Terri Cole – Kendin Olma Hakkı ve Sınırlarına Hakim Olmak (2022)

Kendimiz olmadan ve sınırlar koymadan mutlu olmamız mümkün değil.

Psikoterapist Terri Cole, bunu yapabilecek becerileri geliştirmemiz için neler yapabileceğimizi anlatıyor.

Cole, basit ama çok önemli bir önermeden yola çıkıyor: Sağlıklı sınırlar olmadan, hakiki ve mutlu bir hayat yaşayamazsınız.

Bu özellikle günümüz kadınları için geçerli; sıklıkla içinde bulundukları kültür tarafından “iyi” olmaya koşullandırılan, başkalarını kırmaktan ya da kötü biri gibi algılanmaktan korkan ve bir yandan da kendi sağlık ve mutluluklarını koruma ihtiyacı hisseden, bu ikisi arasında sıkışıp kalmış kadınlar için.

Bu düşünceden hareket edilerek yazılan ‘Kendin Olma Hakkı ve Sınırlarına Hakim Olmak’, sağlıklı sınırlar çizme ve bu sınırları koruma konusunda ustalaşmak isteyen kadınlara yönelik kapsamlı bir rehber görevi görüyor.

‘Kendin Olma Hakkı ve Sınırlarına Hakim Olmak’, suçluluk duymadan veya olay çıkarmadan, başkaları uğruna kendinizden vazgeçmeyi bırakmanıza yardımcı olacak bir dizi beceri kazandırmayı amaçlıyor.

Kitapta, iş ve özel hayatınızın her yönünü bilinçli bir şekilde kontrol altına alabilmeniz için gerekli olan ve tecrübeye dayalı birtakım uygulamalar yer alıyor.

  • Künye: Terri Cole – Kendin Olma Hakkı ve Sınırlarına Hakim Olmak, çeviren: Hale Türkeş, Okuyan Us Yayınları, kişisel gelişim, 276 sayfa, 2022

Viktor E. Frankl – Yaşamı Karşılamak (2022)

‘Yaşamı Karşılamak’, Viktor E. Frankl’ın hayatına yakından bakmak isteyen okurlar için biçilmiş kaftan.

Dünya çapında milyonlarca satan eseri ‘İnsanın Anlam Arayışı’ ile hem İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında yaşadığı deneyimleri anlatan hem de kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini paylaşan Viktor E. Frankl, bu defa kendi kaleminden yaşam öyküsüyle karşınızda…

Frankl, anlam merkezli psikoterapinin yolundan ilerleyerek ailesinin evini, Sigmund Freud ve Alfred Adler ile ilk temaslarını, intihara meyilli gençlerle yaptığı çalışmaları, Nazilere direnişini, sürgünü ve hayatının çoğunu geçirdiği Viyana’ya dönüşünü yalın bir dille anlatıyor.

Tüm kayıplarına, acılarına ve anlam arayışı esnasında yaşadıklarına rağmen iyimserlik etrafında şekillenen hayatını aynı zamanda aile arşivinden fotoğraflarla tamamlıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Belki de yaşamın bana sundukları yüzünden böyleyimdir. Herkese de tekrar tekrar, kendi hayatımda prensip olarak benimsediğim şeyi yapmalarını öneririm: Eğer başıma kötü bir şey gelirse diz çöker (tabii gerçekten değil, diz çöktüğümü hayal ederim sadece) ve gelecekte bundan daha kötüsünün olmamasını dilerim tüm kalbimle.”

  • Künye: Viktor E. Frankl – Yaşamı Karşılamak: Anlam Arayışı Üzerine Bir Otobiyografi, çeviren: Duygu Bolut, Okuyan Us Yayınları, otobiyografi, 196 sayfa, 2022

Charles Eisenstein – Kutsal Ekonomi (2022)

Her şeyin kaçınılmaz bir şekilde parayla alınıp satıldığı bir dünyada yaşamayı istiyor muyuz gerçekten?

Charles Eisenstein, modern ekonomik sistemin içinde bulunduğu krizi aşmak için insancıl bir çıkış kapısını nasıl inşa edebileceğimizi tartışıyor.

“Diyelim ki şirin bir tarladan bir kasa dolusu çilek topladınız. Harika görünseler de neticede çilek bu, bekledikçe bozulur, çürür. Bu çilekleri ne yaparsınız? Yiyebileceğiniz kadarını yiyip kalanının çürümesini mi beklersiniz, yoksa onları başkalarıyla mı paylaşırsınız? İkinci seçeneğe daha yakın olduğunuza eminiz.

Aynı koşulu yeryüzündeki tüm paralara uyarlayalım. 1.000 liranız var. Ama bekledikçe bozuluyor, çürüyor. Öbür aya 900 lira oluyor. Bu biraz tanıdık gelebilir, ama unutmayın: Artık herkesin parası böyle. Paranızı stabil bir kura çevirip değerini koruma imkanınız kalmadı. Bu durumda ne yaparsınız? İhtiyacınız kadarını harcayıp kalanının gitgide erimesini mi beklersiniz, yoksa onu da, tıpkı çilekleriniz gibi, başkalarıyla mı paylaşırsınız?”

Eisenstein’ın arzuladığı dünya, işte böyle bir dünya.

Paranın doğası gereği herkesin “elinin kiri” olduğu, cömertliğin, armağanın dünyası.

‘Kutsal Ekonomi’de öngörülen hedef, ekonomiyi dünyeviliğinden kurtarıp ona kutsal bir kimlik kazandırmak.

Emekten içme suyuna, yavru kedilerden evde yaptığınız bir fıstık ezmesine kadar her şeyin kaçınılmaz bir şekilde parayla alınıp satıldığı bir dünyada yaşamayı istiyor muyuz gerçekten?

Para, bir kasa çileğin aksine kenarda durdukça değerlenen bir şey oldukça aksi pek mümkün görünmüyor.

Yalnızca bir değiş tokuş aracı olarak hayatımıza giren bu kullanışlı araç, bugün geldiğimiz noktada toplulukların ve manevi bağların altını oyan; yabancılaşma, rekabet, bencillik ve kıtlıktan başka bir şey vadetmeyen bir hastalığa dönüştü.

Sermayenin domuz kumbarası her geçen gün şişerken, birikimi olmayanlar sürekli olarak daha çok çabalamak, dünden daha fazla kazanmak zorunda.

‘Kutsal Ekonomi’, hırıltılı soluğunu gitgide artan bir şiddetle ensemizde hissettiğimiz modern ekonomik sistemin krizi için herkese hitap eden, hassas, anlaşılır ve en önemlisi insancıl bir çıkış kapısı.

  • Künye: Charles Eisenstein – Kutsal Ekonomi: Dönüşüm Çağında Para, Armağan ve Toplum, çeviren: Sinem Gül, Okuyan Us Yayınları, iktisat, 348 sayfa, 2022

Shoshana Zuboff – Gözetleme Kapitalizmi Çağı (2021)

Kişisel verilerimizi ellerine geçiren şirketler hem davranışlarımızı manipüle ediyor hem de eşi görülmemiş tekniklerle bizi kontrol altında tutuyor.

Shoshana Zuboff, eleştirel bir bakışla kapitalizmin bu yeni formunun şeceresini döküyor, bununla da yetinmeyerek insanlık onuruna yakışan bir geleceğin nasıl inşa edileceğini tartışıyor.

Piyasa ekonomisinin geleceğindeki esas sıkıntı veri, bilgi ve gözetleme gücünün yoğunluğudur.

Sadece mahremiyetimiz değil, bireyselliğimiz de risk altında.

Rahat okunabilir ve düşünmeye sevk edici bu kitap bizi bu varoluşsal tehlikelere karşı uyarıyor.

Yirminci yüzyılda şahlanan endüstriyel kapitalizm doğaya diz çöktürüp onu zincirlere boğmuştu, bugünün gözetleme kapitalizminin hedefinde ise insan doğası var.

Artık hayatlarımızın vazgeçilmezleri olduğuna muhtemelen kimsenin itiraz etmeyeceği Google, Facebook, Microsoft, Amazon gibi teknoloji devlerinin son yıllarda ulaştığı muazzam güç ve servetin arkasında ne yatıyor?

Harvard Business School profesörü Zuboff, titizlik ve maharetle kaleme aldığı ‘Gözetleme Kapitalizmi Çağı’nda, Silikon Vadisi devlerinin başını çektiği yeni bir iktisadi anlayışın peşine düşüyor: Verinin yeni altın olduğu bir çağda, insan davranışlarını gözetlemeyi, analiz etmeyi ve bunların üzerinden servet edinmeyi hedefleyen küresel çapta bir madencilik hareketi.

Kişisel verilerimiz, konum bilgilerimiz, internet alışverişlerimiz, arama geçmişimiz, robot süpürgemizin hareketleri ya da her an her saniye nabzımızdan haberdar olan akıllı saatimiz…

Ürünleriyle hayatlarımızı kolaylaştırmaları karşılığında yaşamlarımızın, hatta bedenlerimizin neredeyse tüm detaylarını kapalı zarf içinde teslim ettiğimiz bu şirketler, bu davranış “hammaddesini” reklam gelirine çevirerek muazzam gelirler elde ediyor.

Üstelik bununla yetinmiyor ve bu gücü kitleler üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir kontrol mekanizmasına dönüştüren altyapıları da hiç durmadan inşa edip geliştiriyorlar.

Bu yeni kapitalizm formunu anlamak için tarihe başvurmayı da ihmal etmeyen Zuboff, artık teknoloji dünyasının standart donanımı haline gelen bu gözü kara metodu tüm şeceresiyle ortaya döküyor. Hem de insanlık onuruna yakışan bir geleceğin halen mümkün olduğundan bir an bile şüphe etmeden yapıyor bunu.

  • Künye: Shoshana Zuboff – Gözetleme Kapitalizmi Çağı: Ürünün ‘Sen’ Olduğu Çağda İnsanın Geleceği İçin Savaş, çeviren: Erkam Evlice, Okuyan Us Yayınları, inceleme, 788 sayfa, 2021

Joe Pera – Bir Sığınak Olarak Tuvalet (2021)

Her tuvaletin olmazsa olmazı bir kitap.

Joe Pera’nın mizahi dili ve Joe Bennett’in eğlenceli illüstrasyonlarıyla zenginleşmiş bu çalışma, birazcık huzur bulmak için tuvalete kaçan herkesin vazgeçilmezi olacak.

  • Sessizlik anlarından nefret ediyor, herhangi bir sohbeti kibarca sonlandıramıyor ya da işe ara vermek zorunda kaldığında ne yapacağını bilemiyor musun?
  • Kalabalık bir bayram ziyaretinde “Bence biraz ara vermeliyiz” mesajı mı aldın?
  • Az evvel ücretsiz izne çıkarıldığını mı öğrendin?
  • Yoksa mesanen mi küçük?

Tüm bu nedenlerden ötürü sık sık tuvalete kaçıp nefes almak için klozete tünüyor ya da deterjanların üzerindeki yazıları okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsan bu kitap tam sana göre!

Mustarip olduğun sosyal kaygıyla başa çıkmaya çalışırken, rehber niteliğindeki bu çizgi roman tuvalet dışındaki dünyaya yeniden katılabilmen için sana yardımcı olacak.

‘Bir Sığınak Olarak Tuvalet’, dil ve uzunluk bakımından bir tuvalet molası süresinde bitirilebilecek, akıllı telefonla tuvalete girmeye son verecek ve en önemlisi bulunduğu tuvalette eline alan herkesi kaygılarından arındırabilecek bir çalışma.

  • Künye: Joe Pera – Bir Sığınak Olarak Tuvalet, illüstrasyon: Joe Bennett, çeviren: Erkam Evlice, Okuyan Us Yayınları, psikoloji, 116 sayfa, 2021

Roy Richard Grinker – Kimse Normal Değil (2021)

Yüzyıllar boyunca bilim insanları ve toplum akıl sağlı konusunda ahlaki yargılarda bulundu.

Antropolog Roy Richard Grinker de, 18. yüzyıldan bugüne uzanarak akıl hastalığı damgasına karşı verilen mücadeleyi izliyor.

Kitap, tarih boyunca akıl hastalığına karşı gelişen tutumların ve damgalanmayı sona erdirme mücadelesinin şefkatli ve büyüleyici bir incelemesi olarak okunabilir.

‘Kimse Normal Değil’de Grinker, on sekizinci yüzyıldan Amerika’nın büyük savaşlarına ve günümüzün yüksek teknoloji ekonomisine kadar akıl hastalığı damgasına karşı mücadeledeki ilerlemeyi ve gerilemeleri anlatıyor.

Damgalanmanın kültürel tarihle açıklanabilecek, akıl hastalığını tanımladığımız anda başlayan, toplumdan öğrendiğimiz ve nihayetinde değişme gücüne sahip olduğumuz, sosyal bir süreç olduğunu savunuyor.

Utanç ve gizliliğin mirası bugün hâlâ bizimle olsa da Grinker, akıl hastalarının marjinalleştirilmesine son vermenin eşiğinde olduğumuzu yazıyor.

Yirmi birinci yüzyılda, akıl hastalıkları hızla insan çeşitliliğinin daha kabul gören ve görünür bir parçası haline geliyor.

Grinker, kitabı büyükbabasının Sigmund Freud ile yaptığı analiz, kendi kızının otizm deneyimi ve nöroçeşitlilik üzerine yaptığı araştırmayla sonuçlanan da dahil olmak üzere, ailesinin psikiyatriye dahil olduğu dört neslin kişisel tarihiyle besliyor.

Afrika ve Asya’daki en son bilim, tarihi arşivler ve kültürlerarası araştırmalardan yararlanan Grinker, nöroçeşitliliğe kültürel tepkimizin kökenlerini ve farklılıklarını keşfetmek için hepimizi uluslararası bir yolculuğa çıkarıyor.

Akıl hastalığı etrafında damgalanmanın nasıl birleştiğini araştıran ve depresif veya psikotik hastaların aşağılanma duygusunun verdiği kümülatif zararı değerlendiren ‘Kimse Normal Değil’, akıl hastalığını nasıl dönüştürdüğümüzü açıklıyor ve damgalanmanın gölgesini sona erdirmek için bir yol sunuyor.

  • Künye: Roy Richard Grinker – Kimse Normal Değil: Zihinsel Rahatsızlıkları Damgalayan Kültür, çeviren: Nalan Uysal, Okuyan Us Yayınları, antropoloji, 492 sayfa, 2021

Daryl Van Tongeren ve Sara Showalter Van Tongeren – Acı Çekme Cesareti (2021)

Amacımız hep mutlu kalmaktır, oysa biliriz ki acıdan da çok şey öğreniriz…

Acının kötü değil, varoluşsal bir mesele olduğunu düşünen Daryl Van Tongeren ve Sara Showalter Van Tongeren de, okurunu acının doğasına vakıf olmaya davet ediyor.

Acı, yerinden kımıldamayan bir kaya değil; üzerinde yürünmesi gereken, ancak yüründükçe aydınlanan bir yol.

Bu kitap, okuyucusunu acı çekme kavramına farklı bir gözle bakmaya davet ediyor.

Birbirine kenetli beş adımda acının doğasına vakıf olmanın mümkün olduğunu öne sürüyor: Günbatımı, alacakaranlık, gece yarısı, şafak ve gün ışığı…

‘Acı Çekme Cesareti’, başta Viktor Frankl, Rollo May ve Irvin Yalom’dan bildiğimiz ve razı olduğumuz varoluşsal psikolojinin omuzları üzerinde yükselen; okuyucusunu eksiklerine göre değil, elde avuçtakilerle oluşturulan bir yol haritası için yüreklendiren bir kılavuz.

Belki derinlerde bir yerde farkında olduğumuz ama bir türlü kabullenemediğimiz gerçekleri hatırlatan bir işaret fişeği: Acı kötü bir şey değildir, acı varoluşsal bir meseledir, acı ve gelişim birbirini dışlamaz, acı yoluyla gelişimde anlam üretimi hayati önemdedir.

Kitap, “Mutluluğun olmadığı bir hayat yaşanmaya değer mi?” ve “Cesaret, acının üstesinden gelebilir mi?” sorularına çarpıcı yanıtlar veriyor.

  • Künye: Daryl R. Van Tongeren ve Sara A. Showalter Van Tongeren – Acı Çekme Cesareti: Hayatın En Büyük Krizlerine Yeni Bir Yaklaşım, çeviren: Damla Atamer, Okuyan Us Yayınları, psikoloji, 196 sayfa, 2021

John Paul Minda – İnsan Nasıl Düşünür? (2021)

Ünlü bir deyiş vardır:

“Beyin kusursuz bir hizmetkâr ama berbat bir efendidir.”

John Paul Minda, zihnimizin nasıl çalıştığını aydınlatarak bize ne denli kusurlu varlıklar olduğumuzu ortaya koyuyor.

Satın aldığınız bir kulaklık veyahut saç düzleştirici dahi yanında kullanım kılavuzuyla gelirken, tüm dünyayı algılayıp yolumuzu çizmemize imkan sağlayan beynimizin nasıl çalıştığına pek az kafa yormamız tuhaf değil mi?

Minda’nın ‘İnsan Nasıl Düşünür?’ ile yaptığı şey bu aslında.

Herkes için kolay ve anlaşılır bir zihin kullanma kılavuzu sunmak.

Elbette bu kılavuz, okuyucusuna üstün bir kullanım kabiliyeti vadetmiyor.

Yaptığı şey, kafamızın içindeki protein ve yağdan oluşan o kıvrımlı şeyin nasıl çalıştığına dair genel bir perspektif sunmak.

  • Pazarda meyve seçerken ya da aldığınız evlilik teklifini değerlendirirken kafamızın içinde neler kopuyor sahiden?
  • Dahası, doğru olduğuna inandığımız bir seçeneğe nasıl ulaşıyoruz?
  • Bir karar alırken, yolumuzu çizerken, dünyada olan biteni anlamlandırmaya çalışırken hangi devreler açılıyor, hangi faktörler ağırlığını koyuyor?
  • Farkında olmadan hangi engellere takılıyor, hangi gölgelerden kaçıyoruz?

‘İnsan Nasıl Düşünür?’, beyin ve zihin üzerine yirmi yılı aşkın bir çalışmanın ürünü.

Güçlü bir nörobilim ve bilişsel/davranışsal psikoloji metni.

Ancak eser, ne denli kusurlu varlıklar olduğumuzu bize hatırlatmasıyla eşsiz bir deneyime dönüşüyor biraz da.

Kendimize ve dünyaya dair kavrayışımızın sınırlarında yürümek, kontrolün bizde olduğunu düşünürken aslında ne kadar aciz olduğumuzu fark etmek.

  • Künye: John Paul Minda – İnsan Nasıl Düşünür?: Karar Verme, Hatırlama ve Dünyayı Anlamlandırma Süreçlerimizi Kavramak, çeviren: Fırat Çakkalkurt, Okuyan Us Yayınları, bilim, 436 sayfa, 2021

Hillary L. McBride – Anneler, Kızları ve Beden Algısı (2021)

İdeal beden algısı kadınları tüketiyor.

Psikolog Hillary McBride bu harika kitabında, kadınların bedenlerini nesneleştirmelerine neden olan tuzakları açıklıyor, kadınlara bedenleri ve kendileriyle sağlıklı ilişki kurmak konusunda çok değerli önerilerde bulunuyor.

Medyanın, eril dilin, kimi zaman bilinçli ya da bilinçsizce de olsa annelerimizin ve hemcinslerimizin yarattığı ideal beden hapishanesi yeme bozukluklarına yol açabiliyor, hatta yaşamı nasıl ele aldığımızın ve onu nasıl yaşadığımızın da belirleyici faktörü olabiliyor.

McBride da, değerimizin başkalarının hakkımızdaki düşüncelerine, hayatta sergilediğimiz performansa bağlı olmadığının altını çiziyor ve bizzat kendi hikâyesinin yanı sıra, bu kitap için görüştüğü anne ve kızların hikâyelerinden de yola çıkarak bu yolun bizi nasıl büyük bir çıkmaza sürüklediğini ortaya koyuyor.

‘Anneler, Kızları ve Beden Algısı’, kendisini olduğu gibi sevmeyi öğrenmeyi dileyenler kadar, kız çocuğu yetiştiren her okurun başucu kitabı olacak nitelikte bir eser.

  • Künye: Hillary L. McBride – Anneler, Kızları ve Beden Algısı: Kendimizi Olduğumuz Gibi Sevebilmeyi Öğrenmek, çeviren: Gül Korkmaz, Okuyan Us Yayınları, psikoloji, 268 sayfa, 2021

Anthony Storr – Sahte Peygamberler, Yalan Cemaatler (2021)

Tarihteki sahtekârlar ve saplantılı kişiler ordusu üzerine harika bir çözümleme.

Psikiyatrist Anthony Storr, İsa’dan Jim Jones’a, David Koresh’ten Loyolalı Ignatius’a kötü nam salmış gurulardan saygınlık kazanmış tinsel liderlere, yelpazenin farklı tarafında yer alsalar da birbirinin tıpatıp aynı sahte peygamberler üzerine düşünüyor.

Usta işi bir guru rehberi olarak okunabilecek kitabında Storr, daha önce yapılan çalışmalardan farklı olarak, guruların öğretilerini ele almak yerine, onları psikiyatrinin ışığı altında inceliyor.

Storr’a göre, hem sadece kendiyle ilgilenen hem de otoriter olan kişilere güvenmemeliyiz.

Zira “Kendinden emin olma karizması hepimizin içindeki çocuğu tuzağa düşüren bir kapandır.”

Gurdjieff, Rajneesh, Jung ve Freud gibi isimlerin de karşımıza çıktığı kitap, adına ister guru, ister sahte peygamber, isterse tinsel lider diyelim, bu tipteki kişilerin ruh sağlığımızı nasıl tehdit ettiğini gözler önüne sermesiyle önemli.

  • Künye: Anthony Storr – Sahte Peygamberler, Yalan Cemaatler: Bazıları Deli Ama Hepsi Aynı, çeviren: Aslı Day, Okuyan Us Yayınları, psikiyatri, 306 sayfa, 2021