Mona Chollet – Aşkı Yeniden İcat Etmek (2023)

Aşkı bize sunulandan farklı bir biçimde tasavvur edebilir miyiz?

Daha güçlü, daha tatmin edici, daha eşit bir aşk…

Televizyon dizileri, filmler, romanlar, gündelik hayatın görünmez kodları kadınların susmasını ve aşkta mutluluğu yakalamak için kendileri ile sevgilileri arasında bir seçim yapmaları gerektiğini öğütlüyor.

Erkek her şeye hakkı olan, kadın ise fedakârca kendini adaması gereken taraf olarak kabul ediliyor.

Sadakat ve tekeşliliğe değer yükleyen toplumsal kaideler bazen kadın kırımının yolunu açabiliyor; bu olmadığında bile kadın için yıkıcı, yıpratıcı ve tüketici oluyor.

Tahakkümün görünür ve görünmez bin bir çeşidi hayatımızı esir almaya devam ediyor.

Mona Chollet, ‘Aşkı Yeniden İcat Etmek’te patriyarkanın heteroseksüel ilişkileri nasıl manipüle ettiğini, hem kadınları hem de erkekleri koşullandırdığını, aşkı ve arzuyu yaşamamıza engel olduğunu anlatıyor.

Kadın-erkek ilişkisinin hakiki ve eşit bir ilişkiye dönüşebilmesi için öncelikle kadınların kendi seslerini bulması gerektiğini söylüyor.

‘Aşkı Yeniden İcat Etmek’, hem eleştirel üslubuyla hem de yüreklendirici bakış açısıyla aşkın gücüne duyulan inancın manifestosu âdeta.

“Kadınların kimliklerine, kıymetlerine dair çok güçlü ve sağlam hisleri olması, her alandaki egemenliklerinden emin olmaları gerekir. İşte tüm bu ögeler kadınların sahip olmakta çok az şanslı oldukları noktalar; ama onları beslemeye kararlı olmak da bizim elimizde.”

  • Künye: Mona Chollet – Aşkı Yeniden İcat Etmek: Patriyarka Heteroseksüel İlişkileri Nasıl Sabote Ediyor?, çeviren: Z. Hazal Louze, İletişim Yayınları, inceleme, 256 sayfa, 2023

Mona Chollet – Bugünün Cadıları (2020)

Popüler kültür ürünlerine konu edilen cadı karakterlerine bir fantezi ürünü gibi davranılır, süper güçleri olan kahraman imajı verilir.

Oysa hayal gücünü harekete geçiren bir karakter olarak görülmesinden ve olumlu bir imgeyle anılmasından önce “cadı” kelimesi aşağılayıcı bir sıfat olarak, sahtekârlıkla itham edilen kadınları tarif etmek için kullanılırdı ve on binlercesinin işkence görüp öldürülmesine sebep olmuştu.

Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa’da sürdürülen cadı avları, toplumsal bilinçte ilginç bir yer tutuyordu.

Mona Chollet, bu tarihsel gerçekliği hatırımızda tutarak kadınlara uygulanan muamelenin bugün farklı biçimlerde, sistemleşmiş ve doğallaşmış halde devam ettiğini, o zamanlardan itibaren, önce şiddet yoluyla ve sonra ideal ev kadını modelinin inşasıyla dayatılan modelin, kadınları doğurganlık üzerine temellenen rollere hapsettiğini, onları çalışma yaşamından kopardığını gözler önüne seriyor.

Yazar, kadınların kimliklerini yok eden, zayıflatan, özgürlüklerini ellerinden alan bu modelin karşısına bugünün cadılarını ve onların yaratabileceği direniş imkânlarını koyuyor.

Yazar, bugünün cadılarıyla kast ettiği ise, bağımsız olabilen, kendini gerçekleştirebilen, bekâr kalan, çocuk sahibi olmak veya olmamak gibi kararlarını özgürce dile getirebilen, türlü biçimlerde süren gençlik, güzellik dayatmasına karşı olgunluğun ve tecrübenin emaresi olarak saçlarının beyazlamasını gururla izlemeyi seçen kadınlardır.

“Cadıların fısıltılarının bizi yönlendirdiği yolu takip edip düşünce dünyamızı ve hayal gücümüzü serbest bıraktığımızda büyük bir coşku bizi bekliyor olacak: cesaretin, isyanın, hayatı olumlamanın, otoriteye kafa tutmanın vereceği coşku.” diyen Chollet, sadece sivrilen kadınları değil, toplumun kadınlık idealini içselleştirmiş kadınları da, cadılık yaftasını sahiplenmeye davet ediyor.

  • Künye: Mona Chollet – Bugünün Cadıları: Kadınların Yenilmez Gücü, çeviren: Z. Hazal Louze, İletişim Yayınları, kadın, 240 sayfa, 2020