Todd McGowan – Kapitalizmin Ruhsal Bedeli Nedir? (2024)

Nasıl oluyor da kapitalizm tekrar ve tekrar kendisini yarattığı krizin ilacı olarak dayatıyor?

Bu soruya psikanalitik temelli yanıtlar veren Todd McGowan, küresel kapitalizmin yıkıcı ruhsal sonuçlarını gözler önüne seriyor.

Büyük eşitsizlikler yaratmasına ve gerici dünya rejimlerini desteklemesine rağmen, kapitalizmin pek çok tutkulu savunucusu var –ama bazılarından esirgediği ve diğerlerine verdiği şeylerden dolayı değil.

Todd McGowan’a göre kapitalizm, sistemin yarattığı travmayı gizlerken arzularımızın yapısını taklit ettiği için baskındır.

Her kesimden insan kapitalizmin sunduklarından faydalanıyor ama aynı zamanda daha fazlasının ve daha iyisinin geleceği söyleniyor.

Kapitalizm bizi yeninin, daha iyinin ve daha fazlasının peşinden koşmaya zorlayan eksik bir tatmin yoluyla tuzağa düşürür.

Kapitalizmin arzularımızla olan parazitik ilişkisi, ona doğal dürtülerimize karşılık geldiği yanılsamasını verir ki kapitalizmin savunucuları da onu bu şekilde nitelendirir.

McGowan, bu ruhsal stratejiyi anlayarak bizi kapitalist zenginleşmeye olan bağımlılığımızdan kurtarmayı ve gerçekte deneyimlediğimiz gibi hazzı yeniden keşfetmemize yardımcı olmayı umuyor.

McGowan, kapitalizmi şimdiki zamanda konumlandırarak bizi daha iyi bir geleceğe olan bağlılığımızdan ve kapitalizmin insan doğasının temel bir sonucu olduğu inancından kurtarıyor.

Bu bakış açısıyla, ekonomik, toplumsal ve siyasi dünyalarımız gerçek siyasi değişime açılıyor.

Film, televizyon, tüketim kültürü ve gündelik hayattan örneklerle canlanan ‘Kapitalizmin Ruhsal Bedeli Nedir?’, siyaset ve toplum teorisine psikanalitik temelli ve kökten biçimde yeni bir yaklaşım getiriyor.

Kapitalizm ve psikanaliz arasındaki gerçek bağlantılarını çarpıcı biçimde ortaya koyan kitap, kapitalizmin eleştirisini temellendirmek amacıyla başarılı bir Marx ve Freud sentezi yapıyor.

  • Künye: Todd McGowan – Kapitalizmin Ruhsal Bedeli Nedir?, çeviren: Işık Doğangün, Axis Yayınları, psikanaliz, 384 sayfa, 2024

Todd McGowan – Evrensellik ve Kimlik Siyaseti (2023)

Modern dünyanın büyük siyasi fikirleri ve hareketleri evrensel bir özgürleşme vaadi üzerine kurulmuştur.

Ancak son yıllarda solun büyük bir kısmı bu tür isteklere şüpheyle yaklaşmaya başladı.

Eleştirmenler evrensellik çağrısını bir tahakküm biçimi veya başkaları adına konuşmanın bir yolu olarak görüyor ve genellikle “kimlik siyaseti” olarak alay edilen bir tikelcilik siyasetini desteklemeye başladılar.

Diğerleri, hem merkezciler hem de muhafazakârlar, evrenselciliği yirminci yüzyıl totalitarizmi ile ilişkilendirmekte ve felakete yol açmaya mahkûm olduğunu düşünüyor.

Bu kitap, siyasi düşünce ve eylemi yeniden düşünmemize yardımcı olacak yeni bir evrensellik anlayışı geliştiriyor.

Todd McGowan, eşitlik ve özgürlük gibi evrensellerin bize dayatılmadığını savunuyor.

Bunlar, yokluklarına dair ortak deneyimlerimizden ve onlara ulaşmak için verdiğimiz mücadeleden ortaya çıkıyor.

McGowan, Nazizm ve Stalinizm tarihini yeniden gözden geçiriyor ve ırkçılık, cinsiyetçilik ve homofobiyle mücadele eden hareketlerin evrenselliğini geri kazanıyor.

Sağ ve Sol arasındaki ayrımın tikelliğe karşı evrensellikten kaynaklandığını gösteriyor.

Solculara yöneltilen kimlik siyaseti suçlamasına rağmen, her özgürleştirici siyasi proje temelde evrenseldir ve kimlik siyasetinin gerçek savunucuları sağ kanattır.

‘Evrensellik ve Kimlik Siyaseti’, çağdaş siyaset, film ve tarihten çok çeşitli örneklerle kimlik çıkmazlarına bir panzehir ve yirmi birinci yüzyıl kolektif mücadelesine dair ilham verici bir vizyon sunuyor.

Evrensellik nedir?

McGowan, kendine özgü titizliğiyle, evrenselliğin ortak eksikliğimiz, her şeye rağmen gerekli bir toplumsallığın eksik temeli olduğunu çarpıcı bir şekilde savunuyor.

Evrenselliği pozitif içerik ve şiddetli baskı ile birleştiren birçok teoriye karşı, Evrensellik ve Kimlik Politikaları tikelin ötesindeki hareketlerin dayanışma için nasıl vazgeçilmez olduğunu gösteriyor.

Kitaptan bir alıntı:

“… modern dünyaya hızlı bir bakış, gemi azıya almış özgürlüksüzlüğün ve eşitsizliğin her yerde hazır ve nazır olduğunu gösterir. Başlangıcından itibaren modernite Fransız Devrimi’nde dile getirilen vaadi yerine getirmemiştir. Ve şimdi, bugünün toplumu bu başarısızlığın bir anıtı olarak ortada duruyor. Ufacık çocuklar Kongo’da ölümcül koşullarda iPhone üretimi için gerekli madenleri çıkarıyor. Vietnam’daki işçiler açlık sınırındaki ücretler karşılığında, binlerce dolara mâl olan elektronik teçhizatın montajını yapıyor. ABD’de polis siyah bireyleri sırf siyahlar diye vuruyor. İnsan taciri şebekeleri gezegenin dört bir yanında binlerce kadını seks kölesi olarak satıyor. Gey gençlerin intihar etme oranı heteroseksüel gençlere kıyasla dört kat daha fazla. Sağcı popülist liderler zengin çıkar gruplarının gücünü korumak için milli bölünmeleri sertleştiriyor. Bu dehşetengiz eşitsizliklerin modernitenin doğuşundan yüzyıllar sonra bile devam ediyor olması bunların modern dünyanın salt anomalileri değil, kurucu unsurları olduğunu gösteriyor. Modernitede, siyasi gerekçesini yitirmiş olsa da eşitsizliği kabul ediyoruz.”

  • Künye: Todd McGowan – Evrensellik ve Kimlik Siyaseti, çeviren: Erkal Ünal, Axis Yayınları, siyaset, 254 sayfa, 2023

Kolektif – Sınırların Ötesinde Lacan (2023)

Daha Lacan hayattayken bile, öğretisi etrafında dünyada bir hareket yaratılmıştı.

Bu hareket o günden bugüne büyüyerek yayılmaya devam etti.

Ve bu söylemin yayılması sadece canlı olmakla kalmadı, aynı zamanda psikanalizdeki yönelim için belirleyici hale de geldi.

Bugün dünyanın pek çok ülkesinde Lacancı hareket başat psikanalitik yaklaşımı temsil ediyor.

Lacancılık dışındaki psikanalitik anlayışlarda belirgin bir gerileme yaşanırken Lacancı düşünce psikanaliz dışındaki alanları etkilemeye devam ediyor.

Film okumalarından felsefeye, radikal politikadan özne tartışmalarına, edebiyat eleştirisinden feminizme kadar bir dizi alanda Lacancı psikanalize göndermeler yapılıyor.

Bu yaşayan, canlı bir teori ve pratiğe işaret ediyor.

Türkiye de bu gelişmelerin dışında kalmadı, burada da Lacancı psikanalize dair güçlü bir ilginin olduğunu söyleyebiliriz.

Bu kitap işte bunu gösteriyor.

Yazarlar aktarımın etkisiyle ve Lacan’la karşılaşmalarının bir sonucu olarak farklı ülkelerde kendileri için temelde neyin değiştiğine tanıklık ediyorlar.

Bize Japonya’dan Arjantin’e, Çin’den Türkiye’ye, Kolombiya’dan İtalya’ya kadar Lacan’ın dünya çapındaki etkisini kavrayabileceğimiz bir panorama sunuyorlar.

Kitaptan alıntılar:

‘Sınırların ötesinde Lacan’ tabii ki psikanaliz hakkında bir meseledir, fakat aynı zamanda dillerle ilgili bir meseledir, yerleşik politik sistemlerle ve aynı zamanda politik, sosyal sarsıntılar veya savaşlar ve savaşları çıkaran diktatörlerle her zaman bağlantı halinde olan diller tarihine dair bir meselesidir de. Bu yüzden bu, bir farklılıklar meselesidir, teorik külliyatın ve çeşitli pratiklerin farklı bir okumasıdır: Çin’de analiz, örneğin ABD’de, İsrail’de ya da Polonya’daki gibi yapılmıyor. İşte bu yüzden bu kitabın ortaya koymayı amaçladığı sorulardan biri de şu: Lacan’ın öğretisini temel alan bu ortak zeminden yola çıkan dünyadaki güncel pratikler nelerdir? Örneğin Fransa’daki gibi Lacan’ın mevcudiyetiyle, Lacan’ın sadece kitaplar üzerinden bilindiği ülkelerdeki durumu karşılaştırdığımızda nasıl farklılıklar görebiliriz? Ortak payda olarak ne ortaya çıkarılabilir ve farklılık anlamında neler elde edilebilir?

“Lacan psikanalizi değiştirdi, bu konuda ısrarcıyız, psikanalizin sonunu ve ayrıca sonlarını değiştirdi. Onun öğretisi tedavi pratiğini dönüştürdü, analitik kliniğe yeni bir biçim kazandırdı ve aynı zamanda sınırları aştı: Bu kitap buna tanıklık ediyor. Bugün kimse onun Freud’u yeniden okuduğundan, aynı zamanda analitik deneyimi dönüştüren güçlü önerilerde bulunduğundan, tam yirmi beş yıl boyunca Lacancı bir analiz uygulaması var ettiğinden şüphe duyamaz: Ben, a nesnesini, analitik eylemi, passe’ı (geçiş çalışması) ve gerçeği [le réel] vurgulayacağım örneğin. Bu pratik Lacan’ın metinlerine ve bunlara aktarımı olanların çabalarına dayanmaktadır. Ayrıca onun teorik önerilerinin gücüne ve sağlamlığına ve bu düşünceyi ulusal sınırların ötesine taşımayı seçenlerin çabalarına dayanmaktadır. Bu kişiler bilinçdışıyla kendi deneyimleri onları kendi içsel sınırlarından kurtardıktan sonra bu noktaya gelmişlerdir. Bütün bunlar, işler kişi olarak Lacan’la doğrudan bir ilişkinin ötesine geçtiğinde ortaya çıkmıştır.

“Bilinmeyene doğru gitmeyi kabul etmek, kendini bulmak için dışarıya gitmek, işte analize girişteki vaat budur. Analizin sonuna gelecek olursak, her kim ki arzusunu bu yola koyarsa bu deneyimi sınırların ötesine götürebilir. Bu kitabı eline alıp şöyle bir sayfalarını karıştıran veya okuyan herkes Lacan’ın öğretisinin olağanüstü yayılımını, Freud’dan sonra tekrar okuduğu kavramların genişleyen kapsamını ve kendisinin oluşturduklarını ve icat ettiklerini tartabilecektir. Dikkate değer yapıtı, analizin geleceği ve hatta bunun da ötesinde kendi alanının dışındaki alanlar açısından önemli gelişmelerin yaşanmasına olanak sağladı: Bilimle, aynı zamanda, felsefe, mantık, matematik, din ve edebiyatla sürdürdüğü sürekli diyalog buna örnek verilebilir.”

  • Künye: Kolektif – Sınırların Ötesinde Lacan, editör: Albert Nguyên, çeviren: Özgür Öğütcen, Ceren Korulsan, Axis Yayınları, psikanaliz, 208 sayfa, 2023

Antonio Quinet – Şehrin Deli Efendileri (2023)

Bu kitabın amacı her şeyden önce Lacancı psikanalizin temel kavramlarından yola çıkarak klasik psikiyatri tarafından tanımlanmış ve Freud tarafından benimsenmiş olan psikozun iki klinik tipini, yani şizofreni ve paranoyayı ele almak.

Kitapta, ortak paydaları Ötekinin alanından (dilin, bilinçdışının alanından) Babanın-Adı’nın men edilmesi olan bu klinik oluşumlar ele alınıyor.

Psikozun bu temel mekanizması, yani Babanın-Adı’nın men edilmesi, Lacan tarafından 1950’li yılların sonunda tanımlanmıştı ve psikiyatri kliniği için olduğu kadar psikanaliz kliniği için de temel bir referans ve nirengi noktası olmaya devam ediyor.

  • Künye: Antonio Quinet – Şehrin Deli Efendileri, çeviren: Ceren Korulsan, Axis Yayınları, psikanaliz, 210 sayfa, 2023

Kolektif – Lacancı Psikanalizin 8 Temel Kavramı (2023)

Lacan’ın kavramlarını öğrenmeye başlamak için eşsiz bir başlangıç noktası sunan ‘Lacancı Psikanalizin 8 Temel Kavramı’, okuru şu sekiz kavramı çalışmaya ve onlar üzerine düşünmeye davet ediyor: jouissance, Lacancı dört söylem, men etme, analistin arzusu, ayna evresi, Borromean düğüm, Lacancı özne ve son olarak fantazi.

Bu klasik eserde, sekiz önemli Lacancı kavram, Lacan’ın bunları ortaya attığı teorik ve/veya pratik bağlamın, eserleri boyunca nasıl geliştiklerinin ve cevaplamak için tasarlandıkları soruların ayrıntılı bir şekilde incelenmesi yoluyla açıklanıyor.

Kitap, okuyucunun Lacancı teoriye aşina olmasını ya da Lacan’ın Écrits veya seminerlerini önceden biliyor olmasını gerektirmiyor.

İlk olarak 1998’de yayımlanan kitabın içerdiği fikirler her zamankinden daha güncel ve yeni baskısı yapılan bu kitap günümüz Lacancı düşünce araştırmacıları için hiç paha biçilmez bir değer taşıyacak türden.

Çalışma, yalnızca Lacan’ın öğretisindeki önemli unsurları açıklığa kavuşturan ve genişleten sağlam bir deneme koleksiyonu oluşturmakla kalmamış, Lacancı teori ve pratiğe açık ve eksiksiz bir giriş oluşturuyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Dylan Evans, Bruce Fink, Russell Grigg, Katrien Libbrecht, Dany Nobus, Luke Thurston, Paul Verhaeghe ve Slavoj Žižek.

  • Künye: Kolektif – Lacancı Psikanalizin 8 Temel Kavramı, editör: Dany Nobus, çeviren: Sinem Acar, Axis Yayınları, psikanaliz, 270 sayfa, 2023

Todd McGowan – Irkçı Fantazi (2023)

Felsefe, psikanaliz, siyaset teorisi ve eleştirel teorinin kesişimindeki çalışmalarıyla tanınan Todd McGowan’ın ‘Irkçı Fantezi’ adlı kitabı, modernitenin asli sorunlarından biri olan ırkçılığa bakışımızı kökten değiştirecek, ırkçılık karşıtı mücadele için elzem bir metin.

McGowan kitabında kendi deyimiyle ırkçılığın psişik rezonansını irdeliyor, diğer bir ifadeyle bilinçdışının ırkçılıkta oynadığı rolü ele alıyor.

Ona göre ırkçılığın bilinçdışı yanı, yıkıcılığı ya da adaletsizliği değil, ırkçı için keyif üretmesidir.

Kitap boyunca toplumsal linç ve polis cinayetlerinden, antisemitizme, Hollywood filmlerine ve müziğe uzanan geniş bir yelpazede bu keyfin izlerini sürüyor.

Kapitalist modernitede gelişen, çağdaş toplumun temelini oluşturan bu ırkçı psişenin altında yatan temel fantazi yapısını ortaya koyan bu çalışma, ırkçı fantaziye yapılan bu muazzam bilinçdışı yatırımın ırkçılığın devamlılığını sağladığını iddia ediyor.

Söz konusu fantazi yapısını yerinden oynatmadan ve bunu gerektiren kapitalist ilişkileri değiştirmeden ırkçılıkla mücadeleyi hakkıyla sürdürmenin mümkün olmadığını açıkça gösteriyor.

  • Künye: Todd McGowan – Irkçı Fantazi: Nefretin Bilinçdışı Kökleri, çeviren: Erkal Ünal, Axis Yayınları, siyaset, 270 sayfa, 2023

Paul Verhaeghe – Yalnızlık Zamanında Aşk (2023)

Üç büyüleyici deneme!

Aşka, cinselliğe ve ilişkilere dair derinlikli bir okuma yapmak isteyen bütün okurları cezbedecek bir kitap!

İlk deneme olan “İmkânsız Çift”, kadın ve erkek arasındaki çağdaş ilişkinin hem mizahi hem de keskin bir analizidir.

“Kaçışan Babalar” başlıklı ikinci denemede yazar, günümüzde Freudcu

Oidipus kompleksinin ortadan kalktığını ve bunun sonucunda klasik cinsiyet rollerinin yıkıldığını gösteriyor.

Postmodern ahlak, önceki ahlakla karşılaştırıldığında tuhaftır, çünkü zevk alma zorunluluğu getirmektedir.

Beklenen hazzın gelmediğini ve bunun yerine can sıkıntısı, mutsuzluk, yalnızlık, endişe ve öfkeyle karşı karşıya kaldığımızı gördüğümüzde işler daha da garipleşir.

Yazar, Eros ve Thanatos arasındaki karşıtlığı iki cinsel haz biçimi arasındaki karşıtlık olarak yeniden ele alıyor.

Bu karşıtlığın heteroseksüel aşkta her zaman mevcut olması, cinsiyet farklılaşmasının geçici kültürel biçimlerin ötesine geçtiğini gösteriyor.

Erişilebilir bir şekilde yazılmış ve kışkırtıcı bir tartışmayı içeren ‘Yalnızlık Zamanında Aşk’, günümüzün yüzeysel ilişki ve kadın-erkek tartışmalarının çok ötesine geçen bir polemik.

Yazar, sıradan düşünme yollarını terk ediyor ve bizi cinsellik ve aşkta neyin harekete geçirdiğini keşfediyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Freud’a göre, her erkeğin hayatında üç kadın vardır: Ona bakan kadın, onu içine alan kadın ve onu yok eden kadın. Her üçü de anadır: Kendi anası, çocuğunun anası ve onu geri alacak olan toprak ana.”

  • Künye: Paul Verhaeghe – Yalnızlık Zamanında Aşk: Dürtü ve Arzu Üzerine Üç Deneme, çeviren: Pınar Garan, Axis Yayınları, psikanaliz, 2023

Stijn Vanheule – Psikozun Öznesi (2022)

Bu kitap, Jacques Lacan’ın yapıtının psikoz anlayışımıza ne katkıda bulunduğunu tartışıyor.

Orijinal metinlerin yakın bir okumasını sunan Stijn Vanheule, Lacan’ın psikoz üzerine çalışmasının en iyi dört çağa bölünmüş bir dönemselleştirmeyle çerçevelenebileceğini öne sürüyor.

Vanheule’ün açıklayıcı ve zengin tarzı, Lacan’ın projesinin zor mantığını kavramak isteyen herkes için öğretici olduğu kadar etkileyici de bir Lacan okuması sunuyor.

Lacan’ın metinlerinin çok yakın biçimde gözden geçirildiği bu yaklaşım okurları Lacan’ın zor tarzına bir giriş yapmaları için kışkırtıcı biçimde teşvik ediyor.

Aynı zamanda bu metin, Lacan’ın, günümüz psikanalitik kliniğinin pratiğine sıçrama tahtası olarak hizmet etmesi gereken psikoz konusuna ilişkin en gelişkin teori olan Lacancı psikanalizin klinik sınırlarının yaygınlığını da bize gösteriyor.

‘Psikozun Öznesi: Lacancı Bir Bakış Açısı’, Lacan’ın yörüngesinin, delilik temsilleriyle ilgili sürrealist kaygılardan ve romantik iyimserlikten, onu anlamlandırmaya yönelik edebi girişimlere kadar, sonrasında ise psikiyatrik indirgemecilikten diğer psikanalitik ekollerin bu konudaki sessizliğine kadar olağanüstü net bir şekilde ayrıştırılmasını içeriyor.

Vanheule’ün metni, psikoz üzerine Lacancı teorinin çok ihtiyaç duyulan, teorik olarak açık, anlaşılır, sofistike ve eleştirel bir anlayışını okurlarla buluşturuyor.

  • Künye: Stijn Vanheule – Psikozun Öznesi: Lacancı Bir Bakış Açısı, çeviren: Göker Aközgürer, Axis Yayınları, psikanaliz, 256 sayfa, 2022

Samo Tomšič – Keyfin Emeği (2022)

‘Keyfin Emeği’, kapitalizme direnişin, kimlik politikalarının ötesine geçerek, nasıl örgütlenebileceğini ve bunu yaparken psikanalizin nasıl katkılar sunabileceğini eşi görülmedik bir biçimde ortaya koyuyor.

Samo Tomšič bu açıdan, Hegel, Marx, Freud ve Lacan’a uzanan çizgide yeni bir “özne teorisyeni” olarak görülebilir.

‘Kapitalist Bilinçdışı’nın yazarından, arzu ile kapitalizm arasındaki kesişime dair, yeni bir libidinal ekonomi teorisi.

‘Keyfin Emeği’, Sloven filozof Samo Tomšič’in 2015 tarihli ‘Kapitalist Bilinçdışı’ kitabında başladığı kapitalizm ve psikanaliz arasındaki bağlantıları keşfetmeye devam ettiği, onun eşsiz katkısını gözler önüne seren çok önemli bir çalışma.

Bu yeni metinde Tomšič, özellikle Jean-François Lyotard tarafından önerilen arzu ve kapitalizm arasındaki kesişme noktası olan “libidinal ekonomi” kavramına odaklanarak ekonomi politiği tartışmak için psikanalizin belli başlı kavramlarını eleştirel bir şekilde gözden geçiriyor.

Marksist ve Freudcu-Lacancı düşünceyi Aristoteles ve Adam Smith’in felsefeleriyle karşılaştıran Tomšič, modernite çağında politik ve ekonomik teorinin narsisizmden ziyade yabancılaşmanın itici gücünü yansıtması gerektiğini öne sürüyor.

Bunu akılda tutarak,  Tomšič aynı zamanda emek ve direniş sorunlarını ve bunların geleneksel bir libidinal ekonomi anlayışında sundukları “psikanalitik çıkmazları” da analiz ediyor.

  • Künye: Samo Tomšič – Keyfin Emeği: Libidinal Ekonominin Eleştirisine Doğru, çeviren: Hakan Gürvit, Axis Yayınları, psikanaliz, 2022

Bruce Fink – Lacancı Psikanalize Klinik Bir Giriş (2022)

Lacancı psikanalizin öğeleri üzerine derli toplu bir çalışma arayan okur ve terapistlere bu kitabı öneriyoruz.

Bruce Fink, Lacan’ın temel kavramlarını zengin klinik malzemelerle destekleyerek açıklıyor.

‘Lacancı Psikanalize Klinik Bir Giriş’, her terapistin başucu kitabı olmaya aday bir kitap.

Lacan’ın teorisine giriş yapmak için eşsiz bir başlangıç oluşturan kitabın içinde tanımlanan pek çok temel kavram bol miktardaki klinik malzemeyle desteklenerek okurun anlayabileceği şekilde sunuluyor.

Fink, kendi deneyiminden yola çıkarak faydalı bulduğu psikanalitik müdahale ve uygulamaları Lacan’ın teorisini kullanarak özgün bir şekilde ortaya seriyor.

Okurlar bu kitapla birlikte her zaman “zor” olarak kabul edilen Lacan’a bir başlangıç yapma olanağına kavuşacaklar.

Lacancı psikanalizi teşkil eden öğelerin neler olduğunu Fink’in sakin, yalın ve derinlikli rehberliği eşliğinde ziyaret edebilecekler.

Klinisyenler ise, gündelik pratiklerinde yaşadıkları zorluklara pek çok açıklama bulabilecekler bu kitapta.

Fink, psikanalitik tanının önemini, nevroz, psikoz ve sapkınlığın ne anlama geldiğini, a nesnesi’ni, değişken süreli seans’ı, kesme’yi, jouissance’ı, Öteki ve ötekini, arzu’yu, arzu alanının açılması’nı, İmgesel-Simgesel-Gerçek düzenler’i, analistin konumunu, analitik ilişkiyi ve daha pek çok temel Lacancı kavramı büyük bir ustalıkla aktarıyor.

Bu kitap öncelikle terapistler için yazılmış bir kitap.

Ama psikanalize ve kendisine ilgi duyan herkes bu kitabı okuyabilir!

Fink’in dediği gibi: Lacan, “bizi uyandırmanın, kışkırtmanın, sarsmanın peşindedir; teskin etmeyi, rehavete sokmayı değil, ancak kavramsal tekdüzeliğimizi şaşkına çevirmeyi ister. Bunlar, onun bizi çalışmaya itme amacıyla, anladığımızı düşündüğümüz şeyi anlamadığımız gerçeğini (Freud’un yazılarını ya da analizanlarımızın söylemlerini takip etmenin aldatıcı biçimde kolay olup olmadığını), bir şeyi ifade etmek ya da kavramsallaştırmak için sayısız girişimde bulunmak zorunda kalabileceğimizi ve sonrasında yorumumuzun hâlâ yalnızca yaklaşık olarak kalacağını bize hatırlatmasıyla ilgilidir.”

  • Künye: Bruce Fink – Lacancı Psikanalize Klinik Bir Giriş: Teori ve Teknik, çeviren: Özgür Öğütcen, Axis Yayınları, psikanaliz, 2022