Makine, yalnızca sanayiyi ya da teknolojiyi temsil eden soğuk bir aygıt değil; modernliğin derinliklerine kök salmış, insan varoluşuna dair düşünme biçimimizi baştan sona dönüştüren bir metafor olarak öne çıkıyor. Gözün yerini alan kamera, dilin sınırlarını zorlayan algoritmalar, duyguyu şekillendiren devreler, arzuyu yönlendiren sistemler… Bunların her biri hem mecazi birer imge hem de yaşamın gündelik akışına doğrudan müdahale eden gerçek yapılar olarak karşımıza çıkıyor.
Ulus Baker’in düşünce evreninden süzülmüş, kimi zaman gözden kaçmış kimi zaman da bir yerlerden “bulunmuş” yazılardan oluşan bu derleme, odağına bu karmaşık makine imgesini alıyor. Kitap boyunca makine, yalnızca teknik bir varlık olarak değil, aynı zamanda insanın ifade gücünü, anlam üretimini ve algı biçimlerini dönüştüren bir özne gibi ele alınıyor.
‘Makine-Dil’, okuru estetikten sinemaya, felsefeden sosyolojiye uzanan bir yolculuğa çıkarıyor. Her kavşakta, dili yeniden kurmanın ve düşünceyi dönüştürmenin olasılıklarını araştırıyor. Bu kitap, sadece makinelerle ilgili değil; aynı zamanda insanın nerede başlayıp nerede bittiğine, dili kullanırken neleri kurup neleri yitirdiğine dair bir sorgulama daveti. Bir çiçek dürbünü gibi: Her çevirdiğinizde başka bir açı, başka bir renk, başka bir anlam…
- Künye: Ulus Baker – Makine-Dil, derleyen: Ege Berensel, İletişim Yayınları, felsefe, 243 sayfa, 2025

