Matthew Williams – Nefretin Bilimi (2023)

Dünya çapında bir kriminoloğun gözünden önyargı ve nefretin çarpıcı hikayesi.

Irk, din, cinsel yönelim, etnik köken ve engellilik gibi ayrımcılık kaynaklı şiddet ve suçların bilimine yıllarını veren Matthew Williams, git gide çığırından çıkan ve insanlığın ufkunu kara bulutlarla kaplayan bir meseleyi tüm detaylarıyla masaya yatırıyor.

  • İnsanlar neden kendileri gibi olmayanlardan nefret ederler?
  • İnternetteki nefret dili gerçek hayatı da etkiliyor mu?
  • Nefret suçlarının hiç olmadığı kadar arttığı bir dünyada neler yapılabilir?
  • Masum görünen bir önyargıyı ateşli bir nefrete dönüştüren faktörler nelerdir?
  • Nefret, beynimizin ‘doğasında’ mı vardır?

Hepsi ve daha fazlası, yirmi yılı aşkın bir çalışmanın ürünü olan ‘Nefretin Bilimi’nde.

Kitap nefreti nörolojik, psikolojik, tarihsel ve sosyolojik perspektiflerden irdelemesiyle önemli.

  • Künye: Matthew Williams – Nefretin Bilimi: Zararsız Görünen Önyargılar Nasıl Nefret Suçuna Dönüşür, çeviren: Nalan Uysal, Okuyanus Yayınları, inceleme, 416 sayfa, 2023

Serol Teber – Doğanın İnsanlaşması (2023)

Homo sapiens, doğaya karşı bir hasım, bir düşman gibi davrandı ve nihayetinde kendi geleceğini ve doğayı geri dönüşsüz bir biçimde tahrip etti.

Serol Teber, insanın geçmişten bugüne hikâyesini doğayla kurduğu sakat ilişkiyi merkeze alarak ustaca inceliyor.

Kitaptan uzunca bir alıntı:

“Yirmi otuz yıl öncesine kadar doğanın insanlaşması çalışmanın, toplumsallaşmanın, aklın gelişmesinin bir mucizesi olarak değerlendiriliyor; en yetkin kişiler bile bu süreç içinde saptanabilen evrim aşamalarını anlamak ve anlatmakta büyük zorluk çekiyorlardı.

Bu konu artık büyük oranda aydınlandı.

Bulgular bir senfoni güzelliğiyle sergileniyor.

Darwin Kuramı’nın doğruluğu ve güzelliği, öneri olmanın ötesinde, ayrıntılarıyla ortaya konuldu.

Ve çalışmalar da devam ediyor.

Ancak son yıllarda pek çok şey değişti…

Akıllı insan Homo sapiens, gerek kendi soyundan gelenlere, gerek doğaya karşı anlaşılması çok kolay olmayan bir tutumla bir hasım, bir düşman gibi davranmaya ya da çok eskiden beri içinde taşıdığı bu eğilimi açıkça ortaya koymaya; kendi geleceğini ve doğayı geri dönüşsüz bir biçimde tahrip etmeye başladı.

Bu bağlam içinde Doğanın İnsanlaşması, akıllı insanın gelişimi -neredeyse- “kötü bir iş kazası gibi” üzüntüyle izleniyor.

Modern insan bu davranışında o denli ileri gidiyor ki mucizevi bir şekilde karşılanan bu süreç, doğanın yüz karası olmaya dönüşüyor.

‘Darwin Devrimi’ni ve buradan yola çıkılarak geliştirilen seleksiyon teorilerini tek başına okumanın yetersizliği ortada.

Bu süreçte olanları, Kafka’nın 6 Nisan 1917’de yazdığı ve dünyanın durumunu ‘insanlaşmak zorunda kalmış’ bir şempanzenin gözüyle anlattığı ‘Akademi İçin Bir Rapor’ adlı öyküsüyle birlikte okumanın sağlıklı bir düşünce oluşmasına katkıda bulunacağını ve yine Kafka’nın söylediği ‘Dünyayla arandaki ölümcül mücadelede dünyanın yanında ol’ aforizmasını da unutmamak gerekir.”

  • Künye: Serol Teber – Doğanın İnsanlaşması, Okuyanus Yayınları, inceleme, 388 sayfa, 2023

Paul Conti – Travma: Görünmez Salgın (2022)

Bir hastalık düşünün: Dışarıdan bakıldığında semptomları neredeyse hiç belli olmuyor ama siz farkına varmadan bütün vücudunuzu ele geçiriyor, bir anneden ya da babadan çocuğuna çok kolayca geçebiliyor, tedavi edilmezse bir ömür boyu devam ediyor.

Paul Conti’ye göre, toplumun travmayı görmesi gereken bakış açısı tam olarak budur: Prognozu potansiyel olarak ölümcül olabilecek, kontrol edilemeyen bir salgın.

‘Travma: Görünmez Salgın’da Dr. Conti, travmanın daha derin ve ayrıntılı bir resmini sunmak amacıyla en yeni klinik araştırmaları, en iyi uygulamaları ve gerçek hayattan alınma hikâyeleri derlemiş.

Travmanın etkilerini hafifletebilmek ve gelecekte karşımıza çıkabilecek başka travmaları önleyebilmek için gerek birey, gerekse de toplum olarak yapabileceğimiz somut değişiklikleri adım adım takip ediyor.

Hayat boyu sürüp giden ve başa çıkması imkânsız sanılan bir hastalığın hem tedavi edilebilir hem de önlenebilir olduğunu ortaya çıkarıyor.

  • Künye: Paul Conti – Travma: Görünmez Salgın (Travmanın Anlaşılması, Etkin Tedavisi ve Toplumsal Boyutta Önlenmesi Amacıyla Çıkılan Bir Yolculuk), çeviren: Doğan Aksoy, Okuyanus Yayınları, psikoloji, 242 sayfa, 2022

Alice Miller – Öfkeden Cesarete (2022)

Duygularımız ile bedenlerimizin kaydettikleri ve ezelden beri içselleştirdiğimiz ahlak kurallarına uymak için hissetmek istediklerimiz arasındaki çatışmayı ele aldığı ‘Beden Asla Yalan Söylemez’ ile ses getiren Alice Miller, ‘Öfkeden Cesarete’de okurlarının kendisine yönelttiği sorulara yanıt veriyor.

Duyguların iyileştirici ve özgürleştirici gücünü bir kez daha ortaya sererek, bastırılmış öfke ile kanser gibi fiziksel hastalıklar arasındaki bağlantıyı, istismardan kurtulan birçok kişinin uyuşturucuya veya suça yönelme sebeplerini ya da aileleri nesiller boyu zulme mahkûm eden döngüyü araştırıyor.

Dini inancın çocuk istismarı üzerindeki etkileri, terapötik topluluğun gerçeği inkar etmesi ve antidepresanlara bağımlılık gibi çok tartışılan teorilere ışık tutarken, kuşaklararası süren psikolojik ve fiziksel mirasa değiniyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Çocuklukta maruz kalınan çok yoğun acımasızlığın şiddetli olduğu hemen hemen hiç fark edilmez. Bu genellikle çocuk yetiştirmenin gayet olağan bir parçası olarak kabul edilir. Çektiğimiz acının aşırı derecede -genellikle tamamen- inkar edilmesi, sadece bize yapılan yanlışların kabullenilmesini engellemekle kalmaz. Her şeyden önce, küçük çocuğun ceza korkusuyla bedeninde bastırması gereken öfkesini de yok eder. Anne babalar korkudan onurlandırılır, yetişkin çocuk tüm yaşamı boyunca onların anlayışını ve sevgisini bekler, böylece terk edilme korkusunun hüküm sürdüğü bir bağlanma modeli içinde sıkışıp kalır. Bağlanmaların gerçek duyguların yokluğuna bağlı sonuçları, zihinsel ve fiziksel bozukluklar ile yaşam doyumunun ve mutluluğun bastırılması ve feda edilmesidir.”

  • Künye: Alice Miller – Öfkeden Cesarete, çeviren: Damla Atamer, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 186 sayfa, 2022

Galit Atlas – Duygusal Miras (2022)

‘Duygusal Miras’, travmayı, terapiyi ve iyileşme sürecini anlamak isteyenler için temel bir kitap.

Galit Atlas, yaralı büyüklerin sıkça dile getirilmeyen gizli travmalarını bedenlerinde, zihinlerinde, benliklerinde ve ruhlarında taşıyanların hikâyelerini anlatıyor.

Sevdiğimiz insanlar, bizi yetiştirenler ve bugün olduğumuz kişiye dönüştürenler içimizde yaşarlar; duygusal acılarını paylaşırız, anılarını hayal ederiz ve bu şeyler hayatımıza her zaman fark etmediğimiz şekillerde etki eder.

Atlas, ‘Duygusal Miras’ ile bizi potansiyelimizi yaşamaktan alıkoyan, kendimiz için istediklerimizle sahip olabileceklerimiz arasında boşluklar yaratan ve bir hayaletmiş gibi rahatsız eden aile sırlarını kendimize açabilmemiz için adım atmamıza destek oluyor.

Bu dönüştürücü kitapta, yaşam mücadelelerimiz ile hepimizin taşıdığı “duygusal miras” arasındaki bağlantıları belirlememize yardımcı olmak için danışanlarının hikayelerini, kendi hikayelerini ve onlarca yıllık araştırmalarını bir araya getiriyor.

Çünkü ancak bu hayaletlerin bıraktığı izleri takip ederek kaderimizi gerçekten değiştirebiliriz.

  • Künye: Galit Atlas – Duygusal Miras, çeviren: Damla Atamer, Okuyanus Yayınları, psikoloji, 224 sayfa, 2022

Mark Solms – Hisseden Beyin (2022)

Sinirbilim alanının önde gelen araştırmacılarından Mark Solms, ‘Hisseden Beyin’de psikanaliz ve sinirbilim arasındaki yolu aydınlatma vazifesini üstleniyor.

Sigmund Freud’un tümüyle psikiyatrik vakalardan çıkarsadığı soyut kavramların beyin dokusundaki karşılıklarının peşine düşerek, nöropsikanaliz alanının belki de en başat hedefinin peşinden gidiyor.

Üstelik bu “ağır” meseleyi herkesin anlayabileceği bir üslupla ele almayı başarıyor.

Çalışma, zihnin yapısı ve işlevlerine dair psikanalizden öğrendiklerimizin nörolojik temelini haritalandırmasıyla önemli.

  • Künye: Mark Solms – Hisseden Beyin: Nöropskinaliz Yazıları, çeviren: Kerem Işık, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 248 sayfa, 2022

Serol Teber – Politik Psikoloji Notları (2022)

‘Politik-Psikoloji Notları’nda Serol Teber tam anlamıyla Frankfurt Okulu’nun tilmizi haline gelmiştir.

Liberal yazarlarda görülen ortak öğeler olan emperyalizm kuramını yok sayma, tarihsel olarak verili sınıf mücadelelerini görmezden gelme, bunların yerini çeşitli psikolojik, Veberyen eleştirilerle doldurma eğilimi, dünyanın geleceğine ilişkin karamsarlık ve umutsuzluk bütün boyutları ile ortaya çıkar.

Öyle bir karamsarlık vardır ki girişte Teber şunları yazmıştır: ‘ve insan, yapabileceği son etkinliğin ancak intihar olduğunu, fakat artık, intihar edebilecek kadar olsun bir etkinlik yeteneğinin kalmadığını anlar…’

Kitaptan bir alıntı:

“Politik psikoloji, çeşitli toplumbilim disiplinleri arası temel erekleri gözden kaçırmadan, reelpolitik yapıların, insanın psişik yapısı üzerine olan etkilerini araştırma, kuramsal/ampirik bulgulardan çıkarsamalar yapma, yeni yöntemler oluşturma, insan ve toplum üzerine yeni bilgiler edinme, eski bilgileri bu yenilerinin ışığında yeniden yorumlama çabasına girmiştir. Burada, sosyolojinin, politolojinin, psikolojinin, sosyal psikolojinin ve psikiyatrinin, politik-psikolojiye büyük katkıları olmaktadır. Gerçekte politik psikoloji, böylesi birikimlerin ortak paydasını oluşturmaktadır.”

  • Künye: Serol Teber – Politik Psikoloji Notları, Okuyanus Yayınları, psikoloji, 248 sayfa, 2022

Leonard Mlodinow – Duygusal (2022)

Duyguların ve düşüncelerin karşılıklı ilişkisini keşfetmek açısından çok önemli bir kitap.

Leonard Mlodinow, evrim ve biyolojiden de yararlanarak duygularımızı nasıl daha iyi anlayacağımızı ve onlardan nasıl en iyi şekilde faydalanacağımızı anlatıyor.

Yoksa hepimize yalan mı söylediler?

Başarının anahtarı olarak yıllar boyunca rasyonel düşünme işaret edildi, düşünme ve hissetmenin davranışlarımızda ayrı ve karşıt güçler olduğu hepimize benimsetildi, ancak son dönemde araştırmacılar tarafından yeni bir keşif ortaya atıldı: Duygular da en az düşünmek kadar önemlidir!

Başkalarıyla nasıl daha iyi bağlantı kurabileceğimizin; hayal kırıklıklarımızı, korkularımızı, endişelerimizi nasıl anlamlandırabileceğimizin; daha mutlu bir yaşam sürdürmek için neler yapabileceğimizin cevabı duygularımızı anlamakta yatıyor.

Öncü bilim insanlarının laboratuvarlarına dalan ve felaketle flört eden gerçek dünya senaryolarına yolculuk yapan Leonard Mlodinow, duygularımızın nasıl yardımcı olabileceğini, neden bazen incittiğini ve her iki durumda da neler öğrenebileceğimizi gösteriyor.

Tüm dünyada büyük yankı uyandıran ‘Subliminal’in yazarı Mlodinow, evrimimize ve biyolojimize ilişkin derin kavrayışları kullanarak, duygularımızı daha iyi anlamamız ve onların faydalarını en üst düzeye çıkarmamız için bize araçlar sunuyor.

Karakteristik netliği ve büyüleyici hikayeleriyle ‘Duygusal: Duygular Düşünceyi Nasıl Şekillendirir?’, yeni duygu bilimini keşfediyor ve bize doğanın en büyük armağanlarından birinden en iyi şekilde yararlanmamız için temel bir rehber sunuyor.

  • Künye: Leonard Mlodinow – Duygusal: Duygular Düşünceyi Nasıl Şekillendirir?, çeviren: Damla Atamer, Okuyanus Yayınları, psikoloji, 276 sayfa, 2022

Darian Leader – Çizgilerle Lacan Rehberi (2022)

Lacan’ı okumak zor, anlamak daha da zor derler.

Freud’dan bu yana psikanalizin belki de en etkili ve en tartışmalı entelektüeli Jacques Lacan’la tanışmak, onun edebiyat, sanat ve felsefe üzerindeki tesirini görmek için muhtemelen bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.

Yaşayan en mahir Lacancı psikanalistlerden Darian Leader imzalı ‘Çizgilerle Lacan Rehberi’, okuyucuyu Lacan’ın dünyasında telaşsız bir gezintiye çıkaran, Lacancı teorinin kuytu köşelerinden ustalıkla geçen bir rehber.

  • Künye: Darian Leader – Çizgilerle Lacan Rehberi, çeviren: Turgay Sivrikaya, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 184 sayfa, 2022

Serol Teber – Davranışlarımızın Kökeni (2022)

‘Davranışlarımızın Kökeni’, Serol Teber’in klasikleşmiş yapıtlarındandır.

Teber burada, evrimin kritik aşamalarının insan davranışlarını nasıl biçimlendirdiğini ortaya. Koyuyor.

Teber kitabında, insanlaşma sürecinde iki ayak üzerinde durabilme, başparmağın gelişimi, alet yapımı ve kullanımı gibi unsurları evrimin kritik basamakları olarak değerlendiriyor ve tüm bunların beyin gelişimini nasıl etkilediğini, insan davranışlarını nasıl biçimlendirdiğini detaylı bir biçimde inceliyor.

Yazıldığı tarih olan 1975’ten bu yana güncelliğini koruyan kitap, Türkiye’nin her dönemine uygun biçimde halkı aydınlatmaya yönelik açıklamalar içeriyor ve her türlü gericiliğe karşı duruyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Çağımızın kuşkusuz en önemli sorunu, yabancılaşmanın bilincine varmak ve bunun uzantısı olarak da bilinen belirli yöntemler ışığında ona karşı koymaktır.

Maymunun insana dönüşümünden sonra karşılaşılan ve yüzde yüz aşılması gereken en önemli sorunlardan biri budur. Böylece insanın gelişimine karşı son engeller de kaldırılacak ve evrim alabildiğine hızlanacaktır. İnsan düşüncesi, doğayla yeniden bütünleştiğinde yüz yıl öncesinden beri müjdelenen kavramların maddeleşmesi ve insanın ölümsüzleşmesi gerçekleşecektir.

Yabancılaşmanın yıkılmasıyla davranışlarımıza şekil veren fetişler ortadan kalkacak ve örneğin miras düzeni gerçek kişilerarası ilişkilere, şovenizm yurtseverliğe, bireycilik özgürlükten yana özlemlere dönüşebilecek olanakları bulabilecektir.

Yabancılaşma süreci, uzun bir çelişkiler zinciri içermekte ve yine her çelişkide olduğu gibi özünde ileriye dönük, evrimsel yanlar taşımaktadır. Bu evrimsel yanlar, insanın tuksaklığına karşı özgürlüğe dönüktür. Üretimin, evrimin, beynin ve insanın gelişimini içeren özgürlüğe”

  • Künye: Serol Teber – Davranışlarımızın Kökeni, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 344 sayfa, 2022