Mary Wollstonecraaft – Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi (2019)

38 yıl gibi kısa bir ömür sürmüş Mary Wollstonecraft (1759-1797),  modern feminizmin kurucularındandır.

Bilindiği gibi kendisi, daha sonra ‘Frankenstein’ı yaratacak Mary Wollstonecraft Shelley’nin de annesidir ve Shelley’nin doğumundan on bir gün sonra hayatını kaybetmişti.

Wollstonecraft, kısa hayatına rağmen o döneme değin erkeklerin tekelinde olmuş felsefe alanında kaleme aldığı metinlerle, kendinden sonraki yüzyılları kadın hakları konusunda derinden etkilemiş bir 18. yüzyıl düşünürüdür.

İlk kez 1792’de yayımlanan ‘Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi’, özellikle uysal ve gösterişli kadınlık algısıyla kıyasıya hesaplaşarak yeni ve erkeklerle tümüyle eşit bir kadın tasavvuru yaratıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Kadınları, hem zihnen hem de bedenen kuvvet kazanmaları için çaba sarf etmeleri gerektiğine razı edebilmeyi; onları, yumuşak sözlerin, kalbin kırılganlığının, ince fikirliliğin ve ince zevkin zayıflıkla neredeyse eşanlamlı olduğuna; sadece merhamet ve merhametin kız kardeşi addedilen bu çeşit sevginin nesnesi olan bu varlıkların, çok geçmeden aşağılanma nesnesi de olacaklarına ikna edebilmeyi diliyorum.”

  • Künye: Mary Wollstonecraft – Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, çeviren: Duygu Akın, Kafka Kitap, 160 sayfa, 2019

Mary Wollstonecraft – Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi (2007)

  • KADIN HAKLARININ GEREKÇELENDİRİLMESİ, Mary Wollstonecraft, çeviren: Deniz Hakyemez, İş Kültür Yayınları, felsefe, 284 sayfa

Mary Wollstonecraft, ‘Frankenstein’ın yazarı Mary Shelley’nin annesi. 18. yüzyılın önemli düşünürlerinden olan Wollstonecraft, felsefe alanında yazdıklarıyla erkek egemenliğindeki düşün dünyasından, kadın kimliğiyle sıyrılmış ve kendinden sonraki yüzyılları kadın hakları anlamında etkilemiş önemli bir isim. 1792 yılında yayımlanan ‘Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi’ ise, düşünürün kadın haklarını temel alan ve 215 yıl önce yayımlandığı halde hâlâ etkisini önemli ölçüde koruyan başlıca eseri. Wollstonecraft’ın çalışması, kuru bir kadın hakları savunuculuğundan öte, ahlak anlayışına eleştirel bakışıyla de ilgiye değer.