Scott H. Young – Aşkın Öğrenme (2024)

Elinizdeki kitabıyla Wall Street Journal’ın çoksatanlar listesine girmiş yazar Scott H. Young, podcast sunuculuğu da yapan, bilgisayar programcısı bir kitap düşkünü.

Manitoba Üniversitesi ve Montpellier İşletme Fakültesi mezunu Young, 2006 yılından bu yana her hafta kişisel blogunda yayınladığı makalelerle daha iyi düşünmeye ve öğrenmeye arzulu kişilere yardımcı olmaya çalışıyor.

Young 2012 yılında hayata geçirdiği aşkın öğrenme projesinde, MIT bilgisayar bilimleri mezunlarının dört yıllık eğitimleri sonunda geçmeleri gereken sınavları sadece 12 ay içerisinde geçmeyi başardı.

Bu projesini MIT’nin lisans müfredatında öğretilen materyali, ücretsiz olarak sağlanan ders notları ve kitaplarını kullanarak kendi özgün yöntemiyle hayata geçirdi.

Yaptığı çalışmalar The New York Times, BBC, Pocket, Business Insider ve daha pek çok mecrada gündem oldu.

Öğrenme yaklaşımını açıkladığı TEDx konuşmasını yarım milyondan fazla kişi izledi.

Ardından öğrenme yöntemini yetkinleştirmek amacıyla bu kez 12 ayda 4 dil öğrenme projesine başladı.

Tüm bir yıl boyunca hiç İngilizce konuşmadan seyahat ettiği dört ülkede İspanyolca, Portekizce, Mandarin ve Korece öğrendi.

Bu kitabıyla sizlere kendi kendinizi yetiştirmede bir başlangıç noktası sunmayı amaçlayan Young, kendini yetiştirmenin en etkili yöntemlerinden biri olan aşkın öğrenmenin temel ilkelerini açıklıyor.

Bu çığır açıcı öğrenme yaklaşımının ilkelerini uygulayarak başarıya ulaşmış aşkın öğrenicilerin öğrenme tarzlarına ışık tutuyor.

Fransızca konuşamamasına karşın Fransızcada Dünya Scrabble Şampiyonu olan Nigel Richards, daha önce hiçbir deneyimi olmamasına rağmen sadece yedi ayda Dünya Hitabet Şampiyonası finalisti olmayı başaran Tristan de Montebello, istediği dili yalnızca üç ayda akıcı şekilde konuşabilen Benny Lewis gibi güncel örnekler okurla tanıştırılıyor.

Ayrıca büyük matematikçi Srinivasa Ramanujan, büyük fizikçi Richard Feynman, büyük ressam Vincent van Gogh ve nihayet satranç büyük ustası Judit Polgár’ın yaşam öykülerine bakarak bu tarihi şahsiyetlerin öğrenme yöntemleri ile aşkın öğrenme ilkeleri arasında bağ kuruluyor.

  • Künye: Scott H. Young – Aşkın Öğrenme: Kendini Yetiştirme, çeviren: Sevgi Halime Özçelik, İş Kültür Yayınları, eğitim, 208 sayfa, 2024

Pierre Bourdieu – Devlet Soyluları (2024)

Fransız Devrimi’nin 300. yıldönümünde yayımlanan bu eserinde Pierre Bourdieu, hem bilgi sosyolojisinin hem de iktidar sosyolojisinin en önemli dallarından biri olarak gördüğü eğitim sosyolojisi bakımından ülkenin en seçkin eğitim kurumları olan Büyük Okullar’ın öğrenci kitlelerini, uzun süreye yayılmış araştırmalarla kapsamlı şekilde inceleyerek Fransa’nın iktidar alanını; özellikle de iktidar mevkilerinde yer tutmada, eğitimin, yani akademik sermayenin aldığı rolü çözümlüyor.

Doğuştan, yani aileden gelen nitelikler ile sonradan, liyakatle edinilenleri birleştirmeyi başarması sayesinde, demokratik idealin etkisi altındaki toplumlarda sosyal ayrıcalıkların kalıcılaşmasına gerekçe sağlamaya birebir olan kültürel sermayenin rolünü gözler önüne seriyor.

“Okul”u, kitabın ortaya çıkardığı sosyal kullanımlarının hakikatiyle, yani hem tahakkümün hem de tahakkümün meşrulaştırılmasının dayanaklarından biri olarak kavramak için, “özgürleştiren okul” efsanesine veda etmek gerektiği sonucuna varan Bourdieu söyle diyor:

“‘Özgürleştiren okul’ efsanesi, aynen soyluluk inancı gibi, doğuştan getirilenler ve doğa etrafında şekillenmekteydi. Ancak bu ikisi tanrı vergisi yetenek ve kişisel liyakat ideolojisi görünümlerinde yeniden tasarlanmıştı. Bu efsane, akademik kurumun en derinlerine; pedagojik gelenekleri ile kurallarına ve eğitim kadrolarının inançları ile yatkınlıklarına pratikte nakşolmuştu. Böylelikle, bir yandan doğuştan getirdiği özelliklerden, yani özünden ötürü hükmetmesi meşru olan bir gruba atfedilen tüm özellikler kendisine atfedilmekte olan mektepli soylular grubu, diğer yandan, gönül rahatlığıyla, soylu doğmuşların karşısına koyulabildi. […] Her şey, cumhuriyetçi kavrayış kategorisi haline gelmiş olan, ‘beşikten’ ile ‘hak ederek/liyakatle’ karşıtlığı nâmına bu grubu eski aristokrasinin karşısına koyarak kavramaya meyilli kılarken, yeni akademik ‘seçkinleri’ bir soylular sınıfı olarak nasıl tasavvur edebilirlerdi ki?”

Aslı Sümer’in titiz çalışmasıyla ilk kez Türkçeye kazandırılan ‘Devlet Soyluları’, Bourdieu’nün öğrencilerinden sosyolog Loïc Wacquant’ın İngilizce baskı için yazdığı önsözle yayımlanıyor.

  • Künye: Pierre Bourdieu – Devlet Soyluları: Büyük Okullar ve Zümre Ruhu, çeviren: Aslı Sümer, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, sosyoloji, 504 sayfa, 2024

Umut Şahverdi – Kemalizmden İslamcılığa (2023)

Bu kitap, Türkiye’de devlet ideolojisinin 1923’ten günümüze uzanan değişimini ve Kemalizmden İslamcılığa doğru dönüşümünü ele alıyor.

Bunu da literatüre iki özgün katkı ile gerçekleştiriyor.

Birincisi, yazar Umut Şahverdi Türkçe okuru ülkemizde pek tanınmayan ancak devlet ve sistem kuramları konusunda son derece özgün teorik açılımlar yapan Alman düşünür Niklas Luhman’ın “sistem teorisi” ile tanıştırıyor.

Eserinde de Luhman’ın sistem teorisini Marksist teori ile tartışarak Türkiye’de devlet ideolojisinin dönüşümüne dair bir kuramsal çerçeve oluşturuyor.

İkinci katkıysa, yazarın bu çerçeveyi soyut iddialarla değil, somut kaynaklara dayandırarak ele alışı oluyor.

Bu doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1923’ten günümüze eğitim programlarına dair özgün kaynakları değerlendiriliyor.

Yazar, Türkiye’deki ilk ve orta öğretim seviyelerindeki yurttaşlık, din ve tarih eğitiminin içerik, bakış açısı ve odak noktasındaki ideolojik değişimler üzerinden elde edilen bulguları temel alarak iddiasını kanıtlıyor.

Çalışmanın ilk kısmında eğitim, okul, derslik, öğretmen gibi kavramları ve genel eğitim teorilerini tartışan yazar, Cumhuriyet’in kurucu ideolojisi olan Kemalizmin ilkelerini tartıştıktan sonra ikinci kısımda Türk eğitim sistemindeki değişiklikleri izleyebilmek ve tanımlamak için ampirik araştırmaların sonuçlarını paylaşıyor.

Konuyla ilgileri bağlamında özellikle seçilmiş üç ders -yurttaşlık, tarih ve din dersleri- üzerinden hem ders içeriklerindeki değişimleri ve bu derslerin saatleri vs. hakkında ulaşılan istatistikleri, hem de öğretmenlere Talim Terbiye Kurulu tarafından gönderilen yönergeleri inceleyerek ve bunların karşılaştırmalı analizini yaparak elde edilen bulgular, kitabı konuyla ilgili olarak kaynak kitaplardan biri haline getiriyor.

Resmi ideolojinin iki önemli dayanağı olan Kemalist milliyetçilik ve laiklik, ulusçuluktan ümmetçiliğe uzanan dönüşüm süreci ve kadınların giderek azalan oranda ekonomi ve eğitime katılımı konularıyla bağlantılı olarak, kitabın odağında yer alan diğer konular.

Türkiye’de devlet ideolojisinin 1950’lerin başında Kemalizm’den uzaklaşarak geçiş aşamasına girdiğini, bu geçişin devlet ideolojisini tersine çevirecek kadar önemli olmadığını ancak 1980 darbesinin bu dönüşüm aşamasına geçişi ateşlediğini ortaya koyan çalışma, 2002 yılında iktidara gelen AKP döneminde bu dönüşümün geldiği aşamanın da detaylarıyla fotoğrafını çekiyor.

Kitap bu özgünlükleriyle kesinlikle konuyla ilgili temel kaynaklardan birisi olma özelliğini taşıyor ve tüm okurlar, akademisyenler için önemli bir eser haline geliyor.

Özellikle öğretmen, öğretmen adayları ve tabii ki öğrenciler için ise vazgeçilmez bir başvuru kitabı.

  • Künye: Umut Şahverdi – Kemalizmden İslamcılığa: Türkiye’de Devlet İdeolojisinin Dönüşümü, Nota Bene Yayınları, siyaset, 272 sayfa, 2023

Francis Bacon – Tahsilin İlerletilmesi (2023)

Francis Bacon, Yeni Çağ’ı Orta Çağ’dan ayıran gelişmeler zincirinin önemli bir halkası olan Bilimsel Devrimin önde gelen bir ismi.

1605’te yayımlanan ‘The Advancement of Learning’ (‘Tahsilin İlerletilmesi’) Bacon’ın ilk felsefi eseri olmasının yanı sıra, İngilizce yazılmış tek felsefi eseri.

Birinci Kitap, Bacon’ın kendi ifadesiyle ikinci kitap için bir “uşak” ya da “hizmetçi” konumunda.

Burada Bacon eğitime yönelik eleştirilere karşı onun değerini savunur.

İkinci Kitapta ise doğa ve beşerî bilimlerin yanı sıra ilahiyatı tasnif eder, bu konularda şimdiye kadar yapılmış çalışmaların eksikliklerini sıralar ve eğitimin ve bilimin nasıl geliştirilebileceklerine dair öneriler sunar.

Eserin başlıca önemi Bacon’ın tasnif ve özellikle de geleceğe dönük eleştirileri ve önerilerinden kaynaklanır.

Bacon’ın kendisinden önceki geleneğin aksine teorik ve pratik bilgiyi eşit derecede önemsemesi modern çağın kaydettiği bilimsel gelişme açısından önemli.

Bilimlerin ilerletilmesi açsısından önerilen reformlardan biri de bilimsel alt yapının (kütüphaneler, üniversiteler, araştırma merkezleri gibi bilime hizmet eden kurumlar) geliştirilmesi, bir diğeri ise bilimle uğraşan kadrolara başka mesleklere yönelmelerini gerektirmeyecek ölçüde maddi imkânların sağlanmasıdır.

Ancak Bacon’ın önerilerinin kendi ömrü boyunca karşılıksız kaldığı anlaşılıyor.

Yine de onun ardından, 1660’da doğa bilimlerini geliştirmeye yönelik kurulan The Royal Society bir nevi onun çocuğu sayılabilir.

  • Künye: Francis Bacon – Tahsilin İlerletilmesi, çeviren: Özgüç Orhan, Albaraka Yayınları, eğitim, 400 sayfa, 2023

Jana Mohr Lone ve Michael D. Burroughs – Eğitimde Felsefe (2023)

  • Çocuklar gerçekten felsefe yapabilir mi?
  • Çocuklar için Felsefe (P4C) yaklaşımının felsefi temelleri nelerdir?
  • Çocuk edebiyatı ile felsefe yapmak nasıl mümkün olur?
  • Öğretmenler ve ebeveynler bu yöntemi nasıl daha iyi uygulayabilir?
  • P4C’nin zorunlu eğitim içindeki yeri nedir?
  • P4C hangi pedagojik temellere dayanır?
  • Çocuklarla sorgulama yapabilmek ve felsefi diyalog oluşturabilmek için hangi araçları kullanmak gerekir?

‘Eğitimde Felsefe: Okullarda Sorgulama ve Diyalog’, tüm bu sorulara cevap vermekle kalmıyor, farklı yaş gruplarıyla kullanabileceğiniz onlarca uyaran da sunuyor.

P4C yönteminin felsefi ve pedagojik temelleri ile ilgili dilimizde başvurulabilecek en zengin kaynak olma özelliğini de elinde bulunduruyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Hayret sadece felsefi keşif aracılığıyla ortaya çıkmaz, birçok farklı şekilde sergilenebilir. Örneğin sanat, şiir, müzik ve din ya da spiritüellik aracılığıyla. Yine de hayret, insan deneyiminin en temel öğelerine dair sorular ortaya çıkardığı için çoğunlukla felsefi soruşturma ile dışa vurulur.”

  • Künye: Jana Mohr Lone ve Michael D. Burroughs – Eğitimde Felsefe: Okullarda Sorgulama ve Diyalog, çeviren: Ulaş Ersezen, Say Yayınları, eğitim, 400 sayfa, 2023

David Sobel – Yer Temelli Eğitim (2023)

Taşımaya dayalı eğitim yerine yer temelli eğitimin neden hayati derecede önemli olduğunu gözler önüne seren önemli bir çalışma.

David Sobel, yer temelli eğitim sistemini, yerel topluluğu ve çevreyi müfredat öğrenimi, topluluk bağlarını güçlendirme, doğal dünyayı takdir etme ve vatandaş katılımı taahhüdü için başlangıç ​​yeri olarak kullanıyor.

Akademik araştırmalar, pratik örnekler ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sınıflardan alınan adım adım stratejilerle beslenen bu sistem, okul, toplum ve çevre arasındaki bağlantıyı vurguluyor.

Yer temelli eğitim, yaratıcı öğretim, koalisyon oluşturma, stratejik düşünme ve topluluk odaklı, uygulamalı öğrenme gerektirir.

Sobel’in çalışması, bu temel niteliklerin mükemmel bir karışımı olarak okunabilir.

Öğrencilerin eğitiminde alan ve sınıfı birleştirme konusunda pratik ve ilham verici bir rehber olan kitap, öğrencilerin ve toplulukların yer temelli eğitimden nasıl yararlandığına dair zengin bir pratik deneyim sunuyor.

  • Künye: David Sobel – Yer Temelli Eğitim: Okulu Yaşadığımız Çevreyle Birleştirmek, çeviren: Eda Askeri, Yeni İnsan Yayınevi, eğitim, 136 sayfa, 2023

Jim Rietmulder – Çocuklar Okulu Yönettiğinde (2023)

Demokratik eğitimin ve onun pratik uygulamalarının tüm yönleriyle ortaya koyan eşsiz bir eser.

Jim Rietmulder; kendi güzel, kişisel hikâyeleri eşliğinde çocuklara ve onların okul topluluklarına gerçekten güvenmenin, çocukta ve eğitimde nasıl mucizevi sonuçlar doğurduğunu gözler örüne seriyor.

Kitap, kendi kendini yöneten demokratik okullarımızda hayatın nasıl olduğunu canlı bir şekilde yansıtıyor; komik, tutkulu, son derece ciddi, muzip, şefkatli, adil, yoğun sohbetlerle dolu, çokça oylamalı ve sonsuz bir öğrenme içeriyor.

Her sabah sadece Türkiye’de 18 milyon öğrenci okula gidiyor.

Merkezi bütçenin %10’u eğitme ayrılıyor.

Okullarda görev yapan öğretmen sayısı 1 milyon 100 bin civarında.

Her öğretim yılı başında eğitim kurumları aracılığıyla 21. yüzyıl becerilerinin öğrencilere kazandırılacağı, eğitimde niteliğin yükseleceği söyleniyor.

Eğitim Bakanları değişiyor, öğretim programı değişiyor, ders kitapları yenileniyor ama öğretmeninden bürokratına, öğrencisinden velisine hiç kimse eğitimden beklediğini bulamıyor.

Eğitimde reformun nasıl yapılacağı konusunda çok fazla anlaşmazlık olmasına rağmen çoğu kişi; değişen değerlere, yaşam tarzlarına, akışkanlığa, demografiye, teknolojiye, ekonomiye ve küreselleşmeye dayalı reform ihtiyacı konusunda hemfikir.

Bilgi üretiminin inanılmaz boyutlara geldiği, neredeyse bilgi enflasyonunun olduğu ve giderek artan bunca bilgi arasında neyin nasıl öğretileceğinin birbirine karıştığı bu dönemde başka bir modele ihtiyaç var: Demokratik okullar.

Demokratik okullar, çocukların doğasının ham enerjisine hükmetmeden ya da onu yıkmadan öğrenmek için tasarlanmış bir yöntem. İlhamını günlük yaşamdan alan demokratik okullar, küçültülmüş gerçek bir dünyadır.

Hemen hemen tüm demokratik okullar, resmi okul sistemleri içinde değil, tabandan gelen çabalar ile kurulmuştur.

Demokratik okullar, günümüzün iktidar tarafından yönetilen, genellikle müfredata, sınıflara ve tahakküme dayalı okul sistemlerine pek uymaz.

Buna karşılık demokratik okulların işleyişi, demokratik toplumlar gibi tabandan köklenir.

Çeşitli demokratik okulların ortak noktası, öğrencilerinin örgün bir demokraside, demokratik bir toplumda, özgür ve sorumlu bir yurttaş deneyimi yaşamalarıdır.

En önemlisi de okulu öğrenciler yönetir.

1984’te açılan Circle Okulunun kurucusu Jim Rietmulder, 40 yıllık deneyimini ‘Çocuklar Okulu Yönettiğinde’ kitabında topladı.

Kendi iki çocuğunu da demokratik okullarda okutan yazarın deneyimi bu sayede çift yönlü oldu; öğretmen ve veli.

Bu kitapta, diğer demokratik okullarla karşılaştırmalar yaparak demokratik okullardaki eğitim yaklaşımından karar alma süreçlerine, okulda bir günün nasıl geçtiğinden okulun tüzüğüne kadar tüm deneyimini en ince detayına kadar aktarıyor.

Rietmulder, çocukları için eğitimde daha iyi bir yol arayan yeni nesil ebeveynlere, öğretmenlere ve öğrencilere, şu anda demokratik ya da alternatif bir okulda çalışan ve neler olup bittiğine dair anlayışlarını derinleştirmek isteyen eğitim emekçilerine ilham veriyor.

En önemlisi okulları dönüştürmeye yardımcı olabilecek umut verici gelişmelerin peşine düşmemiz için hepimize umut ve güç veriyor.

  • Künye: Jim Rietmulder – Çocuklar Okulu Yönettiğinde: Demokratik Eğitimin Gücü ve Vaadi, çeviren: Surya Eylem Eyigürbüz, Yeni İnsan Yayınevi, eğitim, 2023

Tuğba Tekerek – Taşra Üniversiteleri (2023)

Doğrudur: son yıllarda ülkenin adeta her ilçesine üniversite açıldı.

Neredeyse her biri diğerinden beter, kalitesiz, beton yığınları diyebileceğimiz türden kurumlar.

Tuğba Tekerek, siyasi iktidarın uzantısı olarak işleyen taşra üniversitelerinin akademik ve sosyal hayatını, amfilerden kampüs camilerine, kafelerden yurtlara, ayrıntılı bir şekilde resmediyor.

‘Taşra Üniversiteleri’ kitabı, ülke sathına yayılan üniversitelerin, AKP iktidarının “arka kampüsü” olarak işlediğini gösteriyor.

Birçok yerde akademisyenlerin “tüm derslerin hocası” olmak zorunda kalması ve öğretimin sistematik biçimde ilahiyatlaşması, bu gidişatın önemli unsurları… Taşra üniversiteleri, istihdam, ihale vs. boyutlarıyla, ekonomi-politik açıdan da geniş bir “havuz” oluşturuyorlar.

Her şeye rağmen bir şeyler öğrenme, ufkunu genişletme hevesi taşıyan öğrencilerin, gençlerin sesleri de işitiliyor kitapta.

Hevesleri ve akademinin doğasındaki “heyecan, merak, itiraz” ruhunu boğan üniversitelerdeki hayal kırıklıkları…

Saha gözlemlerine, uzun görüşmelere ve sekiz yıllık araştırmaya dayanan, emek ürünü bir çalışma.

Kitaptan bir alıntı:

“Siyasi iktidarın uzantısı olarak faaliyet gösteren, akademisyen alımlarının da konferansların da kulüp kuruluşlarının da siyasi iktidarın talimatları doğrultusunda yapıldığı […] Taşra üniversitelerinin artık binlerce lisansüstü öğrencisi de yetiştirdiği, lisanstan sonra lisansüstü eğitimin de değersizleştirildiği, taşradaki ‘siyasi iktidarın uzantısı üniversite’ modelinin büyük şehirlerde iyiden iyiye yerleştiği, ülkenin tamamında yükseköğretimin taşralaştığı bir dönemdeyiz.”

  • Künye: Tuğba Tekerek – Taşra Üniversiteleri: AK Parti’nin Arka Kampüsü, İletişim Yayınları, siyaset, 400 sayfa, 2023

John William Henry Walden – Antik Yunanistan’da Eğitim Kurumları (2022)

Doğaları gereği Yunanlar konuşkan insanlardı ve ilk zamanlardan itibaren hitabet sanatı onlar arasında çok değer görmüştü.

Öte yandan Yunanların zindelik ve ahenk duyguları da oldukça gelişmişti.

Sanat ve edebiyatın en mükemmel olduğu eski günlerde ozan, filozof, tarihçi ya da bir hatip, iletmek istediği mesajı sadece uygun bir biçimde iletmeyi yeğlemez, bunu yaparken kelimelerini ve düşüncelerini de özenle seçerdi.

Söylevin iki kısmının birbirleriyle uyumsuz olmasına izin verilmezdi, kelimelerin ve düşüncelerin özenle seçilmesinde Yunan edebiyatının mükemmelliği yatmaktaydı.

Ancak zaman geçtikçe insanlar dildeki olasılıkları gitgide daha fazla anlamaya, dille yapılabilen birçok ilginç şeyi merak edip gözlemlemeye başladı.

Daha sonra insanlar edebî üsluplarını istedikleri şekilde geliştirmeye başlayınca uyum ve ahenk ortadan kayboldu.

Artık kelimelerin ve düşüncelerin özenle seçiminde, nezaket ve zarafetin dışında mükemmellik aranmıyordu.

Harvard Üniversitesi’nde Eski Yunanca ve Latince dersleri veren John William Henry Walden’ın kaleminden çıkan bu kitap, Antik Yunanistan olarak tanımlanan coğrafyada eğitimin tüm kademelerine odaklanıyor.

Okulun ve üniversitenin müstakil terimler olarak kullanıldığı eserde, giriş niteliğinde de olsa ilk ve ortaöğretim kademeleriyle ilgili bilgiler veriliyor.

Fakat büyük bir kısmında yükseköğretim ya da yazarın kendi ifadesiyle “üniversite” eğitimi üzerinde duruluyor.

Bilindiği üzere bir okulu ya da üniversiteyi oluşturan en önemli figürler öğrenciler ve öğretmenlerdir.

Dolayısıyla kitabın merkezinde bu iki figür bulunuyor.

Serhat Pir Tosun’un çevirdiği ‘Antik Yunanistan’da Eğitim Kurumları’ adlı eserde öğrencilerin aldığı dersler, öğretmenlerin öğretim metotları, öğrenci-öğretmen ilişkisi gibi birçok konu ele alınıyor, bunları aktarırken de dönemin yazarlarından kısa alıntılar sunuluyor.

Bu alıntılarda öğrencilerin pedagogla ilişkisi, öğrencilere yapılan kabul törenleri, mahkemelerdeki davalar gibi birçok ilginç olayın renkli betimlemeleriyle karşılaşıyoruz.

  • Künye: John William Henry Walden – Antik Yunanistan’da Eğitim Kurumları, çeviren: Serhat Pir Tosun, Selenge Yayınları, tarih, 248 sayfa, 2022

Hasan Şimşek – Devlet Okulu Neden Hedefte? (2022)

Türkiye’de de 12 Eylül askeri darbesini takip eden yıllarda devreye konan ve 1983 yılında başlayan Özal iktidarların resmi ekonomi politikası olan Yeni Liberalizm 2002’den sonra AKP hükümetleri tarafından da benimsendi ve hızla uygulamaya konuldu.

Özellikle 2012 yılından beri, diğer pek çok alanda son hız uygulanan yeni liberal politikalar Türk eğitim sistemine de yaygınlaştırılmaya başlandı.

Ana hatlarıyla sağlıkta uygulanan liberalleştirme taktikleri eğitim için de şablon olarak kullanılıyor.

Bu süreçte devlet okulu büyük bir hasar aldı.

Sık değişen sınav sistemleri, okullar arasındaki uçuruma varan kalite farkları, özel okullara uygulanan devlet desteği ve teşviki, İmam-Hatip okullarının dayatılması gibi uygulamalar velileri hızla devlet okulundan uzaklaştırıyor.

Niteliksiz ve siyasi görüşleri doğrultusunda atanmış yöneticiler tarafından yönetilen devlet okulu ve İmam-Hatip okulu arasında kıskaca alınan veliler hızla ve bilinçli bir şekilde özel okullara yönlendiriliyor.

Dünyada 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşan eğitim sektörü özel sektörün iştahını kabartıyor.

Türkiye’de de artık profesyonel yöneticilerce, verimlilik esasına göre yönetilen çok kampüslü zincir okullar yoluyla kısa sürede ABD orijinli Charter Okullara geçiş hazırlığı yapılıyor.

Kısa süre önce AKP hükümeti tarafından çıkarılan bir yasayla devlet okullarının özel vakıflara, kişilere veya şirketlere kiralanması gündemde.

Buraya devam eden öğrenci başına devletin bu kurumlara kaynak aktarması söz konusu.

Bu durum Charter Okula geçişin ilk adımıdır.

Eğitimde kamu kaynaklarının özel sektöre akıtılması temeline dayanan Charter Okul, uygulandığı bütün ülkelerde eğitimde eşitsizliğin artmasına, zengin ve yoksul arasındaki makasın açılmasına ve öğretmenlik mesleğinin büyük zarar görmesine neden oldu.

Bu kitap; demokrasi, hak, eşitlik arayışında devlet okulunun tekrar ayağa kaldırılmasının ülkemizin geleceği için yaşamsal bir konu olduğunun altını çiziyor.

  • Künye: Hasan Şimşek – Devlet Okulu Neden Hedefte?, Yeni İnsan Yayınevi, eğitim, 168 sayfa, 2022