Niko Paech – Aşırılıktan Kurtulmak (2023)

Bütün insanlığın birlikte inşa ettiği insanlık medeniyetinin temelleri sarsılıyor.

Küreselleşme, beraberinde muazzam bir tüketim getirdi.

Sokağımızdaki pazar artık küresel tedarik zincirine ve onun dinamiklerine bağımlı hâle geldi.

Şehirler, ülkeler, kıtalar arasında baş döndürücü bir hareketlilik var.

Bu karmaşık durum artık kontrol edilemez durumda.

Dünya üzerindeki insan varlığı kâğıttan bir ev gibi sallanıyor, devrildi devrilecek.

Büyüme, kalkınma, devletlerin ve bireylerin fütursuzca borçlanması, normal sayılıyor artık, hatta birer dinsel tabu sanki.

Oysa devletlerin ve tabii bireylerin zenginliği insanlık için tehdit boyutuna ulaştı.

Bu hasarı onarmaya yönelik bütün çabaların karşısına büyüme tabusu çıkıyor; ekonomistler ayakları üzerinde tepiniyor tıpkı oyuncakları elinden alınmış çocuklar gibi.

Yerküre ise dört bir yandan çığlık çığlığa haykırıyor: Tükeniyorum!

Alman bilim insanı ve ekonomist Niko Paech ezberimizi sarsıyor.

Bunu o denli etkin yapıyor ki Almanya’da ana akımın hedefine giriyor, üniversitesinden kovuluyor.

Hepsi ondan korkuyor.

Toplumu ve kendi bireysel yaşamımızı yeniden yapılandırmak için elimizde kalan tek ilke, hayatlarımızı karmaşıklaştıran ve varlığımızı tehdit eden aşırılıktan kurtulmak için yapmamız gereken indirgemedir.

  • Künye: Niko Paech – Aşırılıktan Kurtulmak: Büyüme Sonrası Ekonomiye Giden Yol, çeviren: Özlem Pillik, Yeni İnsan Yayınevi, siyaset, 103 sayfa, 2023

Kathleen R. Symthe – Bütüncül Doğal Yaşam (2024)

Bu kitabın yazarı Ohio’da yaşayan bir tarih profesörü.

Ancak kürsüsünden çıkmadan, kampüse gidip gelen ve suya sabuna dokunmayan bir akademisyen değil.

Çalışmalarını Tanzanya, Kenya ve Gana’ya kadar taşımış, çok uzun süreler Afrika’da yaşamıştır.

Kendi memleketinde de başını fakültenin dışına çıkarmış, topluluk destekli tarım projelerine katılmış, Orta Amerika’da uzun yürüyüşlere gitmiş ve bisiklet pedalına basmayı hiçbir zaman bırakmamıştır.

Tarihi iyi bilmek, geleceği de tahmin etmek gibi bir yan etkiye sahip.

Kathleen R. Symthe, bu yeteneğiyle felaket boyutuna ulaşan küresel çevresel sorunların çözümüne odaklanmış.

Üstelik bu sorunlar yumağı üzerimize doğru gelirken, dünya dini, siyasi, kentsel-kırsal farklılıklar ve tarihin hiçbir döneminde görülmemiş düzeydeki eşitsizliklerle boğuşurken gerçekleşti.

Belki de bu kitabı en iyi anlatan cümlecik dünyayla bağlantımızı güçlendirmek şeklinde sloganlaştırılabilir.

Çünkü en derinlerimizde bir yerlerde bütün dünyayla iç içe olduğumuzu hepimiz biliyoruz.

Felaket boyutuna ulaşmış iklim değişikliği hem yerel hem de küresel ölçekte çözülemez görünen dini, siyasi, kentsel-kırsal farklılıklar ve eşi benzeri görülmemiş düzeydeki eşitsizlik karşısında ilerlemenin yolu ne olabilir?

Tanzanya, Kenya ve Gana’da ve ABD’nin güney, doğu ve orta doğu bölgelerinde yaptığı çalışmalarla bu soruyu yanıtlamaya koyulan Symthe, türümüzün varlığını tehdit eden bazı düşünme ve yaşama biçimlerin neler olduğunu ortaya koyuyor.

Yazara göre kültürümüz, iyileşmeye giden yollar olabilecek diğer tüm var olma ve öğrenme yollarını görmezden gelme eğiliminde olduğunu söylüyor.

  • Künye: Kathleen R. Symthe – Bütüncül Doğal Yaşam: Dünyayı, Tarihi, Bedeni ve Zihni Yeniden Hissetmek, çeviren: Can Berk Işık, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 224 sayfa, 2024

Antonio Turiel – Petro-Kıyamet (2024)

Mevcut küresel ekonomik sistem başat bir zorunlulukla işliyor: büyüme.

Antonio Turiel gibi bilim insanları ise uzun yıllardır, büyümeyi mümkün kılanın ucuz ve kolay erişilebilir enerji olduğunu vurguluyorlar.

Yoğunluğu, çok yönlü kullanımı ve nakliyeye elverişliliği açısından petrol kuşkusuz en temel ve asli enerji kaynağı.

Kitabın temel tezi şu: Yakın gelecekte yaşantımızı ve toplumların işleyişini kökten değiştirecek küresel bir sorunla karşı karşıyayız.

Bol ve ucuz enerji çağının sonuna geldik.

Küresel enerji tüketiminin üçte birini oluşturan petrolde üretim zirvesi muhtemelen 2018’de gerçekleşti, büyük çevresel maliyetlerle yerine kullanılabilecek hidrokarbonların (kömür, doğal gaz) zirvesine ise en çok birkaç onyıl içinde ulaşılacak.

Petrol rezervleri muazzam olsa da çıkarma ve üretme hızı ve karlılığı, fiziksel etkenler yüzünden sınırlı.

Bu sınıra ulaşmış durumdayız.

Petrol temelli enerji sistemine olası alternatiflerin bilimsel bir analizini sunan Turiel “yenilenebilir” enerjiler konusunda vaat edilenlerin neden gerçekleşemeyeceğini açıklıkla ortaya koyarak, büyük bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu haber veriyor.

Bu dönüşümü mümkün mertebe şekillendirme imkânı ve iradesi öncelikle farkındalığı gerektiriyor.

  • Künye: Antonio Turiel – Petro-Kıyamet: Küresel Enerji Krizi Nasıl Çözüle(meye)cek?, çeviren: Saliha Nilüfer, İş Kültür Yayınları, inceleme, 152 sayfa, 2024

Jeremy Rifkin – Dayanıklılık Çağı (2023)

Medeniyet tarihinin benzersiz bir yorumu ve türümüzün nasıl hayatta kalacağına dair bir öngörü.

‘Dayanıklılık Çağı’nda Jeremy Rifkin bizi geçmişte, günümüzde ve gelecekte bir yolculuğa çıkarıyor.

Sanayi Devrimi sonrasındaki İlerleme Çağı’nda zamanı verimli kullanmaktan daha önemli bir şey yoktu.

Elimizin altındaki tüm kaynakları işlemek ve tüketmek için hızla çalışıyor, servetimizi artırırken doğayı sömürüyorduk.

Jeremy Rifkin, içinde bulunduğumuz yeni çağda verimli ekonominin yerini uyumlu ekonomiye bırakacağını iddia ediyor.

Yeni nesil büyümedense gelişmeye, finans merkezlerindense ekoloji merkezlerine, üretkenliktense yenilenebilirliğe, küreselleşmedense globalleşmeye, jeopolitiktense ekoloji politikalarına, temsili demokrasidense vatandaş meclislerine önem veriyor.

İnsanlık olarak gelecekten gittikçe daha çok tedirgin olmaya başladığımız bir dönemde Rifkin bize doğayla uyumlu bambaşka bir dünyanın mümkün olduğunu ve ikinci bir şansımızın olabileceğini gösteriyor.

İlerleme Çağı bitiyor, Dayanıklılık Çağı’na hazır olun.

  • Künye: Jeremy Rifkin – Dayanıklılık Çağı: Yabanlaşan Dünyadaki Varoluşumuz, çeviren: Solina Silahlı, Doğan Kitap, inceleme, 368 sayfa, 2023

Ian Mosby, Sarah Rotz, Evan D. G. Fraser – Belirsiz Hasat (2023)

  • Gelecekte ne yiyeceğiz?
  • gıdayı nasıl üreteceğiz?
  • 10 milyar insanı besleyecek gıda artışını, ekolojik, toplumsal, ekonomik ve ahlaki açılardan sürdürülebilir biçimde sağlayabilecek miyiz?

‘Belirsiz Hasat’ın yazarı üç gıda akademisyeni bu sorulara yanıt ararken, gelecekteki olası krizlerle baş etmek için nelerin gerekli olduğunu çözmeye çalışıyor.

Teknoloji iyimseri Evan Fraser, teknoşüpheci Sarah Rotz ve gıda tarihçisi Ian Mosby çiftlik ekonomisinin çamurlu dünyasında bata çıka ilerlerken hem eşitlikçi ve sağlam bir küresel gıda geleceğinin yapıtaşlarını anlamaya çalışıyor hem de okuru insanların daha iyi beslendiği, daha adil bir dünya konusunda ilham verici işler yapanlarla tanıştırıyor.

Böylece iklim değişikliğinin dönüştürdüğü arazilerden robot çiftliklere, blokzinciri sertifikalı balık satıcılarından teknoloji gurusu Nepalli geçimlik çiftçilere, genetiği değiştirilmiş gıdalardan acı biber soslu gevrek böceklere varana kadar elinizdeki kitap, kolektif gıda geleceğimizi tanımlayacak başlıkları ele alırken sapı samandan ayırmaya, kavga gürültünün eksik olmadığı gıda meselesi üzerinde sağlıklı düşünmemizi sağlayacak alet kutusunu oluşturmamıza yardımcı oluyor.

  • Künye: Ian Mosby, Sarah Rotz, Evan D. G. Fraser – Belirsiz Hasat: Isınan Gezegenimizde Gıdanın Geleceği, çeviren: Mehmet Doğan, Koç Üniversitesi Yayınları, ekoloji, 260 sayfa, 2023

Christopher J. Preston – Sentetik Çağ (2023)

İnsanlık yeryüzünde haddinden fazla etki bıraktı.

Bu durum, eriyen buzulları ve azalan tür sayılarını belgeleyen istatistiklerin ötesinde yeni bir jeolojik çağa işaret ediyor.

Bu yeni çağın, toprağın her santimetrekaresinde ve okyanus suyunun her bir damlasında tespit edilebilen türlerin itibarını artık teslim etmesi gerekiyor.

‘Sentetik Çağ’da, jeolojik tarihin bu yeni döneminde dünyayı nasıl şekillendirmeyi seçtiğimizin kritik önem taşıdığına dikkat çeken Christopher J. Preston, kendi tasarımımız olan sentetik işleyişlerin istediğimiz dünyayı dikkatlice tasarlamak için bir fırsat sunduğunu düşünüyor ve yeryüzünün metabolizmasını yeniden yapılandırmayı vaat eden bir dizi teknoloji tanımlıyor: nanoteknolojiler, moleküler üretim, sentetik biyolojinin genom oluşturma potansiyeli, evrimi geride bırakabilen “biyolojik mini makineler”, türlerin yer değiştirmesi ve soyu tükenen türleri geri getirme, iklim mühendisliği, güneş radyasyonu, karbonu atmosferden uzaklaştırmak amacıyla yapay ağaç üretimi ve daha nicesi…

‘Sentetik Çağ’, yaşadığımız dünyanın hızla tanınmaz hale geldiği bir zamanda gerek yeryüzünü gerekse insanları yeniden yapılandıracak sentetik geleceğin hatlarını çiziyor.

Kitap, 2018’de Ekoloji ve Çevre kategorisinde Nautilus Ödülü’nü aldı.

  • Künye: Christopher J. Preston – Sentetik Çağ: Evrimin Daha Güçlü Tasarımı, Soyu Tükenen Türlerin Geri Getirilmesi ve Dünyamızın Yeniden Yapılandırılması, çeviren: Bilge Demirtaş, Tellekt Kitap, ekoloji, 248 sayfa, 2023

Kolektif – İklim Değişikliği (2023)

 

Önceleri sadece yaşamını idame ettirmek amacıyla doğaya yaklaşan insan, modern çağda çevreyi faydacı bir yaklaşımla ele aldı, çevreyi kendine göre, şekillendirdi, tamamen kendi amaçlarına ve çıkarlarına hizmet eder hale getirdi.

Endüstrileşme, kentleşme ve nüfus artışı gibi faktörler dünyanın üzerindeki yükü artırdı ve özellikle dünyanın gelişmiş ülkelerinin benimsemiş olduğu “sürekli tüketim” ve “sürekli üretim” yaklaşımı iklim değişikliği gibi bir küresel sorununu doğurdu.

İklim değişikliği aşırı ısınma veya aşırı soğuma şeklinde kendini gösteren, yağış rejimleri, hava olayları ve tarımsal üretim üzerine etki ederek insan hayatını önemli ölçüde etkileyen bir sorun haline geldi.

Bütün bunlarla birlikte, sınır aşan felaketlere sebebiyet vermesi nedeniyle uluslararası düzeyde önlem alınması gereken bir sorun haline geldi.

İklim değişikliğinin yol açtığı problemlere çözüm üretmek amacıyla, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlatılan uluslararası çalışmalar neticesinde pek çok çevre koruma politikası ve mevzuat üretilmesine rağmen bugün gelinen aşamada maalesef hala istenilen düzeylere ulaşılamadı.

Kentler, nüfusun ve ekonomik etkinliklerin yoğunlaştığı merkezler olarak küresel sera gazı salımında önemli bir paya sahip olduğundan iklim değişikliğinin hem sorumlusu hem de mağdurudur.

Ayrıca kentler, sahip oldukları beşerî, ekonomik ve kültürel zenginlikler nedeniyle iklim değişikliğine bağlı olumsuz etkiler karşısında ciddi bir risk altındadırlar.

İklim değişikliğinin farklı boyutlarıyla ele alındığı bu çalışma bu riskleri gözler önüne sererek varolan ve yaklaşan tehlikelere karşı bir uyarıcı niteliğinde.

  • Künye: Kolektif – İklim Değişikliği, editör: Murat Sezik, Gülizar Çakır Sümer, İdealKent Yayınları, ekoloji, 318 sayfa, 2023

Anna Lowenhaupt Tsing – Dünyanın Sonundaki Mantar (2023)

‘Dünyanın Sonundaki Mantar’da çağımızın en tuhaf meta zincirlerinden biri olan matsutake mantarı üzerinden kapitalizmin bıraktığı enkaza karşı doğanın direnme biçimlerini, ormanın ve ağaçların hikâyelerini anlatıyor Anna Lowenhaupt Tsing.

Biyoloji, ekoloji ve genetik biliminden de beslenen Tsing, “kapitalist yıkım” ile “işbirliğine dayalı hayatta kalma” ilişkisi üzerine özgün bir incelemeye imza atıyor.

Bunu da Japonya’da çok değer verilen aromatik bir yabani mantar grubu olan, matsutakenin mantarını merkeze alarak yapıyor.

‘Dünyanın Sonundaki Mantar’, 21. yüzyılın antropoloji klasiklerinden.

Tsing gözü pek bir hikâye örüyor…

Kesişen kültürlere ve doğanın dirençliliğine dair sürükleyici anlatısı modernite ve ilerleme hakkında yeni bir perspektif sunuyor.

  • Künye: Anna Lowenhaupt Tsing – Dünyanın Sonundaki Mantar: Kapitalizmin Enkazlarında Yaşam İmkânı Üzerine, çeviren: Erdem Gökyaran, Yapı Kredi Yayınları, antropoloji, 376 sayfa, 2023

Şeyma Esin Erben – Bir Tweet Dünyayı Değiştirir mi? (2023)

Yepyeni bir alana cesurca ışık tutan ve kendinden sonraki araştırmalara yol gösteren bazı eserler vardır.

‘Bir Tweet Dünyayı Değiştirir mi?: Ekoloji Mücadelesi ve Dijital Aktivizm’, tam da böyle bir çabanın ürünü.

Şeyma Esin Erben, toplumsal hareketlerin tarihine geniş bir bakış açısı sunarken bu çabayı kendi alan çalışmasıyla birlikte, son zamanlarda dünyayı sarsan dijital aktivizm hareketlerinden, bizim coğrafyamıza taşıyor.

Hepimizin ucundan köşesinden aşina olduğu, fakat aktivizm kavramı içerisinde anlamlandırma sorunu yaşadığı sosyal medyaya ve sosyal medyanın dijital aktivizme olan katkısı (ya da katkısızlığı) sorusuna ekoloji hareketi özelinde odaklanıyor.

Ekoloji hareketinin dijital aktivizme bakışı, dijital aktivizmi kullanma yöntemleri ve bu yöntemlerin etki alanına dair sorularsa KOS, KİP, NKP ve ANK’den aktivistlerle yapılan geniş kapsamlı görüşmelerle destekleniyor.

Erben, ekolojik kıyımları durdurmak amacıyla yola çıkan aktivistlerin yol haritalarının dijital aktivizmle ve yaşanan coğrafyanın sunduklarıyla kesişme noktasını aydınlatıyor.

Kitap, dijital aktivizm ve ekoloji aktivizminin yanı sıra teknolojinin durdurulamaz bir hızla değiştiği dünyada dijital protesto hareketlerini anlamak açısından da oldukça kıymetli.

Araştırmalarla desteklenen, ayrıntılı çalışma, kendinden sonra gelecek çalışmalar için yol gösterici olacak türden.

  • Künye: Şeyma Esin Erben – Bir Tweet Dünyayı Değiştirir mi?: Ekoloji Mücadelesi ve Dijital Aktivizm, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 192 sayfa, 2023

Kolektif – İklim Adaleti (2023)

Küresel iklim değişikliği, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, düzensiz yağış rejimleri, salgın hastalıklar gibi doğal afetler yanında kıtlık, yoksulluk, kitlesel göç, siyasi kargaşa, adaletsiz risk paylaşımı gibi toplumsal sorunlar üretiyor.

Bilim insanlarının ortaya koyduğu bulgular, insanlığın ortak sorunu olan iklim değişikliğiyle mücadelede, küresel düzeyde kolektif bir çabanın ortaya konmasının kaçınılamaz olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Anlaşması başta olmak üzere, küresel ölçekte sürdürülen girişimlerin iklim değişikliği ile mücadelede yetersiz kaldığı, özellikle toplumlar arasında adalet ve eşitliği sağlamadığı konusunda endişeler mevcut.

Gelişmiş ve zengin toplumların çıkarını gözeten politikalar nedeniyle, az gelişmiş ve fakir toplumların maruz kaldığı haksızlıklar, iklim değişikliği ile bağlantılı konularda daha açık biçimde görülüyor.

Az kirleten konumundaki ülkelerin, iklim değişikliğinden daha fazla zarar görmesi, uluslararası boyutları olan “iklim adaleti” kavramını gündeme getirdi.

25 akademisyenin kolektif çabasının ürünü olan ‘İklim Adaleti’ kitabında, kavram bütün boyutlarıyla tartışılarak, küresel planda temiz bir gelecek ve adil bir uluslararası düzen tesisi için atılması gereken samimi adımlara dikkat çekilmektedir.

  • nye: Kolektif – İklim Adaleti, editör: Şükrü Karatepe, İdealKent Yayınları, ekoloji, 600 sayfa, 2023