1877-1933 arasında yaşamış Raymond Roussel, çağdaş Fransız yazınının en büyük öncüleri arasında yer alır.
Roussel o denli etkili olmuştur ki, gerçeküstücüler onun özgün imgelem yeteneğini göklere çıkarmışlardır.
Bunun yanı sıra “Yeni Roman” akımının önde gelen iki ismi olan Alain Robbe-Grillet ve Michel Butor da, Roussel’in dehasına hayran kalmıştır.
Böylesi bir etkilenme, Michel Foucault için de geçerli ki, elimizdeki bu çalışmasının tümünü Roussel’e ayırmıştır.
Foucault, şimdi ikinci baskısı yapılan bu kitabında, dilin doğası ile dış dünya arasındaki etkileşimi ya da kendisinin kavramsallaştırmasıyla “kelimeler” ve “şeyler” arasındaki ilişkiyi, Roussel’in yapıtları bağlamında irdeliyor.
Foucault, edebiyatı bir estetik dışavurum biçimi olarak değil, daha çok bir deneyim alanı olarak tasavvur ediyor ve buradan yola çıkarak Roussel’in yapıtları üzerinden dilin doğasına dair kapsamlı bir sorgulama yürütüyor.
Foucault, dilin bizler için bir labirent inşa ettiğini, bu labirentten çıkmanın da ancak ölümle mümkün olduğunu savunuyor.
Foucault, Roussel’in de, hem yapıtları hem de intiharıyla, kendisinin bu tezini ispat ettiğini düşünüyor.
- Künye: Michel Foucault – Ölüm ve Labirent, çeviren: Savaş Kılıç, Koç Üniversitesi Yayınları, felsefe, 158 sayfa, 2018

