Kolektif – Lacan Depresyon ve Melankoli Hakkında Ne Dedi? (2024)

Elinizdeki bu kitap çağımızda git gide bir salgına dönüştüğü iddia edilen “depresyon” üzerine Lacancı bakışı hakkıyla ortaya koyan yenilikçi ve çığır açıcı bir kitap.

Lacancı psikanalizin “depresyon” konusunda ne söyleyebileceği hepimizin kulak kabartması gereken bir konu.

Çünkü “depresyon” terimi heterojen bir alanı indirgeyerek, dışsal belirtilerden kurulu bir dizi semptomu birleştirmektedir.

Ki bu da sonuçta depresif olan her bir kişide farklı anlamlara gelebilecek olan belirtileri, üzerine konuşmadan kabul etmeye bizi zorlamaktadır.

Klinisyenler için –özellikle de psikiyatristler için– bu alanın heterojen bir dizi şeyin üst üste binmesinden oluştuğunu görmek çok önemlidir.

Bu da bize her bir öznenin tek tek dinlenmesi gerektiğini salık verir.

İlaçlar öznelerin özneliğini siler ve herkesi aynılaştırır, oysa Lacancı psikanaliz her birimizin tekilliğine vurgu yaparak bizi konuşma göreviyle yüz yüze bırakır.

Kitaptaki klinik örnekler her bir bireyde depresif durumların ortaya çıkışının farklı nedenlerle olduğunu gözler önüne seriyor; ki bu noktanın –Lacancı olmayanların– kendi klinik anlayışlarını sorgulamaları için bir nebze de olsa katkıda bulunabileceğini düşünüyorum.

Depresyonun görülme sıklığının artması depresyonun konuşma ile ele alınabilecek bir şey olmadığı fikrindeki artışla el ele gidiyor.

Kimyasal çözümler ya da adına terapi denen standart uygulamalar ile depresyonun ortadan kaldırılabileceği iddia edilegelindi.

Oysa araştırmalar bunun tersini söylüyor; öznenin ve konuşmanın üzerinin çizilmesi, adına depresyon denilen durumların aynı dönemde daha da arttığını kanıtlıyor.

Bu kitabın, Freud’un Yas ve Melankoli metninde ortaya attığı fikirlere çok önemli açılımlar getirdiğini, bunun Lacancı a nesnesi bağlamında olduğunu belirtmeden geçmek olmaz.

Kitapta melankoliye odaklanan pek çok yazı, yas ve melankolinin karmaşık ilişkisine odaklandığı kadar, melankolinin kendine özgü yanlarını nasıl formüle edebileceğimize de dikkatimizi çekiyor.

Melankolide nesnenin aşırı, boğucu yakınlığı ve bu nesneden aralanmanın neredeyse imkânsız olması yaratıcılık sorusuyla birlikte ele alınıyor kitapta.

İnsani acının pusulasını bulduğunu iddia etmiyor bu kitap ama bir taraftan da öyle teorik ve klinik noktalara dikkatimizi çekiyor ki yıllar boyu tekrar tekrar okunacak temel bir eser olduğunu söylememek haksızlık olur.

Depresyon, yas, melankoli, a nesnesi, klinik çalışma, yaratıcılık, edebiyat, moda, psikiyatrik ilaçlar ve daha pek çok şey üzerine düşünmek isteyenler için mutlaka okunması gereken bir kitap.

    • Künye: Kolektif – Lacan Depresyon ve Melankoli Hakkında Ne Dedi?, editör: Stijn Vanheule, Derek Hook, çeviren: Pınar Garan, Axis Yayınları, psikanaliz, 349 sayfa, 2024

Paul Verhaeghe – Yalnızlık Zamanında Aşk (2023)

Üç büyüleyici deneme!

Aşka, cinselliğe ve ilişkilere dair derinlikli bir okuma yapmak isteyen bütün okurları cezbedecek bir kitap!

İlk deneme olan “İmkânsız Çift”, kadın ve erkek arasındaki çağdaş ilişkinin hem mizahi hem de keskin bir analizidir.

“Kaçışan Babalar” başlıklı ikinci denemede yazar, günümüzde Freudcu

Oidipus kompleksinin ortadan kalktığını ve bunun sonucunda klasik cinsiyet rollerinin yıkıldığını gösteriyor.

Postmodern ahlak, önceki ahlakla karşılaştırıldığında tuhaftır, çünkü zevk alma zorunluluğu getirmektedir.

Beklenen hazzın gelmediğini ve bunun yerine can sıkıntısı, mutsuzluk, yalnızlık, endişe ve öfkeyle karşı karşıya kaldığımızı gördüğümüzde işler daha da garipleşir.

Yazar, Eros ve Thanatos arasındaki karşıtlığı iki cinsel haz biçimi arasındaki karşıtlık olarak yeniden ele alıyor.

Bu karşıtlığın heteroseksüel aşkta her zaman mevcut olması, cinsiyet farklılaşmasının geçici kültürel biçimlerin ötesine geçtiğini gösteriyor.

Erişilebilir bir şekilde yazılmış ve kışkırtıcı bir tartışmayı içeren ‘Yalnızlık Zamanında Aşk’, günümüzün yüzeysel ilişki ve kadın-erkek tartışmalarının çok ötesine geçen bir polemik.

Yazar, sıradan düşünme yollarını terk ediyor ve bizi cinsellik ve aşkta neyin harekete geçirdiğini keşfediyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Freud’a göre, her erkeğin hayatında üç kadın vardır: Ona bakan kadın, onu içine alan kadın ve onu yok eden kadın. Her üçü de anadır: Kendi anası, çocuğunun anası ve onu geri alacak olan toprak ana.”

  • Künye: Paul Verhaeghe – Yalnızlık Zamanında Aşk: Dürtü ve Arzu Üzerine Üç Deneme, çeviren: Pınar Garan, Axis Yayınları, psikanaliz, 2023