
16 Nisan’da, Türkiye tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil edecek referandumla yeni anayasa oylanıyor.
Bu referandum sonucunun evet olması halinde, Türkiye açısından büyük sıkıntıların yaşanacağı bir dönemin başlayacağı, ülkenin önemli bir kesimi tarafından ısrarla dillendiriliyor.
Tarihsel deneyimlere ve Türkiye’nin özgün koşullarına baktığımızda, bu kaygının yersiz olmadığı da açık.
İşte önde gelen toplumbilimcilerden Emre Kongar’ın elimizdeki kitabı, yalnızca 16 Nisan için değil, uzun zamandır yaşanan bu kötü gidişata karşı bizi uyanık olmaya, demokratik değerlere acilen sahip çıkmaya davet ediyor.
Kongar’ın çağrısı, özünde bir davetten de öte: Yazar, direnmenin zamanının gelip çattığı hatta bunun geçmekte olduğu konusunda bizi uyarıyor; şimdiye kadar yaptığımız gibi susup sinmek yerine, demokrasi için, zar zor kurabildiğimiz kurumlarımız ve değerlerimiz için direnmeye çağırıyor.
Kongar’ın tanımladığı direniş ise, yasalar çerçevesinde, barışçı yöntemlerle, demokratik olarak ve demokrasi için bir direniş anlamına gelmekte.
Çalışma, Türkiye’yi gelecekte bekleyen tehlikelere örnek olarak Nazi Almanya’sı ve İran “Devrim”i deneyimlerini de enine boyuna tartışarak bizi aydınlatıyor.
Kongar’ın burada tanımladığı şekliyle sorun ne tek başına başkanlık ne de referandum.
Sorun bunlardan daha kapsamlı, hayatımızın her alanını kuşatmış, bizi adım atamaz hale getirmiş kurumsal baskı ve artık açıkça görüldüğü şekliyle ülkenin tüm mirasını yok sayan bir rejim değişikliğidir.
Kongar’dan bir demokrasi manifestosu…
- Künye: Emre Kongar – Diren!, Kırmızı Kedi Yayınevi, siyaset, 104 sayfa