Çin Rüyası sözü ilk kez Kasım 2012’de Xi Jinping tarafından dillendirildi.
Amacı sadece Çin’in aldığı yolu işaret etmek değil, sömürge sürecinden geçmiş ya da yarı sömürge ülkelere de ilham vermekti.
İşgale uğrayan her halk, bir aşağılanma ile karşı karşıya kalır.
Bu algı, halkın mücadele ve özgüvenini erozyona uğratır.
1840 Afyon Savaşı’ndan sonra Çin’in de yaşadığı süreç budur.
Ancak üzerinden bu ötekileştirmeyi atan Çin, mesafe kat etmek için hangi yollardan yürüdü, nasıl mücadele etti; bahsedilen rüya budur.
Çin’in özellikle son senelerde gösterdiği çıkış, doğal olarak bazı çevreleri tedirgin etti.
Çin’in bir tehdit, gelecekte batı toplumunun yerini ikame edecek bir güç olacağı algısı yaygınlaştı.
‘Çin Rüyası’ bu düşüncede olanlara cevap veriyor.
Alışılagelmiş ve sömürü üzerine kurulmuş günümüz modern dünyasına, alternatif bir yaşayış ve ilişkiler ağı sunuyor.
Kitaptan bir alıntı:
“Çinlilerin her zaman büyük hayalleri olmuştur. Kağıt yapımı, barut, taşınabilir daktilo ve pusula gibi eski icatlar, yenilik, bilim ve teknolojiye yaptığı modern katkılar kendi halkına ve dünyanın geri kalanındaki halklara fayda sağlamıştır. Ulusal istikrar, barış ve halkın refahı için uğraşmanın yanında Çin Rüyası küresel barışı da aktif olarak destekliyor.”
- Künye: Ren Xiaosi – Çin Rüyası: Çin ve Dünya’nın Geri Kalanı İçin Ne Anlama Geliyor?, çeviren: Daniyar Kassymov, Yeni İnsan Yayınevi, inceleme, 128 sayfa, 2022