Francesco Filippi – Ama Mussolini İyi Şeyler de Yaptı (2024)

İtalya’ya 1922’den 1943’e hükmetmiş Benito Mussolini’nin şahsiyeti ve icraatları ölümünden sonra mitolojik bir karakter kazandı.

Toz pembe bir nostaljiyle birçok büyük atılım ve başarı Il Duce’ye atfedilmeye başlandı, efsaneler üretildi ve post-hakikat çağında faşist lider yeniden takdis edilmeye başlandı.

Roma’da iktidar partisi bakanlarının da katılımıyla faşist selamının dirildiği bu günlerde ‘Ama Mussolini İyi Şeyler de Yaptı’ İtalyan toplumunun fantezilerini analiz ediyor.

Francesco Filippi tarih hakkında neden yalan söylenir sorusunun peşine düşüyor.

  • Kahramanın yolculuğu için neler feda edilir ve neler örtbas edilir?
  • Mussolini’nin yaptığı iyi şeyler de var mı?
  • Duce İtalyanlara emekli maaşı bağlayan ilk insan mıydı?
  • Mussolini bataklıkları kuruttu mu?
  • Duce tüm İtalyanları ev sahibi yaptı mı?
  • Duce yol yaptı mı?
  • Duce bir adalet savaşçısı mıydı?
  • Faşizm mafyayı alt edebildi mi?
  • Duce İtalyan ekonomisini zirveye mi taşıdı?
  • Duce İtalyan kadınlarının statüsünü yükseltti mi?
  • Duce büyük bir lider miydi?
  • Mussolini lütufkâr bir diktatör müydü?

Filippi kışkırtıcı kitabıyla bu soruların peşinde Faşist İtalya tarihinin karanlık dehlizlerine girerek propagandayı ve nostaljiyi, gömülen gerçekleri gün yüzüne çıkararak yok ediyor.

Duce’yi büyübozumuna uğratarak sadece İtalya’yı ilgilendiren bir mite değil günümüz siyasetinin efsanelerini de anlamak için bir yol haritası çıkarıyor.

Muhtemel bir totaliter geleceğin inşası biraz da totaliter geçmişin rehabilitasyonundan geçer.

Bu bakımdan geçmişin kendine has hakikatini ortaya çıkarmak, totaliter geçmişin geleceğimize dönüşmesini engellemenin ilk adımı olacaktır.

  • Künye: Francesco Filippi – Ama Mussolini İyi Şeyler de Yaptı: Bir Tarihsel Amnezinin Yayılması, çeviren: Burak Yazıcı, Runik Kitap, tarih, 188 sayfa, 2024

David A. Bell – Napoléon ve İlk Topyekûn Savaşın Hikayesi (2022)

Yirminci yüzyıl genellikle “Topyekûn Savaş Çağı” olarak görülür.

Fakat David Bell’in bu çığır açıcı kitabında da ifade ettiği gibi, topyekûn savaş mefhumunun ortaya çıkışı çok daha eski bir devirde; misket tüfeklerinin, topların ve yelkenli gemilerin damgasını vurduğu Napoléon döneminde aranmalıdır.

Bell’in kapsamlı ve kuvvetli anlatısı bizi, Batı Fransa’nın kanla sulanan tarlalarında yürütülen “imha” muharebelerinden neredeyse yıkılmaya yüz tutan İspanyol şehirlerinde gerçekleşen korkunç sokak çatışmalarına ve sadece bir gün içerisinde binlerce insanın can verdiği Orta Avrupa muharebe meydanlarına götürüyor.

Bell’e göre savaş kavramına ilişkin modern görüşlerimizin doğuşu da bu devre tekabül ediyor.

On sekizinci yüzyılın Avrupalı aydınları, savaşın uygar dünyayı terk etmeye başladığını düşünüyordu.

Bu yüzden Fransız İhtilâli sırasında patlak veren büyük çaplı muharebeleri; ebedi barışın hüküm sürdüğü çağı başlatacak “son savaşın” ve insanlığı günahlarından arındıracak yıkımın son çırpınışı olarak görme hülyasına kapıldılar.

Bu araştırmasının da göstereceği üzere böylesi görkemli bir amaca hizmet edecek savaşın, dizginlenemeyen ve merhametsizliği şiar edinen kıyametvari bir mücadeleye evirilmesi kaçınılmazdı.

O zamandan beri Batı dünyasında ebedî barış rüyası ve topyekûn savaş kâbusu iç içe girdi ve günümüze değin bu hüviyetini koruyarak geldi.

Nihayetinde Soğuk Savaş’ın akabinde “tarihi sona erdirme” umutlarının, yerini kısa süre içinde topyekûn katliam korkularına bıraktığı görüldü.

Bir tarihçinin keskin vukufiyeti ve bir gazetecinin detaycılık hususundaki ustalığını kendinde birleştiren Bell, ‘Napoléon ve İlk Topyekûn Savaşın Hikâyesi: Modern Savaş Sanatının Doğuşu’nda, Napoléon devri ile günümüz arasındaki benzerlikleri mahirane bir biçimde gün yüzüne çıkarıyor.

  • Künye: David A. Bell – Napoléon ve İlk Topyekûn Savaşın Hikayesi: Modern Savaş Sanatının Doğuşu, çeviren: Burak Yazıcı, Selenge Yayınları, tarih, 488 sayfa, 2022