Maurice Godelier – Toplumsal Yaşamın Temelleri (2022)

  • Toplumsal ilişki nedir?
  • İnsanın bir “özü” var mıdır?
  • Ne tür akrabalık sistemleri mevcuttur?
  • Hâsılı, anropoloğun gözünde toplumsal yaşamın temelleri nelerdir?

Sosyal bilimlerin hem saha araştırmalarının hem de sorgulamalarının merkezindeki bu soruları ele alan Maurice Godelier bu kitabında insan varoluşunun beş önkoşulunu tanımlıyor.

Yazar’a göre insan, en başından beri hem biyolojik hem toplumsal hem de tarihsel bir varlıktır.

Eğer böyleyse, kültürün insan varoluşuna sonradan “eklendiği” iddiası temelsizdir.

İnsanlar toplumsal bağları ne bir anda keşfetmiş ne de bir sözleşme vasıtasıyla ansızın toplumu “kurmuştur”.

İnsan doğal olarak sosyal bir türdür, toplum halinde yaşamayı sonradan keşfetmemiştir.

Ancak bu belirlenim insan gerçekliğinin tamamını da kapsamaz çünkü buna bir de tarih eklenir.

Ne söylenirse söylensin tarihin bir sonu yoktur.

Tarih, bireyler için olduğu kadar toplumlar için de her zaman ucu açık bir mümkünler uzamıdır.

  • Künye: Maurice Godelier – Toplumsal Yaşamın Temelleri, çeviren: Ayris Taban, Heretik Yayıncılık, antropoloji, 70 sayfa, 2022

John Dewey – Nasıl Düşünürüz? (2022)

‘Nasıl Düşünürüz?’de John Dewey, düşünme ve düşünce eğitimine ilişkin görüşlerini, eğitimcinin ve eğitim sürecinin rolünü de dikkate alarak paylaşır.

Görüşlerini, bilginin insanın dünyayla etkileşimine sıkı sıkıya bağlı olduğu inancına dayandıran Dewey, düşünce eğitiminin gerekliliği ve okullardaki koşullar; düşünce eğitiminde doğal kaynakların kullanımı; tümevarımsal ve tümdengelimsel akıl yürütme; olguları yorumlama; somut ve soyut düşünme; düşünce eğitiminde etkinlik, dil ve gözlemin işlevleri ve daha birçok konuyu ele alıyor.

Bir asır önce ilk yayımlandığında olduğu gibi bugün de önemli ve ilham verici olan bu kitap, öğretim alanında aktif olan herkes (eğitimciler, öğrenciler, politika yapıcılar, düşünürler …) için kılavuz niteliğindedir.

  • Künye: John Dewey – Nasıl Düşünürüz?, çeviren: Seyithan Ulaş Selvi, Heretik Yayıncılık, eğitim, 280 sayfa, 2022

Maurice Godelier – İnsan Toplumlarının Temelinde (2022)

 

Claude Lévi-Strauss’tan sonra Fransız antropolojisinin en üretken en çok tartışılmış figürü olan Maurice Godelier’nin kırk yıla yayılmış çalışmalarının bütünlüklü bir sentezi, burada.

‘İnsan Toplumlarının Temelinde’, antropolojinin başat soru ve temalarını akıcı bir üslupla açıklamasıyla da ayrıca önemli.

Antropoloji ne işe yarar?

Kitabın giriş kısmını bu soruyla açarak Maurice Godelier niyet ve amacını en baştan belli eder.

Soru basit olduğu kadar yıkıcıdır: Nesnesi ve nesnesiyle kurduğu ilişki, disiplini tamamıyla dağıtacak derecede sorgulanan bir antropoloji, her türden karşılaştırma, soyutlama ve kavramsallaştırma çabasından artık vazgeçmeli midir?

Tereddütsüzce ‘‘hayır’’ cevabını verir Godelier ve bu yönde sayısız ikna edici örnek sunar.

Diğer yandan bu kitap, hiç kuşkusuz Claude Lévi-Strauss’tan sonra Fransız antropolojisinin en üretken ve uluslararası düzeyde en çok tartışılmış figürünün kırk yıla yayılmış çalışmalarının bütünlüklü bir sentezidir.

Hayranlık uyandıran bir bilgelik ve entelektüel açık sözlülükle Godelier, tüm araştırmacı kariyerinin temel sorunlarını (en başta da ‘‘Bir toplumu bir bütün olarak kuran nedir’’ sorusunu) ve antropolojinin başat temalarını (kutsal, cinsellik, mübadele, akrabalık, aile, armağan-karşı armağan) akıcı bir üslupla sırasıyla ele alır.

Kısacası ‘İnsan Toplumlarının Temelinde’, bir yandan, günümüz antropolojisinin en büyük ve en üretken isimlerinden birinin zengin külliyatına ve oradan da antropolojinin temel meselelerine bütünlüklü bir giriş, diğer yandan da bir disiplinin ve onun ötesinde sosyal bilimlerin izah ve kavratma gücüne dair güçlü bir manifestodur.

  • Künye: Maurice Godelier – İnsan Toplumlarının Temelinde: Antropolojinin Bize Öğrettikleri, çeviren: Levent Ünsaldı, Heretik Yayıncılık, antropoloji, 2022

William James – Radikal Ampirizm Üzerine Denemeler (2022)

Felsefenin iki büyük kampı olan rasyonalizm ile ampirizmin deneyim ve bilginin konumuna dair kavgası, düşünce sahnesinde kapanmış bir geçmişin silik bir anısı gibi görülür.

Oysa bugün dahi, beşeri bilimler pratiğinin sahasından teorisine, doğa bilimlerinin deneylerinden büyük kozmolojik iddialara kadar her alanda, “deneyim”, “bilgi”, “özne”, “nesne”, “gerçeklik”, “doğruluk” gibi terimlerin müphem kullanımıyla sıklıkla karşılaşılır.

Bu kitapta William James, rasyonalizm ve ampirizm arasındaki kadim tartışmada salt ampirizmden taraf olmakla kalmıyor, ayrıca iki kampın deneyime dair ortak bir yanlış kavrayıştan hareketle konumlarını inşa ettiklerini göstererek yeni ve “radikal” bir ampirizm geliştiriyor.

Hem psikoloji pratiğinden gelen birikimini hem de bir yazar olarak polemikçi üslubunu ustalıkla kullandığı bu müdahalesinde James, öne sürdüğü “saf deneyim” ilkesinden hareketle bir yandan bütün bir felsefi sahneyi yeniden biçimlendirmeye girişiyor, diğer yandan da kurucusu olduğu radikal ampirizm ile diğer ekoller arasında (pragmatizm, Bergsonculuk, hümaniizm) yeni bağlar kurmaya çalışıyor.

Bugün de felsefeye, bilime, sanata ve politikaya dair akıl yürütmelere musallat olan gerçek problemleri, yetkin bir filozof ve keskin bir yazarın derin kavrayışıyla sunan bu kitap, bütün güncelliğiyle keşfedilmeyi bekliyor.

  • Künye: William James – Radikal Ampirizm Üzerine Denemeler, çeviren: Oğuz Karayemiş, Heretik Yayıncılık, felsefe, 202 sayfa, 2022

Kolektif – Türkiye’de Gençlik Araştırmaları (2022)

 

‘Türkiye’de Gençlik Araştırmaları : Temalar, Yönelimler ve Yaklaşımlar’, yakın dönem Türkiye tarihine ışık tutan, yeni kuşakların eğilimlerinin izini süren bir kitap.

Türkiye’de gençlik son zamanlarda daha fazla gündeme gelmeye başladı.

Özellikle gençlerin siyasi eğilimleri ve olası bir seçimde hangi partileri destekleyecekleri, günümüz gençlerinin içinde yer aldığı varsayılan “Z kuşağı’nın” özellikleri ve gençlerin yurtdışına gitmeyi tercih etmeleri sıkça tartışılıyor.

Gençliğin tartışılması gençlerin daha fazla dikkate alınmasına imkan verdiği müddetçe önemli bir gelişme.

Ancak, gençliğin kamuoyunda gündeme getirilişinde bazı temel eksiklikler hemen dikkat çekiyor.

Yıldırım Şentürk, Ayşe Berna Uçarol ve Abdullah Ezik tarafından yayına hazırlanan bu eserin her bir bölümünde alanında uzun yıllardır çalışma yürüten araştırmacı, akademisyen ve yazarların metinleri gençlik üzerine ihmal edilen meseleleri yeniden tartışmaya açıyor.

Kitap, gençliğin ve yeni kuşakların ihtiyaçlarının anlaşılmasında yeni bir rol oynayacak nitelikte.

  • Künye: Kolektif – Türkiye’de Gençlik Araştırmaları: Temalar, Yönelimler ve Yaklaşımlar, editör: Yıldırım Şentürk, Ayşe Berna Uçarol ve Abdullah Ezik, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 504 sayfa, 2022

Pierre Bourdieu – Dünyanın Sefaleti (2022)

‘Dünyanın Sefaleti’, sefaletin çağdaş veçheleri üzerine muazzam bir sosyolojik çalışma.

Pierre Bourdieu’nün yetkin bir araştırma ekibiyle üç yıl boyunca Fransa’yı karış karış gezerek neoliberal yıkımın mağduru ezileni dinliyor.

1990’lı yılların başlarından itibaren üç yıl boyunca, Bourdieu’nün yönetiminde bir araştırma ekibi, toplumsal sefaletin çağdaş veçhelerinin izinde Fransa’yı boydan boya arşınlar.

Amaç, neoliberal kasırga altında acı çeken Fransa’yı konuşturmak, şimdiye dek söz hakkı tanınmamışlara bu hakkı vermektir.

Mekânlar, insanlar ve yaşam kesitleri, “dillendirilmemiş-dillendirilemeyen” ortak bir toplumsal ızdırabın tanıkları olarak arz-ı endam ederler: banliyöler, kenar mahalleler, göçmenler, gençler, işçiler, sendikalar, memurlar, esnaflar, polisler, öğretmenler, yargı mensupları, öğrenciler, emekliler, işsizler, çiftçiler…

Sosyolog burada artık bir ebedir; ezilene giderek, onu dinleyerek toplumsal sefaleti doğurtacak ve bunu kolektif bir “yüzleşme” (acıyı kusturma) seansına tahvil edecek olan odur.

Mülakatın kendisi, özellikle de yürütülüş biçimi, tüm bu tahakküm kırıcı “müşterek psikanalizin” merkezinde yer alır.

Bourdieu, bilinen tüm standart yöntemleri, sosyoloji derslerinde anlatılabilecek türden yöntemsel “zırvaları”, sıradan yöntem kitaplarının kuru ve anlamsız tasniflerini unutun der gibidir: Yakın yöntem kitaplarını!

Sanki bilimin o alışılagelen karmaşık ve mesafeli dili; sosyoloğun, sözcüsü olmaya soyunduğu o insanların ızdırabını içinde hissetmesinde ve bu duyguyu, öfke ve isyanı olabildiğince sadık biçimde aktarmasında yetersiz kalacakmış gibi…

Yalın ve dolayımsız “gerçeklik”: Sefalet!

Başka bir sosyoloji pratiği, başka bir Bourdieu…

  • Künye: Pierre Bourdieu vd. – Dünyanın Sefaleti, çeviren: Levent Ünsaldı, Aslı Sümer, Hatice Esra Mescioğlu, Özlem İlyas, Laçin Tutalar, Baran Öztürk, Zeynep Baykal ve Özlem Akkaya, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 955 sayfa, 2022

Kolektif – Kültürlerarası Perspektifte “İktisadi İnsan” (2022)

Bencillik evrensel mi yoksa bireyin motivasyonlarını ekonomik ve sosyal çevreleri mi şekillendirir?

Dört farklı kıtadan on iki saha araştırmacısının verilerini sunan bu muazzam sosyal bilim eseri, bencillik aksiyomu ile tamamen tutarlı olan bir toplum olmadığını ortaya koyuyor.

Bugüne kadar Bencillik aksiyomu –bireylerin etkileşimlerde kendi maddi kazançlarını maksimize etmeye çalıştıkları ve başkalarının da aynısını yapmasını bekledikleri varsayımı- temelli kanonik modelden sürekli sapmaların olduğunu kanıtlayan birçok çalışma yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

  • Peki bu sürekli sapmalar, aslında, türümüzü karakterize eden evrensel davranış örüntüleri mi?
  • Yoksa bireylerin davranışlarını, motivasyonlarını ve tercihlerini ekonomik ve sosyal çevreleri mi şekillendirir?
  • Eğer öyleyse insan doğasının şekilledirilebilirliği konusunda sınırlar var mı; bu şekillendirmede en çok hangi ekonomik ve sosyal koşullar belirleyicidir?
  • Adalete (eşitliğe) yönelik eğilimler ve adaletsizliği cezalandırmaya yönelik tutumlar bireylerin cinsiyet, yaş, eğitim ve göreceli zenginlik gibi nitelikleriyle mi yoksa bireyin dâhil olduğu grubun nitelikleriyle mi daha iyi açıklanabilir?

Bu eser, yukarıdaki sorulara cevap vermek amacıyla çok çeşitli ekonomik ve sosyal koşullar sergileyen 15 küçük ölçekli toplumda ‘‘ültimatom’’, ‘‘kamu malları’’ ve ‘‘diktatör’’ oyunları deneylerinin yapıldığı, antropoloji, iktisat ve psikoloji alanlarından bilim insanlarının birlikte çalışmasıyla ortaya konan, büyük bir kültürlerarası araştırma.

Dört farklı kıtada yer alan 12 ülkede ve Yeni Gine’de çalışan on iki deneyimli saha araştırmacısı, çok çeşitli ekonomik ve sosyal koşullar sergileyen 15 küçük ölçekli toplumdan katılımcılar toplamış.

Hem farklı disiplinlerden bilim insanlarını bir araya getirmesi hem de ampirik araştırma kapsamının çok geniş olması nedeniyle muazzam bir sosyal bilim eseri.

Ortaya koyduğu sonuçlar bakımından kanonik modele güçlü bir ampirik meydan okuma olan kitap, bencillik aksiyomu ile tamamen tutarlı olan bir toplum olmadığını ortaya koyuyor.

  • Künye: A. Barr, C. Camerer, D. Tracer, E. Fehr, F. Gil-White, F. W. Marlowe, H. Gintis, J. Ensminger, J. Henrich, J. Q. Patton, K. Hill, M. Alvard, M. Gurven, N. S. Henrich, R. Boyd, R. McElreath ve S. Bowles – Kültürlerarası Perspektifte “İktisadi İnsan”: Küçük Ölçekli 15 Toplumda Davranışsal Deneyler, çeviren: Eren Kırmızıaltın, Heretik Yayıncılık, iktisat, 116 sayfa, 2022

Richard Hoggart – Okuryazarlığın Kullanımları (2022)

İşçi sınıfının kendine özgü kültürü ve gündelik hayat pratikleri hakkında enfes bir sosyolojik inceleme.

Richard Hoggart, işçi sınıfının varoluşunu tehdit eden en büyük tehlike olarak kitle kültürüne dikkat çekiyor.

Bazı yazarlar tasnif dışıdır. Richard Hoggart birçok açıdan böyle bir yazardır.

‘Okuryazarlığın Kullanımları’, aslında bir otobiyografidir.

Kendisi işçi sınıfı kökenli olan Hoggart, toplumsal yörüngesi üzerinden, işçi sınıfının içeriden ancak mesafeli, olabildiğine detaylı, realist fakat aynı zamanda da eleştirel bir tasvirine girişir.

“Yakınlık ve mesafe”, muhtemelen Hoggart’ın maharetini özetleyebilecek kilit formüllerden biridir.

Bu ona işçi sınıfının gündelik pratiklerinde, dışarıdan (başka bir toplumsal sınıftan) bir gözlemcinin “yabancı” olduğu için, içinden olanın ise fazlasıyla “aşina” olduğu için fark edemeyeceği sayısız ve sıradan detayda süreklilik veya kırılmaların izdüşümünü görmeyi sağlar.

İşçi sınıfı kültürünün “kitle kültürü” tarafından tamamıyla “yutulduğu” yönündeki yaygın kanaatin aksine Hoggart, daha nüanslı, direnç ve değişim arasında salınan bir tablo çizer.

İşçi sınıfı kültürü, hem sınıfın dış dünyayla arasındaki sınırları pekiştiren, onu kitle yayıncılığının etkisinden görece koruyan, fakat aynı zamanda kitle kültürünün ürünlerinin sızmasına da imkân tanıyan tutumları eş zamanlı biçimde bünyesinde taşır.

Hoggart’ın, işçi sınıfının varoluşunu tehdit eden en büyük tehlike olarak kitle kültürüne dikkat çekmesi tesadüfi değildir çünkü onun için “işçi sınıfından olmak”, diğer tüm veçhelerinin yanı sıra, hususi bir kültürel evren ve gündelik yaşam pratiklerine nakşolmuş bir “aidiyet deneyimi/biçimi” manasına da gelir.

Hoggart’a göre kitle kültürünün torpillediği ve en büyük tahribata yol açtığı yer de tam olarak burasıdır.

  • Künye: Richard Hoggart – Okuryazarlığın Kullanımları: İşçi Sınıfı Yaşamının Veçheleri, çeviren: Levent Ünsaldı ve Mümtaz Kirik, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 528 sayfa, 2022

Eren Kırmızıaltın – Davranışsal İktisat (2021)

 

Özellikle davranışsal iktisat ile ilgilenen okurların kaçırmak istemeyeceği bir çalışma.

Eren Kırmızıaltın, bütüncül bir sosyal iktisadın ortaya çıkmasına katkı sunmuş kurucu isimlerinin fikirlerini kısa ve öz bir bakışla açıklıyor.

Davranışsal iktisat okulunun merkezinde karar verme süreçleri, başka bir ifadeyle insan davranışı vardır.

Bu okul, insanın karar verme süreçlerini etkileyenleri ortaya koymaya ve bu süreçleri olabildiğince doğru bir biçimde yorumlamaya çalışır.

Varsayılan değil var olan (yaşadığımız dünyada karşılaştığımız) insana odaklanır ve insan davranışını anlama ve geçmişe, şimdiye ya da geleceğe dair çıkarımda bulunma konusunda oldukça kullanışlı kavramsal ve yöntemsel araçlar sunar.

Bu anlamda davranışsal iktisat okulu, diğer iktisat okulları ve sosyal bilim alanlarıyla karşılıklı beslenerek bütüncül bir sosyal iktisadın ortaya çıkmasına katkı sunabilir.

Davranışsal iktisat okulunun diğer iktisat okulları ve sosyal bilim alanlarıyla etkileşiminin verimli olabilmesi ise elbette bu okulun temelinin iyi biçimde kavranmasını gerektirir.

Yani bu okulun kurucu düşünürlerinin bakış açılarının, katkılarının, farklılıkları ya da benzerliklerinin bilinmesini gerektirir.

Bu kitap da, davranışsal iktisat okulunun temelinin iyi bir biçimde kavranabilmesine yardımcı olmasıyla önemli.

Bunun için davranışsal iktisat okulunun kurucuları olarak değerlendirilebilecek George Katona, Herbert A. Simon (Birinci Kuşak Davranışsal İktisatçılar); Daniel Kahneman – Amos Tversky, Richard H. Thaler’ın (İkinci Kuşak Davranışsal İktisatçılar) temel çalışmaları ele alınıyor ve böylece bu düşünürlerin davranışsal iktisada katkıları ve yaklaşım farklılıkları ortaya konuyor.

  • Künye: Eren Kırmızıaltın – Davranışsal İktisat: Kısa Bir Giriş, Kurucu Düşünürler, Heretik Yayıncılık, iktisat, 72 sayfa, 2021

Benjamin Selwyn – Kalkınma Mücadelesi (2021)


Kapitalist toplumsal ilişkilere dayanmayan, daha insani kalkınma biçimlerini üretmek mümkün.

Benjamin Selwyn bu ufuk açıcı çalışmasında, günümüzde dünya üzerinde insani kalkınmanın alternatif biçimlerini geliştirmenin farklı yollarını anlatıyor.

Bunu yaparken, kalkınmaya emekçi sınıfların perspektifinden bakan Selwyn’in çalışması bu yönüyle, sermaye merkezli geleneksel kalkınma yaklaşımlarından açıkça farklılaşıyor.

Selwyn’in analizinin merkezinde küresel düzeyde giderek artan yoksulluk sorunu yer alıyor.

Teorik açıdan bunun önemi ise, düşünsel temelleri “büyüme ve refah” vaadi üzerine kurgulanan geleneksel (ortodoks) kalkınma yaklaşımlarının gerçeklik tarafından açıkça yanlışlaması.

Çalışmanın temel aksı, yerel ve uluslararası yoksulluk üzerine oturtulmuş ve kapitalizmin uluslararası üretim ve ticaret zincirleri üzerinden yoksulluğun nasıl bir seyir izlediğini deşifre etmek üzerine kurulmuş.

Kapitalist bir süreç dışında yaşanabilecek farklı bir toplumsallaşma mümkün müdür?

Çalışma, bunun mümkün olacağına dair önermeler içermesiyle çok önemli.

  • Künye: Benjamin Selwyn – Kalkınma Mücadelesi, çeviren: Ferda Dönmez Atbaşı, M. Meryem Kurtulmuş, Mustafa Öziş ve Taner Akpınar, Heretik Yayıncılık, iktisat, 240 sayfa, 2021