Amélie Kuhrt – Eski Çağ’da Yakındoğu (2024)

Amélie Kuhrt’un doğuda İran ve Afganistan’dan batıda Doğu Akdeniz ve Anadolu’ya, kuzeyde Karadeniz’den güneyde Mısır’a kadar uzanan geniş bir coğrafi alanın yaklaşık üç bin yıllık tarihini incelediği bu eser, kendi alanındaki en önemli başvuru kaynaklarından biri, belki de birincisidir.

En eski yazılı belgeler ile Büyük İskender’in fetihleri arasında kalan bu uzun ve insanlık tarihi açısından can alıcı dönemi, son arkeolojik bulgulara, metin çözümlemelerine, eksiksiz denebilecek bir bibliyografyaya dayanarak anlatan Kuhrt, ayrıca çeşitli yorum ve metodoloji sorunlarını da mercek altına alıyor.

Daha önce iki cilt halinde basılan bu eser, tarih bölümü öğrencileri için olduğu kadar, üzerinde yaşadığımız toprakların ve bölgenin, Mezopotamya’nın, Hititler’in, Mısır’ın ve daha birçok uygarlığın tarihi hakkında bilgilenmek isteyen okurlar için de vazgeçilmez bir başvuru kaynağı.

Kitap, hatırı sayılır karmaşıklıktaki bir konuda yapılmış ve geniş bir kaynakça ile birçok dipnotun eşlik ettiği üst düzey akademik bir çalışmanın gayet rahat bir şekilde okunabileceğini de kanıtlıyor.

Çalışma, Amerikan Tarih Derneği James Henry Breasted Ödülü Komitesi tarafından 1997 yılında İngilizce yazılmış en iyi tarih kitabı ödülüne de layık görüldü.

  • Künye: Amélie Kuhrt – Eski Çağ’da Yakındoğu (M.Ö. 3000-330), çeviren: Dilek Şendil, İş Kültür Yayınları, tarih, 808 sayfa, 2024

Luke Russell – Kötülük (2024)

  • Kötülük nedir?
  • Korkutucu ve anlaşılmaz mıdır, yoksa sıradan bir edim midir?
  • Kötülüğün psikolojisi nedir, kötülük yapanlar hepimizden farklı bir psikolojik özellik mi taşıyor?
  • Kötülüğün sıradan yanlışlara sığmayan, yanlışın ötesine taşan niteliği ne?
  • “Kötülük” sözcüğünü kullandığımızda, iyilik ile kötülük şeklinde iki kozmik gücün karşı karşıya geldiği bir dünya görüşüne mi inanmış oluyoruz?
  • Acaba günümüzde kötülük, modası geçmiş bir mit haline mi geldi?
  • Şiddet içeren sayısız saldırı, tecavüz ve cinayetle medyadaki haberlerin iç karartıcı bir geçit törenine dönüştüğü bugün, kötülük dünyamızın korkutucu ölçüde gerçek bir özelliği mi?

Filozofların, Hannah Arendt gibi siyaset bilimcilerin bu sorulara verdiği yanıtları aktaran yazar Luke Russell kötülüğün sistematik bir analizine girişerek, kavramı toplumsal içerimleriyle beraber felsefi ve psikolojik açıdan çözümlüyor.

Seri katiller, teröristler, savaş suçluları gibi ünlü “kötülük” örneklerini irdeleyerek aşırı kötülüğü sıradan kötülükten ayıran sınırların keşfine çıkıyor.

Kitap, bizi kötülüğü daha derinlikli şekilde anlamaya yönlendiriyor.

  • Künye: Luke Russell – Kötülük, çeviren: Bülent O. Doğan, İş Kültür Yayınları, inceleme, 128 sayfa, 2024

Pierre-François Moreau – Spinoza ve Spinozacılık (2024)

Tanrı anlayışı nedeniyle, özgür irade ve günaha dayandırmayı reddettiği etik görüşü nedeniyle sürekli saldırılara hedef olmuş Spinoza günümüzde en geniş okuyucu kitlesine sahip filozoflardan biri olmayı sürdürüyor.

Pierre-François Moreau’nun bu küçük kitabı Spinoza üzerine yazılmış en yetkin monografilerden biridir.

Pierre-François Moreau, École Normale Supérieure de Lyon’da felsefe tarihi dersleri veriyor.

Spinoza’nın bütün eserlerinin Fransızca yeni basımının editörüdür.

  • Künye: Pierre-François Moreau – Spinoza ve Spinozacılık, çeviren: Kağan Kahveci, İş Kültür Yayınları, felsefe, 136 sayfa, 2024

Charles Taylor – Seküler Çağ (2024)

Kitabın odak noktası, kamusal kurumlarda dinin rolü ve dini inançların hayatımızda ne kadar yer kapladığı değil, tüm bunlardaki değişimi mümkün kılan koşullar.

Bu Charles Taylor’ın gerçekten büyük önem taşıyan, çığır açan bir kitabı, çünkü burada, tüm sekülarizm tartışmasını yeni bir kalıba dökmeyi başarıyor.

Tanrı’ya, hatta belirli bir dine inanmamanın neredeyse imkânsız olduğu zamanlardan, dini inanışların “bireysel tercih” olarak görüldüğü ve akılcılaştırılmak zorunda hissedildiği günümüze nasıl geldik?

2007’de yayımlandığı günden bu yana dünya çapında büyük ses getirmiş ve Templeton ödülünü kazanmış olan ‘Seküler Çağ’da Charles Taylor, beş yüzyıla yayılmış sekülerleşme sürecini anlamak için modern bilimin doğuşuyla kaybedilen şeylere değil, bu bilimi mümkün kılan “toplumsal tahayyüldeki” değişimlere bakmamız gerektiğini söylüyor.

Taylor Batı kültür tarihinin bu uzun kesitini olağanüstü bir incelikle yansıtırken, bir yandan da günümüz koşullarında, aşkın bir varlıkla bağlantılı bir hayatın olanakları üzerine felsefi bir tartışmaya girişiyor.

  • Künye: Charles Taylor – Seküler Çağ, çeviren: Dost Körpe, İş Kültür Yayınları, tarih, 1048 sayfa, 2024

Graham Music – Doğa ve Yetiştirme (2024)

Çocukların duygusal gelişimi hakkındaki en son bilimsel verilerin eşsiz bir sentezini sunan ‘Doğa ve Yetiştirme’ alanın çoksatarlarından biri.

Bağlanma teorisi, nörobilim, gelişim psikolojisi ve kültürlerarası çalışmalar gibi alanlardan çok sayıda güncel ve klasik çalışmayı bir araya getiriyor.

Anne karnındaki yaşamdan okul öncesi yıllara ve ergenlik dönemine uzanan temel gelişim aşamalarını ele alırken genler ve çevre, travma, ihmal ya da psikolojik dayanıklılık gibi önemli konulara değiniyor.

‘Doğa ve Yetiştirme’, bilimsel açıdan güvenilir ve kolay okunabilir bir kaynak sunmak amacıyla farklı disiplinlerden geniş araştırma yelpazesini kullanan deneyimli bir çocuk terapisti tarafından yazılmış.

İnsanın ana rahmine düştüğü andan yetişkinliğe uzanan yolculuğuna dair merak edilen soruların çoğuna yanıt veren kitap, çocuk bakımı öğrencileri, öğretmenler, sosyal hizmet uzmanları, çocuk danışmanlığı, psikiyatri ve psikoterapi alanlarında eğitim gören ya da çalışanlar için temel bir başvuru kaynağıdır.

  • Künye: Graham Music – Doğa ve Yetiştirme: Bağlanma Çerçevesinde Çocuğun Duygusal Sosyokültürel ve Beyin Gelişimi, çeviren: Esra Cesur, İş Kültür Yayınları, psikoloji, 440 sayfa, 2024

Alan Mikhail – Osmanlı Mısır’ında Doğa ve İmparatorluk(2024)

Alan Mikhail, Osmanlı İmparatorluğu ile onun en kârlı eyaleti Mısır arasındaki ilişkileri incelediği bu çalışmasında Mısır kırsalındaki kanallardan İstanbul’daki Saraya, Anadolu ormanlarından Kızıldeniz kıyılarına ve veba piresinin ısırığından dünyanın en güçlü devletlerinden birinin servetine uzanan bağlantıların hikâyesini anlatıyor.

1675-1820 arası döneme, kendi deyimiyle “uzun 18. yüzyıla” odaklanan yazar, imparatorluk içinde değişen güç ilişkilerinin bölgeler arasındaki kaynak akışını nasıl etkilediğini anlatıyor ve bunun çevresel bozulmaya yol açtığını öne sürüyor.

Ondokuzuncu yüzyılda Mısır’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun bir vilayeti olmaktan çıkıp Mısır bürokrasisi tarafından kontrol edilen güçlü, merkezi ve otoriter bir yönetime dönüşmesinin sulamayı, emek gücünün yapısını, hastalıkları ve bayındırlık işlerini nasıl etkilediğini gösterirken yüzlerce mahkeme davasına ve resmi yazışmaya başvuruyor.

Çevre tarihi alanında öncü çalışmalardan biri sayılabilecek bu kitap iyi araştırılmış ve sunulmuş bir inceleme olmanın yanı sıra, Osmanlı tarihi araştırmalarındaki merkez-çevre paradigmasına, milliyetçi ve şehir merkezli tarihyazımlarına etkili bir eleştiri yöneltiyor.

  • Künye: Alan Mikhail – Osmanlı Mısır’ında Doğa ve İmparatorluk: Bir Çevre Tarihi, çeviren: Seda Özdil, İş Kültür Yayınları, tarih, 320 sayfa, 2024

Jean-David Zeitoun – Sağlığın Tarihi (2024)

Çağlar boyunca insanların sağlığı genel olarak çok kötüydü.

Yetersiz beslenme, savaşlar ve mikroplar başlıca ölüm nedenleriydi.

Bebek ölüm oranları çok yüksekti ve yeni doğan çocuklarda beklenen yaşam süresi ortalama otuz yıl civarındaydı.

Aydınlanma ve Fransız Devrimi sonrası başlayan değişim, devletlerin sağlık politikası oluşturmasıyla beraber sağlığımızda çok çarpıcı bir düzelmeye yol açtı.

Tıp çağına girilmesiyle birlikte ömrümüz uzadı.

Bugün sıkça kapıldığımız muhakeme yanlılığının etkisiyle, beklenen yaşam süresinde yaşanmış sürekli artışın hiç durmayacağına inanma eğilimindeyiz.

Oysa eldeki veriler bu eğilimin artık belirsizleştiğini gösteriyor.

Kronik hastalıklarla yüz yüze olduğumuz 21. yüzyılda pandemiler çağının başlangıcına dehşetle tanık oluyoruz.

Jean-David Zeitoun kitabında insan sağlığını belirleyen etmenlerin zaman içindeki değişimini sistemli bir analize tâbi tutarak sanayi toplumlarının sağlık kadar sağlıksızlık da ürettiğini gözler önüne seriyor.

Yazar, sanayileşme ve kentleşmenin genel sağlığı bozmadığı, sanayi ekonomisinin insan sağlığının önüne geçmediği bir geleceğin yaratılmasının torunlarımıza daha iyi sağlık koşulları bırakmanın önkoşulu olduğunu bizlere hatırlatıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Bir ülkenin sağlığını düzeltmek zaman alır, ancak bir ülkenin sağlığının bozulması da yine zaman alır, hatta bunun görünür hale gelmesi için daha da fazla zaman gerekir. Ortalama yaşam süresi düştüğünde zaten iş işten geçmiştir. Sağlık bir kez bozulmuştur ve zararın kısa vadede telafisi olanaksızdır.”

  • Künye: Jean-David Zeitoun – Sağlığın Tarihi: Uzayan Ömrümüz ve Geleceğimiz, çeviren: Yonca Aşçı Dalar, İş Kültür Yayınları, 328 sayfa, 2024

Scott H. Young – Aşkın Öğrenme (2024)

Elinizdeki kitabıyla Wall Street Journal’ın çoksatanlar listesine girmiş yazar Scott H. Young, podcast sunuculuğu da yapan, bilgisayar programcısı bir kitap düşkünü.

Manitoba Üniversitesi ve Montpellier İşletme Fakültesi mezunu Young, 2006 yılından bu yana her hafta kişisel blogunda yayınladığı makalelerle daha iyi düşünmeye ve öğrenmeye arzulu kişilere yardımcı olmaya çalışıyor.

Young 2012 yılında hayata geçirdiği aşkın öğrenme projesinde, MIT bilgisayar bilimleri mezunlarının dört yıllık eğitimleri sonunda geçmeleri gereken sınavları sadece 12 ay içerisinde geçmeyi başardı.

Bu projesini MIT’nin lisans müfredatında öğretilen materyali, ücretsiz olarak sağlanan ders notları ve kitaplarını kullanarak kendi özgün yöntemiyle hayata geçirdi.

Yaptığı çalışmalar The New York Times, BBC, Pocket, Business Insider ve daha pek çok mecrada gündem oldu.

Öğrenme yaklaşımını açıkladığı TEDx konuşmasını yarım milyondan fazla kişi izledi.

Ardından öğrenme yöntemini yetkinleştirmek amacıyla bu kez 12 ayda 4 dil öğrenme projesine başladı.

Tüm bir yıl boyunca hiç İngilizce konuşmadan seyahat ettiği dört ülkede İspanyolca, Portekizce, Mandarin ve Korece öğrendi.

Bu kitabıyla sizlere kendi kendinizi yetiştirmede bir başlangıç noktası sunmayı amaçlayan Young, kendini yetiştirmenin en etkili yöntemlerinden biri olan aşkın öğrenmenin temel ilkelerini açıklıyor.

Bu çığır açıcı öğrenme yaklaşımının ilkelerini uygulayarak başarıya ulaşmış aşkın öğrenicilerin öğrenme tarzlarına ışık tutuyor.

Fransızca konuşamamasına karşın Fransızcada Dünya Scrabble Şampiyonu olan Nigel Richards, daha önce hiçbir deneyimi olmamasına rağmen sadece yedi ayda Dünya Hitabet Şampiyonası finalisti olmayı başaran Tristan de Montebello, istediği dili yalnızca üç ayda akıcı şekilde konuşabilen Benny Lewis gibi güncel örnekler okurla tanıştırılıyor.

Ayrıca büyük matematikçi Srinivasa Ramanujan, büyük fizikçi Richard Feynman, büyük ressam Vincent van Gogh ve nihayet satranç büyük ustası Judit Polgár’ın yaşam öykülerine bakarak bu tarihi şahsiyetlerin öğrenme yöntemleri ile aşkın öğrenme ilkeleri arasında bağ kuruluyor.

  • Künye: Scott H. Young – Aşkın Öğrenme: Kendini Yetiştirme, çeviren: Sevgi Halime Özçelik, İş Kültür Yayınları, eğitim, 208 sayfa, 2024

Luc Ferry – Homo Esteticus (2024)

Luc Ferry ‘Homo Esteticus’ta, modern felsefenin doğuşunu estetik tarihi çerçevesinde anlatıyor.

Ferry’ye göre modern çağ, estetik alanda öznel beğeninin ortaya çıkması, siyasal alanda ise toplumsal sözleşme modellerinin ve akılcı siyaset felsefesinin doğuşuyla birlikte tanımlanır.

Yirminci yüzyıl sanatçılarının özerklikten ziyade bireyselliği ön plana çıkardığı “postmodern uğrak” ise avangart akımları beraberinde getirir.

Aydınlanma ile birlikte, kaynağı ilahi otorite olan ve değişmez bir değerler düzenini yansıtan sanat ve dünya görüşüne ağır bir darbe indirildi.

Otonomiye dayanan akılcı bir etik kurma girişimlerine sahne olan bu dönemde, estetik ve kişisel zevk öne çıktı.

Hemen ardından, 20. yüzyılda bireyselliğin otonominin önüne geçtiği yeni bir hareket başladı.

Evrensel bir aklın bağlarından sıyrılmanın gerekli olduğunun vurgulandığı bu akımın başını Nietzsche çekti.

Luc Ferry işte tam bu noktada postmodernizmin sivri uçlarına karşı çıkarak akli standartlar ve sanatsal özgürlük arasında bir denge kurulması gereğinin altını çiziyor.

Özellikle Kant ve Hegel estetiğini derinlikli ve karşılaştırmalı bir şekilde ele alan ‘Homo Esteticus’, estetik alanında önemli bir boşluğu dolduruyor.

  • Künye: Luc Ferry – Homo Esteticus: Demokrasi Çağında Beğeninin İcadı, çeviren: Devrim Çetinkasap, İş Kültür Yayınları, felsefe, 288 sayfa, 2024

Gül İrepoğlu – İstanbul’un Resmi (2024)

İki denizi birleştiren ve iki kıtaya ayıran bu tılsımlı coğrafya ve onun doğurduğu şehir İstanbul, var olduğu ilk zamanlardan günümüze dek sanatçılara esin verdi; tarihiyle ve günceliyle, görünürüyle ve duyumsanırıyla.

İstanbul’u betimlemek, belki de İstanbul’u sevmenin en güzel yoludur.

Bu kitap, “Resimlerin İstanbul’u” kavramını Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’nda yer alan İstanbul temalı resimlerden önemli bir seçki sunarak kalıcılaştırmayı amaçlamaktadır.

Kitabın sayfaları çevrildikçe, İstanbul kendisini içindeki renklerle katman katman açacak, olağanüstü bir yolculuğun aşamaları gözler önüne serilecektir.

  • Künye: Gül İrepoğlu – İstanbul’un Resmi, İş Kültür Yayınları, resim, 428 sayfa, 2024