Tuğba Korkmaz – İki Güneş Bir Göğe Sığmaz (2024)

Osmanlı şehzadelerinin öldürülmeleri, kendi devirlerinde hem saray çevresinde hem de halk arasında ciddi etkiler bıraktı.

Şehzadelerin bir kısmı kaza yahut hastalık neticesinde ölürken, önemli bir kısmı ise taht mücadeleleri sırasında öldürüldü.

Kaynaklarda hastalık veya kaza sebebiyle ölen Süleyman Paşa veya Kanûnî Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mehmed gibi birkaç şehzadenin psikolojik etkilerinden bahsedilmiş olmakla beraber eceliyle ölenler hakkında pek fazla malumat olmadığı bilinir.

Yaşanan acılar şehzadenin katlini isteyen padişah başta olmak üzere bu olaylara şahitlik edenleri de derin bir üzüntüye boğdu.

Şehzadelerin öldürülmesi her ne kadar siyasetin doğası olarak açıklanmış olsa da toplum bu durumdan hoşnut değildi.

Bu yüzden kronikler ve edebî eserler halkın öfke ve üzüntülerini yansıtır.

Halkın tepkisi genellikle mersiyeler ve tarihi metinlerde kendini gösterir.

Şehzadelerin ölümleri veya öldürülmeleri, halkın Osmanlı hanedanına bakış açısını gösterdiği gibi aynı zamanda ölüm algısını da yansıtıyor.

Tuğba Korkmaz, ‘İki Güneş Bir Göğe Sığmaz: Osmanlı Şehzadelerinin Katli ve Duygusal Yansımaları’ adlı çalışmasında Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 17. yüzyıla kadar şehzadelerin ölüm ve öldürülme hadiselerini ele alıyor.

  • Künye: Tuğba Korkmaz – İki Güneş Bir Göğe Sığmaz: Osmanlı Şehzadelerinin Katli ve Duygusal Yansımaları, Selenge Yayınları, tarih, 224 sayfa, 2024

Niccolò Machiavelli – Veba Mektubu (2023)

Veba, Antik Çağlardan beri yazarlar tarafından ele alınan bir konu olsa da, Erken Rönesans döneminde trajedinin simgesi hâline geldiğini görüyoruz.

Bunda Avrasya ve Kuzey Afrika’yı kasıp kavuran ‘Kara Ölüm’ün payı elbette büyük.

İlk zamanlar çok can alıp büyük sıkıntılara yol açmasına rağmen ilerleyen süreçte Avrupa’nın birçok noktasına daha iyi yaşam koşulları ve refah getirdi.

Bu argüman biraz daha ileri taşınacak olursa, Kara Ölüm’ün Rönesans’ın ve Reform’un yapı taşlarını oluşturduğu bile söylenebilir.

Boccaccio ve Machiavelli gibi yazarların veba üzerine kaleme aldıkları çalışmalar bu konuya olağanüstü bir edebî ilgi çekti.

Ne var ki Boccaccio, dikkatleri vebadan kaçırmak için komedik unsurlar kullanırken, Machiavelli ise tam tersine vebanın yıkımını bir espriye dönüştürür.

O, vebanın kol gezdiği Floransa’nın komik-grotesk bir temsilini öyle orijinal sonuçlarla ortaya koyar ki, bu mektubu kendi türünde küçük bir başyapıt hâline gelir.

Tarih boyunca kimileri tarafından Machiavelli’ye kimileri tarafından da Strozzi’ye atfedilen bu eser, son zamanlarda araştırmacılar tarafından öne sürülen kanıt ve argümanlarla Machiavelli’nin başyapıtlarından biri olarak kabul görmüştür.

Hakan Sönmez’in Floransa’da yaptığı arşiv çalışmalarından sonra ilk defa Türkçeye çevirdiği ‘Veba Mektubu’ (Epistola della peste), hem vebanın hikâyesini hem de Machiavelli’nin Kara Ölüm karşısında takındığı tavrı okuyucuyla buluşturuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Ah zararlı çağ! Ah acıklı mevsim! Bir zamanlar vatandaşların sık sık bir araya geldikleri meydanlar ve pazarlar şimdi toplu mezarlıklar ve aşağılık hırsızlıkların yeri hâline geldi. İnsanlar tek başına dolaşmaya çıktıklarında, onlara arkadaşları yerine bu vebaya yakalanmış insanlar musallat oluyor. Akrabalardan biri diğeriyle karşılaştığında, ağabey kardeşiyle, hatta karı kocasıyla karşılaştığında güvenli bir mesafede duruyor. Daha ne olsun? Anne babalar kendi çocuklarından iğrenip onları terk ediyorlar. Kiminin çiçekleri, kiminin güzel kokulu otları, kiminin süngerleri, kiminin baharatlıkları, kiminin elinde ya da daha doğrusu burnunda tuttuğu çeşitli baharat topakları var; üstelik önlemler sadece bunlardan ibaret.”

  • Künye: Niccolò Machiavelli – Veba Mektubu (Epistola Della Peste), çeviren: Hakan Sönmez, Selenge Yayınları, mektup, 72 sayfa, 2023

Cornelius Tacitus – Germania-Agricola (2023)

Ünlü Romalı hatip Cornelius Tacitus’un kariyeri Vespasianus döneminde başladı, Titus ve Domitianus dönemlerinde kesintisiz olarak devam etti.

Yaşadığı sürede Roma İmparatorluğu’ndaki bazı değişimlere şahit oldu.

Örneğin Roma kenti önemini kaybetmeye başlamıştı.

Çünkü imparator, şehre artık her zamankinden daha az sıklıkta ve artık bir ev sahibi olarak değil de bir ziyaretçi gibi geliyordu.

Dolayısıyla Tacitus’un eserleri bu değişimin izlerini yansıtır.

Bu kitapta, Begüm Kaynakoğlu’nun özverisiyle Tacitus’un ‘Agricola’ (De vita et moribus Iulii Agricolae) ve ‘Germania’ (De origine et situ Germanorum) adlı eserlerinin Latince çevirileri sunuluyor.

‘Germania’da; bölgenin konumu, halkların kökenleri, inanışları ve tüm Germen kabileleri arasındaki ortak gelenekler anlatılmakta, ayrıca kabileler arasındaki farklılara değiniliyor.

Agricola kısmında ise ‘Agricola’nın hayatı, Britannia’daki askerî başarıları, Britannia’nın doğası ve tarihi ele alınmaktadır.

  • Künye: Cornelius Tacitus – Germania-Agricola, çeviren: Begüm Kaynakoğlu, Selenge Yayınları, tarih, 200 sayfa, 2023

Ulrich Trumpener – Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu 1914-1918 (2023)

  • Birinci Dünya Savaşı arifesinde ve savaş esnasında Berlin, Bâbıâli’nin kendi politikalarını oluşturmasında mutlak söz sahibi miydi?
  • Almanlar, Osmanlı silahlı kuvvetlerini ne derece kontrol ediyorlardı?
  • Almanların Türk topraklarındaki ekonomik gücünün boyutu ve savaş boyunca temin ettikleri kazanç neydi?
  • Reich Hükûmeti’nin ve Alman ekonomik çıkarlarının Osmanlı İmparatorluğu’na istinaden geliştirdikleri uzun vadeli planlar nelerdi?

Türkiye’de 120 yılı aşkındır Alman nüfuzunun boyutları tartışılıyor.

Almanların Osmanlı İmparatorluğu üzerinde gerçekten de pek çok eserde iddia edildiği kadar etkili ya da baskın olup olmadığını sorgulayan Ulrich Trumpener, ticaretten diplomasiye imparatorluğun Birinci Dünya Savaşı’ndaki serüvenini irdeliyor.

Bunun dışında yazar 1913’ten 1918’e kadar Osmanlı idaresini, İttihat ve Terakkî Fırkası’nın mahiyeti ve başarılarının içyüzüne değiniyor.

  • Künye: Ulrich Trumpener – Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu 1914-1918, çeviren: İbrahim Tolga Kara, Selenge Yayınları, tarih, 432 sayfa, 2023

Einar Neumann ve Einar Wigen – Bozkır Geleneği (2023)

Einar Neumann ve Einar Wigen, milattan önce dördüncü binyıldan günümüze değin Avrasya bozkırlarındaki siyasal örgütlenmeyi kapsamlı bir şekilde izah ederek uluslararası ilişkiler çalışmalarındaki Avrupamerkezciliğe karşıt bir yaklaşım sergiliyor.

Sosyal teorinin yanı sıra çeşitli arkeolojik ve tarihî ikincil kaynaklardan yararlanan yazarlar, ‘bozkır geleneği’ olarak adlandırdıkları kavramın tarih öncesini, tarihini ve etkisini tartışıyorlar.

Ayrıca uluslararası ilişkiler perspektifinden kaleme aldıkları bu çalışmada, bozkır geleneğinin erken dönem Avrupa devlet inşasındaki rolünü teferruatlı bir şekilde ele almalarının yanı sıra Türkiye ve Rusya gibi devletlerdeki siyasetin, bozkır geleneğinin giderek daha da baskınlaşan Avrupa geleneği ile melezleşmesi kapsamında nasıl anlaşılacağını açıklıyorlar.

Ozan Çiftci’nin titiz çalışmasıyla dilimize kazandırılan ‘Bozkır Geleneği: Ruslar, Türkler ve Avrupa Devlet İnşası’ adlı eser, uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi çalışmalarında oldukça gölgede kalmış bir fenomen olan bozkır siyasal geleneğine ışık tutarak, bu geleneğin günümüz Türkiye ve Rusya’sında politikayı hâlâ etkileyen kalıntılar olarak varlığını sürdürdüğü iddiası bağlamında oldukça başarılı ve son derece ilgi çekici bir anlatı sunuyor.

  • Künye: Einar Neumann ve Einar Wigen – Bozkır Geleneği: Ruslar, Türkler ve Avrupa Devlet İnşası: MÖ 4000’den MS 2018’e, çeviren: Ozan Çiftçi, Selenge Yayınları, tarih, 320 sayfa, 2023

Kolektif – Modern Avrupa’nın Ekonomik Tarihi (2023)

Avrupa’ya kimlik kazandıran en başat unsur ekonomidir.

Ekonominin seyri modern Avrupa’nın kökeninde yer bulmuş, demografiden sanata kadar sayısız alanı değiştirerek modernizmin inşaatındaki harç hâline gelmiştir.

Stephen Broadberry ve Kevin H. O’Rourke editörlüğünde hazırlanan ‘Modern Avrupa’nın Ekonomik Tarihi (1700-1780)’ bu bilinçle derlenmiş göz alıcı bir çalışma.

Sanayi Devrimi’nden başlayan kitap, Avrupa’nın ekonomik tarihini topyekûn bir Avrupa üzerinden inceliyor; verileri, ülkelerden ziyade konulara göre tasnif ediyor.

İngiltere’de ortaya çıkan ve 1870’e kadar Batı Avrupa’nın diğer bölgelerine yayılan modern ekonomik büyümenin dünyaya armağan ettiği dönüşüm; Avrupa’daki ekonomik modelleri temayüz ettiren koşullar, ekonominin imparatorluklara ve diğer devletlere etkileri, demografik başkalaşım, yaşam standartlarının şekillenmesi, tarımsal, ticari ve endüstriyel ilişkiler…

Bunlar, elinizdeki kitabı vücuda getiren patikalardan sadece birkaçı.

Kitabı oluşturan her bölüm Avrupa’nın üç ana bölgesini kapsayacak şekilde uluslararası alanda uzman akademisyenlerin elinden çıktı.

Ticaret, kentleşme, toplam ekonomik büyüme, başlıca tarım ve sanayi, hizmet sektörleri, gelir dağılımı ve yaşam standartlarının gelişimi gibi konulara yeni bir bakış geliştiren bu eserde ortaya konan veriler, mümkün olduğunca grafikleştirilmiş ve her kesimden okuyunun anlayabileceği bir görünüme kavuşturulmuş.

Onur İşci ve Barış Tunçtekin’in titiz çevirisiyle Türkçeleştirilen eser, modern Avrupa’yı ekonomi üzerinden okumak için tam bir başucu kitabı.

  • Künye: Kolektif – Modern Avrupa’nın Ekonomik Tarihi (1700-1870), 1. Cilt, editör: Stephen Broadberry ve Kevin H. O’Rourke, çeviren: Onur İşci ve Barış Tunçtekin, Selenge Yayınları, tarih, 392 sayfa, 2023

Kolektif – Süryaniler (2023)

Orta Doğu’nun kadim Hristiyan cemaatlerinden Süryaniler, günümüzün alışılageldik Hristiyanlığına alternatif duruşları ve kendilerine has dinî gelenekleriyle, kurumsallaştığı 6. yüzyıldan günümüze dek kimliklerini korumayı başardılar.

Süryaniliğin zamana direnişi ve canlı bir gelenek olmayı sürdürmesinin arkasında cemaatin kendi dillerini kullanarak tesis ettikleri dinî ve edebi literatür büyük rol oynuyor.

Süryaniliğin kutsal merkezlerinin yer aldığı Türkiye, büyük bir Süryani nüfusa ev sahipliği yapmaktaysa da ne yazık ki Türkiye akademisinde Süryaniyat araştırmaları bugüne kadar hak ettiği ilgiyi göremedi.

Söz konusu ihmali telafi edecek bu eserde, Süryaniyat’ın uluslararası sahadaki en önemli uzmanlarından on beşinin kaleme aldığı yazılar bir araya getirilmiş.

Kimlik, din, diğer zümrelerle ilişkiler, Akkoyunlu ya da Osmanlı gibi Türk devletleriyle münasebet bu derlemede ele alınan konulardan yalnızca birkaçı.

Türkiye’nin önde gelen Süryaniyat uzmanları Zafer Duygu, Kutlu Akalın ve Umut Var tarafından derlenen ve yayıma hazırlanan kitap, Orta Doğu’nun kadim halklarından birinin tarih boyunca oynadığı rolü gözler önüne serecek ve Süryaniler hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkes için başucu kitabı hâline gelecek.

  • Künye: Kolektif – Süryaniler: Kimlik, Din, Literatür, editör: Zafer Duygu, Kutlu Akalın ve Umut Var, Selenge Yayınları, tarih, 360 sayfa, 2023

Michael Jan de Goeje – Çingenelerin Asya’dan Göçleri (2023)

Günümüzde Romanlar olarak adlandırılan Çingeneler, kendilerine has yaşam tarzları ve kültürleriyle ilgileri üzerlerine çekseler de tarih boyunca dışlanan ve ötekileştirilen toplumlardan biri olmuşlardır.

Kapı gıcırtısına oynayan, sevgililere çiçek satmaya çalışan ve serkeşçe bir hayat süren kişiler olarak yaftalanan Çingeneleri aslında ne kadar tanıyoruz?

İşte bu kitapta; Çingenelerin göçleri, milliyetleri ve dilleri üzerinde durularak Çingenelerin köken itibarıyla Hintli Câtlardan geldikleri tarihî kaynaklardaki lengüistik verilerle ortaya konuluyor.

Sâsâniler zamanında İran’da varlık gösteren Câtların, Emevîler döneminde önce Irak’a daha sonra Suriye’ye yerleştirildiklerini belirleyen ünlü oryantalist Michael Jan de Geoje, onların Bizans hâkimiyetindeki Anadolu üzerinden Avrupa’ya geçtiklerini tarihî gelişmeler ışığında izah ediyor.

Çingenece ve Arapça olmak üzere birçok dildeki verileri âdeta dil arkeolojisi yaparak değerlendiren de Geoje, çalışmasıyla Irak, Suriye, Anadolu ve Avrupa’daki Çingenelerin kökenlerini aydınlatıyor.

İslam, Arap, Türk ve Yunan kültürleri başta olmak üzere farklı medeniyetlerin Çingeneler üzerindeki etkileri ve farklı toplumlarla Çingeneler arasındaki ilişkiler üzerinde de duran de Geoje’un ‘Çingenelerin Asya’dan Göçleri’ adlı eseri, Mustafa Daş’ın Fransızca aslından yaptığı titiz çevirisiyle artık Türkçede.

  • Künye: Michael Jan de Goeje – Çingenelerin Asya’dan Göçleri, çeviren: Mustafa Daş, Selenge Yayınları, tarih, 96 sayfa, 2023

Kolektif – Vergi Devletlerinin Yükselişi (2022)

Yok ÖTV’si, KDV’si, yok MTV’si…

Halk vergiler altında eziliyor.

Vergiler, “modern devleti” oluşturan fabrika niteliğindeki ekonomik sistemlerin en önemli dişlisidir.

Hollanda’dan Osmanlı İmparatorluğu’na, Japonya’dan Hindistan’a 1500 ila 1914 yıllar arasında Avrasya’da şekillenen Vergi Devletlerini inceleyen bu kitap, bir dizi karmaşık tarihî soruna yeni cevaplar arıyor.

Her devlet hakkında o konunun en büyük iktisat tarihçisinin bir bölüm kaleme aldığı bu kitapta, Vergi Devletlerinin öne çıkan özellikleri, rekabet teknikleri, bunun Avrupa’nın genişlemesine ve uluslararası ticarete etkileri gibi konular ele alınıyor ve küreselleşmenin nasıl bir süreçle işlediği gözler önüne seriliyor.

Karşılaştırmalı bir çerçevede tüm Vergi Devletlerini inceleyen kitap, sürecin dünya tarihi için nasıl merkezi bir konum üstlendiğini ortaya koyuyor ve modernleşmenin ne şekilde vuku bulduğunu devletlerin hazine politikaları üzerinden ele alıyor.

Ülke-vaka çalışması şeklinde dizayn edilen 18 yazının yer aldığı bu kitapta Şevket Pamuk, John F. Richards, Luciano Pezzolo ve Kent G. Deng gibi dünyanın en büyük iktisat tarihçilerinin çığır açan yazıları bulunuyor.

  • Künye: Kolektif – Vergi Devletlerinin Yükselişi: Alternatif Bir Dünya Tarihi, editör: Bartolomé Yun-Casalilla, Patrick K. O’Brien ve Franciso Comín Comín, çeviren: Nihat Bulut, Selenge Yayınları, tarih, 560 sayfa, 2022

John William Henry Walden – Antik Yunanistan’da Eğitim Kurumları (2022)

Doğaları gereği Yunanlar konuşkan insanlardı ve ilk zamanlardan itibaren hitabet sanatı onlar arasında çok değer görmüştü.

Öte yandan Yunanların zindelik ve ahenk duyguları da oldukça gelişmişti.

Sanat ve edebiyatın en mükemmel olduğu eski günlerde ozan, filozof, tarihçi ya da bir hatip, iletmek istediği mesajı sadece uygun bir biçimde iletmeyi yeğlemez, bunu yaparken kelimelerini ve düşüncelerini de özenle seçerdi.

Söylevin iki kısmının birbirleriyle uyumsuz olmasına izin verilmezdi, kelimelerin ve düşüncelerin özenle seçilmesinde Yunan edebiyatının mükemmelliği yatmaktaydı.

Ancak zaman geçtikçe insanlar dildeki olasılıkları gitgide daha fazla anlamaya, dille yapılabilen birçok ilginç şeyi merak edip gözlemlemeye başladı.

Daha sonra insanlar edebî üsluplarını istedikleri şekilde geliştirmeye başlayınca uyum ve ahenk ortadan kayboldu.

Artık kelimelerin ve düşüncelerin özenle seçiminde, nezaket ve zarafetin dışında mükemmellik aranmıyordu.

Harvard Üniversitesi’nde Eski Yunanca ve Latince dersleri veren John William Henry Walden’ın kaleminden çıkan bu kitap, Antik Yunanistan olarak tanımlanan coğrafyada eğitimin tüm kademelerine odaklanıyor.

Okulun ve üniversitenin müstakil terimler olarak kullanıldığı eserde, giriş niteliğinde de olsa ilk ve ortaöğretim kademeleriyle ilgili bilgiler veriliyor.

Fakat büyük bir kısmında yükseköğretim ya da yazarın kendi ifadesiyle “üniversite” eğitimi üzerinde duruluyor.

Bilindiği üzere bir okulu ya da üniversiteyi oluşturan en önemli figürler öğrenciler ve öğretmenlerdir.

Dolayısıyla kitabın merkezinde bu iki figür bulunuyor.

Serhat Pir Tosun’un çevirdiği ‘Antik Yunanistan’da Eğitim Kurumları’ adlı eserde öğrencilerin aldığı dersler, öğretmenlerin öğretim metotları, öğrenci-öğretmen ilişkisi gibi birçok konu ele alınıyor, bunları aktarırken de dönemin yazarlarından kısa alıntılar sunuluyor.

Bu alıntılarda öğrencilerin pedagogla ilişkisi, öğrencilere yapılan kabul törenleri, mahkemelerdeki davalar gibi birçok ilginç olayın renkli betimlemeleriyle karşılaşıyoruz.

  • Künye: John William Henry Walden – Antik Yunanistan’da Eğitim Kurumları, çeviren: Serhat Pir Tosun, Selenge Yayınları, tarih, 248 sayfa, 2022