Emir Hüseyin Ebîverdî – Dört Başkent (2025)

Emir Hüseyin Ebîverdî’nin ‘Dört Başkent’ (‘Çâr Taht’) adlı eseri, yazarın 15. yüzyılın sonlarında dört önemli başkente, yani İstanbul (Osmanlı Devleti), Kahire (Memlükler), Tebriz (Akkoyunlular) ve Herat (Timurlular) yaptığı seyahatleri ve bu şehirlerdeki gözlemlerini anlatan değerli bir seyahatnamedir. Kitap, dönemin siyasi, kültürel, sosyal ve edebi yaşamına dair zengin bir kaynak niteliğinde. Ebîverdî, bu seyahatleri sırasında karşılaştığı yöneticiler, alimler, şairler ve sıradan insanlar hakkında detaylı bilgiler sunarak, imparatorluklar arası ilişkileri ve toplumsal yapıları gözler önüne serer. Eser, her bir başkentin kendine özgü atmosferini, mimari dokusunu, eğitim ve sanat anlayışını, ayrıca yöneticilerinin kişisel özelliklerini ve siyasi yaklaşımlarını canlı bir dille aktarır. Yazarın bir şair ve edip olmasından kaynaklanan gözlem yeteneği ve üslubu, metne edebi bir değer katar.

Kitapta, söz konusu dört medeniyetin kurucu şehirlerine yapılan bu yolculuklar aracılığıyla, o dönemin farklı güç merkezlerinin ekonomik durumları, askeri güçleri ve kültürel etkileşimleri hakkında önemli ipuçları bulunur. Ebîverdî, bir yandan bu büyük şehirlerin ihtişamını ve zenginliğini tasvir ederken, diğer yandan da dönemin siyasi çalkantılarını ve bölgesel rekabetleri de yansıtır. Her bir başkentin kendi içinde barındırdığı farklılıkları ve benzerlikleri karşılaştırmalı bir şekilde sunarak, okuyucuya geniş bir perspektif sunar. Özellikle sanatsal ve edebi faaliyetlere verdiği önem, dönemin entelektüel hayatına dair benzersiz detaylar içerir.

‘Dört Başkent’, sadece bir seyahatname olmanın ötesinde, 15. yüzyıl İslam dünyasının geniş bir panoramasını sunan, sosyal tarih, siyasi tarih, edebiyat tarihi ve kültürel tarih açısından önemli birincil bir kaynaktır. Ebîverdî’nin bu eseri, farklı medeniyetler ve kültürler arasındaki etkileşimleri, ortak değerleri ve farklılıkları anlamak için değerli bir belge olup, dönemin yaşam biçimi, düşünce yapısı ve insan ilişkileri hakkında derinlemesine bir bakış açısı sunar.

  • Künye: Emir Hüseyin Ebîverdî – Dört Başkent: Medeniyetin Kurucu Şehirlerine Seyahat: İstanbul, Kahire, Tebriz, Herat, çeviren: Turgay Şafak, Vakıfbank Kültür Yayınları, seyahat, 144 sayfa, 2025

Haşim Hüsrevşahi – Ölümü Gözlerinden Gördüm (2010)

‘Ölümü Gözlerinden Gördüm’, İranlı çevirmen ve şair Haşim Hüsrevşahi’nin ilk romanı.

İran’ın batı kapısı, hafızası ve şairler kenti Tebriz’de yaklaşık bir yüzyıllık zaman diliminde geçen roman, şiddetin alt üst ettiği yaşamları, yalın bir dille anlatıyor.

Hüsrevşahi, farklı karakterlerinin kesişen ve birbirinin içine geçen hayatlarını anlatırken, Türkiye’ye hem çok yakın hem de çok uzak olan İran’ın yakın tarihini içerden bir gözle kaleme getiriyor.

Roman, beklenmedik olaylarla yüz yüze gelen sıradan insanların; hırsın yok olmaya mahkûm ettiği bireyin; tüm zorluklara, yokluklara ve çaresizliklere rağmen yazgılarını değiştirebilenlerin hikâyesini anlatıyor.

  • Künye: Haşim Hüsrevşahi – Ölümü Gözlerinden Gördüm, Arkadaş Yayınevi, roman, 319 sayfa

Ruy Gonzales de Clavijo – Timur Devrinde Kadis’ten Semerkand’a Yolculuk (2007)

TİMUR DEVRİNDE KADİS’TEN SEMERKAND’A YOLCULUK, Ruy Gonzales de Clavijo, çeviren: Ömer Rıza Doğrul, Kesit Yayınları, seyahatname, 210 sayfa

Osmanlı’nın kültürel tarihine dair en iyi kaynaklardan biri de, bilindiği gibi seyahatnameler. Özellikle Batılı gezginler tarafından kaleme alınan bu geziler, Batının Osmanlı’ya bakışına dair fikir vermeleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun o dönemdeki yapısını anlamamıza katkıda bulunmalarıyla önemli. Clavijo’nun bu seyahatnamesi, dönemin önemli şehirleri olan İstanbul, Trabzon, Erzincan, İran kenti Huy, Tebriz, Meşhed, Merv, Belh ve son olarak Semerkand’a kadar giden bir rotayı izliyor. Seyahatnamenin, Timur’un Osmanlı İmparatorluğu’nu yendiği bir zamanda yapılmasıysa, bu gezi izlenimlerini önemli kılan başlıca unsur.