Harry Stack Sullivan – Psikiyatride Kişiler Arası İlişkiler Teorisi (2025)

Harry Stack Sullivan’ın bu eseri, insan psikolojisini yalnızca içsel süreçlerle değil, kişilerarası ilişkiler ağı içinde anlayan devrimci bir yaklaşım ortaya koyuyor. İlk kez 1953’te yayımlanan bu kitap, klasik psikanalizin bireyin iç dünyasına odaklanan modelini aşarak, ruhsal bozuklukların toplumsal bağlamını merkeze alıyor. Sullivan’a göre kişilik, içe dönük bir yapı değil, ilişkilerde şekillenen dinamik bir süreçtir.

‘Psikiyatride Kişiler Arası İlişkiler Teorisi’ (‘The Interpersonal Theory of Psychiatry’), benliğin gelişimini erken çocuklukta kurulan sosyal etkileşimlerle açıklar. Sevgi, güven ve kabul görme deneyimleri sağlıklı bir benlik inşasının temelini oluştururken; reddedilme, utanç veya kaygı gibi deneyimler nevrotik örüntülere yol açıyor. Sullivan, kaygının kökenini bireysel içgüdülerde değil, başkalarıyla yaşanan gerilimlerde buluyor. Ona göre psikiyatrik rahatsızlıklar, iletişim bozuklukları ve kişilerarası kopuklukların sonucudur.

Kitap, özellikle şizofreni ve anksiyete bozuklukları üzerine yaptığı gözlemlerle dikkat çekiyor. Sullivan, bu tür rahatsızlıkların anlaşılabilmesi için hastanın toplumsal çevresiyle olan etkileşimlerinin dikkatle incelenmesi gerektiğini vurguluyor. Terapide ise amaç, hastayı izole bir birey olarak değil, bir ilişki ağı içinde anlamaktır. Terapist, yalnızca dinleyen değil, etkileşime katılan bir kişi olmalıdır.

Kitap, psikiyatride “kişilerarası okul”un temel metni olarak kabul ediliyor. Sullivan’ın yaklaşımı hem dinamik psikiyatriye hem de çağdaş psikoterapiye derin etkiler bıraktı. Bugün bilişsel-davranışçı terapiden grup terapisinin ilkelerine kadar pek çok modelde onun izleri görülüyor. Kitap, ruhsal sağlığı bireysel değil, ilişkisel bir gerçeklik olarak tanımlayarak psikiyatri tarihine kalıcı bir yön kazandırıyor.

  • Künye: Harry Stack Sullivan – Psikiyatride Kişiler Arası İlişkiler Teorisi, çeviren: Feyza Doğan, Albaraka Yayınları, psikiyatri, 432 sayfa, 2025

Suman Fernando – Ruh Sağlığı, Irk ve Kültür (2024)

Ruh sağlığının bireylerin, toplumların ve ülkelerin genel iyi oluşu üzerinde ciddi bir öneme sahip olduğu biliniyor.

Ne var ki birbirinden farklı coğrafyalarda sunulan ruh sağlığı pratiklerinde kültür ve ırk temelli yaklaşımların neden olduğu çeşitli ayrışmalara sıklıkla rastlanır.

Örneğin, Batı merkezli psikoloji disiplinin tanımladığı depresyonun tedavisinde küresel ilaç̧ endüstrisinin desteklediği antidepresan kullanımı Afrika ve Asya bölgelerinde giderek yaygınlaşırken çeşitli mistik pratiklere dayalı yöntemler, Kuzey Amerika’ya pazarlanıyor.

Elinizdeki kitapta, alanının yetkin isimlerinden Suman Fernando, ırki ve kültürel meselelerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini incelemekte ve gelişmiş̧ ülkelerdeki ruh sağlığı sistemlerinin bir çıkmaza girdiğini örneklerle göstererek yeni pratiklerin nasıl geliştirileceğine dair çeşitli fikirler sunmaktadır.

‘Ruh Sağlığı, Irk ve Kültür’, çeşitli ülkelerin ruh sağlığı sistemlerindeki teorik görüşleri ve pratikleri geniş̧ bir perspektiften ele alarak etnik aidiyetlerin, ruh sağlığına dair meseleler üzerinde başat bir role sahip olduğunu gösteriyor.

  • Künye: Suman Fernando – Ruh Sağlığı, Irk ve Kültür, çeviren: Feyza Doğan, Albaraka Yayınları, psikoloji, 328 sayfa, 2024