Amacımız hep mutlu kalmaktır, oysa biliriz ki acıdan da çok şey öğreniriz…
Acının kötü değil, varoluşsal bir mesele olduğunu düşünen Daryl Van Tongeren ve Sara Showalter Van Tongeren de, okurunu acının doğasına vakıf olmaya davet ediyor.
Acı, yerinden kımıldamayan bir kaya değil; üzerinde yürünmesi gereken, ancak yüründükçe aydınlanan bir yol.
Bu kitap, okuyucusunu acı çekme kavramına farklı bir gözle bakmaya davet ediyor.
Birbirine kenetli beş adımda acının doğasına vakıf olmanın mümkün olduğunu öne sürüyor: Günbatımı, alacakaranlık, gece yarısı, şafak ve gün ışığı…
‘Acı Çekme Cesareti’, başta Viktor Frankl, Rollo May ve Irvin Yalom’dan bildiğimiz ve razı olduğumuz varoluşsal psikolojinin omuzları üzerinde yükselen; okuyucusunu eksiklerine göre değil, elde avuçtakilerle oluşturulan bir yol haritası için yüreklendiren bir kılavuz.
Belki derinlerde bir yerde farkında olduğumuz ama bir türlü kabullenemediğimiz gerçekleri hatırlatan bir işaret fişeği: Acı kötü bir şey değildir, acı varoluşsal bir meseledir, acı ve gelişim birbirini dışlamaz, acı yoluyla gelişimde anlam üretimi hayati önemdedir.
Kitap, “Mutluluğun olmadığı bir hayat yaşanmaya değer mi?” ve “Cesaret, acının üstesinden gelebilir mi?” sorularına çarpıcı yanıtlar veriyor.
- Künye: Daryl R. Van Tongeren ve Sara A. Showalter Van Tongeren – Acı Çekme Cesareti: Hayatın En Büyük Krizlerine Yeni Bir Yaklaşım, çeviren: Damla Atamer, Okuyan Us Yayınları, psikoloji, 196 sayfa, 2021