Kolektif – Kömür Karası (2025)

“Bu 301 kişi neden öldü? Burası çok iyi bir işletme, çok kurumsal bir işletme; size çok güzel para veriyor, çok iyi davranıyor; bütün görevlerinizi yapıyorsunuz, sensörleriniz çok iyi çalışıyor, her şey çok yolunda ve hâlâ o işletmede çalışıyorsunuz, anladım. Patron, tutukluların bile maaşını yatırıyor, sigortasını ödüyor; böyle işletmede çalışılmaz mı, anladım. Her şey çok iyiydi, herkes madende gezdi; sıcak yok, nem yok, koku yok, monoksit yok; patlamalarda işçiler dışarı çıkartılıyor, kimse kimseye sesini yükseltmiyor… Bu 301 kişi niye öldü, sorusunun cevabı yok. Benim anladığım kadarıyla bu saatten sonra bu soruya cevap vermek isteyen yok. Kalkıp sırayla diyeceksiniz ki ‘benim işim değil, benim yetkim değil; ben bilmiyorum, amirim bilir, müdürüm bilir; ben işimi yaptım’. Bunları deyip oturacaksınız ve bunun sizi cezadan kurtaracağını düşüneceksiniz. Eğer gerçekten yeni bir şey söylemek isteyen olursa biz buradayız, ben buradayım.”

“Ben buradayım” diyen Avukat Selçuk Kozağaçlı ve yine “orada” olan Avukat Can Atalay, halen Silivri Cezaevi’nde. Katliam sanıklarından ise cezaevinde olan tek bir kimse yok. Elinizdeki kitap, Soma yargılamasının ve kimlerin nerede durduğunun unutulmaması için bir özet bırakma çabası.

  • Künye: Kolektif – Kömür Karası: Soma Katliamı Yargılaması, hazırlayan: Göksun Gökçe Göndermez, Zoe Kitap, hukuk, 464 sayfa, 2025

Övgün Ahmet Ercan – Soma Kıyımı (2014)

Soma faciası: Göz göre göre gelen kıyım…

Önlenebilir bir kazanın kurbanı yüzlerce işçi…

Ahmet Ercan, Türkiye’nin bu en büyük yeraltı ocağı yangın kazasının altında yatan acı gerçekleri gözler önüne seriyor.

Kitap, yapılan temel hataların neler olduğunu anlatmakla yetinmiyor, ölen işçilerin ailelerine miras bıraktığı büyük acıya da bakıyor.

  • Künye: Övgün Ahmet Ercan – Soma Kıyımı, Parafiks Yayınları, siyaset, 272 sayfa

Henry Christmast – İstanbul ve Ege Yollarında (2012)

  • İSTANBUL VE EGE YOLLARINDA, Henry Christmast, çeviren: Mustafa Özbaş, Kitap Yayınevi, gezi, 150 sayfa

 

Ünlü bir nümizmat da olan Henry Christmast, 1851’de yayımlanan ‘İstanbul ve Ege Yolları’nda da, Mayorka’dan Hierapolis’e uzun soluklu bir yolculuğa çıkıyor. Yunanistan ve İonya, İstanbul, İzmir civarı, Magnesia, Trallis, Pergamon, Menemen, Bergama, Soma, Kırkağaç, Sardeis, Marmara, Philadelpheia ve Laodikeia, bu yolculukta karşımıza çıkan diğer duraklar. On üç bölümden oluşan seyahatnamesinde, gezip gördüğü kiliseler üzerinden teolojik tartışmalara da giren Christmast, döneme dair önemli bir kaynak olan seyahatnamesinde Türkiye’de hoşgörü, evlerin mimari yapısı ve dervişlik kültürüne dair gözlemlerde de bulunuyor.