özelde buğday) ziraatı sahasının, görece statik yapıda olsa bile sınırlı ve uzun soluklu bir gelişme çabası içinde olduğu tezi üzerinde konuya yaklaşılmış.

Tüm gelenekselliği ya da ilkelliğine rağmen hemen her zaman yabancıların buğday kaçırdığı bir memleket olarak Osmanlı’nın tarım emekçilerinin kendi şartları elverdiği ölçüde verimlilik artışına yönelik gayretleri kitapta dikkat çeken ayrıntılardan biri.

  • Künye: Zafer Karademir – Osmanlı Yeni Çağı’nda Tarımsal Gelişim: Ziraat, Hasılat, Ticaret, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, tarih, 322 sayfa, 2023

Scott Reynolds Nelson – Tahıl Okyanusları (2022)

İnsanları beslemediğiniz zaman uygarlığınızın ömrü kısa olur.

İmparatorlukların yükselişleri ve çöküşleri bazen bir buğday tanesinin hikâyesinde saklıdır.

‘Tahıl Okyanusları’nda tarihçi Scott Reynolds Nelson, tarihin şafağından Ukrayna’daki Odessa limanına kadar insanlığı besleyen tahılın öyküsünü anlatırken, ucuz Amerikan tahılının İç Savaş sonrasında dünya ticareti ve siyasetinde ABD’yi nasıl yükselttiğini, Birinci Dünya Savaşı’na ve Rus Devrimi’ne kadar 20. yüzyılın kritik tarihi dönemeçlerinde nasıl bir kilit rol oynadığını gösteriyor.

Atlas Okyanusu’nu geçerek Avrupa’nın büyük imparatorluklarının çöküşüne sebep olan ABD buğdayının peşinden, doyurucu bir tarih ortaya koyuyor, bugünün savaşlarını anlamaya yardımcı oluyor.

Nelson’ın ‘Tahıl Okyanusları’ kitabında ABD’nin Amerikan İç Savaşı’nın hemen ardından uluslararası buğday pazarını ele geçirmesinin devrimci sonuçlarını anlatmasını izliyoruz.

Kitap, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri ve dünya hakkında bildiğinizi düşündüğümüz şeyler üzerine bizi yeniden düşünmeye davet ediyor.

  • Künye: Scott Reynolds Nelson – Tahıl Okyanusları: Amerika Buğdayı Dünyayı Nasıl Ele Geçirdi?, çeviren: Akın Emre Pilgir, Sia Kitap, tarım, 360 sayfa, 2022

Philip McMichael – Gıda Rejimleri ve Tarım Sorunları (2022)

İçinden geçtiğimiz kapsamlı gıda krizinin bir tarihi var ve bu tarih kapitalizmin gelişimiyle birlikte kendini gıda rejimleri şeklinde ifade ediyor.

Küresel bir sistem olarak gelişen kapitalizme içkin olan gıda rejimleri, günümüzde şirketlerin belirleyici olduğu; tarımsal yapının, gıdanın üretim, işleme, dağıtım ve tüketim süreçlerinin devasa bir kompleksi olarak kendini gösteriyor.

Şirket gıda rejiminin nasıl ortaya çıktığını, hangi küresel ittifaklardan beslendiğini ve yapılandığını anlamak aynı zamanda kapitalizmin güncelliğini kavramakla eşdeğer.

Eleştirel Tarım-Gıda Dizisi’nin ikinci kitabı olan ‘Gıda Rejimleri ve Tarım Sorunları’, günümüz küresel kapitalizminin tarihini tarım-gıda sisteminin kapsamlı bir analizi üzerinden aktarıyor.

Kapitalist toplumsal yapıyı anlamanın bir yolu olarak önerilen gıda rejimleri analizi, kapitalizmin tarihine ilgi duyan okurların yanında, nasıl bir dünyada yaşadığımızı ve bu dünyanın eşitsizlikleri karşısında ne tür direnişler sergilendiğini anlamak isteyenler için de bir başvuru kitabı olacaktır.

McMichael, “gıda rejimleri” kavramına dair çalışmalarda sıkça başvurulan, önde gelen bir akademisyendir.

Gıda rejimleri kavramını geliştirmenin yanı sıra, kırsal kalkınma, gıda egemenliği gibi alanlarda da çalışmaları bulunmaktadır.

  • Künye: Philip McMichael – Gıda Rejimleri ve Tarım Sorunları, çeviren: Duygu Avcı, Nota Bene Yayınları, tarım, 232 sayfa, 2022

Cuma Yıldırım – Türkiye’de Tarım Sektörünün Yönetimi (2022)

Türkiye’nin tarımsal sorunları üzerine ufuk açıcı bir sorgulama.

Cuma Yıldırım, neoliberal politikaların tarım sektörü üzerindeki yıkımı çok yönlü bir şekilde ortaya koyuyor.

Yirmi birinci yüzyılda, gıda krizinin yol açtığı açlık isyanları, kuzeyde Mısır ve Tunus’a, batıda Burkina Faso ve Senegal’e ve güneyde Madagaskar ve Mozambik’e kadar tüm kıtayı kasıp kavurdu.

2019’da Çin’in Wuhan bölgesinde başlayan ve 2020’de küresel salgına dönüşen COVID-19 hastalığı, bir yandan milyonlarca insanın ölümüne yol açarken, bir yandan da salgına karşı uygulanan kapanma, hepimize kentlerde gıda stokunun ve tarımsal üretimin önemini gösterdi.

Bir an için uluslararası ticaretin durma noktasına geldiğini ve tarımda da kuraklık ve yüksek fiyat artışı nedeniyle yeterli üretimin olmadığı bir zamanı düşünelim.

İşte tarım yönetiminin ve politikalarının önemi, böyle durumlarda daha belirgin bir biçimde hissedilmektedir.

Bu kitapta Yıldırım, Türkiye’nin tarımsal yapısını ve yönetimini masaya yatırmakta ve yıllardır tartışılagelen neoliberal politikaların tarım sektörü üzerindeki etkilerini kapsamlı bir araştırmayla incelemektedir.

Yıldırım, uygulanan tarımsal politikalar ile tarımsal yapı arasındaki nedensellik bağını titizlikle kurmuş ve analizinde kullandığı tarımsal verileri, derlediği tarihsel bilgilerle birlikte analiz ediyor.

Yıldırım’ın eseri, tarımın geleceğine, yöntemine, yönetimine, kapasitesine ilişkin verimli, heyecan verici bir tartışma başlatacak nitelikte.

  • Künye: Cuma Yıldırım – Türkiye’de Tarım Sektörünün Yönetimi, Yeni İnsan Yayınevi, tarım, 256 sayfa, 2022

Sabriye Ak Kuran – Gıdanın Ekolojisi (2022)

Gıda sektöründen kaynaklı ekolojik sorunlar üzerine çok değerli bir çalışma.

Sabriye Ak Kuran, hem endüstriyel tarım uygulamalarının olumsuz sonuçlarını hem de bunların nasıl aşılacağını ayrıntılı şekilde açıklıyor.

Gıda sektörü bir taraftan kullanılan girdiler yoluyla doğal kaynakları ciddi düzeylerde etkileme gücüne sahipken diğer taraftan, etkilediği doğal kaynaklarda meydana gelen değişimlerden nihai olarak kendisi etkileniyor, buna bağlı olarak da gıda güvensizliği sorunu yaşanıyor.

Dolayısıyla gıda sistemleri faaliyetleri ve doğal kaynaklar arasındaki etkileşimin bütünsel bir yaklaşımla ele alınması ve gıdanın üretilmesinden tüketilmesine kadar geçen tüm sürecin gezegenin ekolojik sınırlarını da gözeterek planlanması ve yürütülmesi gerekiyor.

Bu kitabın temel iddiası tam da bu noktada önem kazanıyor.

Kitapta gıda sektöründen kaynaklı ekolojik sorunların gıda üretiminin ötesinde gıda işleme, depolama, ambalajlama, taşıma ve tüketim aşamalarını da içerecek şekilde incelenmesinin daha uygun olacağı belirtiliyor.

Yaklaşık 100 yıllık Türkiye tarımının yaşadığı kapitalist dönüşüm sürecinin farklı boyutlarda etkileri oldu.

Özellikle tarımsal faaliyetlerin dayandığı doğal kaynaklar bakımından bu sürecin etkileri dikkat çekici düzeylere ulaştı.

Türkiye tarımının yarattığı ekolojik etkileri değerlendirmek amacıyla yazılmış olan kitapta, hem üretim ve tüketim ilişkilerini doğrudan ilgilendiren temel bileşenler hem de bu ilişkileri yönlendiren çeşitli aktörler ekonomi-politik bir bağlam içerisinde ele alınıyor ve benimsenen endüstriyel tarım uygulamaları sonucunda ortaya çıkan ekolojik etkiler tartışılmaktadır.

  • Künye: Sabriye Ak Kuran – Gıdanın Ekolojisi: Türkiye’de Gıda Sistemlerinin Dönüşümü, Nika Yayınevi, ekoloji, 336 sayfa, 2022

Larry Korn – Fukuoka Üstat (2022)

Masanobu Fukuoka’nın Zen benzeri tarım yaklaşımı organik tarım ve bahçecilikte devrim yarattı.

O’na göre, insan doğaya hâkim olmak yerine, onunla yaşamayı öğrenmelidir.

Larry Korn, Fukuoka ile otuz beş yıldan fazla süren çalışma ve deneyimlerini burada sunuyor.

Doğa kendi hâlinde kusursuz bir denge içindeyken insanlığın doğaya ilk müdahalesi olan “tarım” faaliyetlerinin başlaması ile bu denge altüst olmuştur.

Tarımın keşfiyle toprağı işleyen ve üretime geçen insan, zamanla toprak üzerinde hâkimiyet kurmaya başlar; doğayı kendisine köle yapar.

İnsanın doğa üzerindeki etkisi ilk zamanlar şu anki gibi tehlike arz etmiyordu.

Gün geçtikçe artan nüfus yoğunluğu ile insanın icat ettiği her şey (tarım aletleri, ilaçları, vb.) doğanın tahrip olmasına neden oldu.

Bir kez müdahale edince eskisi gibi olmayan her şey gibi doğa da ona karışılmasına, özünün değiştirilmesine tepki göstermiştir.

Bu tepkiyi duyan ve muhatap alan tek insan belki de doğanın ve tarımın babası diyeceğimiz Masanobu Fukuoka’dır.

Onun felsefesinde, her şey doğanın akışına bırakılmalıdır.

Geleneksel tarım uygulamalarının aksine o, deneme yanılma yoluyla, toprağı dinleyerek ve gözlemleyerek hareket etmiştir.

Çünkü aniden hiçbir şey değiştirilemez; zamanla, doğanın sesine kulak vererek, doğayla beraber hareket ederek bu değişiminin faydalı olacağını düşünmüştür.

İnsan doğaya hâkim olmak yerine, onunla yaşamayı öğrenmelidir.

Doğanın, insanlara ihtiyacı yoktur.

Biz olsak da olmasak da “doğa” kendini yeniler.

Doğanın bize ne anlatmak istediğini anladığımız an bizler de özgürlüğümüze kavuşmuş olacağız.

  • Künye: Larry Korn – Fukuoka Üstat: Ekin Sapı Devrimcisi ve Doğal Tarımın Mucidi, çeviren: Ezgi Yıldız, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 256 sayfa, 2022

Miguel Altieri ve Peter Rosset – Agroekoloji (2022)

Bugün yaşadığımız gıda krizinin en önemli sebebi, 1940’lardan bu yana uygulanan kapitalist tarım uygulamalarıdır.

Miguel Altieri ve Peter Rosset, verili sisteme sıkı eleştiriler getirdikleri bu kitaplarında, tarım-gıda sistemine radikal bir alternatif olarak agroekolojinin ne anlama geldiğini açıklıyor.

Türkiye ve dünya, güçlü bir gıda krizi içerisinden geçiyor.

Bu durumu yaratan devasa bir sistem var.

1940’larda “yeşil devrim” olarak adlandırılan süreçle yeni bir boyut kazanan kapitalist tarım, gıda üretiminin, gıdayı üreten öznelerin, gıda üretim mekânlarının organizasyonunun asli belirleyenidir.

Endüstriyel tarım, şirket tarım rejimi gibi ifadelerle de anılan bu yapıyı anlamak, gıdanın üretim ilişkilerini ve toplumsal yaşamdaki konumunu kavramak için elzem.

‘Agroekoloji’, mevcut tarım-gıda sisteminin kapsamlı bir eleştirisi ve bu sisteme radikal bir alternatif olması itibariyle, çok özel bir kitap.

Ekolojik ilkelerle, doğayla dost uygulamaları, kadim ve teknoloji bilgisinin harmanlandığı bilimi, şirket tarımı karşısında anti-kapitalist bir seçeceği ifade eden agroekoloji kavramı, bu kitapta temelleri ve güncelliği açısından pek çok boyutuyla ifade edilmektedir.

Bu kitabın Türkiye’de derin bir krize sürüklenmiş tarımsal yapıyı dönüştürmeyi arzulayan çiftçilere, araştırmacılara ve aktivistlere kaynaklık edecek nitelikte.

  • Künye: Miguel A. Altieri ve Peter M. Rosset – Agroekoloji: Bilim ve Politika, çeviren: Fatih Özden, Nota Bene Yayınları, tarım, 164 sayfa, 2022

Max Weber – Antik Uygarlıkların Tarım Sosyolojisi (2022)

Max Weber’den Antikçağın sosyal ve ekonomik gelişimi hakkında eşsiz bir inceleme.

Weber, 3000 yıllık bir tarih boyunca siyasi ve entelektüel gelişmeleri şekillendiren kurumsal çerçevenin izini sürüyor.

Modern sosyolojinin kurucularından biri sayılan ve sosyolojik yöntemi yetkinleştiren Max Weber’in iktisatçı, hukukçu ve tarihçi yönü zaman zaman göz ardı edilmiş, görüşleri ‘idealist’ diye yaftalanıp genellikle Karl Marx’ın fikirlerinin karşısına konmuştur.

Kimilerince ‘Antikçağın toplumsal ve iktisadi gelişimi hakkında bugüne dek yazılmış en özgün ve derinlikli çalışmalardan biri’ olarak görülen elinizdeki kitap, bir bakıma Weber’in işte bu gibi önyargılara bir itirazıdır.

Weber, uzun süre boyunca görmezden gelinmiş, değeri sonraları anlaşılmış bu çalışmasında sosyoloji, iktisat ve hukuk bilgisiyle donanmış bir tarihçi gözüyle 3000 yıllık bir tarih boyunca siyasi ve entelektüel gelişmeleri şekillendiren kurumsal çerçevenin izini sürüyor.

Antikçağın Mısır, Roma, Mezopotamya ve Ege uygarlıklarının iktisadi ve sınıfsal ilişkilerini somut, maddi koşullarından hareketle ve hayranlık uyandırıcı bilgi birikimi ve tartışmacı tavrıyla çözümlerken, bugün bildiğimiz kapitalizmin neden Antikçağ yerine feodal Ortaçağda sahneye çıktığı sorusuna bir yanıt arıyor.

  • Künye: Max Weber – Antik Uygarlıkların Tarım Sosyolojisi, çeviren: Gamze Karaca ve Özgür Balkılıç, Fol Kitap, sosyoloji, 520 sayfa, 2022

Ali Ekber Yıldırım – Yeni Tarım Düzeni (2022)

Sadece Türkiye değil, bugün bütün dünya büyük bir tarım krizinin içinde.

Ali Ekber Yıldırım da, müthiş bir tarım gücüne ve çeşitliliğine sahip Türkiye’nin dış ülkelere bağımlılıktan kurtularak tarım alanında nasıl öncü konuma gelebileceğini irdeliyor.

Tarımda yeni bir dönem, yeni bir düzen var.

Pandemi, iklim krizi, kendine yeterlilik, yasaklar, kısıtlamalar, korumacılık, yoksulluk bu döneme damgasını vurdu.

Gıda egemenliğinin önemi arttı.

Tarım potansiyeli ve üretimi yüksek olan ülkeler yeni tarım düzeninde “zengin ülkeler” olarak adlandırılacak.

Türkiye, iklimi, ürün çeşitliliği, kendine yeterli olma potansiyeli ile yeni tarım düzeninde önemli ülkeler arasında yer alabilir.

Üretirse açlık, kıtlık olmaz.

Üretmezse açlık da olur, kıtlık da olur.

Ulusal politikalarla bu potansiyelini değerlendirmezse dışa bağımlı, varlık içinde yokluk çeken bir ülke olur.

Türkiye, yaşadığı ekonomik krizde tarımın gücünden yararlanmak yerine tarımı yok etmeye çalışıyor.

Oysa çıkış yolu tarımda.

İşte Yıldırım’ın bu çalışması da, bitek topraklara, müthiş bir tarım gücüne ve çeşitliliğine sahip ülkemizin, dış ülkelere bağımlılıktan kurtularak, ithalatını değil ihracatını artırarak ve çağdaş teknolojilerden yararlanarak tarım alanında nasıl öncü konuma gelebileceğinin, zenginliğini nasıl artırabileceğinin yollarını öneriyor.

  • Künye: Ali Ekber Yıldırım – Yeni Tarım Düzeni, Sia Kitap, tarım, 376 sayfa, 2022

Attila Aytekin – Üretim Düzenleme İsyan (2022)

Osmanlı bir tarım toplumuydu, fakat bu olgu Osmanlı tarihçiliği alanında şimdiye kadar hak ettiği ilgiyi pek alamadı.

Attila Aytekin, Osmanlı tarımına ve tarımsal ilişkilere Marksist bir perspektiften analiz eden çok önemli bir çalışmaya imza atmış.

Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi boyunca egemen iktisadi faaliyeti olan tarım Birinci Dünya Savaşı’nın takiben yıkılmasına kadar ekonominin en önemli sektörü, devletin ana vergi kaynağı ve tebaanın çoğunluğunun geçiminin temeli olmayı sürdürmüştü.

İmparatorlukta yaşayanların büyük çoğunluğunun kırsal doğrudan üreticiler olmasına rağmen, bu alana ilişkin çalışmalar uzun bir süre Osmanlı tarihçiliğinde hak ettikleri yeri elde edememiştir.

Aytekin ise bu çalışmasında Osmanlı tarımı, tarımsal ilişkilerin ve mülkiyet haklarının Osmanlı devletince düzenlenmesi ve köylülük üzerine Marksist perspektiften çözümlemeler getiriyor.

Kautsky ve Lenin gibi klasik ve daha sonraki çağcıl Marksistlerin katkılarını eleştirel bir süzgeçten geçirerek çıkardığı sonuçları son dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda çiftlik olgusunu anlamak için işletiyor.

Geleneksel tarihçiliğin üzerini örttüğü Osmanlı köylü isyanlarını ve halk direnişlerini köylülerin tavırları ve köylülerin çatışma süreci boyunca ortaya koydukları protesto yöntemleri açısından odağına alan yazar inkâr edilegelen köylü failliğinin siyasal ve toplumsal etkilerini gözler önüne seriyor.

Köylü ayaklanmalarına zemin hazırlayan Tanzimat reformlarını, Arazi Kanunnamesi’ni, Kırsal borçluluğu ve Asya Tipi Üretim Tarzı tartışmalarını ufuk açıcı bir irdelemeyle gündeme getiriyor.

Kitap sosyal bilim dünyasına, Osmanlı tarihçiliğine ve tarımsal çalışmalar/köylülük çalışmalarına çok değerli bir katkı.

  • Künye: E. Attila Aytekin – Üretim Düzenleme İsyan: Osmanlı İmparatorluğu’nda Toprak Meselesi, Arazi Hukuku ve Köylülük, Dipnot Yayınları, tarih, 270 sayfa, 2022