Samuel Moyn – Eşit Olmayan Bir Dünyada İnsan Hakları Yeterli Değil (2023)

Küresel adaletle ilişkili insan hakları anlayışımız dünyamızı daha eşitsiz hale mi getiriyor?

Samuel Moyn, dünyayı herkes için daha iyi hale getirme arayışında insan hakları teorisyenleri ve savunucularının aslında işlerin daha da kötüye gitmesine sebep olup olmadıklarını soruyor.

İnsan hakları çağı en çok zenginlere yaradı.

Devletlerin siyasi hak ihlalleri son yıllarda görülmemiş bir ilgi görürken, maddi eşitlik taahhüdü sessizce ortadan kalktı.

Maddi eşitlik taahhüdünün yerine, ekonomik liberalleşme baskın güç olarak ortaya çıktı.

Moyn, insan hakları hareketini bu rahatsız edici değişimle ilişkilendiriyor ve insan haklarının yükselişinin neden hızla artan eşitsizlikle birlikte gerçekleştiğini araştırıyor.

Bu kışkırtıcı kitap, en yüksek idealin insan hakları olduğuna işaret ederken aynı zamanda daha geniş sosyal ve ekonomik adalet taleplerini nasıl ve neden ihmal ettiğimizi ele alıyor.

  • Künye: Samuel Moyn – Eşit Olmayan Bir Dünyada İnsan Hakları Yeterli Değil, çeviren: Seza Özdemir, Runik Kitap, siyaset, 344 sayfa, 2023

İbn Cebirol – Ahlak Terbiyesi (2023)

Endülüslü Yahudi filozof ve şair İbn Cebirol (1020/21-1058), dönemin yazın geleneğine uyarak Arapça kaleme aldığı felsefi eserlerinde madde ile suret ilişkisini, Yeni Platoncu metafiziği ve Sahte-Empedoklesçi fikirleri yeniden değerlendirmiştir.

Ahlâka dair temel fikriyatını yansıttığı ‘Kitâbü Islâhi’l-Ahlâk’ta ise teorik ve pratik ahlâkın niteliklerini zihinsel, ruhsal ve fiziksel süreçler çerçevesinde ele almış, psikofizyolojiye dair dikkate şayan fikirler ortaya atmıştır.

Bu eserinde dikkat çeken unsurlardan biri, nefsin faziletlerini ve rezîletlerini, Aristotelesçi erdem anlayışını tarif eden “Altın Orta” kuramına vurgu yaparak açıklamasıdır.

İbn Cebirol’un birçok medeniyete ait felsefi geleneği tek potada eritmesi de onu farklı kılar.

Mezkûr eserinde Eski ve Yeni Ahit gibi dinî metinlere yaptığı atıflarla beraber, Yunan filozoflardan ve Arap şairlerinden yaptığı alıntılarla geniş bir felsefe mirasını Endülüs’ün kendine has entelektüel çatısında birleştirmiş, insanın ahlâkî ve fizyolojik yapısı arasında bağ kurarak özgün bir yapı ortaya koymuştur.

İbn Cebirol’ün eserleri vasıtasıyla hem İslâm felsefesine hem de Orta Çağ Avrupası skolastik düşüncesine büyük bir etki bıraktığı aşikârdır.

Bu sebeple, onun eserleri modern Avrupa felsefe çevrelerinin dikkatinden kaçmamış, defalarca yeni edisyonlarla birçok Avrupa diline çevrilmiştir.

Filozofun ‘Ahlâk Terbiyesi’ (‘Kitâbü Islâhi’l-Ahlâk’) başlıklı bu çalışması, İbn Cebirol uzmanı Fırat Çelebi’nin titiz çevirisiyle ilk defa tam metin hâlinde Türkçede.

  • Künye: İbn Cebirol – Ahlak Terbiyesi (Kitabü Islahi’l-Ahlak), çeviren: Fırat Çelebi, Runik Kitap, felsefe, 104 sayfa, 2023

Harald Haarmann – Dünya Tarihinde Unutulmuş Kültürler (2023)

Bazı kültürler sonsuza dek unutulmaya mahkûmdur, bazıları ise en azından takip edebileceğimiz izler bırakmıştır.

Harald Haarmann bu kitapta, dünyanın dört bir yanına dağılmış, büyük medeniyetlerin oluşumunda önemli roller oynamış ve kalıntıları günümüze dek ulaşmış bu “unutulan” kültürlerin izini sürüyor.

Avcı toplayıcı yaşam tarzından yerleşik hayata geçen insanın öyküsünde, pek çok kültür ortaya çıkmış ve bu kültürlerin çoğu tüm insanlığa mâl olmuştur.

Ne var ki en az dünyaya mâl olan bu örnekler kadar etkili olan bazı kültürler de tarihte yok olup gitmişlerdir.

Yok olmayanlar da büyük medeniyetlerin içinde bir şekilde varlıklarını devam ettirmeyi başarmıştır.

Haarmann’ın bu kitabında ele aldığı 25 örnek, insanlığın düşündüğümüzden çok daha fazla kültürel seçeneğe sahip olduğunu son araştırmalara dayanan bilgiler ışığında gözler önüne seriyor.

Arkeoloji, dilbilim ve genetik alanlarında yapılan en yeni araştırmaları bir araya getiren Haarmann, esrarengiz halkların izini sürüyor.

  • Künye: Harald Haarmann – Dünya Tarihinde Unutulmuş Kültürler: İnsanlığın Kayıplara Karışmış 25 Patikası, çeviren: Aysel Deregözü, Runik Kitap, tarih, 258 sayfa, 2023

Toby E. Huff – Erken Modern Bilimin Doğuşu ve Yükselişi (2022)

 

Modern bilimin neden Doğu’da değil de Batı’da ortaya çıktığını anlamak için bilimsel düşüncenin teknik taraflarının yanı sıra din, yasa ve kurumlar gibi faktörlerin de hesaba katılması gerektiğini tartışan bu eser, modern bilimsel düşüncenin yuvasını tespit edebilmek için izlenmesi gereken esas metodun karşılaştırmalı yaklaşım olduğunun en iyi örneklerinden biri.

Çünkü Toby E. Huff, uzun yıllardır tartışılagelen bu meseleye oldukça zengin örneklerle ışık tutmaya çalışıyor.

  • On ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda üniversite kurumunun Batı’daki yeri ve işlevi hakkında neler söylenebilir?
  • Aynı yüzyıllarda İslâm dünyasında ve Çin’de durum nasıldı?
  • Din ile bilim arasındaki ilişki Batı’da, İslâm dünyasında ve Çin’de ne gibi farklılıklar gösteriyordu?
  • Bu farklılıklar neticede bilimin gelişimini nasıl etkiledi?
  • Tercüme faaliyetlerinin ve tabii ki söz konusu medeniyetler arasındaki bilgi aktarımının bu tartışmadaki yeri…

Bu soruların tamamına ve daha fazlasına bu kitapta örnekler ışığında cevap aranıyor.

‘Erken Modern Bilimin Doğuşu ve Yükselişi: İslâm Dünyası, Çin ve Batı’; tezleri her ne kadar bugün geniş çevrelerce tartışılsa da disiplinlerarası tavrıyla her açıdan öğretici olmaya devam edecek bir eser.

  • Künye: Toby E. Huff – Erken Modern Bilimin Doğuşu ve Yükselişi: İslam Dünyası, Çin ve Batı, çeviren: Melek Dosay Gökdoğan, Runik Kitap, bilim, 461 sayfa, 2022

Laurie Manchester – Kutsal Babalar Seküler Oğullar (2022)

Bu kitap, geleneğin körüklediği bir kültür devrimini konu ediniyor.

Papazların çocukları olan Popoviçler, kast sistemine benzeyen ruhban zümresinden saparak 19. yüzyıl Rusyası’nda neredeyse her mesleğe ve siyasi harekete dâhil oldular.

Kimliklerini Batı’dan mülhem fikirlerle medeni veya kültürlü olmak üzerine inşa eden akranlarının aksine Popoviçler, meşruiyetlerinin kaynağını “Rusluk”larında ve ahlâklarında görürler.

Popoviçlerin amacı, kolektif iyiye hizmet ederek şahsi menfaatlere, kapitalist teşebbüslere ve nihayet aristokrasiye karşı durarak milleti kurtarmaktır.

Uzlaşmadan uzak bu topluluğun inancı, Rusya’nın kurtarılmasından başka bir şey değildi.

İçinde bulundukları durum ve parçası oldukları hareket, 1917 Ekim Devrimi’nin de yolunu açan son derece önemli bir kültürel gelişmeydi.

‘Kutsal Babalar Seküler Oğullar’, Ortodoks din adamlarının Rus toplumuna katkılarını ele alan ilk çalışma.

Laurie Manchester, iki yüzün üzerinde papaz çocuğunun otobiyografileri de dâhil olmak üzere, daha önce hiç kullanılmamış çok sayıda arşiv ve kaynak kullanarak, söz konusu papaz çocukluklarının eğitimlerinin ve yetişkinlik dönemlerinin bileşik bir biyografisini yekpareleştiriyor.

Oldukça özgün bir üslupla papaz çocuklarının siyasi, profesyonel ve şahsi hayatlarını yapılandırmak için rahip aile imajını nasıl kullandıklarını araştırıyor.

Manchester’ın çalışması din, özel hayat ve hafıza tarihlerine, dahası sekülerleşme, modernite ve devrim üzerine tartışmalara katkıda bulunurken, son derece önemli fakat az bilinen Rus eğitim ve kültür dünyasına da ışık tutuyor.

  • Künye: Laurie Manchester – Kutsal Babalar Seküler Oğullar: Devrim Rusyası’nda Ruhbaniyet, Entelijansiya ve Modern Benlik, çeviren: Fatih Santur, Runik Kitap, inceleme, 387 sayfa, 2022

Vincent Delecroix – Kaybetmeyi Öğrenmek (2022)

10 Ekim gibi onlarca katliama tanık olmuş bir toplumuz.

Peki, bütün bu süreçlerde tam olarak neler yaşadık, neye dönüştük?

Vincent Delecroix katliam, yas, yoksulluk ve bireysel kaybın antropolojik temellerini irdeliyor.

Hepimiz hayatımızın bir döneminde şahsi veya kitlesel olarak kaybı deneyimliyoruz: Katliamlar ve toplumsal yas; kültürel, ulusal veya bölgesel kimliklerin kaybına yönelik hayalî korkular; nörodejeneratif hastalıklarda bireysel kimlik kaybı, prekarite ve sosyal statünün veya maddi yaşam koşullarının kaybı, aynı zamanda mülkiyet eleştirisi ve mülksüzleştirme istenci…

Bu deneyimlerin tümü, varlık ve hiçlik arasında süzülen olağandışı bir kategoriyi, kaybedileni ortaya çıkarır.

Önemsiz kalıntı olarak kaybedilen, duygulanımların varlığından siyaset alanına ve etiğe (varlığın kendisini tehdit etmeden kaybedilemeyecek olan) uzanan ekonomik bir yapının temel unsurudur.

Bu özgün deneme, çoklu kayıp deneyimlerinden (yas, yoksulluk, unutuş, nostalji, feda etme), onların gün ışığına çıkardığı ve günümüzde kültürlerin ve bireylerin antropolojik temellerini oluşturan yapılara (ekonomi, oyun, tarih) giden yolun izini sürüyor.

Bu yolda, Freud, Derrida, Rilke, Agamben, François d’Assise, Benjamin, Hegel, Ricoeur, Bataille, Kundera, Beckett, Canetti gibi yazarlara rastlıyoruz…

  • Künye: Vincent Delecroix – Kaybetmeyi Öğrenmek, çeviren: Catherine Colette Kebapçıoğlu ve Yağmur Alev, Runik Kitap, antropoloji, 188 sayfa, 2022

Richard J. Evans – Eric Hobsbawm (2022)

Eric Hobsbawm’ın ortaya koyduğu eserler, nesiller boyunca hem tarih meraklılarının hem öğrencilerin hem de akademisyenlerin etkilendiği kitaplar arasına girdi.

O derece ki tarihçiliğin pratiği dahi onun yazdıklarıyla yeniden şekillendi. Mısır’ın İskenderiye şehrinde, Levanten bir İngiliz ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Hobsbawm, 1931 senesinde, henüz on dört yaşındayken yetim kaldı.

Berlin’de amcasıyla yaşadığı yıllarda Büyük Buhran’a tanık oldu ve Nazizm ve Komünizm arasında sallanan Almanya’da kendi yolunu çizdi.

O yıllarda meylettiği komünizme hayatı boyunca sadık kalan Hobsbawm, kendi dünya tahayyülünün de izlerini taşıyan ‘Devrim Çağı’, ‘Sermaye Çağı’ ve ‘İmparatorluk Çağı’ üçlemesiyle “Uzun 19. asır” denen dönemin Avrupa’sına dair tüm tarihsel yaklaşımları altüst etti.

Milyonlarca kopya satan bu kitaplar dünyanın dört bir yanında tarihyazımına yön verdi.

Hobsbawm üzerine günümüze değin yazılan en kapsamlı biyografiyi kaleme alan Richard Evans, elinizdeki bu kitapta hem 20. yüzyılın en büyük entelektüellerinden birinin canlı portresini sunuyor hem de onun hayatı kavrayışına yeni yorumlar getiriyor.

Bu zamana kadar hiç yayımlanmamış materyallere de ulaşan Evans, Hobsbawm’ın yazılarındaki tarihsel ve politik bağlamları gözler önüne seriyor.

‘Eric Hobsbawm: Tarihe Adanmış Bir Hayat’ başlığını taşıyan bu abidevi eser, 20. yüzyılın en mühim entelektüelinin sıra dışı hayatını ortaya koymakla kalmıyor, geçtiğimiz yüzyılın entelektüel dünyasını da resmediyor.

  • Künye: Richard J. Evans – Eric Hobsbawm: Tarihe Adanmış Bir Hayat, çeviren: Deniz Türker, Runik Kitap, biyografi, 584 sayfa, 2022

Manfred Krebernik – Eski Doğu’da Tanrılar ve Mitler (2022)

Manfred Krebernik bu kitapta, Eski Doğu’nun tanrılar dünyasına ve Mezopotamya halklarının kendi tanrıları hakkında anlattığı mitlere değinerek tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmasından çok önceki bir döneme ışık tutuyor.

Şehir tanrılarından savaş tanrılarına, Tufan’dan müthiş aşk şiirlerine kadar oldukça geniş bir konu yelpazesi olan kitap, tanrılar ve insanlar arasındaki ilişkiyi gerek ritüeller gerekse de kil tabletlere yazılan mitler, efsaneler ve diğer edebi eserlerle açıklığa kavuşturuyor.

Ana hatlarıyla tanrıların ve mitlerin ortaya çıktığı kültürel ortamın bir panoramasını çizen yazar, mitler ve tanrılar hakkında bilgi veren kaynakları yorumlayarak tanrıçaları ve tanrıları tanıtıyor, sorumluluk alanlarına işaret ediyor ve yüceltme biçimlerinin, kült davranışlarının, ritüellerin, duaların, büyü uygulamalarının ve kehanet tekniklerinin temellerini etraflıca ele alıyor.

  • Künye: Manfred Krebernik – Eski Doğu’da Tanrılar ve Mitler, çeviren: Nurettin Demir, Runik Kitap, tarih, 136 sayfa, 2022

Karl-Wilhelm Welwei – Eski Yunan Erken Dönemi (2022)

Eski Yunan sanatı ve mimarisi, Avrupa’nın en erken ve en gelişkin kültürünü barındıran Yunanistan’a her yıl ayak basan sayısız ziyaretçiyi büyülemeye devam ediyor.

Heraklion ve Atina milli müzelerinde sergilenen Homeros öncesine ait eşsiz eserler, Yunanların erken dönemine ait Minos ve Miken (Myken) kültürünün sessiz tanıklarıdır.

Minos Çağı ile başlayan bu kitap, okuyucuyu sırasıyla Miken dünyasına, Miken Krallığı’nın yıkılmasıyla başlayan “Karanlık Çağ”a ve daha sonra, eski bir heroik kültüre ait koskoca saraylardan arta kalan taş mirası çağdaşları için dizeleriyle canlandırmaya çalışan Homeros’un dünyasına götürüyor.

Kitap, Yunanistan’da MÖ 800 civarında başlayan Arkaik Çağ’ın toplumsal yapısıyla ekonomik sisteminin inşası kadar dönemin sanat ve kültürünü ele alıyor ve kent devletlerinin ortaya çıktığı evreyi de kapsıyor.

Yunan toplumundaki uyuşmazlıklar, yönetimin aristokratlarca ele geçirilmesi, Atina ve Sparta arasındaki rekabetin başlangıcı ve aynı zamanda Yunanistan ile Pers Krallığı arasında baş gösteren çekişmeler de kitabın konuları arasında.

  • Künye: Karl-Wilhelm Welwei – Eski Yunan Erken Dönemi (MÖ 2000-500), çeviren: Zeynep Yılmaz, Runik Kitap, tarih, 128 sayfa, 2022

Ray Monk – Wittgenstein’ı Nasıl Okumalıyız? (2022)

Wittgenstein, en zor anlaşılan filozoflardandır.

Güzel haber ise şu: kapsamlı Wittgenstein biyografisiyle bildiğimiz Ray Monk, filozofun sistemini daha iyi kavramamızı sağlayacak harika bir Wittgenstein okuma kılavuzuyla karşımızda.

Biz okurları “Nasıl okumalıyız?” sorusunu sormaya mecbur bırakan isimlerin başında Wittgenstein geliyor belki de.

Wittgenstein uzmanı Profesör Ray Monk’un yazdığı ‘Wittgenstein’ı Nasıl Okumalıyız?’ tam da bu soruyla cebelleşiyor.

Monk’a göre, Wittgenstein felsefesinin temelinde, çağımızın “bilimselci” karakterine karşı direnmek,  “bilimsel-olmayan”ın dürüstlüğü ve bağımsızlığında ısrarcı olmak yatıyor.

Bu sebeple, felsefe aracılığıyla ulaşmaya çalışmamız gereken kavrayış, bir insanda, bir müzik eserinde, dahası bir şiirde aradığımız kavrayışa benzemelidir.

Nitekim Wittgenstein, Ludwig Uhland’ın “Count Eberhard’s Hawthorn” şiirini okuduğunda son derece etkilenmiş, şöyle demişti: “Gördün mü? Söylenemeyecek olanı söylemeyi denemediğinde hiçbir şey yitmemiş olur. Söylenemeyen, söylenende –söylenemeyecek şekilde– kapsanır!”

‘Wittgenstein’ı Nasıl Okumalıyız?’, kısa ama dolu dolu bir iş.

Monk, her bölümün başında Wittgenstein’dan alıntı yapıp bölüm boyunca o alıntıyı didik didik etmek suretiyle adeta elimizden tutup Wittgenstein’la tanıştırıyor bizi.

  • Künye: Ray Monk – Wittgenstein’ı Nasıl Okumalıyız?, çeviren: Barış Şannan, Runik Kitap, felsefe, 104 sayfa, 2022