H. Hande Duymuş Florioti ve Mert Yamaner – Eski Anadolu ve Mezopotamya Toplumlarında Müzik (2022)

Eski Mezopotamya ve Anadolu’da müziğin toplumsal rolü neydi?

Hande Duymuş Florioti ve Mert Yamaner, zengin kaynaklardan yararlanarak müziğin icrası ve işlevini çok yönlü bir bakışla irdeliyor.

Müziğin evrensel bir dil olmasında hiç şüphesiz tarih boyunca geçirmiş olduğu aşamaların da katkısı bulunuyor.

Her ne kadar toplumların, dünyayı ve çevrelerinde olup biteni algılama süreci ve şekli birbirinden farklı olsa da, bir kuş cıvıltısının verdiği huzur ya da akan bir nehrin çıkardığı ses her toplumda ortak bir ses/tını algısı oluşturmuş olmalıdır.

Belki de doğadaki sesleri taklit ederek başlayan bu serüven, her durakta bünyesine yeni şeyler alarak ilerlemiş ve tarih yolculuğunda hiç bitmeyecek bir olguya dönüşmüştür.

Hiç şüphesiz, müziğin kaderinde de kendisini yaratan toplumların üzerinde yaşadıkları coğrafya, toplumu oluşturan bireylerin kişisel tercihleri ve hatta atalardan devralınan hususlar da etkili olmuş olmalıdır.

Evet, hiç bitmeyecek bir serüvendir, müziğin serüveni…

  • Künye: H. Hande Duymuş Florioti ve Mert Yamaner – Eski Anadolu ve Mezopotamya Toplumlarında Müzik, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, arkeoloji, 176 sayfa, 2022

Hande Duymuş Florioti ve Tülay Deniz – Eski Mezopotamya ve Anadolu Toplumlarında Büyü (2022)

 

Eski Mezopotamya ve Anadolu toplumlarında büyünün toplumsal rolü hakkında özgün bir araştırma.

Kitap, iki toplumun büyüye bakışını karşılaştırmasıyla da dikkat çekiyor.

Eski Mezopotamya ve Anadolu’da yaşamış olan toplumların büyünün gücüne ve etkisine olan inançları, söz konusu toplumlara ait çivi yazılı metinlerden ve arkeolojik verilerden anlaşılıyor.

İnsana dair her şeyi kapsayan büyü, çoğunlukla doğumdan ölüme kadar olan yaşamın her safhasında kendisinden yardım beklenilen bir olgu olarak karşımıza çıkar.

Genel olarak çıkar amacı taşıyan büyü, avlanma, düşmanı yenme, çocuk sahibi olma, mal çoğaltma, hastalıklardan kurtulma, tabii olayları kontrol etme, korkuyla başa çıkma, ifritlerle mücadele gibi amaçlarla yapılırdı.

Hatta bu toplumlar “kara büyü” adını verdikleri kötü büyünün etkisinden korunmak için “ak büyü” adını verdikleri yeni büyüsel metotlar da geliştirip uygulamışlardı.

Bu kitaptan da görüleceği gibi, Mezopotamya’da büyünün ortaya çıkmasından sorumlu tutulanlar, insanlarla birlikte tanrıların temsilcisi olduğu düşünülen ifritlerdir.

Günlük hayatın birçok alanında karşımıza çıkan büyünün yeryüzündeki herhangi bir boşluktan ortaya çıkan bu ifritlerle tanrıların gazabını insanlara taşıdıklarına inanılırdı.

Bu noktada Mezopotamyalıların büyüye bakış açısı ile Anadolu’daki toplumların büyüye bakış açısı birbirinden ayrılıyor.

Hastalıkların insana verilme nedenini geçmişte yapılan kötülükler olarak gören Mezopotamya insanı hastalıklardan kurtulmak için de büyüyü kullandı.

Anadolu insanı ise büyünün insan eliyle yapıldığına inanırdı.

Bu temel ayrım, büyüyü def etme çabalarındaki farklı uygulama yöntemlerine de yansıdı.

Bununla birlikte büyü yapmak ya da yaptırmak, hem Eski Mezopotamya hem de Anadolu’da yaşamış toplumlarda hiçbir zaman iyi karşılanmadı.

Çıkarılan birçok kanun maddesi ile iki uygarlıkta da büyü yapanların cezalandırıldığı görülüyor.

  • Künye: H. Hande Duymuş Florioti ve Tülay Deniz – Eski Mezopotamya ve Anadolu Toplumlarında Büyü, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, arkeoloji, 144 sayfa, 2022