Arthur Schopenhauer – Aşkın Metafiziği (2018)

Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise henüz on sekiz yaşlarında; fakat kadınların durumunda bu çok zayıf ve dar sınırlar dâhilinde gerçekleşir. Bu sebepten ötürüdür ki kadınlar bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar; çünkü her zaman içinde bulundukları ana sıkı sıkıya bağlı kalarak sadece kendilerine en yakın olanı, olmak üzere olanı görürler.

Arthur Schopenhauer’un klasik yapıtı ‘Aşkın Metafiziği’, insan doğasında en güçlü itki olarak tanımladığı aşkı enine boyuna tartışıyor.

Schopenhauer, aşkın insandaki en güçlü ve yaygın itki olmakla birlikte, gizli ve irrasyonel olduğunu, bize acı veren eylemlerde bulunmamıza neden olduğunu savunuyor.

Bizim için yıkıcı olsalar ve tatmin edilmeleri kısa süreli ve anlık olsa bile aşk dürtüsüne neden teslim oluruz?

Başka bir deyişle, aşk deneyiminin sonucu her seferinde hayal kırıklığı olduğu halde, neden ısrarla aptallığımızı sürdürürüz?

Schopenhauer, temel olarak bu sorunun yanıtını arıyor.

Aşk için üremeden başka hiçbir amacın olmadığını ve üreme için de türün hayatta kalmasından başka hiçbir amacın olmadığını belirten düşünüre göre, her birey tür uğruna ürer ve üreme görevini yerine getirdikten sonra ıskartaya çıkarılır ve ölüme teslim edilir.

Bu önemli kitabın elimizdeki baskısı, metnin dilimize çevirilerinde daha önce yer almayan, “paderastie”, yani “oğlancılık” üzerine olan son bölümünü de barındırıyor.

Schopenhauer burada da, iradenin içine düştüğü bir tür çıkmaz sokaktan söz ediyor.

  • Künye: Arthur Schopenhauer – Aşkın Metafiziği, çeviren: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, felsefe, 80 sayfa, 2018