Özellikle Türkiye gibi ülkeler, zaman zaman ahlaki panik dönemleri yaşamak konusunda pek mahirdir.
Süreç, gazeteciler, din adamları, siyasetçiler ve sözüm ona sağduyulu kişiler, bir durumu, olayı, kişi ya da grubu, toplumsal değerlere tehdit olarak tanımlamalarıyla başlar.
Medya söz konusu özneyi stereotipleştirerek belirli bir tarzda sunmaya katkı sağlar.
İşlem tamamdır: ortada, “bütün bir toplumun” cephe alabileceği dört dörtlük bir “ahlaki problem” vardır.
Stanley Cohen’in çok iyi bir sosyoloji çalışması olan ‘Halk Düşmanları ve Ahlaki Panikler’, işte tam da böylesi bir sürecin nasıl işlediğini bütün dinamikleriyle ele almasıyla önemli.
Cohen, ilk bakışta anlık ve kendiliğinden patlamalar gibi görünen bu ahlaki paniklerin, kaçınılmaz bir tepkiden ziyade inşa edildiğini, bilakis gözümüze sokulacak şekilde icra edildiğini gösteriyor ve kültürel çalışmalardan etiketleme kuramına kadar geniş bir alandan yararlanarak ahlaki paniklerin “doğal” addedilen niteliğini yapı-bozuma uğratıyor.
Bu enfes çalışma, cinsellikten milliyetçiliğe ahlaki panik konusunda sürekli teyakkuz sergilemekten geri durmayan Türkiye’yi de daha iyi kavramamıza vesile olacak türden.
- Künye: Stanley Cohen – Halk Düşmanları ve Ahlaki Panikler, çeviren: Deniz Türker, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 296 sayfa, 2019

