Kolektif – Ruhi Su ve Türkiye’de Müzik Kültürleri (2024)

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan müzik serüveninin önemli bir öznesi olan Ruhi Su (1912-1985), Türkiye’de müzik olgusunun her boyutuyla yeniden incelenmesine vesile olacak bir miras bıraktı.

Ruhi Su’dan yola çıkarak Türkiye’de modernleşme, Musiki İnkılabı, protest müzik, popüler müzik, halk müziği, halk oyunları ve müzikolojiye dair pek çok tartışmayı gündeme getiren bu kitap, Ruhi Su anısına yazılmış yazılardan oluşan bir derlemenin ötesine geçerek hem Ruhi Su’nun çalışmalarını hem de bu çalışmaların etkilerini eleştirel açıdan ele alıyor, müzik araştırmalarına yönelik yeni yaklaşımlar sunuyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Onur Güneş Ayas, Begüm Fulya Adızel, Gökmen Özmenteş, Seyit Yöre, Diler Özer, Kazım Demirer, Boran Mert, Ulaş Özdemir, Faruk Çalışkan, Zeynel Günbek, Mehmet Ali Özdemir, Ferda Ereren.

  • Künye: Kolektif – Ruhi Su ve Türkiye’de Müzik Kültürleri, hazırlayan: Ulaş Özdemir, Belma Oğul, Evrim Hikmet Öğüt, Aras Yayıncılık, müzik, 240 sayfa, 2024

Fırat Kutluk – Müzik Kendini Anlatır (2024)

Çoğu kez merak ederiz bir müziği işittiğimizde: “Ne anlatıyor bize?”

Hele de söz yoksa ya da sözleri bilmediğimiz bir dildeyse.

Özellikle de klasik Batı müziği dinliyorsak ipuçlarını izleyip şifrelerini çözmek adeta bir göreve dönüşebilir.

Besteci hangi duygular içindeydi, ne düşündü; bize anlatmak istediği ne?

Bazen de hiçbir şey düşünmeden elimizi ayağımızı ritme kaptırmış halde bulabiliyoruz kendimizi ya da ezgiye uyum gösterdiğimiz bir sallantı içinde.

Beethoven’ın 9. senfonisinin son bölümünde koronun ne dediğini bilmesek de coşku seline kapılabiliyoruz.

Dünyanın neresinde bestelenmiş olursa olsun bir türkü ya da bir baladın hüznüne eşlik ediverir buğulu gözler ve dudaklara asılı kalan yarım bir gülümseme.

  • Peki ne anladık?
  • İyi bir müzik mi dinlemiş olduk; nitelikli, seçkin?
  • Müziğin kötüsü hangisi peki: Rap mi, arabesk mi, operet mi?
  • Rock müzik 80’lerde bitti de sonrakiler beceriksiz mi?
  • Ozan geleneği yok oldu da türküler mi tükendi?
  • İlkel halkların müziği “tam tam”dan ibaret de bu yüzden mi “ilkel” oluyor, o müzik bir şey anlatmıyor mu?

Fırat Kutluk gündelik ve sıradan yargılar ile müziği sınıflandırma, derecelendirme, hiyerarşi belirleme yetkisinin anlamsızlığını ve yararsızlığını gündelik dildeki yansımalarından örneklerle sergiliyor.

Yetkili ya da yetkisiz, akademiden ya da sokaktan, sanatçıdan ya da izleyiciden gelen yargıların benzerliğini belirlerken müziği seçkin kılma girişimlerinin müziğin önemli bir kısmını dışlamaya, kötülemeye dönüştüğünü gösteriyor.

Ancak uyarıyor da: Bu, hepimizin sıklıkla bir anda, kolayca benimseyiverdiği bir tavırdır. Çünkü müzik kendini anlatır.

  • Künye: Fırat Kutluk – Müzik Kendini Anlatır, h2O kitap, müzik, 128 sayfa, 2024

Solomon Volkov – Tanıklık Tutanağı (2023)

Yirminci yüzyılın en başarılı bestecilerinden Dmitri Şostakoviç’in eserleri her geçen gün dünya çapında daha fazla icra ediliyor.

Bu ilgi artışının nedenlerinden biri de bestecinin, Rus müzikolog Solomon Volkov’a aktardığı anılarından oluşan ‘Tanıklık Tutanağı’.

Kitap 1979 yılında ilk kez yayımlandığında çoksatanlar arasına girerken The Times tarafından yılın kitabı ve The Guardian tarafından “20. yüzyılın en etkili müzik kitabı” seçildi.

Tanıklık Tutanağı, tarihin en çok övülen müzik dehalarından birinin hayatı ve eserleriyle bir hesaplaşma şansı sunuyor.

“Ben başarılı bir formül bulmuştum. Bu da Şostakoviç’in yakın dostlarıyla bile konuştuğundan daha özgür bir biçimde konuşmasına yarıyordu. ‘Kendinizle’ ilgili şeyleri anımsamayı bırakın, başkalarından söz edin. Kuşkusuz Şostakoviç, kendisiyle ilgili şeyleri de anımsıyordu, ama başkalarından söz ederken kendisine ulaşıyor, kendi yansımasını buluyordu onlarda…”

  • Künye: Solomon Volkov – Tanıklık Tutanağı: Şostakoviç’in Anıları, çeviren: M. Halim Spatar, Say Yayınları, müzik, 464 sayfa, 2023

Melih Duygulu – Türkiye’de Çingene Müziği (2023)

Çingeneler’in tarihini yazmak, arşivlerdeki evraklarda onların soyları, meslekleri, yönetici erkle olan ilişkileri, göçleri, iskânları, işledikleri suçları yan yana getirerek toparlanmış bilgiyi sunmak şeklinde algılanmıştır yıllarca.

Onlarla ilgili kararnâmeleri, fermanları, mahkeme sicillerini taramak kuşkusuz tamamen kıymetsiz değildir.

Fakat Çingene kimliğini, Çingene’nin yaşamla olan ilişkisini, doğaya karşı duruşunu, ruhunu tek ve kısa bir ifadeyle “Çingene kültürünü anlamak” bu topluluğun yaşamlarına nüfûz ederek onları anlamaktan geçer.

Çingene, Hindistan içlerinden dünyanın dört bir yanına dağılan ve farklı adlarla anılan bir topluluğun Türkiye’deki genel adıdır.

Çingeneler’in bölgelere göre değişen isimleri vardır; bunların en yoğun nüfusa sahip olanı daha çok Türkiye’nin batı kesimlerinde yaşayan ve Roman adıyla bilinen gruptur.

Türkiye Çingeneleri arasında Romanlar müzik ve dans kültürleriyle diğer akrabalarına göre daha tanınmış ve karakteristik bir yapıdadırlar.

Türkiye’de yayımlanan ilk Çingene müziği monografisi olma özelliğini taşıyan bu çalışmada, Romanlar’ın müzik ve dans kültürlerine paralel diğer Çingene toplulukları ile olan ilişkileri de ele alınmıştır.

  • Künye: Melih Duygulu – Türkiye’de Çingene Müziği: Batı Grubu Romanları’nda Müzik Kültürü, Yapı Kredi Yayınları, müzik, 280 sayfa, 2023

Richard Wagner – Geleceğin Sanat Eseri (2023)

Ünlü Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü, müzik teorisyeni ve yazarı Richard Wagner (1813-1883), ‘Geleceğin Sanat Eseri’nde, geliştirdiği “toplam sanat eseri” kavramı çerçevesinde tüm sanat dallarının bir araya geldiği bir sanat eseri kurgular.

Ona göre geçmişte bunun bir örneği de vardır; eski Yunan tragedya geleneği tam da bu fikirle örtüşmektedir.

Yunan sanatının, Yunan dinine ve mistisizmine temelden bağlı olduğunu ve dinin yıkılmasıyla sanatın da bütünlüğünden kopup yozlaşarak “bireysel sanatlara” ayrıldığını ileri süren Wagner’e göre ana sanat dalları, “dans,” “müzik” ve “şiir”dir.

Bu üç sanat artık yeniden birleşmeli ve kusursuz sanat eserini oluşturmalıdır.

İkincil sanatlar olarak kabul ettiği “resim,” “heykeltıraşlık” ve “mimarlık” da bu sanat eserine dekor ve mekân olarak destek vermelidir.

Wagner, “halk” sözcüğünü dilinden düşürmez, ona göre her şeyin en iyisi halktan kaynaklanır.

Operalarında yoğun biçimde halk destanlarını, efsaneleri konu eden Wagner, geleceğin sanat eserinin de halka dayanması gerektiğini savunur.

  • Künye: Richard Wagner – Geleceğin Sanat Eseri, çeviren: Çağatay Ünaltay, Alfa Yayınları, müzik, 220 sayfa, 2023

Mehmet Kendirci – Eğlencesiz Eğlence (2022)

Son zamanlardaki festival ve müzik yasakları bir kez daha gösterdi ki eğlence siyasal bir sorundur.

Mehmet Kendirci, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına bakarak bunun arka planındaki temel saikleri aydınlatıyor.

Kendirci, ‘Eğlencesiz Eğlence’de erken cumhuriyet döneminin eğlence politikasını analiz ediyor.

Sefahat içinde yozlaşmış, Bizans kalıntısı olarak görülen İstanbul’a karşı, temiz ruhlu ve yozlaşmamış “Türk” sayılan Anadolu’yu (ve Ankara’yı) yücelten bir anlayış var bu politikanın arkasında.

Eğlence hayatını, kurulmakta olan “yeni Türkiye”ye uygun ve “modern” bir şekilde “disiplinli ve düzenli” kılma arayışı var.

‘Eğlencesiz Eğlence’, özellikle dönemin edebiyatından yararlanarak, eğlencenin nasıl kamusallaştırıldığını ve ritüelleştirildiğini inceliyor.

İçki siyasetine, balolara, tiyatrolara, konserlere, müsamerelere, halk oyunlarına bakıyor.

Taşrada eğlenceyi “kurumlaştırma” çabalarına ve buna eşlik eden sorunlara göz atıyor.

“Türkiye’nin ruhunu” anlamak için ufuk açıcı bir çalışma.

Kitaptan bir alıntı:

“Benimsediği yol(lar) ve uyguladığı yöntem(ler) ne olursa olsun Cumhuriyet eğlenceyi, eğlenceden ‘yalıtmıştır.’ Neredeyse eğlencesiz eğlence, Erken Cumhuriyet Dönemi eğlence hayatının gayri resmî şiarıdır. (…) Cumhuriyet, tüm söylemleriyle ve bunların şekillendirdiği anlatılarıyla, Mustafa Kemal Atatürk ve bayrak gibi her yerde ve her zaman görülebilecek sembolleriyle, eğlencenin disipline edilerek düzenlenmesi zorunlu ve ciddi bir toplumsal edim olduğu kabulünü egemen kılmayı başarmış görünmektedir.”

  • Künye: Mehmet Kendirci – Eğlencesiz Eğlence: Erken Cumhuriyet Türkiyesi’nde Eğlence ve Siyasal iktidar, İletişim Yayınları, tarih, 327 sayfa, 2022

Namık Sinan Turan – Portede Saklı Tarih (2022)

Portede saklı olup ortaya çıkarılmayı bekleyen müzik evrensel bir dil olarak görülür.

Toplumları, kültürleri, coğrafyaları bağlayıp, iletişim sağlar.

Seslerden örülü müzikal köprüde politik ve kültürel boyutlar iç içedir.

Sosyopolitik bir mücadele alanı olarak yaklaşıldığında müzik, imparatorluk ya da ulus devlet kurgularının kültürel yönelimlerinde kimi zaman kışkırtıcı, kimi zaman telkin edici potansiyeliyle yer alır.

Bireysel ya da toplumsal açılardan bakıldığında müziğin insanı diğer hiçbir sanat dalının yapamayacağı kadar belli bir düşünce etrafında birleştirebilecek mesajları iletebilme özelliği, ona estetik bir beğeni olmanın ötesinde ardında gizli toplumsal süreçleri anlamaya yönelik bir uğraş niteliği kazandırır.

Söz konusu özelliği müziği disiplinlerarası çalışmalarda sıra dışı bir araç hâline dönüştürür.

Namık Sinan Turan’ın ‘Portede Saklı Tarih’ çalışması, asıl alanı siyasî tarih olan bir akademisyenin kaleminden müziği toplumsal tarih merceğiyle incelemeye yönelik bir girişimin sonucu.

Burada yazar, yüzyıllar içinde yaşanan siyasal ve kültürel değişimlere eşlik eden müziğin toplumsal arka planına ışık tutuyor.

Uzun bir tarihsel kesit içinde geniş bir coğrafyada, farklı kültürel dokularda üretilen müziğin sosyopolitik etki alanını değerlendiriliyor.

Osmanlı dünyasında müziğin üretim süreci ve aktörleri, modernleşmenin Osmanlı/Türk müzik geleneğinde yol açtığı dönüşümler, gelenek ve modern arasında biçimlenen müzik yaşamının toplumsal analizi, oryantalizm ve müzikal temsilleri, operanın emperyal bir tahakküm aracı olarak kullanımı gibi konular kitapta ayrıntılı biçimde incelenen baslıklar arasında yer alıyor.

Kitaptaki anlatıya besteciler, icracılar, müziğin icrasının gerçekleştiği kurumlar ve himaye merkezleri kadar dönemin siyasî elitleri ve kültür politikalarını yönlendirenler de eşlik ediyor.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e ve modern Ortadoğu’ya uzanan gelişmelerin müzik üzerindeki çarpıcı sonuçlarının incelendiği kitapta müzik ve toplum arasındaki karmaşık ilişkiler ağı analiz ediliyor.

Böylece okurlara coğrafyalar ve kültürler arasında müzik-toplum ilişkisinin farklı ve çoğu zaman göz ardı edilen yönleri üzerine düşünme olanağı sağlıyor.

  • Künye: Namık Sinan Turan – Portede Saklı Tarih, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, müzik, 498 sayfa, 2022

H. Hande Duymuş Florioti ve Mert Yamaner – Eski Anadolu ve Mezopotamya Toplumlarında Müzik (2022)

Eski Mezopotamya ve Anadolu’da müziğin toplumsal rolü neydi?

Hande Duymuş Florioti ve Mert Yamaner, zengin kaynaklardan yararlanarak müziğin icrası ve işlevini çok yönlü bir bakışla irdeliyor.

Müziğin evrensel bir dil olmasında hiç şüphesiz tarih boyunca geçirmiş olduğu aşamaların da katkısı bulunuyor.

Her ne kadar toplumların, dünyayı ve çevrelerinde olup biteni algılama süreci ve şekli birbirinden farklı olsa da, bir kuş cıvıltısının verdiği huzur ya da akan bir nehrin çıkardığı ses her toplumda ortak bir ses/tını algısı oluşturmuş olmalıdır.

Belki de doğadaki sesleri taklit ederek başlayan bu serüven, her durakta bünyesine yeni şeyler alarak ilerlemiş ve tarih yolculuğunda hiç bitmeyecek bir olguya dönüşmüştür.

Hiç şüphesiz, müziğin kaderinde de kendisini yaratan toplumların üzerinde yaşadıkları coğrafya, toplumu oluşturan bireylerin kişisel tercihleri ve hatta atalardan devralınan hususlar da etkili olmuş olmalıdır.

Evet, hiç bitmeyecek bir serüvendir, müziğin serüveni…

  • Künye: H. Hande Duymuş Florioti ve Mert Yamaner – Eski Anadolu ve Mezopotamya Toplumlarında Müzik, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, arkeoloji, 176 sayfa, 2022

Antonios Botonakis, Christian Troelsgård ve Nikos Maliaras – Bizans’ın Sesi (2022)

‘Bizans’ın Sesi’, Bizans dönemi müzik aletleri ve bunların törenlerdeki kullanımları üzerine eşsiz bir çalışma.

Kitap, yüzden fazla renkli görsel ve çizimler barındırmasıyla da ayrı bir değere sahip.

‘Bizans’ın Sesi’, Bizans dönemi müzik aletleri ve bunların törenlerdeki kullanımları üzerine eşsiz bir çalışma.

Kitap, yüzden fazla renkli görsel ve çizimler barındırmasıyla da ayrı bir değere sahip.

‘Bizans’ın Sesi’, Bizans Dönemi müzik aletlerine dair makalelerden, görsellerden ve resimli bir sözlükten oluşan bir çalışma.

Kitapta, dönemin görsel kaynakları ve edebiyatındaki temsillerinden yola çıkarak Orta ve Geç Bizans dönemlerindeki müzik aletleri ve bunların törenlerdeki kullanımlarının ele alındığı makalelerle beraber yüzden fazla renkli görsel yer alıyor.

Kitabın yazarları, Bizans kaynaklarında müzik aletlerini araştırarak bunların Bizans kültürünün belirli alanları için taşıdıkları önemi değerlendiriyorlar.

Bu yayın için özel olarak hazırlanan Bizans müzik aletlerine ilişkin bir sözlük ve eşlik eden çizimler de bu konuda önemli bir kaynak sunuyor.

  • Künye: Antonios Botonakis, Christian Troelsgård ve Nikos Maliaras – Bizans’ın Sesi: Bizans Müzik Aletleri, hazırlayan: Antonios Botonakis ve Merve Özkılıç, Koç Üniversitesi Yayınları, tarih, 128 sayfa, 2022

Şevket Akıncı – Öteki Caz (2021)

Caz tarihi üzerine çok yönlü bir telif eser arayanlar, bu kitabı muhakkak edinsin.

20 yıldır caz tarihi dersleri veren Şevket Akıncı’nın kapsamlı çalışması, ana akım cazın dışında kalan birçok müzik türünü de ele almasıyla ayrıca dikkat çekiyor.

Gerek ana akım cazı gerekse de özgür caz, özgür doğaçlama, postmodern caz, noise gibi konuları ele alan Türkçe kaynakların sayısı oldukça azdır.

‘Öteki Caz’, Şevket Akıncı’nın 20. ve 21. yüzyıla odaklanarak kaleme aldığı bir caz tarihi kitabı.

Yaklaşık 20 yıl önce vermeye başladığı caz tarihi dersleri süresince cazın tanımının genişlediğini, ana akım caz dışında kalan birçok müzik türünün de ele alınması gerektiğini düşünen Akıncı kitaba “Müzik nedir?”, “Gürültü nedir?” gibi tanımlar ve yaklaşımlarla başlayarak “yeni müzik/özgür müzik” kavramına değiniyor.

Ardından cazın doğuşu ve evrimi, özgür caz, çağdaş müzik, İkinci Chicago Okulu, özgür doğaçlama, izlenimci caz, postmodern caz, 1980’ler ve sonrası ile günümüz müzik endüstrisini hem dönemler arası hem de kültürler ve yaklaşımlar arası etkileşimlerle beraber ele alıyor.

“Uluslararası haberleşmenin kolaylaşmasıyla değişik kültürlerin etkileşim içinde bazen başat, bazen yoğun, bazen de ikinci derecede rol oynadıklarını yadsımak doğru olmaz. Ornette Coleman’ı anlamak için caz tarihine, AMM’i anlamak için çağdaş müziğin tarihine de bakmak lazım; Japon cazını anlamak için fluxus hareketini anlamak, John Zorn’u anlamak için postmodernizmi anlamak lazım,” diyen Akıncı, kitapta Derek Bailey, Peter Brötzmann, Mats Gustafsson gibi özgür caz ve özgür doğaçlama müzisyenleriyle yapılan söyleşilere de yer veriyor.

Ayrıca kitabın son iki bölümünde Akıncı’nın “Türk Öteki Cazı” adını verdiği ve özgür müzik yapan birçok Türkiyeli müzisyen ve Okay Temiz ile yaptığı söyleşiler bulunuyor.

  • Künye: Şevket Akıncı – Öteki Caz, Pan Yayıncılık, müzik, 528 sayfa, 2021