Giorgio Agamben – Çıplaklıklar (2017)

Giorgio Agamben’in olgunluk eseri olarak tanımlanan ‘Çıplaklıklar’, uzun zamandır Türkçeye kazandırılmayı bekliyordu.

Şimdi nihayet raflardaki yerini alan kitap, felsefe ve sanat alanına giren farklı konular üzerine düşünürün yorumlarını bir araya getiriyor.

Düşünür burada, Kafka’nın edebiyatında suç, yasa ve cezadan Kleist’in kendine has evrenine ve bireysel kimlikten biyometrik aygıta pek çok konuyu kendine has tarzıyla tartışıyor.

Şiirle felsefe arasında gidip gelen, gerçeklerin üzerindeki perdeyi aralamayı amaçlayan ‘Çıplaklıklar’ın, en çok da Kafka’nın özgün evreni, oradan güncel anlamda suçun aldığı biçimler üzerine yoğunlaşmasıyla ayrıca dikkat çekeceğini söylemeliyiz.

  • Künye: Giorgio Agamben – Çıplaklıklar, çeviren: Suna Kılıç, Alef Yayınları, felsefe, 144 sayfa

 

Zafer Şenocak – Köşk (2008)

  • KÖŞK, Zafer Şenocak, Alef Yayınları, roman, 141 sayfa

‘Alman Terbiyesi’, ‘Atletli Adam’, ‘Hitler Arap mıydı?’, ‘Kara Kutu’, ‘Taşa ve Kemiğe Yazılıdır’, ‘Tehlikeli Akrabalık’ ve ‘Yolculuk Nereye?’, Zafer Şenocak’ın daha önce yayınlanmış kitapları. Şenocak’ın ‘Köşk’ isimli bu romanı ise Almanya’da müzik eğitimi alan ve bir süre için Türkiye’ye gelen Hamit’in bu süreçte kendisiyle giriştiği hesaplaşmayı hikâye ediyor. Yazı geçirmek ve abisinin arılarına bakmak için sevgilisi Hilde ile birlikte 1960 baharında İstanbul’a gelen Hamit, son halife Abdülmecid’in köşkünde kalır. Fakat kahramanımız, bu köşkte bir araya gelecek farklı kişilerin aşk, inanç ve inançsızlık üçgeninde gidip gelen girift ilişkileriyle kuşatılacaktır. Hamit kendini, ailesinin hakiki Osmanlı geçmişi ile Cumhuriyet Türkiye’sinin yeni değerleri, inançsızlık ile sofuluk ve Müslümanlığın nostaljik ve uhrevi boyutu ile dini yobazlık arasında gidip gelen karmaşık duyguların tam ortasında bulacaktır.

 

John Updike – Tavşan Kaç (2008)

  • TAVŞAN KAÇ, John Updike, çeviren: Meram Arvas, Alef Yayınları, roman, 360 sayfa

John Updike’ın ‘Tavşan Kaç’ı, hayatı boyunca kendisiyle yüzleşememiş, bunu yapacağı anda da hemen kaçan karakteri Harry Angstrom’un, nam-ı diğer Tavşan’ın trajikomik hikâyesini anlatıyor. Amerika’nın bir taşra kasabasında sıkışıp kalmış eski bir basketbol yıldızı olan Tavşan, başarısız bir iş adamı, başarısız bir koca ve başarısız bir âşıktır. Ev kadınlarına meyve sebze soyacağı pazarlayan Tavşan’ın hayatı da, tahmin edilebileceği gibi başarısızlığın getirdiği tatminsizliklerle doludur. Updike, en iyi becerdiği şey kaçmak olan, fakat her kaçışından sonra da yeniden yuvaya geri dönen Tavşan’ın küçük dünyasını, güçlü trajikomik unsurlarla harmanlayarak anlatıyor.

 

Zafer Şenocak – Yolculuk Nereye? (2007)

  • YOLCULUK NEREYE, Zafer Şenocak, Alef Yayınları, roman, 104 sayfa

yolculuk-nereye

‘Alman Terbiyesi’, ‘Atletli Adam’, ‘Hitler Arap Mıydı’, ‘Kara Kutu’, ‘Taşa ve Kemiğe Yazılıdır’ ve  ‘Tehlikeli Akrabalık’, Zafer Şenocak’ın daha önce yayınlanmış kitapları. Şenocak’ın bu son romanıysa, birbirinin içine geçmiş hikâyeleriyle ilgi çekiyor. Kendilerini ‘Sanat Teröristleri’ diye adlandıran, galerilere saldırılar düzenleyip sanat eserlerini mahveden Berlin kökenli bir grup, Los Angeles’ta bir sergiye davet edilir. Los Angeles gezisi, bu grup üyelerinin geçmişlerini, kendi tavırlarını, kimliklerini ve sanatı sorguladıkları bir deneyime dönüşür. Romanın başkahramanı, bu grup içinde yer alan Cüneyt’tir. Grubun kendini sorgulama aşamasından en çok nasibini alacak olan kişi de bu isim olacaktır. Çünkü kendisi, hem bir göçmen olarak Alman toplumuna uymaya çalışmakta, hem de geçmişindeki Türkiye ile hesaplaşmaktadır. Bu hesaplaşma, onun bilinmeyen hikâyesini gün yüzüne çıkaracaktır.

Carme Riera – Maviliğin Sonunda (2012)

  • MAVİLİĞİN SONUNDA, Carme Riera, çeviren: Suna Kılıç, Alef Yayınları, roman, 358 sayfa

 

Carme Riera, Katalan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul ediliyor. Riera’nın Türkçeye henüz çevrilen, 1994 tarihli romanı ‘Maviliğin Sonunda’ da, dinsel inançları nedeniyle tehlikeli bir yolculuğa çıkan bir grup insanın hikâyesini anlatıyor. Mallorca’da yaşayan bir grup Yahudi, Hıristiyanlığa dönmüş görünseler de, gizliden gizliye eski inançlarının gereklerini yerine getirmektedir. Fakat engizisyon mahkemesinin artan baskıları, onları korkutmaktadır. Yahudiler, engizisyon mahkemesince tutuklanacakları korkusuyla, 7 Mart 1687 günü gemiyle Mallorca’yı terk edip tehlikeli bir yolculuğa çıkacaktır.

Ertuğ Uçar – Yalnızlığın 17 Türü (2007)

  • YALNIZLIĞIN 17 Türü, Ertuğ Uçar, Alef Yayınları, öykü, 125 sayfa

Ertuğ Uçar’ın ‘Yalnızlığın 17 Türü’ isimli bu öykü kitabı, yazarın yalnızlığın belirginleştiği alanlardan biri olarak düşündüğü deniz fenerlerinde geçiyor. Kitap birbirinden bağımsız on yedi bölümden ve yazarın kendi kaleminden çıkma güzel deniz feneri çizimlerinden oluşuyor. Fakat, birbirinden bağımsız görünen her bölüm, yalnızlık ve bu yalnızlığın somutlaştığı mekân olarak deniz fenerlerinde buluşuyor. Yazarın bu on yedi bölümü ayrıca isimlendirmemesinin nedeni de bu olsa gerek. Serbest mimarlık yapan Uçar’ın, daha önce, deniz fenerleri üzerine yayımlanmış çalışmaları bulunuyor. Dolayısıyla kitaptaki öyküler, yazarın bu mimarlık deneyimlerinden, bilgisinden de izler taşıyor.