Hans Henrik Bruun – Bilim, Değerler ve Politika (2024)

Türkçe literatürde Weber metodolojisine ilişkin kitapların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Oysa Almanca metinlerin yanı sıra, İngilizcedeki Weber külliyatı bile belirgin bir ivmeyle birikerek Weberyan bir Babil Kulesi inşa edilmesine katkı sunuyor.

Kimi yorumcular Weber’in kendi ikincil literatürünün gölgesinde kaldığından yakınırken kimileri Weber’in dağınık, polemikçi, kılı kırk yaran metinlerindeki karmaşayı anlamanın bundan başka bir yolu olmadığını savunuyor.

İşte ‘Bilim, Değerler ve Politika’ tam da bu çatallanmanın eşiğinde durur.

Bir yandan, Weber’in yayımlanmış metinlerini, mektuplar, derkenarlar, göz ardı edilmiş notlar ve sözlü tartışmaların ışığında, bütünlüklü bir manzara olarak yeniden inşa ederken; diğer yandan, başka büyük Weber yorumcuları ile yürüttüğü tartışmada kendi özgün konumunu belirginleştirir.

Dolayısıyla, bu kitap halihazırda zayıf olan Türkçe literatür için mükemmel bir pusula işlevi görüyor: Hem Weber’in orijinal metinlerinin okunmasına yardımcı olur hem de ikinci literatürdeki belli başlı yorumların eleştirel bir haritasını oluşturur.

Hans Henrik Bruun’un kitabı, Türkçede hâlâ pozitivizm-hermeneutik ikiliği ve Marx-Weber karşıtlığı gibi elli yıl öncesinin tartışmalarıyla anılan Weber metodolojisine; bilim, değerler ve politika ilişkisi açısından odaklanan taze ama güçlü bir soluk niteliğinde.

  • Künye: Hans Henrik Bruun – Bilim, Değerler ve Politika: Max Weber’in Metodolojisi, çeviren: Ozan Başdaner, Özge Tuncer, Livera Yayınevi, sosyoloji, 496 sayfa, 2024

Niklas Luhmann – Tutku Olarak Aşk (2023)

Eğer tarihsizmiş gibi görünüp doğallığın dokunulmazlığına itilen fenomenlerin tarihsel olarak oluştuğunu ve toplumsal olarak koşullandığını, dolayısıyla değişime açık olduğunu göstermek sosyal bilimin göz ardı edilemez meziyetlerinden biriyse, Niklas Luhmann ‘Tutku Olarak Aşk’ta aşkın modern tarihinin izini teorik inceliği ve empirik titizliği elden bırakmadan sürerek yirminci yüzyılın usta sosyologlarından biri olduğu konusunda şüpheye yer bırakmaz.

Bu kitapta aşk ne psiko-fizyolojik mekanizmalara bağlı değişmez ve evrensel bir bilişsel sürece indirgenir ne de herkesin kendine özgü bir şekilde yaşadığı, hakkında konuşulması ve kavramsallaştırılması imkânsız öznel bir duyguyla özdeşleştirilir.

Luhmann tam tersine mahrem ilişkilerde yaşanan duygusal deneyimi ve bu ilişki tipine has iletişim biçimini mümkün kılan semantik bir kod olarak odaklanır aşka.

Böylece farklılaşmış ve özerkleşmiş alt-sistemlerden oluşan modern toplumsal sistemde tutkulu aşka dayanan evlilik kurumunun kendine özgü yerini sağlayan öznel boyutun tarihsel seyrini gözler önüne serer.

Bununla birlikte, Luhmann, modern toplumlarda tutkulu aşka dayalı mahrem ilişkilerin evlilik kurumuna hapsedilmesiyle sonuçlanan sürecin bir yanda tutkulu aşka dair semantiğin hem dostluğu içeren mahrem ilişkilerden hem de ilahi aşktan kopmasına, diğer yandan da aile kurumunun ekonomi, siyaset, hukuk gibi kurumlardan ayrışmasına dayandığını ve nihayetinde bu kurumsal ve semantik koşulların bir araya gelmesiyle mümkün olduğunu gösteriyor.

Dahası, tüm bunları trabodur şiirlerinden on sekizinci yüzyıl Fransız edebiyatına oradan da on dokuzuncu yüzyıl Romantizmine uzanan geniş yelpazedeki edebi metinler demetini işleyerek yapıyor.

Bu yüzden, ‘Tutku Olarak Aşk’ın, ister Parsons sonrası sistem teorisini Luhmann’ın nasıl revize ettiğini görmek isteyen sosyal teori okurları olsun isterse de aşk deneyiminin modern toplumlardaki konumu ve seyrine ilgi duyanlar olsun birçok okurun empirik içeriği ve teorik kabulleriyle önemli dersler çıkarılabileceği bir eser olduğu kesin.

  • Künye: Niklas Luhmann – Tutku Olarak Aşk: Mahremiyetin Kodlanışı, çeviren: Ozan Başdaner, Livera Yayınevi, sosyoloji, 296 sayfa, 2023