İnsan yaşamındaki önemli fenomenlerden biri olan giyim-kuşamın Anadolu’daki geçmişi on bin yıl öncesine kadar uzanır.
Bir kural olarak, tarih boyunca kıyafetler, iklim ve doğa koşullarına uygun biçimde oluşmakta ve biçimlenir.
Bu süreçte elbette insanoğluna özgü, karşı cinsin hoşa gitme içgüdüsü de rol oynar.
Yıl içinde dört mevsimi dolu dolu yaşayan, farklı doğal oluşumları içinde barındıran ve dünya tarihinin en önemli dönemlerinde, çeşitli ulusların yaşadığı bu topraklarda binlerce yıldan beri çok zengin bir giyim kuşam repertuvarının oluşması doğaldır.
Böyle bir repertuvarın elbette ulusal, yöresel ve tarihsel farklılıkları vardır ve bu durum ona çok renkli bir içerik kazandırır.
Ülkemizde giyim kuşamda batılılaşma, 19. yüzyıldan sonra başlar.
Yirminci yüzyılda ise bütün batı ülkelerinde moda olgusuyla beraber küreselleşme eğilimi ortaya çıkar.
Türkiye küreselleşme akımına 1940’lardan sonra büyük şehirlerden başlayarak yavaş yavaş ayak uyduran ilk Doğulu ve Müslüman ülkelerin başında yer alır.
Böyle bir gelişmeyi sağlayan faktörlerin kaynağında elbette ülkemizin tekstil potansiyelinin gücü vardır.
Ortak giyim kuşama yönelim böylece bütün dünyada yayılırken ulusal ve yerel kıyafetlerimiz, estetik çizgileri ve görkemli içerikleriyle anneannelerimizin çeyiz sandıklarında, özel kolleksiyonlarda ve müzelerde saygıdeğer yerlerini almışlardır.
Konuyla ilgili araştırmacı ve kurumlara düşen, ulusal kültürümüzün bu gurur verici simgesel değerlerinin bilimsel envanterini yapmak ve onları, yeni tasarımlarda kaynak olarak kullanmaktır.
- Künye: Sabahattin Türkoğlu – Tarih Boyunca Anadolu’da Giyim-Kuşam, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, tarih, 384 sayfa, 2024