Ali Türkşen – Sat Komandoları ve Anılarım (2014)

Ali Türkşen, Lucky-S uyuşturucu gemisine yapılan baskında ve Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren Kardak krizi sırasında SAT komando tim komutanı olarak görev almıştı.

Türkşen’in anılarını barındıran kitap, SAT komandolarının 1963 yılındaki kuruluşundan bugüne kadarki gelişimini ve faaliyetlerini de aydınlatıyor.

  • Künye: Ali Türkşen – Sat Komandoları ve Anılarım, Kırmızı Kedi Yayınevi, anı, 324 sayfa

Şükrü Erbaş – İnsanın Acısını İnsan Alır (2014)

Erbaş, şiirleriyle olduğu kadar denemeleriyle de sevilen bir yazar.

Bütün yazıların ilk cildinde ‘Bir Gün Ölümden Önce’, ‘İnsanın Acısını İnsan Alır’ ve ‘Gülün Sesi Gül Kokar’ isimli kitapları yer alıyor.

Uzun zamandır baskısı tükenen bu kitapların yeniden bir araya gelmesi, Erbaş okuru için adeta bir yaz müjdesi.

  • Künye: Şükrü Erbaş – İnsanın Acısını İnsan Alır, Kırmızı Kedi Yayınevi, 256 sayfa

Harald Parigger – Marco Polo (2013)

Ünlü gezgin Marco Polo’nun bir hırsızlık öyküsüyle harmanlanmış maceraları.

Polo, dünyanın uzak yerlerine seyahat etmiş, izlenimlerini ‘Bir Milyon’ adını verdiği kitabında bir araya getirmiş, fakat kötü niyetli Pietro, kitabı çalmıştır.

Polo, kadim dostu Kubilay’ın da yardımıyla Pietro’nun peşine düşer.

  • Künye: Harald Parigger – Marco Polo, çeviren: Ali Melih Atafırat, Kırmızı Kedi Yayınevi, çocuk, 108 sayfa

Edith Nesbit – Demiryolu Çocukları (2014)

Babaları kaybolmuş Roberta, Peter ve Phyliss kardeşler…

Bu kaybın ardından tüm vakitlerini yakınlardaki tren istasyonunda geçirmeye başlayan çocuklar, zengin hayal güçleriyle burayı adeta vahaya dönüştürür.

Bizden duymuş olmayın:

Aslında burası, onları babalarına kavuşturacak bir ipucuna da ev sahipliği yapmaktadır.

Edith Nesbit’ten bir çocuk klasiği…

  • Künye: Edith Nesbit – Demiryolu Çocukları, çeviren: Aylin Kayapalı, Kırmızı Kedi Yayınevi, çocuk, 224 sayfa

İnci Aral – Gölgede Kırk Derece (2014)

İnci Aral’ın, yayımlandığı yıl Yunus Nadi Öykü Ödülü kazanmış kitabı, toplumun kadınlık ve erkekli algısını sorgulayan hikâyeler sunuyor.

Aral’ın öykülerinde, çıkmaza dönüşen ilişkiler yaşayan bireyler ile yalnızlığıyla boğuşan, sevgiyi umutsuzca arayan ve bunu yaparken toplum değerleriyle de hesaplaşmaya girişen karakterlerle karşılaşıyoruz.

  • Künye: İnci Aral – Gölgede Kırk Derece, Kırmızı Kedi Yayınevi, öykü, 152 sayfa

Steven Weinberg – İlk Üç Dakika (2014)

Temel parçacıklar fiziğine yaptığı katkıyla anılan Nobel ödüllü fizikçi Steven Weinberg’in 1976’da yayınlanmış çalışması, evrenin 14 milyar yıllık öyküsünü yetkin bir tarzda sunuyor.

Weinberg, fizikteki standart modelin Büyük Patlama’ya dair deneysel verilerinden yola çıkarak, patlama anına, patlamanın ardından gelen ilk üç dakikada yaşananlara ve patlamanın sonunda evrenin içeriğinin ışık, nötrinolar ve karşı-nötrinolardan ibaret hale gelişine kadar birçok detayı aydınlatıyor.

  • Künye: Steven Weinberg – İlk Üç Dakika, çeviren: Zekeriya Aydın ve Zeki Aslan, Kırmızı Kedi Yayınevi, bilim, 236 sayfa

Muriel Barbery – Elflerin Yaşamı (2017)

2006 yılında yayımlanan ‘Kirpinin Zarafeti’yle dünya çapında ün kazanmış Muriel Barbery’den, fantastik bir evrende geçen, doğayla uyumlu yaşama övgü niteliğinde bir roman.

Barbery burada, farklı dünyalara ait, ama elflerle iletişim kurabilmek gibi ortak bir yeteneğe sahip iki küçük kızın etrafında dönen bir hikâye sunuyor.

Maria doğayla iç içe yaşar, hayvanlar ve ağaçlarla konuşur.

Clara ise ilk kez dokunduğu piyanoyu mükemmel bir şekilde çalabilme yeteneğine sahip bir müzik dâhisidir.

Günün birinde, dünya kötülük güçlerinin hedefi olur.

Nefret ve kötülük bu andan sonra bulaşıcı bir hastalık gibi gezegenin en ücra köşelerine dahi yayılmaya ve dünyadaki uyumun yeniden kurulması için uğraşan güçlerle kötülük güçleri arasında büyük bir savaş yaşanmaya başlar.

Tam bu esnada elfler de bu savaşın bir tarafı olarak yeryüzüne gelir.

Şimdi iyiliğin tarafında yer alanların tek umudu, bu iki küçük kızdan başkası değildir.

Zira iki kız, doğanın ve sanatın gücünü bir araya getirerek, dünyanın kaosa sürüklenmesine engel olma becerisine sahiptir.

  • Künye: Muriel Barbery – Elflerin Yaşamı, çeviren: Nihan Çetinkaya, Kırmızı Kedi Yayınevi, roman, 272 sayfa

Haluk Şahin – Babıali’de Cinayet (2017)

Bugünün medya ortamındaki büyük kirlenme ve yozlaşmayı bir polisiye-gerilim hikâyesiyle gözler önüne seren akıcı ve merak uyandırıcı bir roman.

Romanın başkahramanı Kahraman Karaman, Küre adlı gazetenin ünlü yazarlarındandır.

Karaman aynı zamanda, patronuyla birlikte iktidardaki partiyle gizli kapaklı işler de çevirmektedir.

Bu esnada Karaman, gizemli kişilerden ölüm tehditleri almaya başlar.

Bu basit bir tehdit değildir. Zira küresel şirketlerden cemaate, büyük medya patronlarından polis ve siyasetçilere uzanan karmaşık ilişkiler söz konusudur.

Doğruları olduğu gibi anlatacağımız normal bir dönemde değiliz. Tamı tamına bir manipülasyon ve çarpıtma çağında yaşıyoruz.

Şahin’in romanı da, hakikatlerin ancak kurmaca metinlerle ifade edilebildiği ve ayrıca Şahin’in edebi ustalığını da konuşturduğu kitaplardan.

Medyanın ve ülkenin içinde bulunduğu derin ve belirsiz krizi daha iyi kavramak için okunması gereken kitaplardan.

  • Künye: Haluk Şahin – Babıali’de Cinayet, Kırmızı Kedi Yayınevi, roman, 232 sayfa

Cem Okyay – Kapı (2014)

Balyoz Davası’ndan on altı yıl ceza alan Cem Okyay, halen Maltepe Askeri Cezaevi’nde.

Daha önce ‘Er Mektubu Görülmüştür’ü derleyen Okyay, şimdi de 2023 Türkiye’sinde geçen bir romanla karşımıza çıkıyor.

Mert, Cevat, İbrahim Gül, Levent, Ersin ve Tahir gibi karakterler barındıran roman, haksız yere tutuklanan, özgürlükleri ellerinden alınan insanların 2023 yılında serbest kaldıktan sonra masumiyetlerini ispatlamak için giriştikleri mücadeleyi anlatıyor.

Romanın kahramanları, 2023 Türkiye’sinin siyasi ve toplumsal atmosferinde kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışırken, geçmişle gelecek arasında gidip gelecektir.

  • Künye: Cem Okyay – Kapı, Kırmızı Kedi Yayınevi, roman, 390 sayfa

Emre Kongar – Diren! (2017)

16 Nisan’da, Türkiye tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil edecek referandumla yeni anayasa oylanıyor.

Bu referandum sonucunun evet olması halinde, Türkiye açısından büyük sıkıntıların yaşanacağı bir dönemin başlayacağı, ülkenin önemli bir kesimi tarafından ısrarla dillendiriliyor.

Tarihsel deneyimlere ve Türkiye’nin özgün koşullarına baktığımızda, bu kaygının yersiz olmadığı da açık.

İşte önde gelen toplumbilimcilerden Emre Kongar’ın elimizdeki kitabı, yalnızca 16 Nisan için değil, uzun zamandır yaşanan bu kötü gidişata karşı bizi uyanık olmaya, demokratik değerlere acilen sahip çıkmaya davet ediyor.

Kongar’ın çağrısı, özünde bir davetten de öte: Yazar, direnmenin zamanının gelip çattığı hatta bunun geçmekte olduğu konusunda bizi uyarıyor; şimdiye kadar yaptığımız gibi susup sinmek yerine, demokrasi için, zar zor kurabildiğimiz kurumlarımız ve değerlerimiz için direnmeye çağırıyor.

Kongar’ın tanımladığı direniş ise, yasalar çerçevesinde, barışçı yöntemlerle, demokratik olarak ve demokrasi için bir direniş anlamına gelmekte.

Çalışma, Türkiye’yi gelecekte bekleyen tehlikelere örnek olarak Nazi Almanya’sı ve İran “Devrim”i deneyimlerini de enine boyuna tartışarak bizi aydınlatıyor.

Kongar’ın burada tanımladığı şekliyle sorun ne tek başına başkanlık ne de referandum.

Sorun bunlardan daha kapsamlı, hayatımızın her alanını kuşatmış, bizi adım atamaz hale getirmiş kurumsal baskı ve artık açıkça görüldüğü şekliyle ülkenin tüm mirasını yok sayan bir rejim değişikliğidir.

Kongar’dan bir demokrasi manifestosu…

  • Künye: Emre Kongar – Diren!, Kırmızı Kedi Yayınevi, siyaset, 104 sayfa