Nicole A. N. M. van Os – Feminizm Hayırseverlik ve Vatanseverlik (2023)

Nicole van Os’un, ayrıntılı arşiv çalışmaları ve teorik zenginliğiyle oluşturduğu ‘Feminizm, Hayırseverlik ve Vatanseverlik’, Osmanlı döneminin kadın örgütlenmelerine geniş bir yelpazeden yaklaşıyor.

Başlıkta geçen üç kavramı da alt başlıklarla inceleyen van Os, sağlık, imalat, eğitim, yardım dernekleri, tarım, sanayi gibi pek çok alanda, kadınların hangi motivasyonlarla örgütlendiğini ve sisteme karşı taleplerini araştırıyor.

Bu, farklı kurumsal çerçevelerden, farklı motivasyonlarla oluşan bir örgütlenme olsa da sonuçta kadınların hak mücadelesiydi.

Kitaptan bir alıntı:

“23 Temmuz 1908’de Jön Türk Devrimi II. Abdülhamid’in mutlakıyet rejimine son verir…  Sokaklarda sevinç gösterileri yapan insanların arasında Müslümanlar da dahil olmak üzere İstanbullu ve Selanikli kadınlar da vardır. Revu du Monde Musulman’ın haberine göre ‘Kadınlar sokaklarda kırmızı beyaz kurdeleler ve bayraklar sallayarak koşuşturuyor ve haykırıyordu: Yaşasın Vatan! Yaşasın Hürriyet! Yaşasın Millet!’ Hatta bazı gözlemcilere göre peçelerini bir kenara fırlatıp yüzlerini açıyorlardı.”

  • Künye: Nicole A. N. M. van Os – Feminizm Hayırseverlik ve Vatanseverlik: Osmanlı İmparatorluğunda Kadınların Örgütlü Yaşamı, çeviren: Mehmet Murat Kemaloğlu, Alfa Yayınları, feminizm, 616 sayfa, 2023

Ulf Schmidt – Gizli Bilim (2023)

Yirminci yüzyıl boyunca yüksek gizlilikteki tesislerde zehirli kimyasalları denemek için askerlerin kullanıldığı iddiaları, 1990’lı yılların başından beri medyada daha sıklıkla yer buluyor.

Britanya’da 1939 ve 1989 yılları arasında 21 binden fazla ordu mensubu bu gizli deneylere katıldı.

Bazıları kendi deneyimlerini zararsız olarak hatırlarken bazıları için nahoş, bazıları için zararlı bir deneyimdi ve bazı vakalar da ölümle sonuçlandı.

’Gizli Bilim’, geçmişte ittifak kuvvetlerini oluşturan ülkelerin özellikle Britanya’nın, Birleşik Devletler’in ve Kanada’nın kimyasal ve biyolojik silahlarının tarihinin izini süren ilk çalışma olarak önem kazanıyor.

Etik konulardan askeri bilim kültürüne, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda ilk kez kimyasal silah kullanmasıyla gelişen durumlardan uluslararası toplumun -halen süren- bu silahları yasaklama çabalarına kadar geniş bir kapsam okuyucuya sunuluyor.

Yazar, ittifak güçlerinin özellikle de Britanya’nın o günlerdeki durumlara ve değerlere göre bu alandaki yargılamalarını etik ve güvenilirlik açısından sorguluyor.

Bunu yaparak yüksek gizlilikteki araştırma kuruluşlarındaki karmaşık dinamikleri anlatıyor.

Kimyasal ve biyolojik savaş birlikleri oluşturmak amacında ve kapasitesinde olan bu kuruluşların kadrolarının büyük kısmı ordu yetkilileri, bilim insanları ve uzman sivil görevlilerden oluşuyordu.

Bu kadrolar, sürekli gelişen, sonu olmayan ulusal tehditler tanımlamak ve inşa etmek, bunlara karşı stratejiler geliştirmek için devasa bütçeler ve insana en zararlı malzemeleri kullanarak deneysel çalışmalar yaptılar.

‘Gizli Bilim’, belgeler ışığında bu deneyleri ve ortaya çıkan sonuçları, kapsamlı bir biçimde, bilim etiği çerçevesinde tartışmaya açıyor.

  • Künye: Ulf Schmidt – Gizli Bilim: Zehir Savaşları ve İnsan Deneyleri Yüzyılı, çeviren: Kenan Çelik, Doruk Yayınları, inceleme, 680 sayfa, 2023

Georges Canguilhem – Yaşam Bilgisi (2023)

Biyoloji ve modern tıptaki dönüşümler yaşam kavrayışlarımızı nasıl şekillendirdi?

Felsefi kavramlar ve bakış açıları biyolojik fikirleri ve deney çalışmalarını nasıl etkiledi?

Birbirine çok uzak disiplinler olarak tasavvur edilen felsefe ve tıp/biyoloji arasındaki etkileşimler nasıl gerçekleşti?

Genetik devrimin şafağında yayınlanan ‘Yaşam Bilgisi’, hücre teorisinin tarihini, organizmaya dair mekanik anlayışlara yakınlaşmamızı ve uzaklaşmamızı, bilim ve nesnelerindeki normalliğin doğasını ve hatta canavarları ele alarak bu sorulara kendi özgünlüğüyle cevap veriyor.

‘Yaşam Bilgisi’, bir bilim olarak biyolojinin yapısını inceliyor.

İlk olarak biyolojide yöntemin incelenmesi, ardından hücre teorisinin tarihi ve son olarak felsefe ve biyoloji arasındaki ilişki olmak üzere üç bölüme ayrılan kitabın ana tezi, canlının fiziko-kimyasal yasalara indirgenemez olduğu ve yapay bir makine olarak anlaşılamayacağıdır.

Michel Foucault, François Jacob, Louis Althusser ve Pierre Bourdieu gibi düşünürlerin çalışmalarındaki izlerinden anladığımız kadarıyla Georges Canguilhem, hem Fransız felsefesi hem de bilim felsefesi üzerinde muazzam bir etki bıraktı.

Yirmi yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu eser, modern biyolojinin doğuşundan geçen yüzyılın ortasına kadar meydana çıkan felsefi muğlaklıkları ve sorunları işleyerek epistemolojik bir tarihsel analiz de sunuyor.

  • Künye: Georges Canguilhem – Yaşam Bilgisi, çeviren: Adem Beyaz, Kolektif Kitap, felsefe, 256 sayfa, 2023

Osman Tiftikçi – Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı (2023)

Türkiye’de kadınlar 1934 yılı sonunda seçme ve seçilme hakkını kazandılar.

Bu hak Cumhuriyet döneminde, eğitim, din, hukuk ve yaşamın diğer alanlarında yapılan reformların bir parçasıydı.

Bu reformlar sayesinde kadınlar eğitimin her düzeyine katılabilme, iş yaşamının her alanında yer alabilme, sanat ve kültür hayatına katılabilme, giyim kuşamda, aile yaşamında, kişi ve miras hukukunda dini gericiliğin zincirlerini kırabilme imkanlarına kavuştular.

Bu doğrulara karşın kadın haklarının iktidarın bir lütfu olduğu, Fransa’nın bile önüne geçildiği, Türkiye’nin kadınların siyasi haklarını tanıyan ilk ve tek İslam ülkesi olduğu gibi abartılar yanlıştır.

Osmanlı ve Türkiye kadınları, İttihat ve Terakki’nin kuruluşundan itibaren kadınların siyasi haklarına yabancı değildi.

Partiye ilk kadın üye 1902 yılında yapılmıştı. Kadınların seçim hakkı 1920 yılında bir partinin (TKP), 1921 yılında da bir kadın derneğinin (Ulviye Mevlanların Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti) programında yer almıştı.

1923 Haziran’ında kadınlar İstanbul’da Kadınlar Halk Fırkası’nı kurmuşlardı.

CHP ise genel kanının aksine kadın hakları konusunda çok istekli davranmadı.

1930 yılına kadar kadınların CHF’ye üyelik başvuruları bile reddedildi.

Seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda kullanılabilmesi ise 1951 seçimlerini bulmuştur.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının “verilmesi”, Osmanlı’dan gelen Türk, Kürt, Ermeni, Çerkes feminist hareketlerinin sonu oldu.

Türkiye’de feminist hareket bu tarihten sonra 40-50 yıl ortada görünemedi.

Kitap, kimileri ilk kez gün ışığına çıkarılan Osmanlıca belgeleri de içeren geniş bir arşiv taraması sonucunda elde edilen nesnel bilgiler ışığında titizlikle hazırlanmış bir çalışma.

Çeşitli boyutlarıyla kadın çalışmalarına önemli katkılar içeren bu kitap, resmi tarih açısından da eleştirel yaklaşımlarıyla katkılar sunuyor.

  • Künye: Osman Tiftikçi – Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı: (Hakk-ı İntihâb) Mücadelesi 1908-1935, Nota Bene Yayınları, tarih, 208 sayfa, 2023

Douglas A. Howard – Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (2023)

1299 yılında Osman Bey tarafından kurulan “Devlet-i Aliyye” Osmanlı, ortaçağdan yakınçağa kadar varlığını sürdürmüş; Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika kıtasına yayılmış büyük bir imparatorluktu.

‘Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’, birçok ırktan ve milletten insanı barındıran bir imparatorluğun nasıl kurulduğu, nasıl bir araya geldiği ve dağılışına kadar geçen süreçte neler olduğuna dair bütüncül bir bakış açısı kapsamlı bir şekilde gözler önüne seriliyor.

Douglas A. Howard, Osmanlı padişahlarının, çeşitli devlet görevlilerinin ve geniş hane halkının rolüne, saray yaşamına, uygulanan mali politikalara değiniyor; hastalık ve felaket dönemlerini, göç ve şiddetin insanlar üzerindeki etkilerini sebep-sonuçlarıyla irdeliyor.

  • Künye: Douglas A. Howard – Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, çeviren: Tanju Günseren, Alfa Yayınları, tarih, 480 sayfa, 2023

Daryl R. Van Tongeren – Tevazu (2023)

Tevazu kendimize, başkalarına ve bizi çevreleyen dünyaya, onu olduğu gibi algılamamızı sağlayacak şekilde yaklaşmanın yoludur.

Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki tevazu insan ilişkilerini güçlendirmeye, iş hayatında ilerlemeye ve toplumu daha iyi bir noktaya taşımaya katkı sağlar.

Yadsınamaz bir güce sahiptir ve dönüştürücüdür.

Bugün artık modern bilimin kadim bilgeliği onadığı noktadayız: Tevazunun güçlü bir dönüştürücü etkiye sahip olduğunu biliyoruz.

Narsisizm bizi kendimizi aldattığımız bir yalan dünyaya tutsak ederken tevazu özgürleştirir, güçlendirir ve geliştirir.

Sosyal Psikolog Darly R. Van Tongeren, tevazu kavramı üzerinden bizi kendini tanıma, kendini kontrol edebilme ve kendini aşabilmeye dair düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor.

İçine hapsolduğumuz yankı odalarından çıkmak için Tevazu’yu yeniden keşfetmeliyiz.

Narsisizm milyonlarca kişiyi, aslında olmadıkları biri gibi davranarak hayatlarını bir hiç uğruna heba etmeye yöneltti.

Van Tongeren tevazunun kadim erdemini ortaya koyarak bize bir çıkış yolu gösteriyor.

  • Künye: Daryl R. Van Tongeren – Tevazu: Narsistik Dünyanın Tuzaklarından Kurtulmak, çeviren: E. Gülsen Yüksel, Timaş Yayınları, psikoloji, 352 sayfa, 2023

Philippe Panerai, Jean Castex ve Jean-Charles Depaule – Kentsel Biçimler (2023)

‘Kentsel Biçimler’, dört dörtlük 20. yüzyıl bir kentbilimi tarihi.

Kitap, yüzyılın kentlerinde, Paris, Londra, Amsterdam ve Frankfurt’ta gerçekleştirilen en anlamlı, belki de en tekil çalışmaları kendi ölçekleri temelinde bir araya getiriyor.

Seçtiği örneklerle bir yandan mükemmel bir panorama, bir yandan da kuramsal bir ders ve tartışma konusu oluşturuyor.

Kitapta, klasik Avrupa kentinin 19. yüzyılın dönüştürdüğü, 20. yüzyılın da yürürlükten kaldırdığı ayırıcı özelliği olan bina adasının, yani belirli bir mekânsal örgütlenmesi çok yönlü bir biçimde ele alınıyor.

  • Künye: Philippe Panerai, Jean Castex ve Jean-Charles Depaule – Kentsel Biçimler: Bina Adasından Bina Bloğuna, çeviren: Alp Tümertekin, Janus Yayıncılık, mimari, 240 sayfa, 2023

Stephen Crowley – Putin’in Emek İkilemi (2023)

Türkiye’de, genel olarak eski Sovyet cumhuriyetleri ve özel olarak Rusya Federasyonu üzerine yapılan nitelikli araştırmaların ve kitapların sayısı son derece sınırlı.

Üstelik bu alandaki çalışmaların genellikle uluslararası veya devletlerarası ilişkileri öncelediği, daha somut olarak, Batı ile Avrasya ya da NATO ile Rusya arasındaki mücadeleye odaklandığı görülüyor.

Böyle olunca, eski Sovyet coğrafyasının ekonomi politiği, bu ülkelerdeki rejimlerin niteliği ve yine bu ülkelerdeki güncel toplumsal hareketler ve işçi sınıfı hareketleri genellikle göz ardı ediliyor.

Bu bağlamda, eski Sovyet ülkelerinin ve Rusya’nın içsel dinamiklerine ilişkin güncel araştırmalara ihtiyaç olduğu açık.

Bu kitap, Rusya’nın ekonomi politiğini, Rus sanayileşmesinin ve kentleşmesinin gelişimini, Putin rejiminin niteliğini ve meşrulaştırma stratejilerini, sendikaların durumunu ve işçi sınıfının güncel örgütlenme ve mücadele deneyimlerini ele alıyor.

Ancak bunu, Rusya’nın Sovyetler Birliği’nden devraldığı sanayileşme ve kentleşme mirasının beraberinde getirdiği sorunlar üzerinden yapıyor.

Rusya’da, Sovyetler Birliği’nden miras ‘monokentler’ (yani tek bir endüstri veya işletme etrafında inşa edilmiş şehirler) Rusya’nın iktisadi büyümesinin önündeki zorlu bir sınavı temsil ediyor.

Ancak bu öyle bir sınav ki başarısız olunması durumunda sonuçları çok ağır olabilir.

Yani monokentlerin, yalnızca Putin rejiminin ve oligarkların geleceğini değil, aynı zamanda işçi sınıfının rejimle ilişkisini ve toplumsal dönüşüm olasılığını belirleyen önemli bir düğüm noktası olduğu söylenebilir.

Sonuç olarak, bu kitap, Putin rejiminin ve günümüz Rusya’sının ikilemlerine ve bunun toplumsal sonuçlarına odaklanıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Rusya’da sosyal ve iktisadi sorunlar üzerine patlak veren genel protestolar, neredeyse her zaman kendiliğinden olaylar, belirli bir toplumsal grubu olumsuz etkileyen hükümet reformlarına verilen anlık tepkiler olmuştur… Putin rejimi bu protestolardan sağ çıkmış olsa da her olayda iktisadi sıkıntıların hızla siyasallaşma ve iktisadi talepleri olan toplumsal grupların siyasi değişim çağrısı yapan diğer gruplarla birleşme potansiyelini gösterdiler.

Putin’e yönelik destek hala yüksek. Ancak kişiye dayalı rejimlerde tek adam kendisini iktidarın zirvesine yerleştirir ve buna bağlı olarak ülkenin içinde bulunduğu durumun nihai sorumlusu olarak görülmeye başlanır.

Rusya’da toplumsal protestoların istikrarı bozma olasılığı şimdilik düşük görünüyor. Ancak ortalama Ruslar için yaşam standartları, savaştan ve yaptırımlardan on yıl önce düşmeye başlamıştı. Zamanla, muhtemelen aylar yerine yıllarla ölçülebilecek bir süre içinde, Kremlin çok büyük bir olasılıkla net bir ikilemle karşı karşıya kalacak: ya yaşam standartlarının daha da kötüleşmesine izin verecek ya da iktisadi büyümeyi artırmak için reformlar yapacak. Ne var ki her iki adım da istikrarı bozan protestolarla sonuçlanabilir.”

  • Künye: Stephen Crowley – Putin’in Emek İkilemi: İstikrar ve Durgunluk Arasında Rus Siyaseti, çeviren: Deniz Gürler, NotaBene Yayınları, siyaset, 400 sayfa, 2023

John Bellamy Foster – Antroposen’de Kapitalizm (2023)

İçinde yaşadığımız kapitalist sistem geleceğimizi tehdit ettiği gibi şimdi bir de dünya ile çatışıyor.

Bu kitap, zamanımızın korkunç gerçekliğine dair.

Ancak aynı zamanda da tarihin kritik anlarında insanlığın gösterdiği çabanın bilgisine sahip olmanın getirdiği bitip tükenmez bir umuda da dair.

1919 yılında Marksist felsefeci Georg Lukacs dünyanın kaderinin tehlikeye girdiği devrimci durumlarda “bireyin bilinci ve sorumluluk duygusu, dünyanın yazgısının değişmesinin kendi eylemine ya da eylemsizliğine bağlı olduğu varsayımıyla karşı karşıya kalır” demişti.

Bugün işte böyle kritik bir dönemde yaşıyoruz.

İnsanlığın geleceğinin niteliği hatta varlığı verdiğimiz mücadelenin muhtevasına, kendimizi yeniden yaratarak dünyayı da yeniden yaratma becerimize, sadece şimdiki ve gelecekteki kuşakların değil, aynı zamanda gezegende yaşayan türlerin de iyiliği için etrafımızı saran ve geleceği tehdit eden yıkıcı toplumsal koşulları dönüştürme isteğimize bağlı.

Kapitalizm doğası gereği kendi yuvasını telafisi imkânsız bir şekilde kirleten bir sistem, üstelik artık bunu bütün gezegene yaydı.

Bu durumun bir bütün olarak insanlık ve gelecek bütün nesiller için yarattığı sorunun ölçeği tahayyüllerin ötesinde.

Bugün dünyada hâkim bir sosyoekonomik sistem olan kapitalizm, dünyadaki çoğu insanın gündelik yaşamını etkiliyor.

O kadar yaygın ve kapsayıcı ki, şunu sormak mantıklı: Dünyanın sonunu tasavvur etmek, kapitalizmin sonunu tasavvur etmekten daha mı iyi?

  • Künye: John Bellamy Foster – Antroposen’de Kapitalizm: Ekolojik Yıkım veya Ekolojik Devrim, çeviren: İdem Erman, Kalkedon Yayınları, siyaset, 178 sayfa, 2023

Kolektif – Modern Avrupa’nın Ekonomik Tarihi (2023)

Avrupa’ya kimlik kazandıran en başat unsur ekonomidir.

Ekonominin seyri modern Avrupa’nın kökeninde yer bulmuş, demografiden sanata kadar sayısız alanı değiştirerek modernizmin inşaatındaki harç hâline gelmiştir.

Stephen Broadberry ve Kevin H. O’Rourke editörlüğünde hazırlanan ‘Modern Avrupa’nın Ekonomik Tarihi (1700-1780)’ bu bilinçle derlenmiş göz alıcı bir çalışma.

Sanayi Devrimi’nden başlayan kitap, Avrupa’nın ekonomik tarihini topyekûn bir Avrupa üzerinden inceliyor; verileri, ülkelerden ziyade konulara göre tasnif ediyor.

İngiltere’de ortaya çıkan ve 1870’e kadar Batı Avrupa’nın diğer bölgelerine yayılan modern ekonomik büyümenin dünyaya armağan ettiği dönüşüm; Avrupa’daki ekonomik modelleri temayüz ettiren koşullar, ekonominin imparatorluklara ve diğer devletlere etkileri, demografik başkalaşım, yaşam standartlarının şekillenmesi, tarımsal, ticari ve endüstriyel ilişkiler…

Bunlar, elinizdeki kitabı vücuda getiren patikalardan sadece birkaçı.

Kitabı oluşturan her bölüm Avrupa’nın üç ana bölgesini kapsayacak şekilde uluslararası alanda uzman akademisyenlerin elinden çıktı.

Ticaret, kentleşme, toplam ekonomik büyüme, başlıca tarım ve sanayi, hizmet sektörleri, gelir dağılımı ve yaşam standartlarının gelişimi gibi konulara yeni bir bakış geliştiren bu eserde ortaya konan veriler, mümkün olduğunca grafikleştirilmiş ve her kesimden okuyunun anlayabileceği bir görünüme kavuşturulmuş.

Onur İşci ve Barış Tunçtekin’in titiz çevirisiyle Türkçeleştirilen eser, modern Avrupa’yı ekonomi üzerinden okumak için tam bir başucu kitabı.

  • Künye: Kolektif – Modern Avrupa’nın Ekonomik Tarihi (1700-1870), 1. Cilt, editör: Stephen Broadberry ve Kevin H. O’Rourke, çeviren: Onur İşci ve Barış Tunçtekin, Selenge Yayınları, tarih, 392 sayfa, 2023