Banu Bargu – Beden Bir Silah Olunca (2024)

  • İnsan yaşamı diğer her şeyin üzerinde midir?
  • Yaşamın kendisi bir direniş biçimi alabilir mi?
  • Yaşamı ortaya koyarak direnmek hem diğer direniş biçimleri arasında hem de genel politik çerçevede nerede ve nasıl konumlandırılabilir?

Banu Bargu, 2015’te Amerikan Siyaset Bilimi Derneği’nin (APSA) en iyi ilk kitap ödülünü alan bu eserinde “zor” ve “çetin” soruların peşinden gidiyor, Türkiye’de ölüm orucu mücadelelerinin kazısını yapıyor; bu mücadelenin içindekilerle de konuşarak yaşamını politik bir adanmışlıkla sınayan aktörleri devleti, toplumsal ve politik bağlamı hesaba katıp incelerken, bedeni ölüme yatırmanın politik ve felsefi veçhelerini değerlendiriyor.

Kitap, Türkiye’deki sol görüşlü siyasi tutukluların yüksek güvenlikli hapishanelerin getirilmesine karşı ölüm oruçları düzenleyerek kendi bedenlerini birer silah haline getirme mücadelesini derinlemesine inceliyor.

Bargu, ölüm oruçlarını sadece bireysel bir intihar girişimi olarak değil, aynı zamanda siyasi bir direniş ve devlete karşı bir güç gösterisi olarak ele alıyor.

Michel Foucault’nun biyopolitika kavramından yola çıkarak, devletin hayat üzerindeki gücünü ve bu güce karşı bedenin nasıl bir araç olarak kullanıldığını analiz ediyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Bu kitaptaki iddialardan biri ve kitabın üzerine oturduğu mantık, kıyıda köşede kalıp isyan edenlerin bakış açısıyla merkezdekilerin nasıl göründüğünü ve devletin bakış açısıyla iktidarın kıyıda köşede kalmışları nasıl etkilediğini teşhir etmek suretiyle, iktidarı ve direnişi hem iki uçlu bir zıtlık hem de aynı hikâyenin birbirini tamamlayan parçaları halinde sunabilmek. Çok sayıda aktörün ağzından aktarılan hikâyeler vasıtasıyla yerinde tespit edilen bu bakış açılarının her biri, diğerinin belirli bir ‘hakikatini’ ortaya çıkarma işlevi görüyor ve diğerinin gizli gerçekliğine göz atma imkânı sağlıyor.”

  • Künye: Banu Bargu – Beden Bir Silah Olunca: Ölüm Oruçları, çeviren: İsmail Ferhat Çekem, İletişim Yayınları, inceleme, 419 sayfa, 2024