Karen Horney – Nevroz ve İnsan Gelişimi (2024)

Freud’un ardından gelen en özgün psikanalistlerden biri olan Karen Horney, yabancılaşma, kendini gerçekleştirme ve idealize edilmiş imge gibi kavramlara öncülük etmiş, kültür ve çevrenin önemine dair psikanalize yeni bir anlayış getirdi.

Bu kitapta Dr. Horney nevrotik süreci, sağlıklı gelişimin antitezi olan insan gelişiminin özel bir biçimi olarak tartışıyor.

Bu durumun farklı aşamalarını ortaya koymuş, nevrotik talepler, içsel buyrukların zorbalığı, kendinden nefret etme, hastalıklı bağımlılık ya da boyun eğme ve insan ilişkilerinde nevrotik rahatsızlıklar gibi duygusal tutumlardaki çatışma gerilimlerini hafifletmek için bulduğu çözümleri tanımlıyor.

‘Nevroz ve İnsan Gelişimi’, baştan sona, kişinin potansiyelini hem olumlu hem olumsuz yönde etkileyen güçleri çarpıcı bir anlayışla özetleyen bir eser.

  • Künye: Karen Horney – Nevroz ve İnsan Gelişimi: Kendini Gerçekleştirme Mücadelesi, çeviren: Yonca Kocadağ, Say Yayınları, psikanaliz, 376 sayfa, 2024

 

Jean-Michel Quinodoz – Hanna Segal’i Dinlemek (2024)

Jean-Michel Quinodoz, Hanna Segal’in kendisiyle ve Segal’i çeşitli bağlamlarda dinlemiş meslektaşlarla yapılmış biyografik ve kavramsal söyleşileri bir araya getirerek, okurlara, Segal’in hayatı, klinik ve kuramsal çalışmaları ve son altmış yıldaki psikanalize katkısı hakkında kapsamlı bir genel bakış sunuyor.

‘Hanna Segal’i Dinlemek’, hem Segal’in kişisel ve mesleki geçmişini hem de bunların arasındaki etkileşimi inceliyor.

Kitap, Segal’in Polonya’daki doğumundan, Britanya Psikanaliz Cemiyeti’nin en genç üyesi olduğu, Londra’da Melanie Klein’la analizine kadar olan hayatının otobiyografik bir anlatımıyla başlıyor.

Quinodoz, Segal’in psikanalizin çeşitli alanlarına katkılarını açıklayarak devam ediyor:

  • Psikotik hastaların psikanalitik tedavisi
  • “Simgesel denklem” kavramının öne sürülmesi
  • Estetik ve yaratıcı itki
  • Yaşlı hastaların analizi
  • Melanie Klein’ın çalışmasının tanıtımı

Quinodoz, Segal’in psikanalize en son katkısı olan nükleer dehşet, psikotik kaygılar ve grup görüngülerine dair incelemesini ele alarak kitabı sonlandırıyor.

Segal’in, söyleşiler boyunca, Klein, Rosenfeld ve Bion gibi önemli meslektaşlarla yakın ilişkilerinden söz etmesi bu kitabı hem psikanaliz tarihine değerli bir katkı hem de psikanalitik düşüncelerin son altmış yılda gelişiminin bir göstergesi hâline getiriyor.

Hanna Segal’in hayatı ve psikanalize katkılarının bu net özeti, Segal’i ve çağdaşlarını inceleyen herkes için temel bir rehber olacaktır.

  • Künye: Jean-Michel Quinodoz – Hanna Segal’i Dinlemek: Hanna Segal’in Psikanalize Katkıları, çeviren: Ebru Salman, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, psikanaliz, 280 sayfa, 2024

Todd McGowan – Kapitalizmin Ruhsal Bedeli Nedir? (2024)

Nasıl oluyor da kapitalizm tekrar ve tekrar kendisini yarattığı krizin ilacı olarak dayatıyor?

Bu soruya psikanalitik temelli yanıtlar veren Todd McGowan, küresel kapitalizmin yıkıcı ruhsal sonuçlarını gözler önüne seriyor.

Büyük eşitsizlikler yaratmasına ve gerici dünya rejimlerini desteklemesine rağmen, kapitalizmin pek çok tutkulu savunucusu var –ama bazılarından esirgediği ve diğerlerine verdiği şeylerden dolayı değil.

Todd McGowan’a göre kapitalizm, sistemin yarattığı travmayı gizlerken arzularımızın yapısını taklit ettiği için baskındır.

Her kesimden insan kapitalizmin sunduklarından faydalanıyor ama aynı zamanda daha fazlasının ve daha iyisinin geleceği söyleniyor.

Kapitalizm bizi yeninin, daha iyinin ve daha fazlasının peşinden koşmaya zorlayan eksik bir tatmin yoluyla tuzağa düşürür.

Kapitalizmin arzularımızla olan parazitik ilişkisi, ona doğal dürtülerimize karşılık geldiği yanılsamasını verir ki kapitalizmin savunucuları da onu bu şekilde nitelendirir.

McGowan, bu ruhsal stratejiyi anlayarak bizi kapitalist zenginleşmeye olan bağımlılığımızdan kurtarmayı ve gerçekte deneyimlediğimiz gibi hazzı yeniden keşfetmemize yardımcı olmayı umuyor.

McGowan, kapitalizmi şimdiki zamanda konumlandırarak bizi daha iyi bir geleceğe olan bağlılığımızdan ve kapitalizmin insan doğasının temel bir sonucu olduğu inancından kurtarıyor.

Bu bakış açısıyla, ekonomik, toplumsal ve siyasi dünyalarımız gerçek siyasi değişime açılıyor.

Film, televizyon, tüketim kültürü ve gündelik hayattan örneklerle canlanan ‘Kapitalizmin Ruhsal Bedeli Nedir?’, siyaset ve toplum teorisine psikanalitik temelli ve kökten biçimde yeni bir yaklaşım getiriyor.

Kapitalizm ve psikanaliz arasındaki gerçek bağlantılarını çarpıcı biçimde ortaya koyan kitap, kapitalizmin eleştirisini temellendirmek amacıyla başarılı bir Marx ve Freud sentezi yapıyor.

  • Künye: Todd McGowan – Kapitalizmin Ruhsal Bedeli Nedir?, çeviren: Işık Doğangün, Axis Yayınları, psikanaliz, 384 sayfa, 2024

Kolektif – Duygulanım Kuramları (2024)

‘Duygulanım Kuramları’, 2000’li yılların başından bu yana toplumsal düşünceyi derinden etkilemekte ve dönüştürmekte olan duygu/duygulanım araştırmalarına dair kapsamlı bir çalışma.

Kitabın derleyicilerinin de belirttiği üzere, duygulanıma dair genelleştirilebilir ya da tek bir kuram henüz bulunmamakta ve kuvvetle muhtemel –şükürler olsun– hiçbir zaman da olmayacak.

Kitapta yer alan yazılar bizi fenomenoloji, psikanaliz, psikoloji, Kartezyen sonrası felsefeden Marksizm, feminizm ve bilim ve teknoloji çalışmalarına kadar uzanan geniş bir yelpazede birbirinden oldukça farklı kuramsal çerçevelerde ele alınan duygulanım çalışmalarıyla tanıştırıyor.

Derlemede yer alan makaleler, duyulanım çalışmalarının sağladığı kuramsal avadanlıklarla deneyime ve deneyimin bedensel veçhelerine dair ayrıntılı bir yaklaşım geliştirmek üzere seferber edilmiş.

Çoğu Spinoza esinli bu yazarlara göre deneyimin özünü oluşturan ve hem öznelliği hem de nesnelliği önceleyen duygulanım gayri şahsidir; bedenin etkileme ve etkilenme kapasitesiyle imlidir.

Bu çalışmalar bizi tüm maddiliği ile dünyanın his ve anlamını ayrıntılı bir biçimde betimleme gayretine ve yaşantılanan gerçekliğin zengin katmanlarına daha keskin bir dikkatle bakmaya, eldeki kavramların kısıtlarını aşmaya dair özene ve tefekküre çağırmaktalar.

  • Künye: Kolektif – Duygulanım Kuramları, derleyen: Melissa Gregg, Gregory J. Seigworth, çeviren: Zehra Cunillera, Alef Yayınları, psikoloji, 492 sayfa, 2024

Richard G. Erskine – İyileştiren İlişkiler (2024)

Her terapi seansı eşsizdir ve insanın içi
çoğu zaman teori kitaplarına sığmaz.

Richard G. Erskine, terapinin son derece karmaşık ve hassas bir karşılaşma olduğunun bilincinde olan, ona saat tamircisi titizliğinde yaklaşan bir psikoterapist.

‘İyileştiren İlişkiler’de yaptığı şey de sağlıklı bir terapötik ilişkiye yönelik çabalarını bir dost mektubu sıcaklığında okuyucusuyla paylaşmak.

Adına ilişkisel odaklı terapi denen bu yaklaşımda ne yaptığını, nasıl yaptığını ve neden yaptığını izah ediyor.

Üç danışanıyla gerçekleştirdiği terapi seanslarını olduğu gibi ortaya döküyor ve bunları soğukkanlılıkla yorumluyor.

Söylenenler kadar söylenmeyenleri de kefeye koymaya murat eden, tüm boşluklara sızmaya çalışan bir ihtimam var satırlarında.

  • Künye: Richard G. Erskine – İyileştiren İlişkiler: Terapideki Diyaloglar Üzerine Yorumlar, çeviren: Aysun Babacan, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 204 sayfa, 2024

Christopher Bollas – Sonsuz Soru (2024)

Psikanalizdeki kişiler, serbest çağrışım aracılığıyla bilinçdışında kendilerini nasıl ifade ederler?

Christopher Bollas klinik hikâyelerden yola çıkarak bastırılmış bilinçdışı düşünme ve ifadenin örüntülerini ele alıyor.

Bollas ‘Sonsuz Soru’da gerçek klinik uygulamalara ilişkin ayrıntılı çalışmalardan yola çıkarak, insanın sorgulama dürtüsüne vurgu yapan bir psikanalitik teori ortaya koyuyor.

Kişinin çocukluğunun ilk yıllarından hayatının sonuna kadar bu dürtünün farklı biçimlerinin etkisinde kaldığı gerçeğinden hareketle, Freud’un serbest çağrışım yönteminin hem analizan hem de analiste nasıl yanıtlar sağladığını ve bunun karşılığında sürekli başka soruları tetiklediğini gösteriyor.

‘Sonsuz Soru’nun merkezinde, pratikteki serbest çağrışım yönteminin temel yönlerini vurgulayan paralel yorumlar eşliğinde gerçek analitik seansların dökümlerine yer veriliyor.

Bu dökümler, vakaların daha ayrıntılı tartışılmasına olanak sunmakla birlikte Freud’un silsile mantığı teorisini temel alarak daha geniş bir teorik çerçeve içinde bağlamsallaştırıyor.

Böylece Bollas, söz konusu serbest çağrışım mantığına kulak vermekle, Freud’un bastırılmış fikirler teorisinden daha zengin ve daha karmaşık bir bilinçdışı ses keşfedebileceğimizi öne sürüyor.

Kitabın en büyük katkılarından biri Freudcu yönteme, özellikle serbest çağrışıma duyulan ilgiyi canlandırması.

  • Künye: Christopher Bollas – Sonsuz Soru, çeviren: Zeynep Baransel, Yapı Kredi Yayınları, psikanaliz, 200 sayfa, 2024

Melanie Klein – Nesne İlişkileri (2024)

Metis Yayınları’nın daha önce yayımladığı ‘Haset ve Şükran’ı da kapsayan bu kitap, Melanie Klein’ın 1946’dan 1960’taki ölümüne dek yazdığı metinleri bir araya getiriyor.

Nesne ilişkileri kuramının köşe taşlarını oluşturan yazılar birlikte okunduğunda Klein’ın düşüncesini bütün boyutlarıyla tanıma imkânı sunuyor.

Kitapta psikanalizin kuramsal ve klinik alanlarına dair katkıların yanı sıra, psikanalitik edebiyat incelemesi sayılabilecek, biri Oresteia diğeri Julien Green’in bir romanı üstüne iki yazı ve ruh sağlığı konularının herkesin anlayabileceği bir dille anlatıldığı yazılar yer alıyor.

  • Künye: Melanie Klein – Nesne İlişkileri: Haset ve Şükran ve Diğer Yazılar (1946-1963), çeviren: Menekşe Arık, Metis Yayınları, psikanaliz, 440 sayfa, 2024

Karen Horney – Çağımızın Tedirgin İnsanı (2024)

Karen Horney; Adler, Fromm ve Sullivan gibi sosyal psikolojik kişilik teorisi geliştirmiş ve bu teoriyi yaygınlaştırmış önde gelen psikiyatristlerdendir.

Berlin Psikanaliz Enstitüsü’nde Karl Abraham ve Hanns Sachs tarafından analiz edildikten ve yetiştirildikten sonra Franz Alexander’ın davetiyle ABD’ye gitti; önce Chicago Psikanalist Enstitüsü’nde, daha sonra çeşitli kuruluşlarda üst düzey yönetici olarak çalıştı.

Bilim çevrelerinde takdirle karşılanmış ve eserler üretmiş bir bilim kadınıdır.

Geniş bir kitlenin anlayabileceği bir dille yazılmış ‘Çağımızın Tedirgin İnsanı’, bugünün kültüründe nevrozluğun oluşma şekillerini inceleme konusu yapan öncü kitaplardan biri oldu.

Karen Horney’e göre Freud’da bireyin karşılaştığı sorunların biyolojik bir yönelişle ele alınmasına karşılık sosyolojik yöneliş eksik kalmıştır.

Freud sosyal olayları daha çok psikolojik etkenlerle ve psikolojik etkenleri de daha çok biyolojik etkenlerle açıklamaya çalıştı.

Horney’e göre “nevrozlar, insanlığın kültürel gelişme için ödemek zorunda kaldığı bir bedeldir”, karakter gelişiminde meydana gelen değişikliklerin sebebi de budur.

Horney, elinizdeki kitapta şöyle bir uyarıda bulunuyor: “Kültürel olarak belirlenmiş güçlükleri şiddetli bir şekilde hisseden kimseler –özellikle çocukluk yaşantılarında bu gibi güçlüklerin etkisini şiddetle duymuş olanlar–, bunun sonucu olarak da bu güçlüklerin içinden çıkamayanlar ya da kişiliklerinden çok şey yitirerek çıkabilenler büyük bir olasılıkla nevrotiktirler. Onları kültürümüzün üvey çocukları olarak niteleyebiliriz.”

  • Künye: Karen Horney – Çağımızın Tedirgin İnsanı, çeviren: Ayda Yörükân, Doğu Batı Yayınları, psikoloji, 282 sayfa, 2024

Rainer Funk – Erich Fromm’un Önemi (2024)

Erich Fromm’un hümanist ve bilimsel fikirlerine bugün neden daha fazla ihtiyaç duyduğumuzu, onun son asistanı ve edebi mirasının yöneticisi Rainer Funk, araştırmacı Hamid Lechhab tarafından yöneltilen 100 soruya verdiği cevaplardan oluşan bu kitapta açıklıyor.

Fromm’la olan kişisel deneyimlerinden yola çıkarak başta Fromm’un düşünce dünyasında devrim yaratan sosyal psikoloji kavramına odaklanıyor ve insanların teknik, ekonomik ve toplumsal değişimler karşısındaki tutumunu, özgürlük ve bağlanma sorununu Fromm’un hayatı ve çalışmaları çerçevesinde günümüz için anlamlı kılacak tespitlerle ortaya koyuyor.

  • Künye: Rainer Funk – Erich Fromm’un Önemi: Neden Ondan Vazgeçemiyoruz? (Hamid Lehhab ile Rainer Funk Söyleşisi), çeviren: Rumeysa Oğuz, Say Yayınları, söyleşi, 104 sayfa, 2024

Nilgün Tutal – Julia Kristeva (2023)

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Nilgün Tutal, entelektüel yaşamında merkezi bir yer tutan ve kimi kitaplarını Türkçeye çevirdiği ünlü psikanalist, dilbilimci, edebiyat teorisyeni Julia Kristeva ile diyaloga girerek onun düşüncesi eşliğinde insanlık durumlarına dair farklı temaları bir araya getiriyor.

Kitap, Kristeva’nın çalışmalarının 1970’lerden bugüne uzanan elli yılda nasıl bereketli bir zemin oluşturduğunu vazıh bir biçimde ortaya koyarken onun kavramsal anahtarlarından yararlanarak okurlarına “tiksinilen dişillik”ten sevginin türlerine, günümüze hâkim olan “anlam yitimi”nden “içedönük şiddet”e dek birçok konuda yeni kapılar açıyor.

Kristeva’nın düşüncesini toplumsal cinsiyetle, psikanalizle, felsefeyle, edebiyatla harmanlayan ve yedi bölümden oluşan ‘Julia Kristeva: Anlamlandırılamayanla Yüzleşmek’, alanındaki ilk telif eser olma özelliğini taşıyor.

  • Künye: Nilgün Tutal – Julia Kristeva: Anlamlandırılamayanla Yüzleşmek, Beyoğlu Kitabevi, inceleme, 140 sayfa, 2023