Emily Austin – Haz İçin Yaşamak (2025)

Emily Austin bu kitabında, Epikürcü felsefeyi günümüz yaşamına uyarlayarak haz kavramını yanlış anlaşılan yüzeysellikten kurtarıyor ve onu bilinçli, dengeli bir yaşam pratiği olarak ele alıyor. Kitap, hazza ulaşmanın aşırılık değil ölçülülük gerektirdiğini, gerçek mutluluğun sade keyiflerde ve zihinsel dinginlikte şekillendiğini anlatıyor.

Austin, Epikür’ün öğretilerinden yola çıkarak korku, kaygı ve sosyal baskıların bireyi hazdan uzaklaştırdığını gösteriyor ve arzuyu yöneten dürtülerin fark edilmesi gerektiğini vurguluyor. Bedensel zevklerin geçiciliği karşısında zihinsel huzurun kalıcılığı ön plana çıkıyor ve okur, tatmin duygusunun dış rekabetten değil iç dengeden doğduğunu seziyor.

‘Haz İçin Yaşamak: Epikürcü Bir Yaşam Rehberi’ (‘Living for Pleasure: An Epicurean Guide to Life’), modern tüketim kültürünü eleştiriyor ve mutluluğun sürekli daha fazlasını aramakla değil, yeterlilik bilinci geliştirmekle mümkün olduğunu savunuyor. Günlük küçük ritüeller, dostluk, düşünsel özgürlük ve doğayla temas, haz dolu bir yaşamın temel bileşenleri olarak yeniden anlam kazanıyor.

Austin, Epikürcülüğü edilgen bir keyif anlayışı yerine bilinçli seçimlere dayanan etik bir duruş olarak yorumluyor ve bireyin kendi yaşam temposunu kurmasını teşvik ediyor. Böylece okur, haz merkezli ama sorumlulukla örülü bir yaşam perspektifi geliştiriyor ve varoluşunu daha berrak bir farkındalıkla deneyimliyor.

Yazar, hangi arzuların doğal ve gerekli olduğunu, hangilerinin ise huzursuzluk yarattığını ayırt etmeye çağırıyor ve bu ayrımın bireysel özgürlüğü nasıl güçlendirdiğini açıklıyor. Okur, kendi haz anlayışını sorgularken suçluluk ve utanç yerine şefkatli bir bilinç geliştirmeyi öğreniyor ve yaşamdan alınan keyfin nicelikten çok nitelikle ölçüldüğünü kavrıyor.

Bu rehber, haz ile bilgelik arasındaki dengeyi görünür kılıyor ve insanın kendine karşı daha sakin, daha dürüst bir ilişki kurmasını sağlıyor. Okur, yaşamını acele değil bilinçle yönlendiriyor.

  • Künye: Emily Austin – Haz İçin Yaşamak: Epikürcü Bir Yaşam Rehberi, çeviren: Elif Kayurtar, Okuyanus Yayınları, felsefe, 352 sayfa, 2025

Jennifer Anna Gosetti-Ferencei – Var Olmak ve Dönüşmek (2025)

Jennifer Anna Gosetti-Ferencei’nin bu kitabı, felsefi bir derinlikle insan varoluşunu, değişim ve oluş süreçleri üzerinden inceliyor. Kitap, insanın yalnızca “olan” bir varlık değil, aynı zamanda sürekli olarak “olmaya doğru giden” bir varlık olduğunu savunuyor. Bu yaklaşım, insan yaşamını durağan bir özden ibaret görmeyip, zaman, deneyim, özgürlük ve yaratıcılık bağlamında dinamik bir süreç olarak yorumluyor.

Gosetti-Ferencei, varoluş felsefesinden fenomenolojiye, estetikten edebiyata uzanan geniş bir düşünsel çerçevede “oluş” kavramını tartışıyor. Heidegger, Merleau-Ponty, Kierkegaard, Nietzsche gibi düşünürlerin yanı sıra sanat ve edebiyattan örneklerle, insanın kimlik, özgürlük ve anlam arayışının sürekli bir dönüşüm içinde gerçekleştiğini gösteriyor. Ona göre yaşamın özü, kesin bir tamamlanmışlık değil, her zaman açığa çıkan yeni olanaklara yöneliştir.

‘Var Olmak ve Dönüşmek: Yaşama Varoluşçu Bir Yaklaşım’ (‘On Being and Becoming’), modern insanın deneyimlediği yabancılaşma, belirsizlik ve kırılganlık duygularını da bu bağlamda ele alıyor. Ancak bu kırılganlığın aynı zamanda bir yaratıcı potansiyel içerdiğini öne sürüyor. İnsan, kendi varoluşunu sorguladıkça ve sınırlarını fark ettikçe, yeni bir benlik ve anlam alanı kurma gücü buluyor.

‘Var Olmak ve Dönüşmek’, varoluşun akışkan doğasını kabul ederek, “kim olduğumuz” sorusuna “kim olmaya yöneliyoruz” perspektifinden yaklaşmayı öneriyor. Bu haliyle kitap, sadece felsefi bir inceleme değil, aynı zamanda insan yaşamına dair umut verici ve ufuk açıcı bir yorum sunuyor.

  • Künye: Jennifer Anna Gosetti-Ferencei – Var Olmak ve Dönüşmek: Yaşama Varoluşçu Bir Yaklaşım, çeviren: Elif Kayurtar, Okuyanus Yayınları, felsefe, 356 sayfa, 2025

Jared Diamond – Düne Kadar Dünya (2025)

Jared Diamond, modern dünyanın hızla değişen yaşam biçimini anlamak için geleneksel toplumların yaşam tarzlarını inceliyor. Kitapta, binlerce yıldır insanlığın büyük çoğunluğunun avcı-toplayıcı, göçebe ya da küçük ölçekli tarım topluluklarında yaşadığı vurgulanıyor. Diamond, Papua Yeni Gine gibi yerlerde hâlen sürdürülen bu yaşam biçimlerinden hareketle, modern toplumların kaybettiği değerleri ve unutulan becerileri ortaya koyuyor.

Yazar, geleneksel toplumların çocuk yetiştirme yöntemlerinden yaşlılara verilen değere, beslenme alışkanlıklarından hastalıklarla başa çıkma biçimlerine kadar geniş bir yelpazede karşılaştırmalar yapıyor. Örneğin, çocuklara daha fazla özgürlük tanınmasının onların bağımsızlık ve sorumluluk duygusunu geliştirdiğini belirtiyor. Yaşlıların bilgi ve deneyim aktarma rolünün toplum bağlarını güçlendirdiğini vurguluyor.

Diamond, geleneksel toplumlarda çatışma çözme yöntemlerinin, kan davalarından uzlaşma törenlerine kadar, modern adalet sistemlerine alternatif bakış açıları sunduğunu aktarıyor. Aynı zamanda bu toplumların beslenme çeşitliliği ve doğal çevreyle uyumlu yaşam biçimlerinin, günümüz sağlık sorunlarına karşı dersler içerdiğini ifade ediyor. ‘Düne Kadar Dünya: Eski Toplumlardan Ne Öğrenebiliriz?’ (‘The World Until Yesterday: What Can We Learn from Traditional Societies?’), geçmişin yalnızca nostaljik bir hatırlatması değil, aynı zamanda modern dünyada daha dengeli, sağlıklı ve anlamlı bir yaşam kurmak için rehber niteliğinde bir kaynak sunuyor.

  • Künye: Jared Diamond – Düne Kadar Dünya: Eski Toplumlardan Ne Öğrenebiliriz?, çeviren: Elif Kayurtar, Pegasus Yayınları, tarih, 624 sayfa, 2025

Christopher Bollas – Konuşmalar (2025)

Christopher Bollas’ın ‘Konuşmalar’ (‘Conversations’) adlı eseri, psikanalitik düşüncenin önemli kavramlarını ve klinik uygulamalarını diyaloglar aracılığıyla ele alan özgün bir çalışmadır. Bollas, kitap boyunca farklı karakterler ve senaryolar üzerinden psikanalitik teoriye dair derinlemesine tartışmalar yürütür. Bu diyaloglar, bilinçdışı süreçler, aktarım, karşı aktarım, nesne ilişkileri ve kimlik oluşumu gibi temel kavramları canlı ve anlaşılır bir şekilde ortaya koyar. Yazar, teorik bilgiyi soyut bir şekilde sunmak yerine, karakterlerin etkileşimleri ve iç dünyaları üzerinden somutlaştırarak okuyucunun konuyu daha kolay kavramasını sağlar.

Kitap, psikanalitik terapinin karmaşık ve incelikli doğasını vurgular. Terapist ve danışan arasındaki ilişkinin dinamiklerini, terapötik sürecin iniş çıkışlarını ve bilinçdışının katmanlarını diyaloglar aracılığıyla gözler önüne serer. Bollas, dilin ve iletişimin psikanalitik çalışmadaki merkezi rolünü özellikle vurgular. Karakterler arasındaki konuşmalar, hem sözlü hem de sözsüz iletişimin bilinçdışını nasıl yansıttığını ve terapötik değişimi nasıl etkilediğini gösterir.

‘Konuşmalar’, sadece psikanalitik teoriye bir giriş niteliği taşımakla kalmaz, aynı zamanda deneyimli terapistler için de yeni bakış açıları sunar. Bollas’ın kendine özgü üslubu ve yaratıcı yaklaşımı, okuyucuyu düşünmeye ve kendi klinik pratiğini yeniden değerlendirmeye teşvik eder. Kitap, psikanalizin canlı, dinamik ve sürekli evrim geçiren bir alan olduğunu diyalogların akıcılığı ve derinliği aracılığıyla başarıyla aktarır.

  • Künye: Christopher Bollas – Konuşmalar, çeviren: Elif Kayurtar, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 168 sayfa, 2025

Patrick J. Casement – Hatalarımızdan Öğrenmek (2025)

Patrick J. Casement’in bu kitabı, psikanaliz ve psikoterapi alanında dogmatik yaklaşımların ötesine geçmeyi ve hatalardan öğrenmenin önemini vurgulayan bir eserdir. ‘Hatalarımızdan Öğrenmek: Psikanaliz ve Psikoterapide Dogmanın Ötesi’ (‘Learning from Our Mistakes: Beyond Dogma in Psychoanalysis and Psychotherapy’) adlı kitabı, terapistlerin ve analistlerin hata yapmaktan korkmamaları gerektiğini, aksine hataların terapötik süreçte değerli bir öğrenme fırsatı sunduğunu savunuyor. Kitap, terapistlerin kendi hatalarını kabul etmelerinin ve hastalarıyla bu hatalar üzerine açıkça konuşmalarının, terapötik ilişkinin derinleşmesine ve hastaların iyileşme sürecine katkıda bulunduğunu öne sürüyor.

Casement, terapistlerin ve analistlerin, kendi kişisel deneyimlerinden ve hatalarından ders çıkararak, hastalarına daha etkili bir şekilde yardımcı olabileceklerini belirtiyor. Kitapta, terapistlerin kendi önyargılarını ve sınırlılıklarını fark etmelerinin, hastalarıyla daha empatik ve anlayışlı bir ilişki kurmalarına yardımcı olacağı vurgulanıyor. Casement, terapistlerin ve analistlerin, hastalarının deneyimlerine ve duygularına daha açık ve esnek bir şekilde yaklaşmalarının, terapötik sürecin başarısı için kritik olduğunu savunuyor. Kitap, terapistlerin ve analistlerin, hastalarının dünyasına girmek ve onların deneyimlerini anlamak için kendi iç dünyalarını keşfetmeleri gerektiğini öne sürüyor.

Casement, terapistlerin ve analistlerin, hastalarının direncine ve savunmalarına saygı duymalarının, terapötik sürecin güvenli ve etkili bir şekilde ilerlemesi için önemli olduğunu belirtiyor. Kitapta, terapistlerin ve analistlerin, hastalarının kendi hızlarında ilerlemelerine izin vermelerinin ve onları zorlamamalarının, terapötik ilişkinin sağlıklı bir şekilde gelişmesine katkıda bulunacağı vurgulanıyor. Casement, terapistlerin ve analistlerin, hastalarının kendi iç kaynaklarını keşfetmelerine ve kendi çözümlerini bulmalarına yardımcı olmalarının, terapötik sürecin nihai hedefi olduğunu savunuyor.

Kitap, terapistlerin ve analistlerin, hastalarına kendi yaşamlarının kontrolünü ellerine almaları için ilham vermelerinin, terapötik sürecin kalıcı bir etki yaratmasına yardımcı olacağını öne sürüyor.

  • Künye: Patrick J. Casement – Hatalarımızdan Öğrenmek: Psikanaliz ve Psikoterapide Dogmanın Ötesi, çeviren: Elif Kayurtar, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 248 sayfa, 2025

Neville Symington – Akıl Sağlığının Örüntüsü (2025)

Neville Symington’ın ‘Akıl Sağlığının Örüntüsü’ (‘A Pattern of Madness’) adlı eseri, deliliğin doğasını ve insan ruhundaki yerini inceleyen derinlemesine bir çalışma. Symington, deliliği sadece bir hastalık veya bozukluk olarak değil, aynı zamanda insan deneyiminin temel bir yönü olarak ele alır. Ona göre delilik, insan ruhunun derinliklerinde var olan ve yaratıcılık, tutku ve özgünlük gibi olumlu niteliklerle de bağlantılı olabilen bir potansiyeldir.

Kitap, deliliğin farklı biçimlerini ve bu biçimlerin insan yaşamındaki anlamlarını inceliyor. Symington, deliliğin sadece bireysel bir deneyim olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir olgu olduğunu da vurguluyor. Ona göre, delilik, toplumun normlarına meydan okuyan ve statükoyu sorgulayan bir güç olarak da işlev görebilir.

Symington, deliliğin insan ruhundaki yerini anlamak için psikanaliz, felsefe, edebiyat ve mitoloji gibi farklı disiplinlerden yararlanıyor. Kitap, deliliğin sadece bir hastalık olmadığını, aynı zamanda insan deneyiminin temel bir yönü olduğunu savunuyor. Symington, deliliğin insan ruhundaki potansiyelini anlamak için, onunla yüzleşmek ve onu kucaklamak gerektiğini ve deliliğin insan ruhundaki potansiyelini anlamak için, onunla yüzleşmek, onu kucaklamak gerektiğini öne sürüyor.

  • Künye: Neville Symington – Akıl Sağlığının Örüntüsü, çeviren: Elif Kayurtar, Okuyanus Yayınları, psikoloji, 304 sayfa, 2025

Linda Colley – Silah, Gemi ve Kalem (2025)

Linda Colley’nin ‘Silah, Gemi ve Kalem’ adlı eseri, modern dünyanın oluşumunda silah, gemi ve kalem gibi üç temel unsurun oynadığı kritik rolü derinlemesine inceliyor.

Colley, bu çalışmasında, savaşın, anayasaların ve fikirlerin bir araya gelerek modern dünyayı nasıl şekillendirdiğini gösteriyor. Silahın, devletlerin güçlenmesinde ve sınırlarının çizilmesinde oynadığı rolü vurgularken, geminin küreselleşme ve sömürgecilikteki etkisini de gözler önüne seriyor. Kalem ise bu süreçte ideolojilerin, düşüncelerin ve anayasaların yayılmasında önemli bir araç olarak öne çıkıyor.

Yazar, dünyanın farklı bölgelerindeki örneklerle, savaşın anayasa yazımını nasıl tetiklediğini gösteriyor. Örneğin, Korsika’da Pasquale Paoli’nin bir anayasa taslağı hazırlaması veya Haiti’de siyah bir yönetimin ilk anayasasını oluşturması gibi olaylar, savaşın siyasi sistemlerin yeniden şekillenmesindeki rolünü vurguluyor.

Colley, aynı zamanda, anayasaların sadece devrimlerin bir ürünü olmadığını, aynı zamanda savaşın doğurduğu ihtiyaçlara cevap olarak da ortaya çıktığını savunuyor. Savaşın, devletlerin daha güçlü ve merkezi bir yönetime ihtiyaç duymasına yol açtığı ve bu nedenle anayasa yazımının hızlandığını belirtiyor.

Kitap, modern dünyanın oluşumunu sadece Avrupa merkezli bir perspektifle değil, dünya genelindeki gelişmeleri de dikkate alarak ele alıyor. Colley, Japonya’nın Meiji Anayasası gibi örneklerle, Batı dışındaki ülkelerde de benzer süreçlerin yaşandığını gösteriyor.

‘Silah, Gemi ve Kalem’, modern dünyanın karmaşık yapısını daha iyi anlamak isteyenler için önemli bir kaynak. Kitap, tarihsel süreçleri farklı bir bakış açısıyla ele alarak, okuyucuya yeni bir perspektif sunuyor.

  • Künye: Linda Colley – Silah, Gemi ve Kalem: Savaşlar, Anayasalar ve Modern Dünyanın İnşası, çeviren: Elif Kayurtar, Epsilon Yayıncılık, tarih, 448 sayfa, 2025

Patrick J. Casement – Yolda Öğrenmek (2025)

Patrick J. Casement ‘Yolda Öğrenmek’ adlı kitabında, kendi terapötik deneyimlerini ve öğrenme süreçlerini samimi bir şekilde paylaşarak, psikanalizin dinamik ve gelişimsel bir alan olduğunu vurgular.

Kitapta, Casement, klasik psikanalitik tekniklerin yanı sıra, daha deneysel ve kişisel yaklaşımların önemini de vurgular. Terapi sürecinde, hem terapistin hem de hastanın sürekli bir öğrenme içinde olduğunu ve bu öğrenmenin karşılıklı bir etkileşimle gerçekleştiğini belirtir.

Kitabın ana temaları:

Terapinin Dinamik Doğası: Casement, terapinin statik bir süreç olmadığını, sürekli değişen ve gelişen bir etkileşim olduğunu vurgular. Terapistin de tıpkı hasta gibi öğrenen ve büyüyen bir birey olduğunu belirtir.

Hastanın Önemli Rolü: Casement, terapide hastanın aktif rolünü vurgular. Hastanın kendi deneyimlerini ve duygularını keşfetmesi ve anlamlandırması için terapistin ona rehberlik etmesi gerektiğini savunur.

Terapistin Sürekli Öğrenmesi: Casement, terapistlerin de sürekli öğrenmesi gerektiğini ve kendilerini geliştirmeleri gerektiğini vurgular. Kendi deneyimlerini ve hatalarını paylaşarak, diğer terapistlere de ilham verir.

Terapideki İnsanlık Hali: Casement, terapinin sadece teknik bir süreç olmadığını, aynı zamanda insan ilişkileri ve duygusal bağlar üzerine kurulu bir süreç olduğunu belirtir. Terapistin de bir insan olduğu ve kendi duygularını ve deneyimlerini terapi sürecine yansıtabileceğini kabul eder.

Casement, psikanalizi daha insancıl ve dinamik bir hale getiriyor, terapistlere, kendi deneyimlerini ve duygularını terapide kullanma konusunda cesaret veriyor.

Hastaların terapide daha aktif bir rol oynayabileceklerini gösteren kitap, psikanaliz alanında çalışanlar ve terapi sürecinde ilgi duyan herkes için önemli bir kaynak niteliğinde. Casement’in samimi ve içten yaklaşımı, psikanalizin daha insancıl ve anlaşılır bir hale gelmesine katkıda bulunur.

  • Künye: Patrick J. Casement – Yolda Öğrenmek: Psikanaliz ve Psikoterapi Üzerine Düşünceler, çeviren: Elif Kayurtar, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 300 sayfa, 2025

Mary Ann Little – Çocuklarda Narsisizm (2024)

Mary Ann Little’ın bu kitabı, günümüzde giderek artan bir sorun haline gelen çocukluk narsisizmi üzerine odaklanıyor.

Yazar, çocukların bencil, hak talep eden ve başkalarına karşı duyarsız davranışlar sergilemelerinin altında yatan nedenleri ve bu durumla nasıl başa çıkılabileceğini ele alıyor.

Little, çocukluk narsisizminin kökenlerini aile içindeki yetiştirme tarzı, kültürel faktörler ve toplumun genel eğilimleri gibi çeşitli faktörlerde arıyor.

Yazar, çocuklarda narsist davranışların erken belirtilerini tanılamanın önemini vurguluyor ve bu belirtileri örneklerle açıklıyor.

Little, empati ve özsaygının birbirini tamamlayan kavramlar olduğunu ve sağlıklı bir benlik gelişimi için her ikisinin de önemli olduğunu belirtiyor.

Kitap, ebeveynlerin çocuklarında empati, alçakgönüllülük ve başkalarına saygı gibi değerleri nasıl geliştirebileceği konusunda pratik öneriler sunuyor.

Narsisistik gelişimi teşvik eden dört ebeveyn tipini ve buna yol açabilecek erken uyarı işaretlerini belirliyor.

Çocuklara sınırlar koymanın, onların güvenli bir ortamda büyümelerini ve sorumluluk almayı öğrenmelerini sağladığı vurgulanıyor.

Çocukları övmenin önemi vurgulanırken, aşırı övmenin narsist eğilimleri tetikleyebileceği konusunda uyarılar yapılıyor.

Çocukları disipline ederken fiziksel cezadan kaçınılması ve pozitif pekiştirmenin önemi vurgulanıyor.

Aile içinde açık ve dürüst iletişimin, çocukların duygusal olarak sağlıklı bireyler olarak gelişmelerine yardımcı olduğu belirtiliyor.

Çocukların topluma karşı sorumluluklarının olduğunu öğretmenin önemi vurgulanıyor.

Little’ın amacı, ebeveynlere çocuklarının sağlıklı bir kişilik geliştirmelerine yardımcı olacak etkili stratejiler sunmak.

Kitap, hem çocuk psikolojisi alanındaki bilimsel araştırmalara hem de yazarın kendi deneyimlerine dayanıyor.

  • Künye: Mary Ann Little – Çocuklarda Narsisizm: Bencil Olmayan, Duyarlı ve Empatik Çocuklar Yetiştirme Yöntemleri, çeviren: Elif Kayurtar, Serenad Yayınları, psikoloji, 384 sayfa, 2024

Jordan B. Peterson – Anlam Haritaları (2024)

  • Neden farklı yer ve zamanlarda insanlar benzer semboller ve anlamlarla mitler ve hikâyeler üretsinler?
  • Farklı dinî veya ideolojik inançlara sahip insan grupları sonsuz çatışmaya mı mahkûmdur?
  • Bilimin ve dinin iddiaları gerçekten uzlaştırılamaz mı?
  • Grupların teşvik ettiği gaddarlığa yönelik bireysel eğilimi azaltmak için ne yapılabilir?

‘Anlam Haritaları’, modern nöropsikolojinin bize beyin hakkında söyledikleri ile uzun süredir anlatılan ritüeller, mitler ve dinî hikâyeler arasındaki bağlantıyı araştıran kışkırtıcı yeni bir hipotezle bu soruları ele alıyor.

Peterson’ın iddialı disiplinler arası incelemesi, din, bilişsel bilim ve mitoloji ile anlatıya yönelik Jungcu yaklaşımlardan örnekler ortaya koyuyor.

‘Anlam Haritaları’, arkaik ve modern düşüncenin zenginliğine eleştirel bir rehber olmanın yanı sıra insan motivasyonuna ve duygularına dair önemli içgörüler sunuyor.

  • Künye: Jordan B. Peterson – Anlam Haritaları: İnancın Mimarisi, çeviren: Elif Kayurtar, Pegasus Yayınları, psikoloji, 824 sayfa, 2024