Miyamoto Musashi – Yalnız Yürünen Yol (2024)

“Kılıcı dövmek için bin gün, işlemek için on bin gün eğitim gerekir. Ama bir düelloda karar bir saniyede verilir.”

Japonya’nın efsanevi samurayı Miyamoto Musashi’nin 1645’te ölümünden bir hafta önce yazdığı kısa bir eser olan ‘Yalnız Yürünen Yol’, 21 maddeden oluşuyor.

Büyük ölçüde Musashi’nin ölüme hazırlık amacıyla eşyalarını bağışlaması üzerine yazdığı ve en sevdiği öğrencisi Terao Magonojō’ya ithaf ettiği bu metin onun hayatının samimi bir özeti niteliğinde.

‘Yalnız Yürünen Yol’; katı, dürüst ve münzevi bir yaşam görüşünü ifade eder.

Yaşamı boyunca dövüş yeteneği kadar sanat eserleriyle de ünlü olan Musashi’nin yazdığı bu son kelimeler hayatının bir yansıması.

Edo döneminin ortalarından itibaren bu kısa metin Ni-ten Ichi-ryū takipçileri tarafından el üstünde tutulmuş ve Jiseisho (otobiyografi) olarak görülmüştür.

  • Künye: Miyamoto Musashi – Yalnız Yürünen Yol, çeviren: Yasin Öner, Altıkırkbeş Yayınları, anlatı, 48 sayfa, 2023

Mary Cregan – Geride Kalan (2023)

Yeni doğan kızının ölümünden sonra amansız bir depresyonun pençesine düşen bir kadının, hayatını ve kendini yeniden keşfetmesinin hikayesi.

‘Geride Kalan’, depresyon ve intihar gibi zorlu konularla mücadele eden sayısız insan için bir umut ışığı.

Yazar Mary Cregan, yaşadıklarından yola çıkarak en karanlık gecenin sabahına çıkmanın mümkün olduğunu gösteriyor, bunu yaparken edebiyatın, kültürel tarihin ve bilimsel araştırmaların sokağından geçmeyi de ihmal etmiyor.

Bu kitap, yalnızca bir otobiyografi değil, aynı zamanda depresyon hakkında derin bir anlayış sunan kapsamlı bir çalışma.

Aşılması zor görünen güçlüklerle karşılaşan ve hayatlarını daha iyi bir yönde değiştirmek isteyen herkes için güçlü bir ilham kaynağı olmaya aday.

  • Künye: Mary Cregan – Geride Kalan: Kayıpla Yaralanmış Bir Ruhun İyileşme Hikayesi, çeviren: Demet Karaman, Okuyanus Yayınları, anlatı, 240 sayfa, 2023

Umut Şener – Senem (2022)

Bu yıl Almanya’ya işçi göçünün 60. yılı…

Senem Bakır ilk giden işçi kadınlardan biri.

O gideli de tam 50 yıl geçmiş…

Bu 50 yılın içinde tüm gurbetçi hikâyelerinden bir parça, bir izdüşüm, bazen de acı var…

Umut Şener bu kitabında, Senem Bakır’ın iniş çıkışlarla dolu hayatını anlatıyor.

9 çocuk ve 26 torun, onların çocukları…

Kartal gibi yavrularına kanat geren, onlar için her zorluğa göğüs geren bir kadın…

Kadınlar dünyanın her yerinde direnişlere öncülük ediyorlar.

Çocuklarını korumak, gelecek düşlerine sahip çıkmak adına…

O yüzden bu kadın anlatılmalıydı.

Covid pandemisi değişe dönüşe dünyanın dört bir yanında hayatları alt-üst etmeye devam ediyor.

Ekonomik, siyasi yanları kadar sosyolojik olarak da dünya halklarının hayatlarında derin izler, dahası yaralar bırakıyor.

Yüzbinlerce insanın sevdiklerini kaybederek yaşadığı acıyı, bir ailede bıraktığı izlerle gözler önüne seren bir hikâye bu.

  • Künye: Umut Şener – Senem, Sınırsız Kitap, anlatı, 120 sayfa, 2022

Nastassja Martin – Vahşi Hayvanlara İnanmak (2022)

‘Vahşi Hayvanlara İnanmak’, insan ile insandışının diyalog kurduğu çarpıcı bir metin.

Yüzünü paramparça eden bir ayının saldırısından kurtulduktan sonra geçirdiği dönüşümü bizimle paylaşıyor.

Antropolojik bir araştırma için ormanın derinliklerinde, doğayla mümkün olduğunca iç içe yaşayan anlatıcı, 25 Ağustos 2015’te, Rusya’nın Kamçatka bölgesinde bir ayıyla karşı karşıya gelir ve iki dünya arasındaki sınırlar çöker.

Bu karşılaşma ondan yüzünün yarısını almakla kalmaz, efsane gerçekle, geçmiş şimdiki zamanla buluşur.

Bölge halkı için o artık bir “miedka”, yani iki dünya arasında yaşayan yarı insan yarı ayıdır.

Kuzey Kutbu halkları konusunda uzman bir antropolog olan Nastassja Martin, yüzünü paramparça eden ayının saldırısından kurtulduktan sonra geçirdiği dönüşümü anlattığı bu sıra dışı kitapta, hayvanda ötekilik gören natüralizmden son derece uzak, farklı bir yüzleşme deneyimi sunuyor.

  • Künye: Nastassja Martin – Vahşi Hayvanlara İnanmak, çeviren: Gülce Bacalan, Can Yayınları, anlatı, 120 sayfa, 2022

Hans Magnus Enzensberger – Hayatta Kalma Sanatçıları (2021)

Yirminci yüzyıl, devletin terörüne ve tasfiyelerine rağmen hayatta kalan yazarlar bakımından parlak bir çağdı.

Tabii bu bekanın beraberinde getirdiği ahlâkî ve siyasî ikilemlerle birlikte.

Bu sırada neler oldu onlara?

İktidara teslim olmayacak kadar sapasağlam durdular mı yerlerinde?

Şair ve yazar Hans Magnus Enzensberger, kimisi kahramanca kimisi utandırıcı yollarla, ama esas olarak eseriyle hayatta kalabilmiş, bütün dünyadan yazarların kısa portrelerini çiziyor.

Aralarında Hamsun, Gorki, Colette, Jaroslav Hašek, Ezra Pound, Ivo Andriç, Céline, Breton, Brecht, Neruda, Baldwin, İsmail Kadare gibi meşhurlar da var, o kadar fazla bilinmeyenler de.

Bu arada, Orhan Veli Kanık da var.

Kadri bilinmeyenler de var, şöhretle şişirilmiş olanlar da.

Komünistler, faşistler ve “renksizler” var.

Hırs küpleri de var, inzivaya çekilmiş olanlar da.

Fikri bir yana zikri bir yana saçılanlar da var, tutarlılar da.

Enzensberger, bilgiye dayanan sağlam bir tasvirle beraber öznel yorumunu da esirgemeden, 20. yüzyılın kalburüstü 99 yazarını anlatıyor.

Kitap büyüklük hummasına kapılan, gümbürtülü başarılar kazanan, sonradan görmeler gibi böbürlenen ve gıcırtılı bir yoksulluk içinde batıp giden yazarları bir araya getiriyor.

  • Künye: Hans Magnus Enzensberger – Hayatta Kalma Sanatçıları: 20. Yüzyıldan 99 Edebî Vinyet, çeviren: Tanıl Bora, İletişim Yayınları, anlatı, 321 sayfa, 2021

Kolektif – Yaralı Hafıza (2021)

“Oğlumun mahallede oynadığı, birlikte koştuğu çocuklara rastlıyorum bazen. (…) Berkin’i de böyle hayal etmek istiyorum, edemiyorum. Büyüdüğünde yüzünün alacağı şekli gözümde canlandıramıyorum. Hayalimde bile büyümüyor. Çocuk olarak kaldı o. (…) Oğlum öldürülmeseydi bugün nasıl bir hayatımız olurdu merak ediyorum ve bunu hiç bilemeyeceğim. Geleceği kaybettim.” –Gülsüm Elvan

‘Yaralı Hafıza’, kayıp yakınlarının çarpıcı, iç acıtıcı tanıklıklarına yer veriyor.

Gökçer Tahincioğlu’nun derlediği kitapta,

  • Mehtap Ceyran, Gezi protestolarında 15 yaşında öldürülen Berkin Elvan’ın annesini ziyaretini,
  • Pınar Öğünç, Muş’un Vartinis köyünde anne babası ve yedi kardeşi eve hapsedilerek yakılmış Aysel Öğüt’le konuşmalarını.
  • Sevilay Çelenk, Silopi’de 6 ve 7 yaşında öldürülen iki çocuğun babasıyla mektuplaşmalarında konuştuklarını ve konuşamadıklarını,
  • Özlem Akcan, Liceli Şiyar Kaymaz’ın sağ kurtulduğu katliamla ilgili adalet mücadelesini,
  • Sibel Oral, 2006’da Diyarbakır’da gaz fişeğiyle vurularak yaşamını kaybeden iki çocuğun ailesiyle buluşmalarını,
  • Mehveş Evin, Dargeçit’te “kaybedilen” yakınlarının önce haberini, sonra mezarlarını ve adaleti arayan aileleri,
  • Hanife Kardelen Işık, 12 Eylül davasını,
  • Ve Pelin Buzluk da, Hrant Dink’in katledilmesinin hafızadaki izini anlatı

‘Yaralı Hafıza’, yakın tarihteki katliamların, cinayetlerin, kayıpların hafızadaki izini sürerken, o hafızanın, adalet talebinin bir kaynağı olması gerektiğini bize bir kez daha hatırlatıyor.

  • Künye: Kolektif – Yaralı Hafıza: Kayıpları ve Kıyımları Hatırlamak, derleyen: Gökçer Tahincioğlu, İletişim Yayınları, anlatı, 192 sayfa, 2021

Gamze Hakverdi – Vulnus: Kırılganlık Üzerine (2021)

Ankara ve Roma’da yapılan alan araştırmalarına dayanan ‘Vulnus’, çarpıcı kırılganlık hikâyeleri sunuyor.

Gamze Hakverdi’nin çalışmasının en özgün katkısı, popüler psikoloji paradigmasının yaptığı şekilde, kırılganlığı bireysel bir güç yitimi olarak görmek yerine, katılımcıların kırılganlık hikâyelerinin nasıl kolektif psişenin hem bir parçası hem de yansıtıcısı olduğunu anlamaya çalışması.

Hakverdi, kırılganlığı, tekil, biricik ve öznenin kişisel bir sorunu olarak düşünen ve özneye sürekli olarak bu kırılganlığı “yönetmesini” tavsiye eden popüler psikoloji paradigmasına karşı belli bir mesafeyi koruyor ve kırılganlığı, öznenin tekil, biricik ve yönetilebilir bir sorunu olarak görmenin, onun ilişkiselliğini ve kolektif psişenin öznenin kırılganlığının kurucu bir bileşeni olduğu hakikatini inkâr etmenin ya da maskelemenin yollarından biri olduğunu belirtiyor.

Dolayısıyla kitap, kırılganlığın iktidar ilişkilerinden, toplumsal asimetrilerden bağımsız, saf anlatılar olmadığını, bu anlatıların, her zaman asimetrik toplumsal ilişkiler içinde kurulduğunu ortaya koymasıyla dikkat çekiyor.

Öte yandan kitapta yer alan kırılganlık anlatıları her ne kadar birbirinden farklı coğrafyalara ait olsa da, katılımcıların kırılganlık ve ideale ilişkin anlatılarında birbirlerine benzeyen bir dil olduğu açıkça görülüyor.

  • Künye: Gamze Hakverdi – Vulnus: Kırılganlık Üzerine, Metis Yayınları, anlatı, 152 sayfa, 2021

Ken Ilgunas – Tekerlekli Walden (2021)

Hep daha fazlasının ve sınırsız tüketimin tabulaştırıldığı günümüzde basit yaşamak mümkün mü?

Üniversitede okuduğu süre içinde kimseye çaktırmadan bir minibüste yaşamayı deneyimlemiş Ken Ilgunas, neredeyse mülksüz denebilecek bir yaşam tarzının hayatımıza nasıl bereket katacağını anlatıyor.

Ilgunas, borç ödemek için istemediği işlerde çalışmış, borcunu öderken büyük zorluklarla karşılaşmış.

Borcunu ödedikten sonra ise, Duke Üniversitesi liberal çalışmalar programında yüksek lisansa kayıt olmuş ve burada okuduğu süre içerisinde üniversite otoparkında (kimseye çaktırmadan) bir minibüste yaşamış.

İşte bütün bu deneyimlerden süzülmüş elimizdeki kitabında Ilgunas, üniversitede okumak amacıyla girdiği borç batağından çıkmak için yaptığı yolculuğun onu nasıl gönüllü basitliğe yönlendirdiğini, hayatını nasıl muazzam bir biçimde dönüştürdüğünü anlatıyor.

Bu hikâyeden herkesin öğreneceği çok şey var.

Kitaptan bir alıntı:

“Eğer birini özel bir kulübe koyarsak bir anda yata ihtiyacı olduğunu hissetmeye başlayacaktır. Ancak ıssız bir adaya koyarsak tek isteyeceği şey hayatta kalmak için elzem olanlar olacaktır. İhtiyaçlarımı basit tutmak istiyordum. Bakış açımı yitirmek istemiyordum. Yeniden bütün başat kültürün normlarını ve değerlerini ve arzularını kendiminmiş gibi kabul ederek yutulmak istemiyordum.”

  • Künye: Ken Ilgunas – Tekerlekli Walden: Borç Batağından Özgürlüğe Giden Açık Yolda, çeviren: Devrim Kılıçer, Heretik Yayıncılık, anlatı, 384 sayfa, 2021

Andy Merrifield – Amatör (2021)

Amatör ruhun üretken tutkusuna, devrimci potansiyeline ve sınır tanımaz yaratıcılığına methiye niteliğinde bir kitap.

Bugün herkes, kariyerini bütün benliğini uyumlu bir profesyonel olarak “markalaştırma”, kariyer basamaklarını tırmanma derdinde.

Andy Merrifield ise, bu hiyerarşiye meydan okuyarak profesyonelin karşısına farklı duyarlılıkları olan, uzmanlık aldatmacasına yenik düşmeyen, kendilerini en yüksek fiyatı verene satma gereği duymayan amatörü koyuyor.

Bunu yaparken Dostoyevski, Arendt, Baudelaire, Walter Benjamin, Marshall Berman, Guy Debord, Ivan Illich, Kafka, Jane Jacobs, Karl Marx ve Edward Said gibi, amatör dediği düşünür, yazar ve şairlerden örnekler sunan Merrifield, profesyonelliği eleştiriyor, amatörlerle profesyoneller arasında fay hatlarını belirliyor.

Kitabı çarpıcı kılan asıl yön ise, yalnızca profesyonelliğin karşısına amatörlüğü koyması değil, bunu yaparken bizi kişisel kimlik ile iş ilişkileri, bilgi üretimi ile siyasi güç, teknokratik temsil ile yaygın katılım, şehir çalışmaları ile militan aktivizm üzerine derinlemesine düşünmeye davet etmesi.

  • Künye: Andy Merrifield – Amatör: Sevdiğiniz Şeyleri Yapmanın Hazzı, çeviren: Kadir Yiğit Us, Deli Dolu Yayınları, anlatı, 284 sayfa, 2019

Kolektif – Karşı Salgın (2021)

‘Karşı Salgın’, pandeminin zor günlerini deneyimlemiş bir grup yazar ve sanatçının tanıklığını sunuyor.

15 Nisan 2020’de paylaşılmış, bu kitabın temelini oluşturmuş metne, kimisi sosyolojik analiz, kimisi öykü, deneme, şiir, çizgi öykü, illüstrasyon ve kimisi de resimleriyle yanıt vermiş.

Kitap yalnızca karantinanın zorlu günlerine dair bir tanıklık değil, aynı zamanda her şeyin karaya vurduğu bu dönemde nasıl bir gelecek istediğimiz üzerine bir sorgulama.

Başka bir deyişle kitap, büyük hak ihlalleri, etik sorunlar, ekolojik bunalımlar; ırkçı, milliyetçi ve cinsiyetçi saldırıların yaşandığı bugün, nasıl bir bireysel ve toplumsal dönüşüm olması gerektiğini tartışıyor.

Kuşkusuz salgın, bugüne değin büyük yıkımlarla yol almış kapitalist sistemin bir ürünüdür.

Burada ifade edildiği haliyle “karşı salgın” ise, hastalıklara, karanlıklara, kötülüklere, değersizliklere ya da değersizleştirmelere rağmen bir karşı salgın yaratmayı ve bu salgını yaymayı ifade ediyor.

  • Künye: Kolektif – Karşı Salgın, derleyen: Ozan Eren, yayıma hazırlayan: Ozan Eren, Ekin Metin Sozüpek, Erkan Karakiraz, Ezgi Eren, Nilay Özer ve Seran Demiral, Ayrıntı Yayınları, anlatı, 208 sayfa, 2021