Kristin Fabbe – Devletin Müritleri (2023)

İmparatorluklar çağından ulus-devletler çağına geçişte pek çok yeni devlet kuruldu.

Peki, imparatorluk mirasını ulus-devlete taşıyan dinî kurum ve seçkinler nasıl var oldu?

Ulus-devletin seküler kurucuları ile geleneksel dinî seçkinler arasında egemenlik farklı biçimlerde tezahür etti.

Kimi zaman dinî kurum ve seçkinler devlet tarafından içerildi kimi zamansa ikili yapılar biçimde özerkliğini korudu.

Din ile devletin birbirini dışlamadan kurduğu bu karmaşık iktidar ilişkisi, sekülerleşme denilen çift başlılığın tarihini anlatır.

Kristin Fabbe, aynı imparatorluk mirasına sahip Türkiye, Yunanistan ve Mısır’ın farklı coğrafi ve tarihsel yapılar üzerinden sekülerleşme sürecini inceliyor.

Bunu yaparken tarihsel ortaklıklara rağmen dinî kurum ve seçkinlerin devletin müridi mi, yoksa devletin ortağı mı sorusuna yanıt arıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Türkiye anayasasındaki laiklik ilkesi sebebiyle resmî açıdan seküler olmasına rağmen, Türk devleti dine karşı hiçbir zaman tarafsız olmadığı gibi, hiçbir şekilde bir “İslam devleti” de olmadı.

“Türkiye’de çoğu zaman yanlış anlaşılan din ve devlet arasındaki iktidar düzenlemesi, dinin merkezî bir bürokrasi aracılığıyla devlet tarafından yönetilmesini ve dinî ve ulusal olanın, düşünsel ve idari bir sentez şeklinde kaynaştırılmasını içerir.”

  • Künye: Kristin Fabbe – Devletin Müritleri: Osmanlı Dünyasında Din ve Devlet İnşası, çeviren: Dara Elhüseyni, Fol Kitap, tarih, 456 sayfa, 2023

John Lardas Modern – Nöromatik (2023)

Bilişsel devrim, maneviyat, toplum ve zihin arasındaki ilişki hakkında önemli bir çalışma.

John Lardas Modern, 19. yüzyılın sonlarından bugünün sibernetikçilerine uzanarak din ve beynin tarihini iç içe okuyor, inancın doğası sorusu üzerine derinlemesine düşünüyor.

Aydınlanma düşünürlerinin Rönesans’tan devralarak üzerine kafa yordukları temel mesele, işleyiş kuralları zihin tarafından çözülmeye başlanan maddeye kıyasla zihnin ve/ya ruhun nasıl tanımlanacağı, nerede konumlandırılacağı sorusuydu.

Gelgelelim ne Aydınlanma düşüncesini kendine siper ederek Kilise’nin siyasi nüfuzuna meydan okuyan devrimin Fransa’sında, ne de devrim filozoflarıyla yakınlıklarını gizlemeyen “reformcu”/“radikal” liberallerin siyasette giderek gücünü hissettirdiği İngiltere’de, zihnin işleyişinin nasıl açıklanacağı sorusuna sarih bir yanıt bulunabilmiş değildi.

‘Nöromatik’, Avrupa’da böylesine dallanıp budaklanmakta olan “bilince dair çetin soru”nun Amerikan bilimi, maneviyatı ve toplumunda yarattığı çalkantıların izini sürüyor.

Bilincin gerek zihin gerek ruh olarak, daha çok da her iki veçhesiyle birden tezahür ettiği deneylerin peşinde ilerlerken tarihçi John Lardas Modern, Foucault’nun soykütük yöntemine başvurarak 19. yüzyılın ikinci yarısından İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme ve nihayet günümüze dek uzanan bir zaman kesitinde, genelgeçer bilim tarihi ve felsefesinin tasvir ettiğinden bambaşka bir manzaranın parçalarını birleştiriyor.

Ve iki nöron arasında bir sinaps yakaladığımız her defasında bilgiyi not ederek bir hafıza kaydı açmayı ve soykütük inşasına başlamayı teşvik ediyor.

Yeraltı edebiyatı ile devlet sırrı vasfındaki araştırmaların hangi ortak mutfaklarda hangi dolambaçları kat ederek buluştuğunu görmeye, idrak etmeye, düşünmeye davet ediyor.

  • Künye: John Lardas Modern – Nöromatik: Maneviyatçılıktan Sibernetik Çağına Beynin, Zihnin ve Dinin Tarihi, çeviren: Ayşe Deniz Temiz, Say Yayınları, bilim, 520 sayfa, 2023

Mine Yıldırım – Din Veya İnanç Özgülüğünün Kolektif Boyutu (2023)

Din veya inanç özgürlüğü meseleleri akademide, siyaset alanında ve medyada sürekli analiz, tartışma ve istişare konusu oluyor.

Bu meseleler ulusal, bölgesel veya uluslararası bütün seviyelerde ve istikrar, çatışma, güvenlik, eğitim ya da ayrımcılık gibi çok çeşitli konularla ilgili olarak ele alınıyor.

Bu meseleler kadınları, erkekleri ve çocukları olduğu gibi, din veya inanç cemaatlerini ve başka çeşitli toplulukları da ilgilendiriyor.

Bu alanda özellikle kolektif haklar –mülkiyet, hayır işleri, yayın ve toplantı gibi– ana tartışma ve çekişme konusunu oluşturuyor.

Peki ama ulusal, bölgesel ve uluslararası seviyedeki kolektif taleplerin temeli neye dayanıyor?

Bu kitapta Mine Yıldırım, uluslararası insan hakları hukukunda din veya inanç özgürlüğünün kolektif boyutları başlığını ilk kez bu denli genişletilmiş ve ayrıntılandırılmış bir akademik çalışma olarak sunuyor.

Elbette bu başlık da kendine özgü güçlükler içeriyor.

Dinî cemaatlerin ne ölçüde bağımsız hak sahipleri olarak tanınacağı ve bunlara ne derece kolektif bir özerklik sağlanacağı konuları ulusal seviyede halen farklı yorum ve tartışmalara konu ediliyor.

Yıldırım’ın gözler önüne serdiği üzere, aynı farklılıklar aslında uluslararası seviyede de hüküm sürmekte olup, Birleşmiş Milletler ile Avrupa yaklaşımları arasında, yani BM İnsan Hakları Komitesi’nin görüşleri ile Strazburg organlarının kararları incelendiğinde bu durum açıkça görülüyor.

Bu kitap, hukukçu, akademisyen, tarihçi, öğrenci, insan hakları alanında çalışan kişiler ve din veya inanç özgürlüğü ve/veya Türkiye ile ilgili bölgesel uzmanlardan oluşan bir okur kitlesine hitap ediyor.

Kitabın okurları, din veya inanç özgürlüğünün kolektif boyutuna dair etraflıca yazılmış, oturaklı bir teorik çalışmanın yanı sıra, böylesi bir yaklaşımın Türkiye örneği açısından gerekliliğine ve uygulanabilirliğine dair de kapsamlı bilgiler edinecektir.

  • Künye: Mine Yıldırım – Din Veya İnanç Özgülüğünün Kolektif Boyutu, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, inceleme, 368 sayfa, 2023

Yaşar Kaplan – Doğu Hıristiyanları Nesturiler (2023)

Doğu Kilisesi, yahut en bilinen adıyla Nesturi Kilisesi’nin başlangıcından 13. yüzyıla kadar olan tarihsel gelişimi ve sahip olduğu temel itikadi esaslar üzerine çok önemli bir inceleme.

Yaşar Kaplan, Hıristiyanlığın doğuya yayılışı, kilise hiyerarşisinin oluşması ve bağımsız bir kilise hüviyeti kazanması sürecini ortaya koyuyor.

Kitap, esas olarak üç konu üzerinde yoğunlaşıyor.

Öncelikle Hıristiyanlığın Fırat’ın doğusuna doğru yayılmaya başlamasını, dinî kurumsallaşma sürecini ve kilise hiyerarşisinin oluşmasını, Doğu Kilisesi’nin ayrı bir kilise olarak belirginleşmesini ve Part, Sasani, Müslüman ve Moğol yönetimleri altında 13. yüzyıla kadar olan tarihsel gelişimini ele alıyor.

Diğer iki konu ise, Doğu Kilisesi’nin sahip olduğu temel inanç ve ritüeller ile bunların teşekkül sürecinden oluşuyor.

Bu meyanda ulûhiyet, teslis, kristoloji, mariyoloji, enkarnasyon, yaratılış, ölüm ötesi vb. itikadi konular ile kilise sakramentleri, dinî litürji, kilise yapısı ve çeşitli ibadetler üzerinde duruluyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Doğu Kilisesi’nin kendine özgü tarihsel gelişiminin en önemli özelliği, tarih boyunca yabancıların hâkimiyeti altında yaşamasıdır. Normalde Hıristiyan bir hamiden mahrum olmasının, kilise açısından birçok olumsuz sonuç doğuracağı düşünülebilir. Ancak çalışmamızda elde edilen veriler durumun tam olarak böyle olmadığını, aksine Doğu Kilisesi’nin kendi özgünlüğünü koruması ve geliştirmesi açısından olumlu bir işlev gördüğünü ortaya koymuştur.”

  • Künye: Yaşar Kaplan – Doğu Hıristiyanları Nesturiler: Tarih, İnanç, Ritüel, İletişim Yayınları, inceleme, 456 sayfa, 2023

Burcu Kalpaklıoğlu – Fetvayla Yol Göstermek (2023)

“Bayan fetva odası”, vaizelerin gün boyunca telefonla arayan kadınlara fetva verdikleri odanın ismi.

Burcu Kalpaklıoğlu, vaizelerin verdiği fetvaları ve fetva verme yollarını inceleyerek modern seküler bir kurumda icra edilen “geleneksel” bir pratik aracılığıyla etik, siyaset ve dinin nasıl iç içe geçtiğini ve vaizelerin her bir tekil durum için fetvaları nasıl yeniden yorumladıklarını analiz ediyor.

Vaizeler devletin söylemini, feminist söylemi ve ataerkil fıkıh söylemini birbirine tercüme ediyorlar. Bazen çatışan, bazen üst üste binen söylemler arasında müzakere edip çözümler bulmaya çalışıyorlar.” diyen Kalpaklıoğlu ‘Fetvayla Yol Göstermek’te, “Bayan fetva odası”na telefonla yapılan başvurulara verilen cevapları, yapılan yorumları, bulunulan önerileri inceliyor.

Öncelikle, fetvanın “yönetimsel bir pratik” olarak nasıl iş gördüğünü gözler önüne seren bir inceleme, bu.

Kalpaklıoğlu, dindar kadınların gündelik hayatla ve aile içi sorunlarla ilgili meseleleri karşısında vaizelerin, bazen yorum imkânlarını ataerkil kodlar hilafına kadınlara haklarını “öğretmek” üzere kullandıklarına dikkat çekiyor.

Beri yandan fetva veren vaizelerin, özellikle “kaygan zeminde aileyi koruma” kaygısıyla, birçok zaman da “arada kaldıklarını” gösteriyor.

‘Fetvayla Yol Göstermek’, İslâmî feminizmin, ataerkil ideolojiye ve geleneksel fıkıh’a karşı kaynakları yeniden yorumlama çabasından ilham alıyor.

Ayrıca, Türkiye’de “dinî” ile “seküler”in karşıtlıklarını ve “karışımlarını” yeniden düşünmek için verimli bir örnek sunuyor.

  • Künye: Burcu Kalpaklıoğlu – Fetvayla Yol Göstermek: Alo Fetva Hattı, Vaizeler, Gündelik Hayat Tavsiyeleri, İletişim Yayınları, inceleme, 191 sayfa, 2023

Marcel Mauss – Büyünün Genel Teorisi (2022)

“Din, büyünün başarısızlıklarından ve hatalarından doğmuştur.”

İlkel toplumlarda büyü ve büyünün bugün düşüncelerimizde ve sosyal eylemlerimizde varlığını sürdürmesi üzerine bir çalışma olan bu kitap, yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olan Marcel Mauss’un zihninin şaşırtıcı modernliğini temsil ediyor.

Kitap, çeşitli kültürlerde büyünün büyüleyici bir fotoğrafını çekmenin yanı sıra, bugün hâlâ çok geçerli olan derin sosyolojik ve dini içgörüler de sunuyor.

Sanat, büyü ve bilimin yollarının bir kez daha kesiştiği bir dönemde, ‘Büyünün Genel Teorisi’, çağımız için bir klasik olarak kendini gösteriyor.

  • Künye: Marcel Mauss – Büyünün Genel Teorisi, çeviren: Deniz E. Polat, Liberus Yayınları, sosyoloji, 180 sayfa, 2022

Mona Saba – Zerdüştiliğin Anadolu’daki Yayılımı (2022)

Zerdüştilik, Antik Pers kökenli, dünyanın en eski tek tanrılı dinlerinden biridir.

Yapılan araştırmalar Zerdüştiliğin Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın inanç sistemlerini etkilediğini göstermiştir.

İranlı dini reformcu Zerdüşt (MÖ 7 – 6. yüzyıllar) geleneksel olarak dinin kurucusu olarak kabul edilir.

Zerdüştilik, “iyi düşünceler, iyi sözler ve iyi davranışlar” yoluyla yaşama fikri etrafında kuruldu.

Zerdüşt, iyi ve kötüyü ahlaki temelde ayıran ilk insan olarak bilinir.

Dinin tanrısı Ahura Mazda’nın düzenine ve dürüstlüğüne göre yaşamak, kişinin eylemleri ve sözleriyle iyi bir yaşam olarak kabul edilir.

Bireyler kendi yollarını seçmekte özgür iradeye sahiptiler.

Zerdüştiliğin kökeni hakkında yakın bir zamana değin bilinmeyenler, bilinenlerden fazlaydı.

2007’de Amasya yakınlarındaki Oluz Höyük’te başlayan sistematik arkeolojik kazılarda açığa ­çıkarılan Ateşgede ve İbadethane ile birlikte saptanan Ateş Kültü, ­Kurban Kültü, Su Kültü ve Haoma Kültü ile ilgili bulgular, M.Ö. 5. yüzyıl ortalarında Anadolu’da başlayan ve kurumsallaşan ­Zerdüştiliğin Önasya’daki en önemli kanıtları durumundadır.

  • Künye: Mona Saba – Zerdüştiliğin Anadolu’daki Yayılımı (OIuz Höyük Geç Demir Çağı Bulguları Işığında), çeviren: Tuna Akçay, Kabalcı Yayınları, arkeoloji, 320 sayfa, 2022

Christopher Craig Brittain – Adorno ve Teoloji (2022)

Alman sosyolog ve filozof Theodor Wiesengrund Adorno (1903-1969), savaş sonrası Frankfurt Okulu’nun entelektüel liderlerinden biriydi.

Bu kitap, Adorno’nun teoloji ve din üzerine yazılarını açık ve erişilebilir bir şekilde sunuyor ve analiz ediyor.

Adorno’ya herhangi bir aşinalık gerektirmez.

Kitap, Adorno’nun düşüncesine genel bir giriş içerir ve onun Walter Benjamin’in çalışmaları ve Yahudi teolojisiyle ilişkisini, bilimsel pozitivizmle (Karl Popper) yüzleşmesini, “Kültür Endüstrisi” ve ideolojiye yönelik eleştirilerini inceler.

Bu konuların tümü, teoloji içerisindeki çağdaş tartışmalarla nasıl bağlantılar kurduklarına dikkat edilerek incelenmiş.

Bu da, Adorno’nun çalışmalarının önemli mesele ve yazarlarla diyaloğa sokulmasıyla gerçekleştirilmiş.

Kitap, Adorno’nun yazılarının sıklıkla ihmal edilen bir yönünü –müzik felsefesini– ve yüce olanın bu estetik takdirinin çağdaş teolojik düşünceyi nasıl etkilediğini vurgulayarak sona eriyor.

  • Künye: Christopher Craig Brittain – Adorno ve Teoloji, çeviren: Arda Bilgin, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 272 sayfa, 2022

George Santayana – Platonculuk ve Ruhsal Hayat (2022)

Entelektüel anarşi, ışıklarla doludur; körlüğü ise göz kamaştırıcı bir şekilde hayatta kalma, canlanma ve taze başlangıç örneklerinden müteşekkildir.

Bu düzenin kalıntıları ya da tohumları olmasaydı, kaosun kendisi de olmazdı; hiçlikten ibaret olurdu.

Bu büyük icraatlardan bir tanesi Platonculuk, bir diğeri de ruhsal hayattır.

Bu ikisi arasında belli bir yakınlık var ya da varmış gibi görünüyor, tıpkı derin olanın derini çağırdığı gibi.

George Santayana’nın Türkçeye ilk kez çevrilen ‘Platonculuk ve Ruhsal Hayat’ kitabı, ilkçağlardan bugüne hem Batı’da hem de Doğu’da düşüncenin ve dinî hayatın şekillenmesinde büyük bir yer işgal eden Platon’un ve onun takipçilerinin izlerini sürüyor.

  • Künye: George Santayana – Platonculuk ve Ruhsal Hayat, çeviren: Ali Fahri Doğan, Divan Kitap, felsefe, 100 sayfa, 2022

Robin George Collingwood – Din ve Felsefe (2022)

Collingwood bu kitabıyla din kavramına, yaygın olarak ele alındığı biçimiyle bir dogma olarak değil, felsefi bir problemin eleştirel bir çözümü olarak yaklaşıyor.

Başka bir deyişle düşünür, dini bir felsefe olarak ele alıyor ve çeşitli öğretileri metafizik, etik veya teoloji olarak adlandırılabilecek tek bir fikrin farklı yönleri olarak görüyor.

Yöntem ise açıkça diyalektiktir.

O, bir yandan dini, bilimsel analize elverişsiz kılan nitelikleri ortaya koyarken, diğer yandan bunu; felsefe ile en sıkı yakınlığı bizzat dinin kurduğunu ileri sürerek gerçekleştirir.

Din ve felsefeyi, deneysel psikolojinin müdahalelerinden korumayı deneyen Collingwood; psikoloji ve felsefenin karşılıklı bağımlılığını sürdürmeye de çalışıyor.

Tartışmalar; onda kişisel bir tona bürünmez, belirli düşünürlerce temsil edilme hâllerinden çok düşünme biçimlerine odaklanır.

Dinin genel mahiyeti, felsefe ve tarihle ilişkisi, madde-zihin düalizmi, kötülük problemi, kişilik, enkarnasyon, kefaret ve mucize konuları, bu sıkı metinde bütüncül bir kavrayış zeminine oturuyor.

  • Künye: Robin George Collingwood – Din ve Felsefe, çeviren: Fulya Kılınçarslan, Akademim Yayıncılık, felsefe, 232 sayfa, 2022