Cornelia Golna – Arzular Kenti İstanbul (2010)

Cornelia Golna ‘Arzular Kenti İstanbul’da, ailesi ile birlikte şehre gelen Theodora’nın yaşadıkları ekseninde, yüzyılın başlarında, yıkılmak üzere olan Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da geçen bir hikâye anlatıyor.

1908 Meşrutiyet’ini yaşayan İstanbul’da Theodora, Avrupalılar, Levantenler, Türkler, Rumlar ve Ermenilerden oluşan Pera’ya misafir olur.

Genç kadın burada, büyük sıkıntılarla boğuşan, geleceği belirsizlikler içinde Osmanlı toplumunun yaşadıklarının aksine, Pera’da sakin ve mutlu bir hayat süren bu muhitte umulmadık sürprizlerle karşılaşacaktır.

  • Künye: Cornelia Golna – Arzular Kenti İstanbul, çeviren: Bilal Çölgeçen, Telos Yayıncılık, roman, 527 sayfa

Émile Zola – Kadınların Cenneti (2010)

Émile Zola ‘Kadınların Cenneti’nde, başkahramanı Denise üzerinden, tekelleşmenin ve tüketim çılgınlığının sıradan insanların yaşamını nasıl etkilediğini hikâye ediyor.

Genç kız Denise, anne ve babasını kaybettikten sonra, kardeşleriyle birlikte Paris’te küçük bir kumaş mağazası işleten amcası Baudu’nun yanına sığınır.

Fakat bu dönemde Paris büyük bir değişim geçirmekte, kentte kurulan büyük mağazalar küçük rakiplerini acımasız bir şekilde yok etmektedir.

Genç kadın kısa bir süre sonra, bu büyük mağazalardan biri olan ‘Kadınların Cenneti’nde çalışmaya başlar.

Bu esnada Denise ile mağazanın sahibi Mouret arasında beklenmedik bir aşk yaşanacaktır.

  • Künye: Émile Zola – Kadınların Cenneti, çeviren: Aydın Karahasan, Telos Yayıncılık, roman, 510 sayfa

Işık Temur – Akrebin Yazı (2014)

  • AKREBİN YAZI, Işık Temur, Telos Yayıncılık, roman, 332 sayfa

‘Akrebin Yazı’, dışarıdan sağlam görünen dostlukların, çıkar hesaplarıyla paramparça oluşunu hikâye ediyor. İkizler Müslim ve Latif ile birlikte büyüdükleri amca çocukları Azmi arasında, sarsılmaz bir arkadaşlık vardır. Fakat bir süre sonra eski şehrin karşısına yeni bir şehir kurulur. Yeni şehrin beraberinde getirdiği farklı değerler, arkadaşların arasına girmeye başlayacak, paranın gücü ve kirli iktidar ilişkileri, bu dostluğu beklenmedik şekilde gölgeleyecektir.

Behruz Celali (haz.) – Furuğ: Sonsuz Gün Batımında (2014)

  • FURUĞ: SONSUZ GÜN BATIMINDA, hazırlayan: Behruz Celali, çeviren: Kenan Karabulut, Telos Yayıncılık, edebiyat, 253 sayfa

‘Sonsuz Gün Batımında’, “keşke bir güvercin olsaydım, bu dünya sevmek için çok küçük” diyen İranlı şair Furuğ Ferruzhad’ın mektuplarını, yazılarını ve kendisiyle yapılmış söyleri bir araya getiriyor. Kitap, Behruz Celali’nin, Ferruhzad’ın hayatı ve şiirini ayrıntılı bir bakışla ele aldığı bir makaleyle açılıyor. Devamında Ahmet Şamlu ve Sohrap Sipehri gibi İranlı şairlerin, Ferruhzad’ın ölümüne merziye niteliğindeki şiirleri ile Ferruhzad’ın babası, kardeşi ve dostlarına yazmış olduğu mektuplara yer veriliyor. Kitapta, Ferruhzad’ın 1956’da Avrupa’ya yaptığı yolculuğun izlenimleri, hatıraları, yazı ve söyleşileri de bulunuyor.

Cemal Dindar (haz) – Nal: Bir Akıl Hastanesinin… (2007)

  • NAL: BİR AKIL HASTANESİNİN HATIRA DEFTERİ, hazırlayan: Cemal Dindar, Telos Yayıncılık, psikoloji, 378 sayfa

nal

Cemal Dindar’ın hazırladığı ‘Bir Akıl Hastanesinin Hatıra Defteri: Nal’da bir araya getirilmiş şiirler ve metinler, çoğu Bakırköy Akıl Hastanesi’nde uzun dönem yatmak durumunda kalmış kişilere ait. Kitaptaki ‘Nal’ ise, acile getirilen akıl hastalarının ilk tanıştıkları ilaçlar olan, Norodol, Akineton ve Largactil’in baş harflerinden oluşuyor. 1960’larda yayınlanmış ‘İnilti’ adlı şiir kitabı, yine aynı dönemde akıl hastanesinde yayınlanmış ‘Kendi Sesimiz’ adlı dergi, 1990’lı yılların başında yayınlanmış ‘Şizofrengi’ dergisi ve son olarak da, 90’lı yılların sonlarında yayınlanmış ‘Aura’ dergisi, Dindar’ın çalışması için yararlandığı başlıca kaynaklar.

Yelda Karataş – İstanbu Bir Dişi Orospu (2007)

  • İSTANBUL BİR DİŞİ OROSPU, BEYOĞLU ALTIN DİŞİ, Yelda Karataş, Telos Yayıncılık, şiir, 116 sayfa

istanbul-bir-disi

Yelda Karataş bir İstanbul âşığı. Bu kitapta yer alan ürünler de, her bir yanı başka bir karmaşaya açılan İstanbul’una dair sevdasını dile getiriyor. Kitaba adını veren şiirden bir alıntı: “İstanbul masal diyorlar, / Yalandır zinhar / Masallar büyümez ki çocuklarla / Masallar çocuk kalır // Oysa bin kez ihanete uğramış / nüfus kağıdı tarihten dönen / çok babalı bu çocuk / bir garip annenin kızıdır / dokunuldukça teni acır // vahşi büyüdü üstünden geçen tramvay dizelerinden / korkulu artık / şairlere bile utanarak yaklaşır / geceyi koynunda değil içinde taşır / masal yazdırır tarihe / saçlarını kesip kesip / dilek tutan bir deli / acımasız gerçeğiyle / kimsesiz kalmış. (…)

Doğan Akhanlı – Fasıl (2011)

  • FASIL, Doğan Akhanlı, Telos Yayıncılık, roman, 242 sayfa

Doğan Akhanlı, 12 Eylül üzerine kurduğu ‘Fasıl’da, sanat müziğini metninin harcı olarak kullanıyor. Roman, devrimci bir babanın, onun oğlunun ve bir polis şefinin etrafında döner. Yurtdışında yaşamak zorunda kalan baba, bir sanat müziği tutkunudur. Günün birinde, geçmişine dair bilinmeyen gerçekleri, oğluyla paylaşır. Bu esnada, yine sanat müziği hayranı bir polis şefi de kurguya dahil olur. Ömrünü sorgu odalarında geçiren polis şefi de, sorgu aşamalarının her birine makam isimleri verecek denli sanat müziğine hayrandır. Olayları, farklı ideolojilere mensup karakterlerin ağzından anlatan roman, müzikli, ritmik yapısıyla da dikkat çekiyor.