Türkiye’de antropoloji, liselerde ve üniversite hazırlık kitaplarında yakın zamanlara kadar hep “ırkbilim” olarak verildi.
Yani bu koca disiplin, bizde daha çok “kurukafacılık” ya da “kafatasçılık” olarak daraltılıp anlatıldı.
Bunun müsebbipleri, kuşkusuz “yerli ve milli” kaygı ve önceliklerini bilimin önüne koyan siyasi elitlerin bizzat kendisiydi.
Türkiye’nin önde gelen antropologlarından Tayfun Atay’ın deyişiyle, antropoloji bizde önce imal edilen, ardından ihmal edilen bir bilimdir.
İşte Hasan Münüsoğlu, elimizdeki bu önemli çalışmasında, emek verdiği bu bilim disiplininin ülkemizdeki sorunlu doğuşunu eleştirel bir bakışla irdeliyor.
Bilhassa Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde antropolojinin kurulma ve kurumlaşma sorunlarını irdeleyen çalışma, Şevket Aziz Kansu, Afet İnan, Seniha Tunakan, Muzaffer Süleyman Şenyürek ve Nermin Erdentuğ gibi isimlerin antropolojiye yaklaşımlarını ve çalışmalarını, dönem siyaseti ekseninde inceliyor.
Türkiye’nin antropoloji tarihinde “ırk lekesi”nin nasıl bulaştığını daha iyi kavramak ve bununla gerçek anlamda yüzleşmek isteyenlerin kaçırmak istemeyeceği bir çalışma.
- Künye: Hasan Münüsoğlu – Irk Lekesi, Heretik Yayıncılık, antropoloji, 214 sayfa

