Trevor Bryce – Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum (2023)

Hitit dünyasını çok çeşitli yönleriyle ele alan bu kitap, yazarın Hitit Krallığı’nda sunduğu askeri ve siyasi tarihi tamamlıyor.

Okur, Hitit dünyasında yaşamanın, kutlamalarına katılmanın, krizlerine ortak olmanın, onlarla başkentin sokaklarında veya evlerinde buluşmanın, bir şifa ritüelinin görüntülerini, seslerini ve kokularını deneyimleyecek, “Büyük Kral”la bir gösteriye katılacak.

Antik tarih meraklılarının ilgisini ziyadesiyle çekecek çalışma, Hitit kültürü üzerine derinlikli bir araştırma sunuyor.

Trevor Bryce, bugün Anadolu araştırmalarının yaygınlaşmasında çok etkili olmuş bir biliminsanı ve bir otorite olarak, Hititlerin olabilecek en net tarihini üretti.

  • Künye: Trevor Bryce – Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum, çeviren: İrem Kutluk, Alfa Yayınları, tarih, 368 sayfa, 2023

 

Kolektif – Son Osmanlılar: Yunanistan’da Müslüman Azınlık (2023)

Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesi sözleşmesinde (1923), İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’da oturan Rumlar ile Batı Trakya’nın Müslüman nüfusu mübadele dışı tutulmuştu.

Lozan Antlaşması’nın “Azınlıkların Korunması” bahsinin 45. maddesinde şöyle denmişti: “İşbu kesim hükümleri ile Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıkları için tanınan haklar, Yunanistan tarafından da kendi topraklarında bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır.”

Kevin Featherstone, Dimitris Papadimitriou, Argyris Mamarelis ve Georgios Niarchos tarafından ortaklaşa kaleme alınmış ‘Son Osmanlılar. Yunanistan’da Müslüman Azınlık (1940-1949)’, tarihi yeteri kadar araştırılmamış bu azınlık toplumunun kritik on yılına ışık tutuyor.

  • Bu on yılda önce II. Dünya Savaşı’na, acımasız bir işgale ve direnişe, savaştan sonra da bu kez kardeş kavgasına, bir iç savaşa sahne olan Yunanistan’da bu azınlık (veya onu oluşturan cemaatler) neler yaşamıştı?
  • Jeostratejik koşullar, Türk-Yunan ilişkileri ve iç dinamikler bu süreçte ne oranda rol oynamıştı?

Yunanistan’ın Müslüman azınlığı sadece tarihsel kökenleri itibariyle değil, o dönemde kendini hissettiren kültürel değişim nedeniyle de ‘Son Osmanlılar’ olarak nitelendirilebilirdi, çünkü Batı Trakya Türkleri arasında ağırlıkta olan gelenekçi eğilimin yerini artık Türkiye Cumhuriyeti’ndeki değişimin izinden giden seküler ve modernist eğilim alıyordu.

İç Savaş’a ELAS saflarında katılan Mihri Belli’nin “Kapetan Kemal” kod adıyla komuta ettiği birliğin “Osmanlı Taburu” diye anılması ise bu geçiş sürecini belki de en güzel yansıtan göstergelerden biriydi.

Yunanistan, Bulgaristan, Türkiye, İngiltere ve ABD arşivlerinden daha önce gün ışığına çıkmamış belgelerin yanı sıra, dönemin yerel basınının, broşürlerin, sahada yapılmış çok sayıda kişisel görüşmenin ve anıların da kullanıldığı bu çalışma önemli bir boşluğu dolduruyor.

  • Künye: Kevin Featherstone, Dimitris Papadimitriou, Argyris Mamarelis ve Georgios Niarchos – Son Osmanlılar: Yunanistan’da Müslüman Azınlık (1940-1949), çeviren: Özkan Akpınar, İş Kültür Yayınları, tarih, 480 sayfa, 2023

Vaclav Smil – Enerji ve Medeniyet (2023)

Bu kitap, tarih boyunca enerji ile insanların ilişkisine dair en güvenilir tek kaynak.

Vaclav Smil, tarım öncesi toplayıcıların pratiklerinden fosil yakıtlara bağımlı ve iklim değişikliğinin etkisindeki bugünkü yaşantımıza kadar pek çok konuyu disiplinlerarası bir bakışla ele alıyor.

İnsan, en basit aletlerden içten yanmalı motorlara, hatta nükleer reaktörlere dek muazzam bir çeşitliliği olan yapay nesne ve sistemlerle, beden dışı enerjiyi ve zekâsının gücünü sistematik olarak kullanabilen tek tür oldu.

Tarihin akışı içinde insan, kendi varoluşu için enerji çeşitlerine gün geçtikçe daha fazla güvenmeye başladı.

Enerji kaynağı olarak fosil yakıtlara geçilmesi; tarım, endüstri, silahlanma, ulaşım, iletişim, ekonomi, siyaset, kentleşme, çevre ve gündelik hayat gibi pek çok unsuru etkiledi ve dönüştürdü.

Vaclav Smil, bu çığır açan çalışmasında, tarım öncesi toplayıcıların pratiklerinden fosil yakıtlara bağımlı ve iklim değişikliğinin etkisindeki bugünkü yaşantımıza kadar, tarih boyunca enerji ile insanların ilişkisine dair kapsamlı yanıtlar sunuyor.

1994’te yayımlanan ilk edisyonu baştan sona elden geçiren Smil, ‘Enerji ve Medeniyet’ adını alan bu genişletilmiş baskıda, insanlık tarihi boyunca enerjinin evrelerini panoramik ve disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele alıyor.

Kitap, enerji üreten canlı ve cansız her kaynağı teker teker incelerken, bunların tarihin hangi aşamasında nasıl ortaya çıktığını ve neleri dönüştürdüğünü, kimi zaman dönemin tanıklarından alıntılarla, kimi zaman da Smil’in çarpıcı tespitleri eşliğinde okura sunuyor.

‘Enerji ve Medeniyet’, Ebru Kılıç’ın nitelikli çevirisiyle ilk kez Türkçede yayımlanıyor.

  • Künye: Vaclav Smil – Enerji ve Medeniyet: Bir Tarihçe, çeviren: Ebru Kılıç, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, inceleme, 548 sayfa, 2023

Emre Erol – Foçateyn (2023)

Bugünkü Foça’ya baktığımızda turistik bir kasabadan başka bir şey görmeyiz.

Oysa eski Foça, 19. yüzyılın ortalarından bugüne kadar, yerleşik halkının demografik yapısı tam beş kere, neredeyse tepeden tırnağa, değişmiş bir kasabadır.

Emre Erol’un bu önemli çalışması da eski Foça’nın yakın tarihine, hem Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecine ve hem de

modern çağ göçleri üzerinden insanlık tarihine büyük katkı sunuyor.

İmparatorlukların yerini bağımsız ulus-devletlerin almaya başladığı süreçte Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli inanç ve etnik gruplarından oluşan nüfusu, merkezinde göç ve şiddetin yer aldığı, günümüz için belirleyici bir dönüşümden geçti.

‘Foçateyn’, imparatorluktan cumhuriyete dönüşümün toplumsal tarihini Foça’nın yerel tarihi üzerinden ele alıyor.

Yüzyıllar boyunca iç içe yaşayan grupların birbirlerinden ayrıştırılması, çizilen yeni sınırların sonuçları, zorunlu göç, homojen nüfus politikaları tarafından şekillendirilen Foça, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişin toplumsal veçhelerinin incelenmesi için örnek bir coğrafya işlevi görüyor.

Bu dönüşümleri Foça’yla sınırlandırmayıp dünya tarihinin bir parçası olarak, ilk kez kullanılan belgelerin yanı sıra kişisel tanıklıklardan da yararlanarak inceleyen Erol, günümüz dünyasında önemli bir yer tutan göç olgusunu tarihselleştirerek tartışmaya açıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Geçmişe farklı bir yerden bakmak istiyorsak, işe her gün gördüğümüz ve olağan saydığımız izlerle ilgili basit sorular sorarak başlayabiliriz: (…) Eski Foça’nın şimdiki zamanı ne zaman oluştu? Osmanlı Makedonyası, Ege Adaları ve Batı Anadolu’daki bir sahil kasabası gibi üç farklı coğrafyanın insanlarının hayatlarını kesiştiren olaylar nelerdi? Eski Foça’nın geçirdiği büyük dönüşümler ve bunların beraberinde getirdiği demografik değişimler insanlık tarihinin nevi şahsına münhasır bir detayı mıdır, yoksa bütün içerisinde anlamlı bir yere oturtulabilir mi?”

  • Künye: Emre Erol – Foçateyn: Foça’nın Büyük Dönüşümü, İletişim Yayınları, tarih, 278 sayfa, 2023

Zafer Karademir – Osmanlı Yeni Çağı’nda Tarımsal Gelişim (2023)

Modern çağlarda yüzleşmek istemediğimiz sorunlar arasında, teknik tarımın doğaya verdiği zarar önemli bir yer ediniyor.

Antroposen Çağı olarak bahsedilen bu zararlı dönemin çok önceden başladığı kabul ediliyor.

Sanayi Devrimi sonrası adeta kutsallaştırılan entansif tarımın, artan dünya nüfusunu çılgınca beslemek için toprak ve su başta olmak üzere doğal kaynakları hoyratça yok etmesi, bunları zehirleyerek kirletmesi oldukça tahrip edici gelişmelerdi.

Bu sürecin bir aşamasından sonra modern tarımın gerçekte bir kurtarıcı olup olmadığı sorusu sorulmaya başlandı.

Modern insanın bir hayli değer atfettiği entansif tarımın bütün yönleriyle hayran olunacak bir yöntem sayılamayacağı; diğer bir ifadeyle geleneksel tarımın tümüyle olumsuz sayılamayacağı daha iyi anlaşılmaya başlandı.

Bu kitap, tarımsal gelişim sürecinde daha çok geleneksel yapılardan kurtulamamış olan Osmanlı tarım emekçilerinin ve sermayedarlarının, modern çağlar öncesinde Yeni Çağ’daki “geri kalmışlık” sorununu yakından inceleme çabasıyla oluşturulmuş.

Çalışmanın temelinde yukarıda ana çerçevesi çizilen düşünce ciddi bir yer edindiğinden, Osmanlı çiftçisinin ekstansif tarıma bağlılığı katı bir eleştirel dille ve tavırla değil, çağın ve imparatorluğun şartları düşünerek incelenmiş.

“Geleneksel” hatta “ilkel” diye biraz da küçümser bir bakış açısıyla eleştirilen Osmanlı tarım sektörünün, hububat (özelde buğday) ziraatı sahasının, görece statik yapıda olsa bile sınırlı ve uzun soluklu bir gelişme çabası içinde olduğu tezi üzerinde konuya yaklaşılmış.

Tüm gelenekselliği ya da ilkelliğine rağmen hemen her zaman yabancıların buğday kaçırdığı bir memleket olarak Osmanlı’nın tarım emekçilerinin kendi şartları elverdiği ölçüde verimlilik artışına yönelik gayretleri kitapta dikkat çeken ayrıntılardan biri.

  • Künye: Zafer Karademir – Osmanlı Yeni Çağı’nda Tarımsal Gelişim: Ziraat, Hasılat, Ticaret, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, tarih, 322 sayfa, 2023

Sándor Papp – Osmanlılar ve Macarlar (2023)

Orta Avrupa’nın kadim milletlerinden Macarlar 15. yüzyıldan itibaren Osmanlıyla sürecek bir irtibat kurdu.

Bu irtibat, bazen bir askerî çatışma, bazen bir diplomatik münasebet, bazen de kültürel bir alışveriş olarak tecelli etti.

On altıncı yüzyılda Habsburg ve Osmanlı imparatorluklarının çetin mücadelelerinde, Macarlar her iki tarafın da diplomatik ve askerî faaliyetlerinde önemli roller üstlendi.

Budin, Belgrad, Peçuy, Segedin gibi önemli Macar şehirlerinin Osmanlı hâkimiyetine girmesi, bu iki milletin sosyal ve kültürel irtibatlarını yoğunlaştırdı.

Osmanlı Macaristan’ı, Habsburg Macaristan’ı ve Erdel Voyvodalığı olarak üçe bölünen Macaristan, erken modern dönem Osmanlı diplomasi tarihinin önemli sahnelerinden biri oldu.

Macaristan’daki Szeged Üniversitesi profesörlerinden Sándor Papp’ın Türkçe kaleme aldığı ‘Osmanlılar ve Macarlar: Bir Diplomatik Tarih’, uzun soluklu bir tarihin, kaynakların titizlikle incelenmesiyle oluşturulmuş bir sunumu.

Macarca, Türkçe ve Almanca kaynaklardan yola çıkılarak, 19. yüzyıla kadar uzanan bir düzlemde on dört ayrı temadan oluşan eser, bu iki milletin tarihi hakkında okura yeni bakış açıları kazandıracaktır.

  • Künye: Sándor Papp – Osmanlılar ve Macarlar: Bir Tiplomatik Tarih, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 464 sayfa, 2023

Alexis Wick – Kızıldeniz (2023)

Kızıldeniz ticaret, hac ve fetih peşinde gidenler için ezelden beridir dünyanın en çok dümen tutulan mekânı oldu.

Ne var ki bu çok boyutlu tarih, kahramanları tarafından açığa çıkarılmadı.

Fernand Braudel’in Akdeniz üzerine meşhur çalışmasından ilham alan Alexis Wick, ‘Kızıldeniz: Kayıp Mekânın İzinde’de eşsiz bir tarihi aktörün özelliklerini ortaya koyuyor.

Bu kayıp mekânı ele alırken ayrıca okuru Avrupamerkezciliğin kalbine yönlendirerek denizin eleştirel, kavramsal bir tarihini sunuyor.

Kızıldeniz’in tarihyazımına dahil edilmesiyle yetinmeyerek, emperyal Avrupa hegemonyasından önce denizin ve dünyanın tahayyül edildiğini araştırıyor. Kızıldeniz’in modern tarih felsefesinin önemli bir unsuru olduğunu gösteren yazar, aynı zamanda tarih disiplini ve tarihçilik zanaatı üzerine derin bir sav öne sürüyor.

  • Künye: Alexis Wick – Kızıldeniz: Kayıp Mekânın İzinde, çeviren: Ezgi Dikici, Koç Üniversitesi Yayınları, tarih, 320 sayfa, 2023

Yaşar Kaplan – Doğu Hıristiyanları Nesturiler (2023)

Doğu Kilisesi, yahut en bilinen adıyla Nesturi Kilisesi’nin başlangıcından 13. yüzyıla kadar olan tarihsel gelişimi ve sahip olduğu temel itikadi esaslar üzerine çok önemli bir inceleme.

Yaşar Kaplan, Hıristiyanlığın doğuya yayılışı, kilise hiyerarşisinin oluşması ve bağımsız bir kilise hüviyeti kazanması sürecini ortaya koyuyor.

Kitap, esas olarak üç konu üzerinde yoğunlaşıyor.

Öncelikle Hıristiyanlığın Fırat’ın doğusuna doğru yayılmaya başlamasını, dinî kurumsallaşma sürecini ve kilise hiyerarşisinin oluşmasını, Doğu Kilisesi’nin ayrı bir kilise olarak belirginleşmesini ve Part, Sasani, Müslüman ve Moğol yönetimleri altında 13. yüzyıla kadar olan tarihsel gelişimini ele alıyor.

Diğer iki konu ise, Doğu Kilisesi’nin sahip olduğu temel inanç ve ritüeller ile bunların teşekkül sürecinden oluşuyor.

Bu meyanda ulûhiyet, teslis, kristoloji, mariyoloji, enkarnasyon, yaratılış, ölüm ötesi vb. itikadi konular ile kilise sakramentleri, dinî litürji, kilise yapısı ve çeşitli ibadetler üzerinde duruluyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Doğu Kilisesi’nin kendine özgü tarihsel gelişiminin en önemli özelliği, tarih boyunca yabancıların hâkimiyeti altında yaşamasıdır. Normalde Hıristiyan bir hamiden mahrum olmasının, kilise açısından birçok olumsuz sonuç doğuracağı düşünülebilir. Ancak çalışmamızda elde edilen veriler durumun tam olarak böyle olmadığını, aksine Doğu Kilisesi’nin kendi özgünlüğünü koruması ve geliştirmesi açısından olumlu bir işlev gördüğünü ortaya koymuştur.”

  • Künye: Yaşar Kaplan – Doğu Hıristiyanları Nesturiler: Tarih, İnanç, Ritüel, İletişim Yayınları, inceleme, 456 sayfa, 2023

A. C. S. Peacock – Moğol Anadolu’sunda İslam, Edebiyat ve Toplum (2023)

 

Tarihçi A. C. S. Peacock, ‘Moğol Anadolu’sunda İslam, Edebiyat ve Toplum’da, yaklaşık 1240 ile 1380 yılları arasında Moğol egemenliği altındaki Anadolu’yu ele alıyor.

Çoğu daha önce yayımlanmamış Arapça, Farsça ve Türkçe kaynakları bir araya getirerek Osmanlı İmparatorluğu’nun ve nihayetinde modern Türkiye’nin doğuşunun temellerini oluşturacak Ortaçağ Anadolu’sunu inceliyor.

Bu önemli ama göz ardı edilmiş tarih, tasavvufun yayılmasında ve İslam’ı yaymak için yeni edebi biçimlerin gelişmesinde belirleyici bir aşamayı oluşturuyordu.

Yazar, Anadolu’yu daha geniş İslam dünyası içinde ele alarak Ortadoğu tarihinin bir dönüm noktasına ışık tutuyor.

  • Künye: A. C. S. Peacock – Moğol Anadolu’sunda İslam, Edebiyat ve Toplum, çeviren: Renan Akman, Koç Üniversitesi Yayınları, tarih, 376 sayfa, 2023

Peter Watson – Büyük Bölünme (2023)

On binlerce yıl önce Afrika’dan yola çıkarak dünyaya yayılmaya başlayan insanlar son Buzul Çağı sona ermeden önce Sibirya’ya gelmişlerdi.

Daha sonra, günümüzden yaklaşık 18.000 yıl önce, o zamanlar okyanus seviyelerinin çok düşük olmasından dolayı bir kara köprüsü halinde olan Bering Boğazı’nı yürüyerek geçip Amerika kıtasına ulaştılar.

Ancak Buzul Çağı’nın sona ermesinden sonra Bering Boğazı suyla doldu ve Amerika kıtasındaki insanların diğer kıtalardakilerle bağlantısı kesildi.

Birbirinden habersiz iki nüfus arasındaki bölünme Kolomb’un Amerika’yı keşfine kadar devam etti.

Bu zaman diliminde Eski ve Yeni Dünya insanlarının gelişimini araştıran ‘Büyük Bölünme’de Peter Watson insanlık tarihine yeni bir anlayış kazandırmak için arkeoloji, antropoloji, jeoloji, meteoroloji, kozmoloji ve mitolojinin ustaca ve orijinal bir sentezini sunuyor.

Bu iki nüfusun paralel gelişmesi, bir anlamda, dünyanın tanık olduğu en büyük doğal deneydi.

Elbette laboratuvar deneyi anlamında, dört başı mamur bir deney değildi, yine de karşılaştırma açısından büyüleyici bir deney, doğayla insanın nasıl etkileşime girdiğini görmek, kendimizi kendimize açıklamak için bulunmaz bir fırsattı.

  • Künye: Peter Watson – Büyük Bölünme: Eski Dünya ve Yeni Dünyada Tarih ve İnsan Doğası, çeviren: Şükrü Alpagut, Say Yayınları, tarih, 680 sayfa, 2023