Peter Hoffmann – Hitler’e Suikast Girişimi ve Stauffenberg (2025)

Peter Hoffmann’ın bu kitabı, 20 Temmuz 1944’te Adolf Hitler’e düzenlenen suikast girişiminin merkezinde yer alan Claus von Stauffenberg ve onun ailesi üzerinden, Nazi Almanyası’nda ahlak, inanç ve direnişin sınırlarını derinlemesine inceliyor. Hoffmann, bu çalışmasında yalnızca Stauffenberg’in siyasi eylemini değil, onun düşünsel köklerini, entelektüel çevresini ve aristokratik dünyasını da tarihsel bağlamı içinde çözümlemeye girişiyor.

‘Hitler’e Suikast Girişimi ve Stauffenberg: Bir Subayın Hayatı, Siyaseti ve Son Günleri’ (‘Claus Schenk Graf von Stauffenberg und seine Brüder’), Stauffenberg kardeşlerin —Claus, Berthold ve Alexander’ın— çocukluklarından itibaren Almanya’nın savaş öncesi kültürel atmosferine nasıl dâhil olduklarını anlatıyor. Yazar, özellikle Claus’un gençlik yıllarında şiir, sanat ve Katolik mistisizmiyle iç içe bir duyarlılığa sahip olduğunu, fakat bu entelektüel birikimin giderek sorumluluk duygusuna ve politik eyleme dönüştüğünü gösteriyor. Hoffmann’a göre Stauffenberg’in Hitler’e karşı çıkışı, ani bir isyan değil, vicdanla ideoloji arasındaki uzun bir hesaplaşmanın sonucuydu.

Eserde, suikast girişimi yalnızca bir askerî operasyon olarak değil, ahlaki bir manifesto olarak ele alınıyor. Stauffenberg’in rejime olan bağlılığını terk edişi, savaşın yıkıcılığı karşısında insanlık onurunu savunma arayışına dönüşüyor. Hoffmann, arşiv belgeleri, mektuplar ve tanıklıklardan yola çıkarak, onun “ihanet” olarak damgalanan eylemini bir vicdanın zorunlu başkaldırısı olarak yorumluyor.

Ayrıca kitap, Stauffenberg ailesinin entelektüel çevresi, Stefan George gibi düşünürlerle olan ilişkileri ve Nazi ideolojisine mesafeli duruşları üzerinden, dönemin Alman aristokrasisinin iç çelişkilerini de gözler önüne seriyor.

Kitap, tarihsel bir biyografi olmanın ötesinde, etik sorumluluk ile siyasi cesaretin kesişiminde bir vicdan hikâyesi anlatıyor.

  • Künye: Peter Hoffmann – Hitler’e Suikast Girişimi ve Stauffenberg: Bir Subayın Hayatı, Siyaseti ve Son Günleri, çeviren: Ayşe Çevik, Runik Kitap, tarih, 104 sayfa, 2025

Thomas Hobbes – Hukukun Unsurları (2025)

Thomas Hobbes’un bu kitabı, Hobbes’un siyaset felsefesinin temelini oluşturan ve daha sonraki başyapıtı Leviathan’ın öncüsü niteliğinde olan bir çalışmadır. ‘Hukukun Unsurları’ (‘The Elements of Law – Natural and Politic’), insan doğasını ve toplumsal düzenin nasıl ortaya çıktığını mekanikçi ve materyalist bir bakış açısıyla ele alır. Ona göre, insan doğası temelde bencildir ve her birey kendi varlığını sürdürme ve arzusunu tatmin etme eğilimindedir. Bu doğal durumda, herkesin herkesle savaş halinde olduğu bir kaos ortamı hüküm sürer ve güvenlik, düzen veya istikrar söz konusu değildir.

Hobbes, bu doğal durumdan çıkış yolunun, bireylerin doğal haklarının bir kısmını, ortak bir gücü temsil eden egemen bir otoriteye devretmeleriyle mümkün olacağını savunur. Bu egemen güç, yasaları koyma ve uygulama yetkisine sahip olmalı, böylece toplumsal düzeni sağlayabilir ve bireylerin güvenliğini temin edebilir. Hobbes, en etkili egemenlik biçiminin monarşi olduğunu düşünse de, önemli olanın egemenin gücünün mutlak ve bölünmez olmasıdır. Egemenin temel görevi, barışı ve güvenliği sürdürmektir ve bireylerin bu amaçla egemenin otoritesine itaat etmeleri zorunludur. Hobbes, adaletin ve hukukun ancak egemenin iradesiyle tanımlanabileceğini, doğal bir adalet anlayışının olmadığını ileri sürer. ‘Hukukun Unsurları’, Hobbes’un doğa durumu, doğal haklar, toplumsal sözleşme ve egemenlik gibi temel kavramlarını ilk kez detaylı bir şekilde ele aldığı önemli bir eserdir ve siyaset felsefesi tarihindeki etkili düşünürlerden birinin fikirlerinin gelişimini anlamak için kritik bir kaynaktır.

  • Künye: Thomas Hobbes – Hukukun Unsurları, çeviren: Ayşe Çevik, Fol Kitap, hukuk, 256 sayfa, 2025

Volker Reinhardt – Mediciler (2024)

Volker Reinhardt’ın bu kitabı Medici ailesinin Floransa ve Toskana’daki yükselişi, Rönesans dönemi üzerindeki etkileri ve dönemin siyasi, sosyal ve kültürel yapısını derinlemesine inceleyen önemli bir tarihsel çalışma.

Kitap, öncelikle Medici ailesinin bankacılık sektöründeki başarıları sayesinde nasıl zenginleştiğini ve bu zenginliği siyasi güce dönüştürerek Floransa’da yüzyıla yakın bir süre iktidarda kaldıklarını anlatır.

Medici ailesinin himayesi altında Floransa, Rönesans’ın sanat, edebiyat ve düşünce merkezi haline gelmiştir. Kitap, bu dönemin kültürel ve sanatsal zenginliğini, Medici ailesinin bu gelişmelere olan katkısını detaylı bir şekilde ele alır.

Medici ailesi, sanatı bir güç aracı olarak kullanarak hem halkın desteğini kazanmış hem de rakiplerini gölgede bırakmıştır. Kitap, siyaset, sanat ve kültürün bu şekilde iç içe geçtiği bir dönemi analiz eder.

Medici ailesinin, sanat eserlerinde propaganda amaçlı imgeler kullanarak halkın desteğini nasıl kazandığı ve siyasi rakiplerine karşı nasıl bir imaj oluşturduğu kitabın önemli bir konusudur.

Reinhardt, uzun yıllar süren araştırmalarının sonuçlarını bu kitapta bir araya getirerek, Medici ailesinin ve Floransa’nın Rönesans dönemindeki yerini çok yönlü bir şekilde analiz eder.

Yazar, sadece siyasi olayları değil, aynı zamanda Medici liderlerinin psikolojik özelliklerini ve karar alma süreçlerini de inceliyor.

Kitap, Rönesans döneminin en önemli aktörlerinden biri olan Medici ailesini ve bu ailenin şekillendirdiği Floransa’yı anlamak için vazgeçilmez bir kaynak. Kitap, siyasi tarih, sanat tarihi ve kültür tarihi gibi farklı disiplinleri bir araya getirerek, Rönesans’ın karmaşık ve büyüleyici dünyasına kapılar açıyor.

  • Künye: Volker Reinhardt – Mediciler: Rönesans’ta Floransa, çeviren: Ayşe Çevik, Runik Kitap, tarih, 128 sayfa, 2024

Christian Mann – Gladyatörler (2024)

Bu kitabı okurken, arenada bir gladyatörün omuzlarına binen yükü hissedecek, dövüşlerin gerilimi ve heyecanı içinde kaybolacaksınız.

  • Gladyatörlerin kaderine seyircilerin nasıl karar verdiğini öğrenmeye hazır mısınız?

Christian Mann, gladyatör dövüşlerinin büyülü dünyasını, heyecan verici bir anlatımla gözler önüne seriyor.

Etrüsklerin kadim ritüellerinden doğan bu ölümcül oyunların, Roma’nın siyasi arenasındaki rolünden, geç antik dönemin sonuna dek geçen sürecini ele alıyor.

Gladyatörlerin nerelerden ve nasıl toplandığını, onları ölümüne dövüşe hazırlayan sıkı eğitimlerini, savaşçıların günlük yaşamlarının perde arkasını, kullandıkları silahları ve rütbelerine göre ayrıldıkları sınıfları detaylarıyla anlatıyor. Roma’nın dört bir köşesinde yankılanan arenaların toplumsal ve kültürel önemini, sürükleyici bir dille keşfetmenizi sağlıyor.

  • Bu ölüm kalım savaşlarının ardındaki gerçekleri keşfetmek ister misiniz?

Gladyatörlerin hayal kırıklıkları, umutları ve zaferleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için bu eşsiz eseri kaçırmayın!

Bazıları aldıkları yaralar nedeniyle, bazıları bitkin düştüğü için dövüşe devam edememiş ve bazıları da dövüş sırasında rakiplerince silahsız bırakılmıştı.

Bir gladyatör pes ederse hakem dövüşü durdurur ve kazananı kucaklardı.

Sonra Roma gladyatör dövüşlerine özgü bir kurala gelirdi sıra: Kaybedenin yaşayıp yaşamayacağına karar vermeye.

Seyirciler dövüş sırasında da boş durmuyorlardı.

En sevdikleri gladyatörü alkışlamışlar, bağırışlarla ve tezahüratlarla desteklemişlerdi.

Ama şimdi, kaybedenin cesurca ve ustalıkla dövüşüp dövüşmediğine ve dolayısıyla hayatının bağışlanmasını hak edip etmediğine karar vermeleri gerekiyordu.

  • Künye: Christian Mann – Gladyatörler, çeviren: Ayşe Çevik, Runik Kitap, tarih, 122 sayfa, 2024

Irina Paperno – Dostoyevski Rusya’sında Kültürel Bir Kurum Olarak İntihar (2024)

Halkın ve bilimin gözünde intihar her zaman anlaşılmaya muhtaç olsa da hiçbir zaman açıklanamayan, esrarengiz bir eylem olarak kaldı.

Filozoflar, yazarlar, gazeteciler, bilim insanları yüzyıllar boyunca bu eyleme bir anlam bahşetmeye çalıştılar.

On dokuzuncu yüzyılda –özellikle Rusya’da– intihar; ruhun ölümsüzlüğü, özgür irade ve determinizm, fiziksel ve manevi, birey ve toplum gibi tartışmaların merkezine oturmuştur.

Irina Paperno tıbbi raporlar, gazete kupürleri, sosyal incelemeler, yasalar, kurgusal eserler, intiharların ardında kalan şahsi belgeler gibi çeşitli kaynakları analiz ederek intihar için yapılan bu anlam arayışını resmediyor ve intiharın kamuoyunun ilgi odağı hâline geldiği 1860’lar ila 1880’lerin Rusya’sını mercek altına alıyor.

Paperno, intiharın anlamına dair, Klasik Antik Çağ’dan Rusya’da intihar salgını yaşandığı düşünülen on dokuzuncu yüzyıla kadar ortaya çıkan fikirlere yer veriyor.

  • Künye: Irina Paperno – Dostoyevski Rusya’sında Kültürel Bir Kurum Olarak İntihar, çeviren: Ayşe Çevik, Runik Kitap, inceleme, 322 sayfa, 2024

George Edward Moore – Felsefenin Temel Problemleri (2023)

George Edward Moore’un yarım yüzyılı aşan entelektüel serüveninde önem taşıyan yazılarını bir araya getiren bu kitap modern felsefeyi şekillendirmiş temel sorunlara dair faydalı değerlendirmeler içeriyor.

Moore bu kitapta doğru bilginin kaynakları, gerçekliği bilmenin koşulları, algılama ile var olma arasında varsayılan ilişkilerin mahiyeti gibi konulara odaklanıyor.

Özellikle idealistlerle, kuşkucularla, yer yer de faydacılarla tartışıyor ve onların iddiaları karşısında sağduyuya ve sezgilere dayanan bir bilgi teorisinin nasıl uygulanabileceğini gösteriyor.

Bu sırada Berkeley ve Kant gibi modern felsefenin önde gelen isimlerini de yeri geldikçe eleştirmekten geri durmuyor.

Wittgenstein ve Russell ile birlikte analitik felsefenin öncü isimleri arasında sayılan Moore, kavramları ve önermeleri titizlikle çözümleyerek kesinliğin ve doğruluğun koşullarını tespit ediyor.

Bu kitapta yer verilen makaleler, kesinlik, sağduyu, kuşkuculuk gibi felsefe tarihinde önemini hiç yitirmemiş konulara ve analitik felsefenin kökenlerine ilgi duyan okurlara Moore’un düşüncelerini, yöntemini ve yaklaşımlarını tanıtacaktır.

  • Künye: George Edward Moore – Felsefenin Temel Problemleri, çeviren: Ayşe Çevik, Berat Mutluhan Seferoğlu, Fol Kitap, felsefe, 296 sayfa, 2023

Wilhelm Windelband – Antik Yunan Felsefesi Tarihi (2023)

Avrupa felsefesinin temelini oluşturan fikirlerin geçirdiği evrimin ayrıntılı ve yoğun bir anlatımı.

Çalışmasına felsefeyi ve felsefe tarihini tanımlayarak başlayan Wilhelm Windelband, Batılı anlamdaki felsefenin temel problemleriyle uğraşarak tarih sahnesinde kendilerine sarsılmaz bir yer edinen Yunan düşünürleri ve ortaya koydukları fikirleri kozmolojik, antropolojik ve sistematik gibi farklı yönleriyle irdeliyor.

Sadece geçmişin entelektüel dünyasını anlamak için değil, çağımızı meşgul eden soruları farklı bir perspektiften ele alabilmek için de felsefe tarihleri her zaman kütüphanelerimizin en güzide konukları oldular.

Windelband’ın bu eseri gibi, bir kısmı yazıldıkları günden beri alanın vazgeçilmez başvuru kaynaklarından oldular.

Yeni Kantçı Baden Okulunun kurucusu kabul edilen Windelband, “Felsefe Tarihi”nin bu ilk kitabında, tarih sahnesinde kendilerine sarsılmaz bir yer edinen Yunan düşünürleri ve ortaya koydukları fikirleri kozmolojik, antropolojik ve sistematik dönem başlıkları altında inceliyor.

Kozmolojik dönemde, “Tüm değişimlerin değişmeden kalan kaynağı nedir?” sorusu Antik dünyanın düşünürlerini uzunca bir süre meşgul etmiş ve dışarıdaki dünyayı anlama çabaları bilimin içeriğinde belirleyici olmuştu.

Antropolojik dönemde Sofistler ve Sokrates ile birlikte bilim, insanın içsel etkinlikleriyle ilgilenmeye başlayarak pratik bir önem kazandı.

Demokritos, Platon ve Aristoteles ise bu iki döneme ait düşünceleri kendi felsefelerinde bir araya getirmiş olduklarından, Windelband tarafından Antik felsefenin sistem filozofları olarak ele alındı.

Milet Okulunun doğa bilimcileri Thales, Anaksimenes, Anaksimandros’un evrenin kumaşını arayışları; Kynik ve Kyrene okullarının haz anlayışı; ‘karanlık’ Herakleitos’un değişim yasası; Parmenides’in ‘varlık’ öğretisi; Pythagorasçı sayı teorisi; Leukippos’un atomculuğu; Zenon’un paradoksları; Protagoras’ın bilgi kuramı bu kitabın sunduğu başlıca tartışma konuları.

  • Künye: Wilhelm Windelband – Antik Yunan Felsefesi Tarihi, çeviren: Ayşe Çevik, Fol Kitap, felsefe, 248 sayfa, 2023