James Herriot – Küçük Büyük Tüm Canlılar (2024)

Dünyanın en sevilen veterineri James Herriot’un yürek ısıtan, eğlenceli ve yer yer hüzünlü dünyasına yakından bakalım.

Kırk yılı aşkın süredir, James Herriot muhteşem öyküleri, derin yaşam sevgisi ve olağanüstü öykü anlatma yeteneği ile okuyucularını kendine hayran bıraktı.

Herriot, onlarca yıldır en küçüğünden en büyüğüne kadar yüzlerce hayvanı tedavi edip hayata tutunmalarına vesile olurken hem hayvanları hem de insanları keskin gözleriyle ve sevgi dolu kalbiyle gözlemledi.

‘Küçük Büyük Tüm Canlılar’da, mesleğe yeni başlayan ve Yorkshire kırsalındaki veterinerlik uygulamalarının, veterinerlik okulunun yetersiz ortamında öğrendiklerinden çok farklı olduğunu keşfeden genç Herriot ile tanışıyoruz.

Bazı ziyaretler yürek burkacak derecede zor, bazıları neşeli ve eğlenceli.

Hayvanlar dünyasına olan sevgisini her cümlesinde hissedeceğiniz yazar, veterinerliğin muhteşem taraflarını, karşılaşılabilecek vaka çeşitliliğini ve hiç bitmeyen zorluklarını keşfediyor ve okurunu da büyülü dünyanın içine sokuyor.

Herriot’un anıları dünya çapında 80 milyon kopya sattı ve hâlâ her yaştan okuyucunun ilgisini çekmeye devam ediyor.

  • Künye: James Herriot – Küçük Büyük Tüm Canlılar: Veterinerliğe Adanmış macera Dolu Bir Ömür, çeviren: Muhlis Ünal Salman, Epsilon Yayıncılık, hayvanlar, 528 sayfa, 2024

Sedat Ulugana – İhsan Nuri Paşa’nın Anıları (2023)

Bu kitap, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinin askeri, siyasi ve sosyal süreçlerine doğrudan tanıklık etmiş, Kürt tarihinin çok önemli bir kesitinde belirleyici roller üstlenmiş olan İhsan Nuri Paşa’nın anılarını ilk kez gün ışığına çıkarıyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın farklı cephelerinde bizzat bulunmuş olan İhsan Nuri Paşa’nın Balkan Savaşları’ndan Ağrı İsyanı’na değin uzanan serüveni Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu modern tarihlerinin de bir izleğidir adeta.

Okur, onun anılarında, Mustafa Kemal Atatürk’ten Mele Mustafa Barzani’ye, Abdurahman Qasimlo’den Mustafa Suphi’ye kadar dönemin birçok önemli karakterini İhsan Nuri’nin tanıklığıyla yeniden değerlendirme imkânı edinecek, büyük savaşlara şahitlik eden o çağda Kürtlerin kazanım ve kayıplarını da tespit etme olanağını bulacaktır.

İhsan Nuri Paşa’nın anıları, raporları, mektupları ile, yine ilk kez bu kitapta yayımlanan, Ağrı dağındaki isyan karargâhı ile Hoybun merkez teşkilatı arasında gerçekleşen yazışmalar Kürt tarihinin çok az bilinen bir sayfasına ışık tutuyor.

Kürt tarihyazımının yönünü etkileyecek olan bu rapor ve yazışmalar bu kitabı temel bir kaynak haline getiriyor.

  • Künye: Sedat Ulugana – İhsan Nuri Paşa’nın Anıları: Ağrı İsyanı Raporları, Dipnot Yayınları, 408 sayfa, 2023

Michael Asderis – Dersaadet (2023)

Baba tarafından Rum, anne tarafından yarı Ermeni yarı İtalyan Micheal Asderis’in aile tarihinin izini süren bu kitap, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan siyasi, sosyal ve kültürel değişimlerden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan Kıbrıs Sorunu’na kadar olan süreci derinlikli bir biçimde ele alıyor.

‘Dersaadet’, aynı zamanda Kıbrıs Sorunu sonrasında İstanbullu Rumların Türkiye’den kovulmasıyla sonuçlanan döneme de tanıklık ederken, İstanbul’un siyasi ve toplumsal açıdan kritik konumunu da vurgulamayı ihmal etmiyor.

İstanbul ya da eski adıyla Konstantinopolis’te dört kuşak önce başlayan aile hikâyesi, kişisel hatıralar ve tanıklıklarla örülüyor, yazarın deyimiyle “kimliğini şekillendiren bu toplumun unutulmamasına katkı sunuyor.”

Asderis’in Türkiye’den Almanya’ya göç ettikten tam elli yıl sonra kaleme aldığı ‘Dersaadet’, İstanbul’un gayrimüslim toplumlarına dair alternatif bir tarih anlatısı sunuyor.

  • Künye: Michael Asderis – Dersaadet, çeviren: Zeynep Taşkın, Aras Yayıncılık, anı, 336 sayfa, 2023

Solomon Volkov – Tanıklık Tutanağı (2023)

Yirminci yüzyılın en başarılı bestecilerinden Dmitri Şostakoviç’in eserleri her geçen gün dünya çapında daha fazla icra ediliyor.

Bu ilgi artışının nedenlerinden biri de bestecinin, Rus müzikolog Solomon Volkov’a aktardığı anılarından oluşan ‘Tanıklık Tutanağı’.

Kitap 1979 yılında ilk kez yayımlandığında çoksatanlar arasına girerken The Times tarafından yılın kitabı ve The Guardian tarafından “20. yüzyılın en etkili müzik kitabı” seçildi.

Tanıklık Tutanağı, tarihin en çok övülen müzik dehalarından birinin hayatı ve eserleriyle bir hesaplaşma şansı sunuyor.

“Ben başarılı bir formül bulmuştum. Bu da Şostakoviç’in yakın dostlarıyla bile konuştuğundan daha özgür bir biçimde konuşmasına yarıyordu. ‘Kendinizle’ ilgili şeyleri anımsamayı bırakın, başkalarından söz edin. Kuşkusuz Şostakoviç, kendisiyle ilgili şeyleri de anımsıyordu, ama başkalarından söz ederken kendisine ulaşıyor, kendi yansımasını buluyordu onlarda…”

  • Künye: Solomon Volkov – Tanıklık Tutanağı: Şostakoviç’in Anıları, çeviren: M. Halim Spatar, Say Yayınları, müzik, 464 sayfa, 2023

Hayrettin Erkmen – İki Dem Bir Demokrat (2023)

Hayrettin Erkmen (1915-1999) Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gerçek anlamda ilk çok partili demokrasi deneyimi olan Demokrat Parti döneminin en ilginç simalarından biridir.

Erkmen çalışma bakanlığından Yassıada’daki mahkûmiyetine kadar giden yolda hayatın bin bir türlü haliyle karşılaşmıştır.

Yıllar sonra aynı siyasi hareketin devamı niteliğindeki Adalet Partisi’nde dışişleri bakanı olarak Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na katılması için mücadele vermiş, ancak muhalefet karşısında kendi hükümeti tarafından yalnız bırakılarak bakanlıktan düşürülmüştür.

Erkmen’in anıları, yakın dönem siyasi tarihimizin, arka planı çok iyi bilinmeyen çeyrek asırlık bir dönemine ışık tutuyor.

‘İki Dem Bir Demokrat’, belgeler ve açıklayıcı notlarla birlikte, siyasi anı kitaplarının güzide örneklerindendir.

  • Künye: Hayrettin Erkmen – İki Dem Bir Demokrat: Eski Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen’in Anıları, Yapı Kredi Yayınları, anı, 144 sayfa, 2023

Teğmen Selim Bey – Bir Türk Subayının Sefer Defteri (2023)

Osmanlı ordusunda I. Mızraklı Süvari Alayının bir subayı olan Teğmen Selim Bey, Fransa’da bir hava kuvvetleri subayı olarak eğitime gönderilmesini beklerken kendisini birdenbire savaşın içinde buluyor.

İstanbul’dan Süloğlu’na geliyor (6 Ekim 1912).

Oradan, Bulgarlarla çatışa çatışa, geri çekile çekile Çatalca’ya, oradan da İstanbul’a dönüyor.

Tuttuğu günlükleri Paris’te Fransızca olarak yayımlatıyor (1913).

Teğmen Selim Bey, yalnızca yaşadığı olayları, tanıklıklarını aktarmakla yetinmiyor, aynı zamanda Osmanlı’nın çöküşü ve bugün de hâlâ çağdaş uygarlık düzeyine ulaşamayışımız hakkında da bize ışık tutan önemli saptamalarda bulunuyor:

“Kimi benden su istiyor, kimi ekmek… Emir erimle mataralarımızı ve eyer kuburlarımızı boşaltıyoruz. Hiçbir şeyim kalmadı ve bana hâlâ yalvarıyorlar. Bu bahtsızlara cesaretlerini toplamalarını, hasta arabası bulacakları Hasköy’e kadar sürüklenmelerini söylüyorum. Zavallılar! Bu yiğit insanlardan kim bilir kaçı yalnızca yaralarından değil, açlıktan ve bakımsızlıktan ölmek için orada kaldı…”

“Yol –atlarımızın dizlerinin üstüne kadar çamura battıkları bataklığa bu adı verebilirsek– sahipleri tarafından ağırlıklarını hafifletmek için rasgele atılmış her çeşitten araç gerece bakarak seçilebiliyordu. Ordumuzun yollara ektiği tüm bu malzeme, zavallı milletimizden acımasızca sökülüp alınan milyonlarca vergiyi temsil etmektedir. Yalnızca Alman markalarını görüyoruz ve her an borçlarımızın Berlin’de yutulduğunu düşünüyorum. Kalbimde aşırı bir öfke var ve bu öfkenin kendimde olduğu gibi herkeste olmasını istiyorum… Felaketlerimizin büyük bir bölümünün sorumluluğu bizde, yani Türk ordusunun subaylarındadır. Milletin ekmeğini yedik ve ona bizden beklediği hizmetleri verebilecek kapasitede değiliz. Barış zamanlarında savaşa nasıl hazırlanacağımızı bilmiyorduk, bizi doğrudan ilgilendirmeyen şeylerle meşguldük; Türkiye’yi bir anayasa vererek kurtardığımıza inandık, ama asıl görevimiz olan güçlü ve eğitimli bir ordu yaratmak üzerine her zaman düşünmedik.”

  • Künye: Teğmen Selim Bey – Bir Türk Subayının Sefer Defteri: Mızraklı Süvari Teğmen Selim Bey’in Günlükleri (Ekim–Aralık 1912, Süloğlu’dan Çatalca’ya), çeviren: A. Kadir Paksoy, Doruk Yayınları, anı, 104 sayfa, 2023

Rudolf Nissen – Aydınlık Sayfalar, Karanlık Sayfalar (2023)

Yirminci yüzyılın en ünlü cerrahlarından Rudolf Nissen’in kendi anılarından yola çıkarak kaleme aldığı bu eser, savaş yıllarında tıp eğitimi almış bir delikanlıyken hatırı sayılır bir cerraha dönüşmesinin hikâyesidir…

Birinci Dünya Savaşı’nı tüm acılarıyla yaşamış ve atlatmış, asistanlık yıllarında dönemin en ünlü patologlarıyla araştırmalar yapmış Nissen en sonunda meşhur cerrah Ferdinand. Sauerbruch’un öğrencisi olmuştu.

Hayatı boyunca pek çok meslektaşıyla tanışma ve çalışma olanağı bulmuş; kralların, prenslerin ve ünlü isimlerin doktorluğunu yapmış, hatta ünlü fizikçi Albert Einstein’ı kendi adıyla anılan Nissen Fundoplikasyonu yöntemiyle ameliyat etmiştir.

Profesör Nissen, Yahudi kökeni nedeniyle Nazi Almanya’sından kaçmak zorunda kaldığında dönemin karanlık yüzünü tarihçelere özgü bir tarafsızlıkla aktarır anılarında.

Atatürk’ün o dönemde Hitler’in zulmünden kaçan profesörlere yaptığı çağrıyla Türkiye’ye yerleşir ve İstanbul Üniversitesi Cerrahi Anabilim Dalı’nı kurarak 1933-1939 yılları arasında altı yıl boyunca burada profesörlük yaparak Türk tıp tarihine eşsiz katkılarda bulunur.

Hocası Sauerbruch ile tıp tarihindeki ilk pnömonektomiyi gerçekleştiren Nissen, çalıştığı her ülkede ve üniversitede tıp eğitimi ve cerrahların yetişmesiyle ilgili, günümüzde de hâlen geçerli olan eğitim yöntemleri geliştirip uygulamaya başlar.

Mesleğine ve insanlara olağanüstü bir duyarlılıkla birlikte sevgiyle bağlı olan Profesör Nissen’in, zorlu bir yaşamın süzgecinden geçmiş anılarını ve felsefesini bu kitapta bulacak ve zengin tarih içeriğiyle, Nazi Almanya’sının doğuşuna ilişkin bire bir gözlemleriyle tarihe doyacaksınız.

  • Künye: Rudolf Nissen – Aydınlık Sayfalar, Karanlık Sayfalar, çeviren: Canan Erzen, Epsilon Yayıncılık, anı, 482 sayfa, 2023

Nestor İskender – Nestor İskender’in Gözünden İstanbul’un Fethi (2023)

“Ve kehanet gerçek oldu: Konstantin tarafından kurulan bu kent, Konstantin ile çöktü.”

Nestor İskender, Rus kaynaklarına göre 1453’te İstanbul Kuşatması’na şahit olmuş Slav kökenli bir Ortodoks Hristiyan’dır.

Hayatı hakkında ise bize sadece, yaşadığı 15. yüzyılda kaleme aldıkları rehberlik eder.

Araştırma ve incelemelere göre Nestor, Osmanlı topraklarına bilinmeyen nedenlerle gelmiş ve burada zorla Müslüman olmuştur.

Güney Rusyalı olduğu tahmin edilen Nestor’un Fetih anlatısı ciddi derecede Bizans hayranlığı ve kilise taraftarlığı sergiler.

Ona göre “kâfir” ve “tanrıtanımaz” Türklerin 1453 yılında başkent Konstantinapol’ü kuşatmaları Bizans’ta işlenen günahların kefareti, ilahi bir sonucudur.

Zira “kötülükler ve kanunsuzluklar nice büyük tahtların yıkılmasına neden olmuştur.”

Kehanetlerden, doğa üstü hadiselerden, kanlı yağmur damlalarından ve koruyucu meleklerden bahsedilen bu Fetih hatıratında tarih ile efsane, hayal ile gerçek, korku ile öfke iç içe.

İstanbul’un Fethi’ni bir gayrimüslimin dilinden ve süzgecinden aktaran bu özgün edebî-tarihsel hatırat, “anlatılmayan” unsurların da en az “anlatılan” unsurlar kadar bilgilendirici olabileceğini tarih okuruna ısrarla ve yeniden hatırlatıyor.

İstanbul’un fethine bizzat kuşatmada, Osmanlı askerlerinin arasında şahitlik eden Rus asıllı esir Nestor İskender’in fetih sürecini bütün veçheleriyle, günbegün anlattığı bu kitap, fetihle ilgili bilgi veren nadir yabancı kaynaklardan olması hasebiyle çok değerlidir.

Nestor İskender’in canlı anlatımı, hem Osmanlı hem Bizans tarafı hakkında verdiği sayısız detay, eserin farklı yerlerinde karşımıza çıkan çeşitli Hristiyan söylenceleri Nestor İskender’in fetih günlüklerini daha çekici kılıyor.

Nestor İskender’in İstanbul’un fethine dair yaptığı yorumlar ise fethin Hristiyan toplumlarında nasıl yankı bulduğunu anlamamızı sağlıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Sultan yürüdü ve mukaddes yerde durdu. Patrik, ruhban konseyi ve halk gözyaşları dökerek, iniltilerle onun ayaklarına kapandılar. Sadece eliyle ağlamalarını kesmek için işaret etti ve onlara şunu dedi: ‘Sana sesleniyorum Anastasius, sana ve çevrendeki herkese, tüm halka söylüyorum: Bugünden itibaren benim öfkemden, ölümden, tutsak olmaktan korkmayın.’”

  • Künye: Nestor İskender – Nestor İskender’in Gözünden İstanbul’un Fethi, çeviren: Emine İnanır, Timaş Yayınları, anı, 96 sayfa, 2023

Mariel Hemingway – Sonra Güneş Açtı (2023)

“Gözlerini açtı. Oda karanlıktı. Birilerinin bağırdığını, tabakların kırıldığını duydu ve bunların kötü bir rüya olmasını diledi ama değildi. Hemingway ailesinin bir üyesi olarak büyümek böyle bir şeydi.”

Büyükbabası Ernest Hemingway’in kendini vurmasından yalnızca birkaç ay sonra doğan Mariel Hemingway, ailesinde nesillerce görülen depresyon, alkolizm, hastalık ve intiharın döngülerinden kaçmayı kendine görev edinmişti.

Oyuncu Mariel ‘Sonra Güneş Açtı’da sıkıntılı çocukluğunu ve Hollywood’a uzanan yolculuğunu son derece samimi bir şekilde anlatıyor.

‘Sonra Güneş Açtı’, Mariel’in tüm karanlıklara rağmen aydınlığa çıkışının başarılı bir öyküsü.

Yazar kitabında, zaaf ve kusurlarının sürekli göz önünde olduğu, üzüntü ve hayal kırıklığıyla parçalanmış bir aileyi anlatıyor.

Yazar şöyle diyor:

“Ailemde duygusal sorunlar vardı. Akli sorunlar vardı. Bağımlılıklar vardı. İntiharlar vardı. İnsanların içinde ve insanların arasında sorunlar vardı. Birlikteyken kendimizi yalnız hissederdik.”

  • Künye: Mariel Hemingway – Sonra Güneş Açtı: Ailemdeki Zihinsel Hastalık, Bağımlılık ve İntihar Mirasının Üstesinden Gelmek, çeviren: Esra Doğu Silahtaroğlu, Bilgi Yayınevi, anı, 248 sayfa, 2023

Yaşar Hanım – Ağrı İsyanı’nda İstanbullu Bir Kadın (2023)

Bu kitap, Cumhuriyet dönemi Kürt tarihinin çok önemli bir kesitine doğrudan tanıklık etmiş olan Yaşar Hanım’ın anılarını ilk kez gün ışığına çıkarıyor.

Ağrı İsyanı’nda Kürt direnişçilerin komutanı olan Hoybun Cemiyetinin liderlerinden İhsan Nuri Paşa ile evliliğinden sonra, Kürtlerin modern Türkiye’nin kuruluş sürecindeki serencamına şahit olan Yaşar Hanım, anlattıklarıyla Cumhuriyet’in yeni Türkiye’sinin ve Türkiye Kürtlerinin ayrıntılı bir resmini çiziyor.

Taner Akçam, bu anılar için şöyle diyor:

“Yaşar Hanım’ın anılarını bir solukta okudum. Erkek milletinin, ‘erkeklik saplantıları’, ‘ideolojik körlükleri’ ve ‘endişe kabızlıkları’ nedeniyle kıvranıp yazamadıklarına inat, Yaşar Hanım’ın anılarının her satırından ‘hakikat’ ve ‘insan’ fışkırır. Yaşar Hanım Hatıratında, sıradan, duru ve tertemiz bir anlatımla bize dönemin olaylarını ve insanlarını tanıtır. Ve belki de en önemlisi, tüm olaylar girdabı içinde, onun İhsan Nuri’ye olan aşkının derinliğini öğrenir, hayran kalırız.

“Elinizdeki kitap bir ‘aşk hikayesi’ değil; ama siyaset dahil hiçbir şeyin ‘aşksız’ olamayacağının en önemli göstergesi… Siyasi boyutuyla da Ağrı İsyanı’nı anlamak istiyorsanız, Yaşar Hanım’ı okuyun derim. Çünkü orada tüm çıplaklıkları ile insanlar var. Keşke tüm anıları sadece kadınlar yazsaydı…”

  • Künye: Yaşar Hanım – Ağrı İsyanı’nda İstanbullu Bir Kadın: Yaşar Hanım’ın Anıları, hazırlayan: Sedat Ulugana ve Kumru Toktamış, Dipnot Yayınları, anı, 160 sayfa, 2023