Theodor W. Adorno – Faşizm ve Propaganda (2023)

Sosyal teori, felsefe, estetik ve müzik alanında 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden Theodor W. Adorno, ‘Faşizm ve Propaganda’da bugün radikal sağ adı verilen cenahın hem psikolojik dayanaklarını hem de dini argümanlarla bezeli siyasal gündemlerini yaymak için medyayı nasıl kullandığını analiz ediyor.

1930’larda ABD’de yaşayan ve Paul Lazarsfeld ile birlikte radyonun toplumdaki ağırlığı üzerinde çalışan Adorno’nun, Hıristiyan sağın radyoda bayraktarlığını üstlenirken faşist bir tutum sergileyen Amerikalı demagog Martin Luther Thomas’ın radyo demeçlerinde hitap gücünü ve ele aldığı konuları aktarırken kullandığı çarpıtma tekniklerini derinlemesine analiz ettiği bu çalışma; içinden geçtiğimiz koşullarda Adorno külliyatı içinde en rahat anlaşılabilecek kitaplardan biridir.

Faşizm ve antisemitizm teorisi barındıran makaleler, popüler kültür üzerine yapılacak kültürel incelemeler için bir yöntembilim sunarken, farklı kıtalar arasındaki siyasal yaşam mukayesesine ilişkin genel çıkarımlarda bulunarak psikolojik gerçeklik ile sosyolojik gerçeklik arasındaki ilişkiye dair de çarpıcı bir fikir ortaya koyuyor.

‘Faşizm ve Propaganda’, otoriter amaçlarla psikolojik baskı yaratma olanaklarından yararlanan hitap teknikleri konusunda sunduğu analiziyle, ideolojik propagandanın etkisinden hareketle günümüz gerçekliğine ışık tutan bir çalışma.

  • Künye: Theodor W. Adorno – Faşizm ve Propaganda, çeviren: Müge Çavdar, Sel Yayıncılık, siyaset, 184 sayfa, 2023

William Davies – Mutluluk Endüstrisi (2018)

Mutluluğa karşı olunabilir mi?

Aristoteles mutluluğu –ahlaki açıdan daha geniş anlamıyla– insanlığın nihai amacı olarak görüyordu.

Bu kuşkusuz herkesin katılmayacağı bir yorum.

Nietzsche ise, “İnsanlar mutlu olmak için çabalamaz; bu sadece İngilizlere özgü bir davranıştır,” demişti.

Öte yandan pozitif psikoloji ve mutluluk ölçümü 1990’lardan bu yana siyasi ve ekonomik kültürümüze nüfuz etti ve bugün de, siyasetçilerle yöneticilerin mutluluk ve esenlik mefhumlarını sahiplenme şekline yönelik kaygılar artmış durumda.

Bunun yanı sıra “mutluluk bilimi”, nihayetinde çektikleri ıstıraplardan ötürü insanları sorumlu tutup –tabii dâhiyane bir şekilde onları ilaçla tedavi ederek– sorunu oluşturan koşulları yok sayacak bir konuma gelme riski taşıyor.

İşte William Davies’in şahane çalışması ‘Mutluluk Endüstrisi’, yeni nesil kapitalist sistemin mutluluğumuzu bahane ederek yaşamımızın kontrolünü nasıl ele geçirdiğini gözler önüne seriyor.

Davies, hem büyük şirketlerin, piyasaların ve hükümetlerin, haz ve mutluluk arayışımızdan faydalanarak, tüketim davranışlarımıza nasıl yön verdiğini örnekler eşliğinde açıklıyor hem de bu korkunç kısırdöngüden nasıl kurtulabileceğimizi gösteriyor.

Kitabı, reklamların, motivasyon artırmaya yönelik işyeri terapilerinin, zindelik ve esenlik vaat eden guruların, yaşam koçlarının, spor hocalarının, pozitif psikoloji uzmanlarının ve mutluluk iktisatçılarının yarattığı statüye, güce, kariyere ve paraya odaklanmış bu tüketim sarmalının gerçekte neye hizmet ettiğini daha iyi kavramak isteyenlere şiddetle öneririz.

Kitaptan iki alıntı:

“Zihni izlenip ölçümlenmesi gereken kendine has davranış ve hastalıklara sahip, mekanik ya da organik bir nesne olarak gören bilimsel bakış açısı belki de sıkıntılarımızın çözümünden ziyade onları yaratan köklü kültürel nedenlerden biridir.”

“‘Mutluluk endüstrisi’ güçlüye zayıfın haklarını hatırlatmak yerine zayıfa güçlü olmayı dayatıyor. Rekabet ve acımasızlık sağlıklı sayılıyor.”

  • Künye: William Davies – Mutluluk Endüstrisi, çeviren: Müge Çavdar, Sel Yayıncılık, inceleme, 294 sayfa, 2018