Sosyolojinin tarihinde, kapitalist üretim ilişkilerini meşrulaştıran evreler istisna değildir.
Özellikle işçi sınıfı ve onun hikâyesinin kuramsal izdüşümü olan tarihsel maddeciliğin reddedilişi üzerinden kurgulanmış, emek değer teorisi yerine idealist-spekülatif bir kültürel değer anlayışını ana omurgası yapmış bir sosyoloji disiplininden bahsediyoruz.
İşte Atilla Güney’in bu özgün çalışması, soğuk savaş döneminin ideolojik mücadeleler ikliminde kurumsallaşmış ve “olgunlaşmış” bu sosyoloji disipliniyle, yanı sıra onun Türkiye’deki tedarikçileriyle hesaplaşıyor.
‘Sosyolojinin Marksist Reddiyesi’nin ilk bölümü, 20. yüzyılın hâkim toplumsal düşünce biçimini, yani paradigmasını alan sosyolojinin felsefi arka planını eleştirel bir gözle değerlendiriliyor.
İkinci bölümde, soğuk savaş döneminin örtük sınıf savaşımları koşullarında söz konusu paradigmanın sosyolog denilen kişi tarafından nasıl ideoloji ve dünya görüşüne dönüştürüldüğü ortaya konuluyor.
Üçüncü bölümde ise, iki tersine dönmüş toplumsal görüngü olarak din ve devlet gerçekliğinin nasıl kavramsal bir inşa olarak merkez-çevre modeli aracılığıyla Türkiye yakın tarihinin ve bugününün açıklanmasında kullanıldığını irdeliyor.
Çalışmanın, toplumsal/siyasal olgulara, din ve devlet üzerinden kurgulanmış merkez-çevre gibi ikili açıklama modelleri üzerinden yaklaşan sosyoloji anlayışının sınıfsal ve ideolojik tarihsel seyrini açıklamasıyla büyük öneme haiz olduğunu söylemeliyiz.
- Künye: Atilla Güney – Sosyolojinin Marksist Reddiyesi, Yordam Kitap, sosyoloji, 238 sayfa, 2019

