Bedross Der Matossian, bu çarpıcı çalışmasında 1909 Adana Katliamları’nı tarihsel bağlamı içinde ele alarak, erken 20. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda devrim, etnik gerilim ve şiddetin nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. ‘Adana Katliamları: 20. Yüzyıl Başında Devrim ve Şiddet’ (‘The Horrors of Adana: Revolution and Violence in the Early Twentieth Century’), sadece bir trajedinin anatomisi değil, aynı zamanda çok uluslu bir imparatorlukta modernleşme sürecinin doğurduğu kırılmaların bir analizi.
İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı topraklarında özgürlük ve eşitlik umutları yeşermişti. Ancak bu devrimci ortam, aynı zamanda eski korkuların, kimlik çatışmalarının ve yerel düzeydeki dengesizliklerin de su yüzüne çıkmasına neden oldu. Adana’da yaşanan olaylar, yalnızca Ermenilere yönelik bir pogrom değil; devletin otorite krizinin, merkeziyle taşra arasındaki kopukluğun ve siyasallaşan toplumsal ayrışmaların bir dışavurumudur.
Matossian, farklı kaynakları karşılaştırarak hem Ermeni hem de Müslüman toplulukların algılarını ve tepkilerini inceliyor. Katliamların spontane değil, belirli bir tarihsel bağlamda örgütlü ve sistematik bir şiddet biçimi olduğunu savunuyor. Aynı zamanda olayların yalnızca etnik bir nefretle değil, ekonomik rekabet, siyasal güç boşlukları ve yerel aktörlerin çıkar hesaplarıyla da şekillendiğini ortaya koyuyor.
Bu eser, yalnızca Adana trajedisine değil, genel olarak imparatorluk sonrası toplumların karşılaştığı kimlik krizlerine ve şiddet dinamiklerine ışık tutuyor. ‘Adana Katliamları’, geçmişin gölgelerinde kaybolan değil, bugün hâlâ yankı bulan sorular sormaya cesaret eden tarihsel bir yüzleşme metni.
Künye: Bedross Der Matossian – Adana Katliamları: 20. Yüzyıl Başında Devrim ve Şiddet, çeviren: Renan Akman, İletişim Yayınları, tarih, 372 sayfa, 2025


