Hans Kelsen – Demokrasi: Doğası ve Değeri (2019)

Tek adam kültüne karşı radikal demokratik tutumun vazgeçilmezliğini koyan önemli bir tartışma.

Hans Kelsen’in bu kitabı, despotizmine ve despotlarına karşı bir özgürlük manifestosu.

‘Demokrasi’, Kelsen hakkındaki yanılgıların önüne geçebilecek çok önemli bir kitap.

Hukuki pozitivizmin hâkim güce itaat ve demokrasi düşmanlığı olduğuna yönelik ezberleri çürütür.

Kelsen düşüncesinde yasa yaratıcı irade bulunduğuna ve yasa yaratımının kaynağında devlet olduğuna ilişkin görüşleri yıkar.

Egemenlik, temsil, ulus iradesi gibi sözleşmeci modern kurguları ifşa ederek, her türlü tek adam kültüne, azınlığın ya da çoğunluğun baskısına veya mutlak değerlere dayalı hakikatlere karşı, demokrasiyi savunur.

Onun sayesinde pozitivizm karşıtı tabii hukukçu sığ bir Kelsen reddi anlamsızlaşır.

Kelsen’i tabii hukukçu görüşe kaydırarak Neo-Kantçı liberal düşünür diye aklamaya çalışanların daha sığ yanılgısı da bu kitapla ortaya çıkar: Bireyci liberalizme karşı olan Kelsen’in hukuki pozitivizmi “bir” demokrasinin sınırsız güçlerinin başlıca dayanağıdır.

Kuramcının otoritarizm karşıtı radikal demokratik tavrı onun içkinci, yapısalcı, göreci ve kuşkucu yaklaşımıyla özdeştir.

Kelsen’in bu kitabı yalnızca yazıldığı dönemin değil, her dönemin despotizmine ve despotlarına karşı bir “özgürlük manifestosu”dur.

  • Künye: Hans Kelsen – Demokrasi: Doğası ve Değeri, çeviren: Yasin Uysal, Dost Kitabevi, siyaset, 94 sayfa, 2019

Lorenzo Chiesa – Çiftleşmeden Bütünleşmeye (2021)

Lacan’ın “cinsel ilişki yoktur!” tezi üzerine çok iyi bir analiz.

Lorenzo Chiesa, Lacan’ın cinsel farkı bir eksiklik biçiminde savunma çabasını ve bunun felsefi gerçekçilik ve materyalizm üzerindeki etkilerini tartışıyor.

Lacan’a göre, sevdiğimiz için seks yaparız ancak bu sevgi aslında “Bir olma” arzusundan kaynaklanır.

Aşk, gerçek bir “bütünleşme” durumudur.

Cinsel ilişkiler de, bu imkânsızlığın üstesinden gelmeye çalışan ve fallik işlev olarak adlandırılan aşkın bir mantıkla sürdürülür.

Chiesa da, bu “Cinsel ilişki yoktur!” düsturunun Lacan adına deneysel ve tarihsel olarak psikanaliz tarafından sınırlandırıldığını ancak günlük yaşamlarımızda bu gerçeğin kendini kanıtladığını savunuyor.

Kitap ayrıca, Lacan’ın Tanrı ve mantık iddialarını da çok yönlü bir bakışla tartışmasıyla da dikkat çekiyor.

Bu yönüyle ‘Çiftleşmeden Bütünleşmeye’, hem Lacancı çalışmalara hem de çağdaş metafiziğe önemli katkılar sunmasıyla dikkat çekici.

  • Künye: Lorenzo Chiesa – Çiftleşmeden Bütünleşmeye: Lacan’ın Tanrı, Mantık ve Cinsellik İddiaları Üzerine, çeviren: Defne Yazıcıoğlu, Sola Unitas Yayınları, psikanaliz, 320 sayfa, 2019

Frans de Waal – Mama’nın Son Sarılışı (2019)

Şempanzeler sevimli, şefkatli ve anlayışlı hayvanlardır, fakat düşünebildiğimizden daha fazla bize benzerler.

Kırk yıldan uzun süredir hayvanların duygu ve davranışları üzerine çalışan Frans de Waal de bu çarpıcı çalışmasında, insanların sevme, nefret etme, korkma, utanma, suçluluk duyma, neşelenme, iğrenme ve empati kurma becerilerinin şempanzelerdekilerle ne denli benzer olduğunu ortaya koyuyor.

Kitap, biyolog Jan von Huff ile derin bağlar kurmuş bir şempanzenin, Mama’nın ölümünün ortaya koyduklarıyla başlıyor.

Mama, ölmek üzereyken Van Huff gece vakti son bir sarılma için onu ziyaret etti.

Bu olay filme alınmıştı ve bilindiği gibi tüm dünyada bu veda vakti büyük yankı yarattı.

Bu kayıt sayesinde, Mama’nın genellikle insanlara özgü olduğu düşünülen ancak bütün primatlar için ortak bir davranış olan kocaman bir gülümsemeyle güven verişine, profesörün sırtını okşayıp onu kucaklamasına yakından tanık olmuştuk.

Waal tam da bu kayıttan yola çıkarak hayvan ve insan duygularının büyüleyici dünyasını keşfe koyuluyor ve insan politikalarının ardındaki duyguları, özgür iradeyi, hayvan sezgilerini tartışıyor.

‘Mama’nın Son Sarılışı’, insan duygu ve davranışlarının evrimsel köklerini tartışmaya açmak açısından çok önemli bir yapıt.

Çalışmanın, dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olan PEN Amerika Bilim Ödülü’nü kazandığını da belirtelim.

  • Künye: Frans de Waal – Mama’nın Son Sarılışı: İnsan ve Hayvan Duyguları, çeviren: Gülsün Arıkan, Sander Yayınları, bilim, 368 sayfa, 2019

Lydia Pyne – Kitaplık (2019)

Kitaplık, bilgi ve deneyimi nasıl ve nerede kategorilere ayırdığımızla ilgilidir.

Antropolog Lydia Pyne’ın kitap kültürü ve kitap tarihini anlatan bu enfes çalışması ise, kitapla kurduğumuz ilişki üzerine düşünmek için çok iyi fırsat.

Antik Roma dünyasından Ortaçağ katedrallerindeki zincirli kitaplıklara ve oradan günümüzün muazzam halk kütüphanelerine uzanan Pyne, bütün bu konuları aydınlatırken metnini edebiyattan örnekler ve ilginç anekdotlarla da zenginleştiriyor.

Gösterge ve sembol olarak kitaplıklar, kitaplığın yaşam döngüsü ve gelecekte kitaplıkların nasıl olacağı gibi ilgi çekici başka konuların da yer aldığı çalışmayı, kitapların tarihiyle ilgilenenler kadar, kitaplarını evinin hangi yerine koyacağını ve onları neye göre sınıflandıracağını merak edenler de severek okuyacaktır.

  • Künye: Lydia Pyne – Kitaplık, çeviren: Ümid Gurbanov, İthaki Yayınları, inceleme, 120 sayfa, 2019

Sylvia Angelique Alajaji – Sılaya Giden Yol (2019)

1915’in yarattığı büyük yıkım, Ermenileri doğup büyüdükleri bu topraklardan koparmakla kalmadı, kültürel dünyalarını da muazzam şekilde dönüştürdü.

Ermeni kültürünün en zengin taşıyıcılarından olan müzik de bundan nasibini aldı.

Sylvia Angelique Alajaji’nin bu harika çalışması, Ermeni diasporasında müziğin nasıl dönüştüğünü Amerika’dan Lübnan’a uzanarak izliyor.

Alajaji, soykırımdan sağ kalanlar ve onların torunlarının, fiziksel ve ideolojik sürgünlerinde, soykırımın faili olarak gördükleriyle tüm ortaklıkları reddederken, müziğin de bu reddedişten nasibini aldığını belirtiyor.

Böylece zamanla ortak şarkılar siyasi ve toplumsal baskılarla diaspora cemaatlerinin kamusal alanından silinmeye başlar.

Fakat Alajaji, yeni Ermeni kimliği milliyetçi bir tahayyülle belirlenirken, öte yandan da insanların “Şeker Oğlan”ı, “Ada Sahillerinde Bekliyorum”u, “Telgrafın Telleri”ni dinlemeye gizlice devam ettiklerini de belirtiyor.

Böylece Ermeni müziğinin ve kimliğinin sürekli yeniden çizilen sınırlarında gezinen yazar, Osmanlı coğrafyasındaki Ermeni müzisyenlere ve soykırım sonrasında Amerika ve Lübnan’da gelişen diaspora cemaatlerine bakarak “Ermeni müziği nedir?” sorusunun yanıtını arıyor.

Kitaptan da öğrendiğimiz gibi, New York’un Sekizinci Caddesi’nde icra edilen Anadolu müziği yerini zamanla, Lübnan’dan dünyaya yayılan milliyetçi temalara bırakırken, çeşitli Ermeni gruplarına ev sahipliği yapan Kaliforniya’daki en son müzik ve siyaset tartışmaları Ermeniliğe dair farklı algıları ortaya koyuyor.

Alajaji, müziğin, sürgündeki toplulukların kimliğini oluşturan çokkatmanlı etkilerine dair eleştirel bir yaklaşımla, salt Ermeni müziğinin ne olduğu sorusunu yanıtlamıyor, Ermenilerin “kim” olduğu meselesini de irdeliyor.

  • Künye: Sylvia Angelique Alajaji – Sılaya Giden Yol: Ermeni Diasporasında Müzik, çeviren: Ayşe Çavdar, Aras Yayıncılık, müzik, 174 sayfa, 2019

Gaius Suetonius Tranquillus – On İki Caesar’ın Yaşamı (2019)

‘On İki Caesar’ın Yaşamı’, Eskiçağ Tarihi çalışmaları alanında eşsiz bir yapıttır.

Modern tarihyazımının biçimlenmesinde büyük paya sahip Suetonius bu eşsiz yapıtında, Iulius Caesar’dan Domitianus’un ölümüne dek (MÖ 100 MS 96) Roma tarihine yön veren imparatorların yaşamlarını anlatıyor.

Yazar bununla da yetinmeyerek Roma devletinin yapısı, işleyiş biçimi, toplumun durumu, olaylar ve çeşitli konular hakkında pek çok aydınlatıcı bilgi de veriyor.

Tranquillus burada sırasıyla Iulius Caesar, Augustus, Tiberius, Caligula, Claudius, Nero, Galba, Otho, Vitellius, Vespasianus, Titus ve Domitianus’un hayatını anlatıyor.

Aynı zamanda bu imparatorların dış görünüşlerini, doğumları ve ölümleri ile ilgili kehanetleri, ailelerini, biyografi yazım türünün geleneğine uyarak belli bir düzen içinde aktarıyor.

Kitap bu yönüyle, Roma’daki yönetim değişikliğinin nasıl başladığı ve halkın sosyal yaşamının bundan nasıl etkilendiği konularında da bize fikir veriyor.

  • Künye: Gaius Suetonius Tranquillus – On İki Caesar’ın Yaşamı, çeviren: Gül Özaktürk ve Ü. Fato Telatar, Doğu Batı Yayınları, tarih, 494 sayfa, 2019

Takuhi Tovmasyan – Sofranız Şen Olsun (2019)

‘Sofranız Şen Olsun’, Takuhi Tovmasyan’ın çocukluğu ve ilkgençliği döneminde ninelerinden ve diğer aile büyüklerinden öğrendiği otuzu aşkın yemek, meze, salata, tatlı ve içecek tarifi ile yazarın bu yemeklere, yaşadığı yerlere ve çevresindeki insanlara dair anılarından oluşuyor.

Kitap, büyük çoğunluğu Tovmasyanların aile albümünden seçilen fotoğraflar ve yemekleri hazırlamak için gerekli malzemelerle zenginleşmiş.

“Kimi evde, yemek, yaşamak için yenir. Kimi evde, yemek için yaşanır. Bizim evde ise yemek, muhabbet olsun diye yenirdi. Sofra muhabbet için kurulur, yine muhabbetle kapatılırdı.” diyen Tovmasyan, düğün-bayram sofralarının vazgeçilmezlerinden sıradan salatalara, tatlıdan tuzluya, etliden sütlüye, herhangi bir ayrım yapmadan, bir düzen kaygısı gütmeden, öylesine, içinden geldiği gibi yazmış.

Ermeni mutfağını, geleneksel yemek kitabı kalıplarının çok ötesinde, ilginç bir bakış açısıyla anlatmasıyla dikkat çeken kitap, Ermeni sofralarındaki yaşamı anlatıyor, hüznün sevinçle, gülüşün ağlayışla sarmalandığı eski zaman yaşanmışlıklarını okuruna duyumsatıyor.

Künye: Takuhi Tovmasyan – Sofranız Şen Olsun: Ninelerimin Mutfağından Damağımda, Aklımda Kalanlar, Aras Yayıncılık, yemek, 160 sayfa, 2019

İnan Özdemir Taştan, İlkay Kara ve Merve Diltemiz Mol – Siyasette Dinselleşme (2019)

AKP 2002’de iktidara geldikten sonra, büyük bir hızla dinselleşmeye, bunun yanı sıra eğitim, sağlık ve kamu harcamaları alanlarında dinsel referansları adeta gözümüze sokacak şekilde arttırmaya başladı.

Üç yazarlı bu usta işi çalışma da, 2002 yılından bugüne devam eden AKP hükümetleri döneminde siyasetin giderek dine yaslanmasını bizzat liderlerin seçmenlere seslenişlerini merkeze alarak izliyor.

AKP’nin ilk seçim başarısını elde ettiği 3 Kasım 2002 tarihinden 1 Kasım 2015’e kadar yapılan beş genel seçim döneminde liderlerin seçmenlerine seslenirken kurdukları söylemin içinde dinsel referansların nasıl işe koşulduğuna, bu söylemin dönüşümüne, kapladığı hacme bakan kitap, bu tartışmayı AKP etrafında yürütmekle kalmayıp bu süreçte parlamentoda grubu bulunan CHP, MHP ve HDP’nin tartışmanın neresinde durduğunu da ayrıntılı bir şekilde ortaya koyuyor.

Türkiye’de siyasetçilerin dinsel olanı söylemlerine nasıl dâhil ettiğini, hangi temalar ve sorunlar etrafında dinsel olanla ilişki kurduklarını ve bu ilişkinin girift yapısına yakından bakmak isteyen herkesin edinmesi gereken bir çalışma.

Künye: İnan Özdemir Taştan, İlkay Kara ve Merve Diltemiz Mol – Siyasette Dinselleşme, Nota Bene Yayınları, siyaset, 230 sayfa, 2019

Thomas Hager – Havadaki Simya (2019)

Beyrut’taki büyük patlama, yaklaşık 3 bin ton amonyum nitrattan kaynaklandı?

Peki, bu amonyum nitrat neyin nesidir, nasıl üretilir, neden bu kadar tehlikelidir?

İşte bu kitap, tüm bu sorulara yanıt vermesiyle eşsiz bir eser.

Thomas Hager’in ‘Havadaki Simya’sı, 20. yüzyılın başında havadaki azotu kullanmak gibi büyük bir keşfe imza atmış iki bilim insanının, Fritz Haber ve Carl Bosch’un hikâyesini anlatıyor.

Haber ve Bosch’un keşfi, sadece milyarlarca insanın hayatını kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda milyonlarca insanın ölümünün tasarlanmasına da vesile oldu.

Hager’in kitabı, yaptıkları keşifle inanılmaz paralar kazanmış bu iki ismin gurur, kibir ve hırstan müteşekkil hayatlarının izini sürdüğü gibi, muazzam dönüşümlerin yaşandığı iki dünya savaşı arasında dönen akıl almaz entrikaları ve bilim ve iktidar arasındaki girift ilişkiyi de aydınlatıyor.

Kitapta, amonyum nitrat nedir, yaşamımız için mutlak gerekliliklerden biri olan azot nedir, azotun tarımda gübre olarak kullanılması beraberinde nasıl büyük bir tarımsal devrim getirdi gibi pek çok önemli sorunun yanıtı yer alıyor.

  • Künye: Thomas Hager – Havadaki Simya, çeviren: Burhan Yüksekkaş, Pan Yayıncılık, bilim, 384 sayfa, 2020

Gerald F. Gaus – Siyaset Kavramları ve Siyaset Kuramları (2019)

Siyaset kavramları ve kuramları hakkında özenli bir çalışma arayanlara Gerald Gaus’un bu kitabını öneriyoruz.

Gaus burada, sosyalist, liberal ve muhafazakâr yaklaşımların siyaset anlayışlarını çok yönlü bir bakışla çözümlüyor ve böylece Batıda siyaset kuramının dört dörtlük bir haritasını çıkarıyor.

Batı dünyasında özgürlüğü, gücün, eşitliğin, adaletin, demokrasinin ve otoritenin doğası ve daha da önemlisi bunun tarih içinde nasıl dönüştüğünü kapsamlı bir şekilde ortaya koyan Gaus, bunu da oldukça anlaşılabilir bir üslupla yapıyor.

Tarih boyunca siyasetin ne olduğu konusuna kafa yormuş Platon’dan Hobbes’a, Wittgenstein’dan Rawls’a, Locke’tan Dworkin’e, Burke’ten Berlin’e, Marx’tan Lenin’e, Hobhouse’tan Nozick’e ve Gallie’ye pek çok felsefeci ve siyaset bilimcinin katkılarını ortaya koyan çalışma, bununla da yetinmeyerek söz konusu isimleri birbiriyle iletişime de sokuyor.

Alanla ilgilenen her okurun kitaplığında bulunmalı.

  • Künye: Gerald F. Gaus – Siyaset Kavramları ve Siyaset Kuramları, çeviren: Nihal Akdere, Phoenix Yayınevi, siyaset, 462 sayfa, 2019