Édouard Louis, Ken Loach – Sanat ve Siyaset Konuşmaları (2024)

İki farklı ülkeden, iki farklı kuşaktan iki sanatçı, Ken Loach ve Édouard Louis, sanatı, sinemayı, edebiyatı ve bunların günümüzdeki rolünü tartışıyor.

  • Sanat, sınıf şiddeti sorununu nasıl gündeme getirebilir ve yeniden düşünebilir?
  • Bu iki sanatçının eserlerinde öne çıkan işçi sınıfı nasıl temsil edilebilir?
  • En güvencesizlerin aşırı sağa yöneldiği küresel politik bağlamda sanatın rolü nedir?
  • Milliyetçiliğin ve sağ popülizmin dünyanın her yerinde yükselişini tersine çevirmek için sol ne yapabilir?

Loach ve Louis, ‘Sanat ve Siyaset Konuşmaları’nda düşüncelerini karşılaştırarak ve eserlerine dayanarak bu soruların yanıtlarını arıyor.

  • Künye: Édouard Louis, Ken Loach – Sanat ve Siyaset Konuşmaları, çeviren: Ayberk Erkay, Tellekt Kitap, sanat, 48 sayfa, 2024

Edvard Munch – Mahrem Günlükler (2024)

Çığlık adlı tablosuyla küresel bir kültür ikonuna dönüşen Norveçli ressam Edvard Munch (1863-1944) eserlerinde melankoli, endişe, bunalım, korku ve iç sıkıntısı temalarını ustalıkla işledi.

İlk çizimlerinden itibaren benzersiz bir üslup geliştiren Munch, insan ruhunun derinliklerine nüfuz eden bakışı ve dışavurumcu tarzıyla âdeta huzursuzluğun resmini yapmayı başardı.

Munch ressam olduğu kadar yazar olarak da yeteneklerini ortaya koydu.

Nitekim gençliğinden itibaren anı, kurgu, portre yazıları, şiir ve felsefi deneme tarzında metinler kaleme aldı.

İnsanlık durumunun hem coşkusunu hem de karanlık dehlizlerini şiirsel bir dille günlüklerine yansıtan Munch, yazılarında resimlerini bütünlüyor gibidir.

Munch günlüklerinde sadece sanat anlayışını ya da eserlerini var eden unsurları değil, kişiliğinin gizli yanlarını da bazen ironik, komik, sevecen, bazen gotik, romantik sözlerle ve hikâyelerle ortaya koyuyor.

Yer yer Nietzsche’nin üslubuna yaklaşan, kimi zaman ise kendi uçurumundan kaçmaya çalışan Munch’un günlüklerini okuyanlar, ressamın yaşam öyküsünü takip ederek dostluk, aile ve aşk hakkındaki düşüncelerini öğreneceği gibi, onun kronik depresyonunu ve içindeki Çığlık’ı da hissedecektir…

Munch, “Benim gözümde hayat bir hücrenin penceresinden dışarıya bakmak gibidir. Vaat edilmiş topraklara asla ulaşamayacağım” diyor.

  • Künye: Edvard Munch – Mahrem Günlükler: “Bizler Dünyadan Püsküren Alevleriz”, çeviren: Orhan Düz, Beyoğlu Kitabevi, günlük, 224 sayfa, 2024

Erwin Panofsky – Albrecht Dürer (2024)

Yirminci yüzyılın en büyük sanat tarihçilerinden Erwin Panofsky, evinden ve dilinden uzaktayken giriştiği bu inşayla, ressam ve gravürcü Albrecht Dürer’in dünyasına pek çok kapı ve pencereden giriş yapmamıza imkân tanıyor.

Panofsky’nin binbir emekle ortaya koymuş olduğu bu çalışmada, Dürer’in sanatıyla yaşamı, ilişkileriyle ticari girişimleri, seyahatleriyle sanatsal evrimi, dile ilişkin tasarruflarıyla matematiksel dehası arasında çakan kıvılcımlara tanıklık ediyoruz.

İnce elenip sık dokunmuş, büyüleyici bu çalışma Dürer literatürüne harika bir katkı.

  • Künye: Erwin Panofsky – Albrecht Dürer: Hayatı ve Sanatı, çeviren: Ceren Can Aydın, Alfa Yayınları, sanat, 664 sayfa, 2024

Gül İrepoğlu – İstanbul’un Resmi (2024)

İki denizi birleştiren ve iki kıtaya ayıran bu tılsımlı coğrafya ve onun doğurduğu şehir İstanbul, var olduğu ilk zamanlardan günümüze dek sanatçılara esin verdi; tarihiyle ve günceliyle, görünürüyle ve duyumsanırıyla.

İstanbul’u betimlemek, belki de İstanbul’u sevmenin en güzel yoludur.

Bu kitap, “Resimlerin İstanbul’u” kavramını Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’nda yer alan İstanbul temalı resimlerden önemli bir seçki sunarak kalıcılaştırmayı amaçlamaktadır.

Kitabın sayfaları çevrildikçe, İstanbul kendisini içindeki renklerle katman katman açacak, olağanüstü bir yolculuğun aşamaları gözler önüne serilecektir.

  • Künye: Gül İrepoğlu – İstanbul’un Resmi, İş Kültür Yayınları, resim, 428 sayfa, 2024

Tony Godfrey – Çağdaş Sanatın Öyküsü (2024)

Çağdaş sanat yalnızca merak uyandırma etkisine değil, kafa karıştırma gücüne de sahip.

  • Bu şey de nesi?
  • Ne anlama geliyor?
  • Gerçekten sanat mı bu?
  • Neden bu kadar yüksek fiyata satılıyor?

Bu konuda sayısız kitap var ama bunlar okuyucuya pek bir şey öğrenmediğini, partizanca görüşlerin kavranamayan dili nedeniyle de dışlandığını ya da bunaldığını hissettirmekten öteye geçemiyor.

Tony Godfrey’in capcanlı üslubuyla dünyanın birçok farklı köşesine uzanan kitabı, 1980 yılından günümüze çağdaş sanatın tarihine ilişkin zengin görseller içeriyor ve temel bir rehber niteliği taşıyor.

Godfrey çağdaş sanatın öyküsünün çatısını sanatın ne olduğu ya da ne olması gerektiğine dair krizler, çatışmalar ve tartışmalar silsilesi olarak kurarken, bu büyüleyici konuya samimi ve anlaşılır bir giriş sunarak çağımızın bazı kritik meselelerine de değiniyor.

  • Künye: Tony Godfrey – Çağdaş Sanatın Öyküsü, çeviren: Ebru Berrin Alpay, Hayalperest Kitap, sanat, 285 sayfa, 2024

Desmond Morris – Sürrealistlerin Hayatları (2024)

Magritte ile Miró kadar birbirinden farklı iki sanatçının beraber yer aldığı başka hiçbir sanat hareketi tarihte görülmez.

Bunun nedeni sürrealizmin bir sanat hareketi olarak değil, bir felsefi strateji olarak doğmuş olmasıdır.

Sürrealizm bir yaşam tarzıydı; Birinci Dünya Savaşı’nda dünyaya korkunç bir kıyım yaşatmış yerleşik düzene karşı bir başkaldırıydı.

Bilinçdışının kuytuda kalmış, en karanlık yanlarından beslenen sürrealist yapıtlar gerçekten olağanüstüydü ve uluslararası bir nitelik taşıyordu.

Tanınmış yazar ve sürrealist sanatçı Desmond Morris kitabında sürrealistlerin çalışmalarını çözümlemeye çalışmak yerine onlara insan olarak, sıra dışı bireyler olarak bakıyor.

Bu sanatçıların kişilikleri nasıldı; güçlü ve zayıf karakter özellikleri, tercihleri nelerdi?

Sosyal bir hayat mı sürüyorlardı, yoksa münzevi miydiler?

Ayrıksı ve cüretkâr mı, yoksa içe kapanık ve çekingen miydiler?

Morris’in aktardığı komik, sarsıcı, eğlenceli anekdotlar sürrealist felsefeye yaklaşım açısından sanatçıların eserlerinde ve hayatlarında gözlenen çarpıcı değişkenliği de açığa çıkarıyor.

Yazarın kişisel tanıklıklarından faydalanılan kitapta, sürrealistlerin yaşam öyküleri, mizaçları ve çoğu zaman karmaşık aşk hayatları, sanatçıların fotoğrafları ve eserleriyle birlikte çok canlı bir tarzda resmediliyor.

  • Künye: Desmond Morris – Sürrealistlerin Hayatları, çeviren: Ebru Kılıç, İş Kültür Yayınları, sanat, 272 sayfa, 2024

Bengü Aydın Dikmen – İnkılabı Nakşedecek Resimler (2023)

Bengü Aydın Dikmen, ‘İnkılabı Nakşedecek Resimler’de, Cumhuriyet’in kuruluş ve inşa dönemindeki resim politikasına eğiliyor.

Bu vesileyle, dönemin farklı estetik anlayışlarının bir resmi geçidini de koyuyor ortaya.

Arka planda, Türkiye’de modern resmin “ağabey” ve genç kuşakları arasındaki rekabeti de görüyoruz.

Erken Cumhuriyet, resimde zevki yaymayı ve “yükseltmeyi” hedeflemişti.

Bunu yaparken “popüler zevklere” kapılmak istemediği gibi, “estetik modernizme” ve kübizm gibi avangart akımlara da mesafeliydi.

Kişi kültünü destekleyen lider portreleri, inkılabı temsil eden modern yapılar, ulusal mitleri besleyen kahramanlık temsillerini ortaya çıkaran İnkılap Resimleri ve Sergileri’nden başka, ressamların “inkılabı nakşetmek” üzere seferber edildiği Yurt Gezileri projesi, başlı başına ilginç bir deneyimdir.

Bu projeden beklenen, vatan imgesini canlandıran manzara resimleri, yerel âdetler, figürler, tarihî yapılar üzerinden vatanın görsel envanterinin oluşturulmasıydı.

Sadece ideolojik temsillerin değil, bizzat resmin ve estetik deneyimin tarihine, meraklı ve dikkatli bir bakış.

Kitaptan bir alıntı:

“Yönetimin yönlendirme, denetleme ve kimi zaman da tevkifat yoluyla sanat alanının aktörleri üzerinde göreli bir baskı kurmuş olduğunu gösterse de bu durum sanatçıların bu dönemde kendilerini kıymetli hissetmelerine engel olamamış, bu nedenle sanat hamiliği mekanizmalarından yararlanmak isteyenlerin bunu sadece maddi destek için değil aynı zamanda Parti tarafından kabul ve tanınma için yaptıkları da ortaya konmuştur. Bu kitabın iç içe geçen iki boyutu var; biri söylemi, düşünsel-ideolojik temelleri inceliyor, diğeri patronaja bakıyor. Hem sosyal hem de ekonomik sermaye ile ilgileniyor.”

  • Künye: Bengü Aydın Dikmen – İnkılabı Nakşedecek Resimler: Tek-Parti Döneminde Resim ve Siyaset, İletişim Yayınları, resim, 339 sayfa, 2023

Melis Gönenç – İslamcı Yıllarda Devlet Opera ve Balesi (2023)

Devlet Opera ve Balesi (DOB), özgül tarihsel koşullar gereği, ülkemizde yalnızca opera ve bale sanatının değil, siyasal alanın da barometrelerinden biridir.

Yüksek sanatlarda laik Cumhuriyet’in en arı kültür ve kurumu niteliğini taşıyor oluşu, Laik Cumhuriyet düşmanı gerici ideoloji ve iktidarların ilk hedeflerinden olmasına yol açmıştır.

İslamcı karanlık, 20 yılı aşkın iktidar döneminde, kurum içinden devşirdiği ve çoğumuzun “ilerici/çağdaş” kimlikli olarak tanıdığı işbirlikçileri eliyle, hem opera-bale sanatında, hem de DOB’da önemli bir yıkıma neden olmuştur. Kitap, Cumhuriyet’in 100.yılında, tarihselci bir yaklaşımla bu yıkımı tutanak altına alma çabasıdır.

  • Künye: Melis Gönenç – İslamcı Yıllarda Devlet Opera ve Balesi, Yazılama Yayınları, sanat, 628 sayfa, 2023

John-Paul Stonard – Başlangıçtan Bugüne Sanatın Öyküsü (2023)

İnsanlar neden sanat eserleri yaratır?

40.000 yıl önce yaşamış insanların mağara duvarlarına resim yapmasını sağlayan içgüdüyü nasıl açıklayabiliriz?

Peki günümüzdeki çağdaş sanat galerilerinde sergilenen eserlerde aynı ilhamın etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?

Dünyadaki tüm coğrafyalarda, tarihin her anında imge yaratmanın ardında müthiş bir kaynak vardır, o da insanın doğayla karşılaşmasıdır. İşte ‘Başlangıçtan Bugüne Sanatın Öyküsü’, nasıl düşündüğümüzü ve doğayla nasıl bir ilişki kurduğumuzu gösteren sanat eserlerinden yola çıkarak dünya sanatına kapsamlı bir yaklaşım getiriyor.

Sanat eleştirmeni, tarihçi ve küratör John-Paul Stonard’ın titiz bir araştırmasının ürünü olan kitap, Paleolitik Çağ’ın en eski kaya resimlerinden günümüzün kavramsal sanatına kadar önemli sanat eserlerini ve onların öyküsünü yeni bir yolda keşfetmeye çağıran heyecan verici bir çalışma.

Ernst Gombrich’in efsanevi eseri ‘Sanatın Öyküsü’nün yerini alabilecek bir çalışma.

  • Künye: John-Paul Stonard – Başlangıçtan Bugüne Sanatın Öyküsü, çeviren: Sema Özgün, Say Yayınları, sanat, 536 sayfa, 2023

Paul Zanker – Roma Sanatı (2023)

Roma’nın büyük bir imparatorluğun merkezi hâline gelmesiyle birlikte Roma sanatı da kendine özgü nitelikler kazandı.

Paul Zanker’in ustaca sunumu, Yunan kültürünün benimsenmesinin oynadığı rolü ve umumi yahut hususi yerlerin sanat dünyalarının Cumhuriyet ve İmparatorluk döneminde nasıl geliştiğini gösteriyor.

Bunu yaparken, tasvirlerin kendi tarih bağlamlarında ilettikleri mesajlarla bizim için konuşmalarını sağlıyor.

Bu kitap Roma’nın sanatını, tarihi koşullarını, kamusal ve özel hayattaki işlevlerini tanıtmanın yanında, Romalıların MÖ 3. yüzyıldan itibaren Yunan kültürünü nasıl kapsamlı bir şekilde benimsediklerini ve aynı zamanda kendilerine has bir görsel dil tasarladıklarını gösteriyor.

Siyasi alan, mezar kültürü ve Roma villaları imgelerinde görüldüğü üzere ‘Roma Sanatı’ okura genel bir manzara çizip Roma İmparatorluğu’nun merkezinden periferik bölgelerine doğru bir bakış sunuyor.

  • Künye: Paul Zanker – Roma Sanatı, çeviren: Ömer İpek, Runik Kitap, sanat, 128 sayfa, 2023