Charlotte Sussman – On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Edebiyatı (2024)

  • Tristram Shandy bir roman mıdır yoksa eğlenceli bir performans mı?
  • Pamela boş vaktini yazı yazmak için kullanabiliyorken boş vakti olmayan işçi sınıfı kadın ne zaman yazı yazabilirdi?
  • ‘Orronoko’ ile ‘Robinson Crouse’ hangi açılardan birbirine benzerler?

Bu kitap, bu tür kışkırtıcı sorulara cevap ararken aynı zamanda 18. yüzyıl edebiyatını yeni okurlarla buluşturmayı hedefliyor.

Dönemin önemli eserleri, yazarları ve tartışmalarını tanıtırken kronolojik bir inceleme yerine, kentleşme, sömürgecilik, ticaretin yaygınlaşması, kamusal alanın ortaya çıkışı ve toplumsal cinsiyet rollerindeki değişimlerin edebiyat üzerindeki etkilerini inceliyor.

On sekizinci yüzyıl Britanya’sında kadınlar ilk kez sahneye çıkarken roman edebi piyasada ön safhaya geçiyor, insanlar eşitlik fikrini tartışmaya başlıyorlar.

Sussman, eserlerin tarihsel, sosyal ve kültürel bağlamlarını da detaylı bir şekilde analiz ediyor.

Defoe, Swift ve Pope gibi kanonik yazarların yanında, Charlotte Smith ve Olaudah Equiano gibi daha az bilinen isimlere de dikkat çeken bu kitap, hem öğrenciler hem de araştırmacılar için eşsiz bir başvuru kaynağı niteliğinde.

  • Künye: Charlotte Sussman – On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Edebiyatı, 1660-1789, çeviren: Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, inceleme, 440 sayfa, 2024

Harold Garfinkel – Sosyolojik Bakış (2024)

Bu kitap, ünlü sosyolog Harold Garfinkel’in 1948’de Harvard’dayken, Amerikan akademisinde yürütülen sosyoloji çalışmalarına getirdiği sistemli eleştirilerin ilki.

Garfinkel’e göre bu dönemde sosyoloji çalışmaları aslında giderek büyüyen bir boşluk üzerine inşa edilmekteydi.

Garfinkel’in fikri ise daha ampirik ve etkileşimli terimlerle yapılan fenomenolojik betimlemenin, hâkim görüşteki eksiklikleri giderebileceği yönündeydi.

Onun yaklaşımı ve toplumsal ilişkilerin kavramsal ve pozitivist yorumuyla mücadelesi, elinizdeki kitapta, ileride kaleme alacağı bazı çalışmalarından daha açık bir şekilde görülebilir.

1954’te ünlü “etnometodoloji” terimini icat eden Garfinkel’in ‘Sosyolojik Bakış’ eserinde, sonraki kuşak sosyologları etkileyecek olan etnometodoloji teriminin kaynaklarını buluyoruz.

Editörlüğünü Anne Warfield Rawls’un yaptığı ‘Sosyolojik Bakış’, sosyal teori alanında çalışan tüm akademisyenler, lisansüstü öğrenciler, antropoloji ve diğer alanlarda çalışan tüm sosyal bilimciler için giriş niteliğinde ve temel okuma listesinde yer alması gereken bir kaynak.

  • Künye: Harold Garfinkel – Sosyolojik Bakış: Toplumsal Eylemin Genel Sebepleri, çeviren: Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, sosyoloji, 304 sayfa, 2024

Jill Lepore – Amerika Birleşik Devletleri Tarihi (2024)

 

Amerikan deneyi, Thomas Jefferson’ın “Bu gerçekler” dediği üç farklı siyasi fikre dayanıyordu: Politik eşitlik, doğal haklar ve halkın egemenliği.

Jefferson, 1776 senesinde, Bağımsızlık Bildirgesi’nin bir taslağında, “Biz bu gerçekleri kutsal ve yadsınamaz kabul ediyoruz” diye yazmıştı…

Bu fikirlerin kökleri Aristoteles kadar antik, Genesis kadar eski ve dalları bir meşenin dalları kadar uzundu.

Bunlar bu ulusun kuruluş ilkeleridir; bunlar ilan edilerek ulus oluşmuştur.

Takip eden asırlarda bu ilkeler el üstünde tutulmuş, yerilmiş, bunlara karşı çıkılmış, onlar için ve onlara karşı mücadeleler verilmiştir.

Jill Lepore’un, ‘Amerika Birleşik Devletleri Tarihi’, Amerika’nın başlangıcından günümüze kadar uzanan mücadeleler ve çelişkilerle dolu tarihine yönelik kapsamlı bir inceleme yürütüyor.

Bu uzun tarihi, “Fikir” (1492-1799), “Halk” (1800-1865), “Devlet” (1866-1945) ve “Makine” (1946-2016) şeklinde dört temel konu ve başlık altında tartışıyor.

Lepore’un bu kapsamlı incelemesi, Amerikan ulusunun ideolojik temellerini ve tarih boyunca bu temellerin nasıl tezahür ettiğini, yalnızca siyasi liderlere ya da önemli olaylara değil, aynı zamanda dönemin toplumsal olaylarına, ekonomik değişimlere ve kültürel gelişmelere de değinerek ortaya koyuyor.

Birleşik Devletler’in, temel idealleri olarak gördüğü özgürlük, eşitlik ve halkın egemenliği gibi kurucu ilkeleri sorgulayarak, bu idealleri, kölelik, ırkçılık, kadın hakları ve göçmenlik vb. konulardaki mücadelelerle iç içe geçirerek ele alıyor.

Bu doğrultuda Amerikan demokrasisinin zayıflıklarını ve sınırlarını tartışan Lepore, bir yandan da ulusal kimlik ve demokrasi kavramlarının dönüşümü bağlamında Amerikan toplumunun çeşitli kesimlerinin bu süreçteki rollerini ve birbirleriyle olan etkileşimlerini göstermeye çalışıyor.

Bu kitap, Amerikan tarihini anlamak bakımından temel bir kaynak olmasının yanı sıra, Amerikan toplumunun güncel meselelerini ve istikbaldeki yerini anlamak için çok iyi bir kılavuz.

  • Künye: Jill Lepore – Amerika Birleşik Devletleri Tarihi, çeviren: İrem G. Şalvarcı, Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 880 sayfa, 2024

Federico Campagna – Teknik ve Büyü (2021)

Gerçekliğin teknik aracılığıyla inşa edilişi, bizi nihilizmin açmazlarına sürükler.

Federico Campagna bu çarpıcı çalışmasında, büyüyü dünyayı yeniden inşa etmenin bir aracı olarak tartışıyor ve böylece bizi gerçeklik hakkında yeniden düşünmeye davet ediyor.

Yazar burada, tekniğin nihilizme hapseden kapılarını, betimlenemezliğin büyülü anahtarı ile açmayı deniyor.

Teknik’in dünyayı mutlak dil yoluyla ele geçirme girişimi, gerçekliğimizin temellerini sarsıyor, anlam dünyamızı parçalıyor.

Campagna, gerçekliğin teknik aracılığıyla inşa edilen ve nihilizmin açmazlarına sürükleyen yönüne dikkat çekerek, çıkış yolunun güncel siyaset ve ekonomi tartışmalarından çok daha derinlerde yattığını gösteriyor.

Heidegger, Jünger ve Stirner’den İbnü’l-Arabî, Sühreverdî ve Molla Sadra’ya uzanan Campagna, büyüyü varoluşun kalbindeki betimlenemezlik kavramının çevresinde dünyayı yeniden inşa etme kabiliyetine sahip alternatif bir sistem olarak resmediyor. ‘Teknik ve Büyü’ bize dünyayı değiştirmek istersek, ilk yapmamız gereken şeyin onun dayandığı gerçeklik kavramını değiştirmek olduğunu vurguluyor.

  • Künye: Federico Campagna – Teknik ve Büyü, çeviren: Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 328 sayfa, 2021