Türkiye’de kadın cinayetleri sınır tanımıyor ve bu durum, gittikçe büyüyen devasa bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Erkek şiddetinin pervasızlığı, toplumun duyarsız kaldığı ve devlet kurumlarının da yeteri kadar koruma sağlamadığı kadınları da kendilerini şiddete başvurarak savunmaya sevk ediyor.
Ç.K.ve N. Y. gibi, eşini öldüren birçok kadın bu durumun somut örneği olarak karşımızda duruyor.
İşte Rümeysa Akgün’ün bu kitabı, şu an adam öldürme suçundan cezaevlerinde yaşayan kadınların tanıklıklarını ilk elden vermesiyle çok önemli ve değerli bir çalışma.
Her şeyden önce, kadınları bu suçu işlemeye sevk eden asıl dinamikleri daha iyi kavramamızı sağlamasıyla büyük öneme haiz kitap, bunun yanı sıra kadınların cezaevi yaşamlarını, cezaevlerinden önceki hayatlarını, ataerkinin kadın üzerinde kurduğu muazzam baskıyı ve kadınların bu baskıya nasıl yanıt verdiklerini aydınlatıyor.
Kitabın bize anlattığı acı gerçek ise, tamı tamına şudur: Kadınların başvurduğu şiddet aniden belirivermiş değil.
Bu, toplumun ve siyasi erkin dönüşümüyle iç içe, kökenleri derinlere uzanan ve üstelik acil çözüm bulunmadığı halde önü alınamayacak denli ciddi bir sorundur.
Kitaptan iki alıntı:
“Kız olduğumuz için baskı gördük. Bir şeyi fazla yiyemiyorsun, bir yere gidemiyorsun. Kız çocuğu bu kadar yemez, kız çocuğu her yere gitmez diye sürekli engellendik. Ama erkek kardeşime her şey serbestti. Bu durum bende kıskançlık oluşturdu. Ben de köşelerde onu sıkıştırıp vururdum.”
“Olay günü eşim beni dövdü. Ölmüş anneme küfretti. Zoruma gitti. Aramızda münakaşa başladı ve beni dövdü. Bir ara elinden kurtulup diğer odaya kaçtım. Tüfek vardı. Elinden kurtuldum öldürdüm. Bir anda olay oldu. Daha önce öldürmeyi hiç düşünmedim. Çok kötü dövmüştü.”
- Künye: Rümeysa Akgün – Adam Öldüren Kadınlar, Nika Yayınevi, kadın, 194 sayfa, 2019

