Thomas Kühne – Aidiyet ve Soykırım: Hitler Toplumu (1918-1945) (2017)

Nazilerin Yahudilere yönelik soykırımı, bazı kişilere göre, Adolf Hitler başta olmak üzere, kimi yönetici elitlerin çılgınlıklarından ibaretti.

Oysa tam aksine soykırım, farklı kesimlerin katkı sağladığı bir toplumsal mutabakatın ürünüydü.

Thomas Kühne’nin elimizdeki nitelikli çalışması ise, soykırımı “ulusal-kültürel kimlik inşası” bağlamında inceleyerek soykırımın toplumsal mutabakat boyutlarını açıklığa kavuşturuyor.

Yazara göre 1. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Alman toplumu büyük bir utanç içindeydi.

Fakat bu utanç, aynı zamanda Alman toplumu üzerinde önemli bir aidiyet ve bağlılık hissiyatı da yaratmıştı.

Kühne, 1. Dünya Savaşı’nı eksen aldığı tarihsel bir perspektifle, bu utanç duygusunun, Yahudi nefretiyle birleşerek Almanların ulusal bilinçlerini kuvvetlendiren en önemli faktöre dönüştüğünü gözler önüne seriyor.

Soykırım çalışmaları alanındaki önemli çalışmalardan biri olan kitap, özellikle Yahudilere yönelik soykırımın Alman kimliğinin oluşmasındaki rolünü açıklığa kavuşturması ve bunun yanı sıra tüm kitlesel katliamları ve bu katliamlar sonrası kurulan toplumları anlamamızı sağlamasıyla önemli.

Kitabın, Taner Akçam’ın aydınlatıcı bir sunuşuyla açılığını da belirtelim.

  • Künye: Thomas Kühne – Aidiyet ve Soykırım: Hitler Toplumu (1918-1945), çeviren: Arlet İncidüzen, Heretik Yayıncılık, tarih, 271 sayfa, 2017

Richard Sennett ve Jonathan Cobb – Sınıfın Gizli Yaraları (2017)

Bilen bilir: Soma maden katliamı olduğunda, bir işçi ambulansa bindirilirken “Çizmeleri çıkarayım mı, sedye kirlenmesin” demişti.

Yine yakın zamanlı bir örnek daha: Maden işçileri koltuklar kirlenmesin diye bir otobüstü ayakta yolculuk etmişti.

Yalnızca bu iki örnek bile, işçinin sadece devasa bir ekonomik sömürü ve düşük ücretle değil, aynı zamanda kültürel/toplumsal kodlar, önyargılar ve ezberlerle de boğuştuğunu göstermeye yeter.

  • Bir işçi kıyafetinden ve konuşmasından dolayı küçük görülmekten korkar,
  • Nasırlaşmış ellerini saklar,
  • Üst-orta sınıftan insanların kendisini küçümsediğini bilir,
  • Çocuklarının kendisi gibi sömürülen ve ezilen bir işçi olmasından korkar,
  • Kendisini, kendisinden daha paralı kişilere “bey” demek zorunda hisseder,
  • Ve daha nicesi…

İşte Richard Sennett ve Jonathan Cobb, ufuk açıcı çalışmaları ‘Sınıfın Gizli Yaraları’nda, bunun gibi pek çok örnek eşliğinde, işçilerin, ekonomik sömürünün yanı sıra toplumsal ilişkilerinde ve gündelik hayatlarında sınıf bilincini nasıl deneyimlediklerinin izini sürüyor.

Kitap, bir sınıfa ait olmanın kültürel/toplumsal dinamikleri ve işçi sınıfından bireylerin bunu nasıl deneyimledikleri hakkında çok iyi bir sorgulama.

  • Künye: Richard Sennett ve Jonathan Cobb – Sınıfın Gizli Yaraları, çeviren: Mustafa Kemal Coşkun, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 269 sayfa, 2017

Frédéric le Play – Seçilmiş Metinler (2017)

1806-1882 arasında yaşamış, Fransız toplum mühendisi ve siyasetçi Frédéric le Play, sosyoloji tarihinde çok önemli bir isim.

Zira kendisinin, 1855’te 36 Avrupalı işçi ailesi üzerine yaptığı detaylı çalışmada kullandığı yöntemler, daha sonra yapılacak birçok çalışmaya örnek teşkil etmişti.

İşte bu kitapta bir araya getirilen metinler, le Play’in düşünce dünyasını ve sistemini kapsamlı bir biçimde ortaya koymalarıyla çok önemli.

Kitapta, le Play’in,

  • Sosyal reformlar,
  • Din,
  • Mülkiyet,
  • Aile,
  • Çalışma,
  • Çalışma alanında temel uygulamalar,
  • Ücret,
  • Tasarruf,
  • Tarım,
  • Ortaklıklar,
  • Toplumsal eşitsizlikler,
  • “Seçkin” sınıflar,
  • Hoşgörüsüzlük,
  • Bürokrasi,
  • Ve devrimin şartları gibi konulardaki görüşleri yer alıyor.

le Play’in buradaki metinleri, hem kendisinin muhafazakâr bir sosyal bilimci olarak portresini sunuyor hem de sosyolojinin Fransa’daki gelişimini gözler önüne seriyor.

Künye: Frédéric le Play – Seçilmiş Metinler, çeviren: Ahmet Kerem Yılmaz, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 272 sayfa

Hasan Münüsoğlu – Irk Lekesi (2017)

Türkiye’de antropoloji, liselerde ve üniversite hazırlık kitaplarında yakın zamanlara kadar hep “ırkbilim” olarak verildi.

Yani bu koca disiplin, bizde daha çok “kurukafacılık” ya da “kafatasçılık” olarak daraltılıp anlatıldı.

Bunun müsebbipleri, kuşkusuz “yerli ve milli” kaygı ve önceliklerini bilimin önüne koyan siyasi elitlerin bizzat kendisiydi.

Türkiye’nin önde gelen antropologlarından Tayfun Atay’ın deyişiyle, antropoloji bizde önce imal edilen, ardından ihmal edilen bir bilimdir.

İşte Hasan Münüsoğlu, elimizdeki bu önemli çalışmasında, emek verdiği bu bilim disiplininin ülkemizdeki sorunlu doğuşunu eleştirel bir bakışla irdeliyor.

Bilhassa Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde antropolojinin kurulma ve kurumlaşma sorunlarını irdeleyen çalışma, Şevket Aziz Kansu, Afet İnan, Seniha Tunakan, Muzaffer Süleyman Şenyürek ve Nermin Erdentuğ gibi isimlerin antropolojiye yaklaşımlarını ve çalışmalarını, dönem siyaseti ekseninde inceliyor.

Türkiye’nin antropoloji tarihinde “ırk lekesi”nin nasıl bulaştığını daha iyi kavramak ve bununla gerçek anlamda yüzleşmek isteyenlerin kaçırmak istemeyeceği bir çalışma.

  • Künye: Hasan Münüsoğlu – Irk Lekesi, Heretik Yayıncılık, antropoloji, 214 sayfa

Nels Anderson – Hobo: Evsiz Adamın Sosyolojisi (2017)

Hobo, 20. yüzyıl Amerikan popüler kültüründe evsiz barksız, ailesiz, bağımsız olmayı tercih eden, hayatı yollarda geçen kişi anlamına geliyor.

Her yeri evi olarak belleyen bir Hobo, düzenli çalışma karşıtıdır, sömürü ilişkilerinin içine girmez ve sınırlarda yaşamayı tercih eder.

İşte, kendisi de eski bir Hobo olan Nels Anderson, bizi Hoboların ilginç dünyasına, yaşam ve çalışma düzenlerine, gündelik hayat pratiklerine daha yakından bakmaya davet ediyor.

Kitap, bu ilginç kesime içeriden bakan bir anlatı olsa da, gözlemleri, betimlemeleri ve yöntemsel, epistemolojik yaklaşımıyla Hobolar için yetkin bir sosyoloji çalışması olmasıyla önemli.

Anderson’ın bu nitelikli kent antropolojisi çalışmasının, Chicago Ekolü olarak bilinen sosyal bilim geleneğini güçlü bir şekilde etkilediğini de söyleyelim.

  • Künye: Nels Anderson – Hobo: Evsiz Adamın Sosyolojisi, çeviren: Ezgi Pınar, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 256 sayfa

Kolektif – “Uluslararası” Kavramını Yeniden Düşünmek (2017)

“Uluslararası” kavramını yalnızca Uluslararası İlişkiler disiplini bağlamında değil sosyal bilimler ve bölge çalışmaları gibi disiplinlerin perspektifinden de irdeleyen, ayrıca bu konuda Batı literatüründe ortaya konmuş güncel yaklaşımları Türkiye’ye aktaran özgün bir çalışma.

Kitapta,

  • Uluslararası İlişkiler disiplininde Transnasyonalizm düşüncesinin doğuşu,
  • Uluslararası düzende büyük birer kırılma deneyimi olarak Rakka ve Rojava,
  • Türkiye dış politikasının toplumsal ve tarihsel kökenleri,
  • Dış politikanın ve uluslararası ilişkilerin tarihsel sosyolojisi,
  • Ve uluslararası kavramına yöntemsel yaklaşımlar gibi, alan açısından önemli konular tartışılıyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler de şöyle: Ceren Ergenç, Derya Göçer Akder, Funda Hülagü, Besim Can Zırh, Veysel Tekdal, Cemil Boyraz, Clemens Hoffman, Can Cemgil, Nurten Çevik, Ali Bilgiç, Sırma Altun Küçükarslan, Kübra Oğuz, Burak Erdinç, Duygu Toprak ve Zeynep Tuba Sungur.

  • Künye: Kolektif – “Uluslararası” Kavramını Yeniden Düşünmek, derleyen: Ceren Ergenç ve Derya Göçer Akder, Heretik Yayıncılık, siyaset bilimi, 262 sayfa

George Herbert Mead – Zihin, Benlik ve Toplum (2017)

George Herbert Mead’in sosyal bilimler ve felsefe alanlarında bir klasik olarak kabul edilen ‘Zihin, Benlik ve Toplum’unun yayımlanışının üzerinden seksen yılı aşkın zaman geçti.

Mead’in sosyal psikoloji üzerine, Chicago Üniversitesi’nde 1927-1928 yıllarında verdiği bu derslerin, hem bu alan için kurucu nitelikte tabir edilen metinler hem de klasik sosyolojinin ayrılmaz parçası olan pragmatizmin itici gücü olarak kabul edildiğini belirtelim.

Mead’in derslerinden tutulan notlardan oluşan çalışmada irdelenen kimi konular şöyle:

  • Sosyal psikoloji ve davranışçılık,
  • Davranışçılık açısından tavır ve jestler,
  • Taklit ve dilin kökeni,
  • Düşünce, iletişim ve anlamlı sembol,
  • Anlam,
  • Tümellik,
  • Zihin ve sembol,
  • Zihnin çevreyle ilişkisi,
  • Benliğin doğuşu,
  • Toplumsal sürecin bireysel içe aktarımı,
  • Toplumsal ortamda benliğin gerçekleştirilmesi,
  • İnsanlar toplumunun temeli,
  • Toplumsal kurumlarla düşünce ve iletişimin işlevleri,
  • Sempatinin doğası,
  • Toplumsal örgütlenmede mantık ve kişiliğin işlevleri,
  • İdeal toplumun gelişimine yönelik umutlar ve engeller…

Mead’e göre toplum, sunduğu sembolik evren ve bilhassa dil üzerinden, insanların fiziki nesnelerle kurduğu ilişki üzerinde bile etkili olur.

  • Künye: George Herbert Mead – Zihin, Benlik ve Toplum, çeviren: Yeşim Erdem, Heretik Yayıncılık, psikoloji, 334 sayfa

Joss Sheldon – Küçük Ses (2017)

Joss Sheldon’ın yayımlandığında ilgiyle karşılanan romanı ‘Küçük Ses’, artık Türkçede.

‘Küçük Ses’, kendini bulmaya çalışırken toplumun değer ve tutumlarına toslayan Yew Shodkin’in trajik ve gerçekçi hikâyesini sunuyor.

Shodkin, yönünü başka insanlar olmadan tayin etmeye çalışır ve böylece olabildiğince herkesten uzak bir yaşam sürmeye gayret eder.

Fakat toplum ve sistemin gereklilikleri, dayatmaları, her seferinde onu çekildiği yerden koparıp alır.

Shodkin’in trajedisi, kendisi olmaya çalışırken sürekli ve sürekli toplumsal normların dayatmasıyla istemediği kişiye, kişilere dönüşmektir.

Ve bu trajedi, kısırdöngü gibi kahramanımızın hayatını kuşatmaya başlar.

Sheldon, Shodkin karakteri üzerinden modern bireyin uçurumlarına doğru yol alıyor.

Okunması elzem bir roman.

  • Künye: Joss Sheldon – Küçük Ses, çeviren: Duygu Toprak, Heretik Yayıncılık, roman, 192 sayfa

Erving Goffman – Etkileşim Ritüelleri: Yüz Yüze Davranış Üzerine Denemeler (2017)

Erving Goffman’ın ‘Etkileşim Ritüelleri’, bundan tamı tamına 50 yıl önce, duygular sosyolojisinin henüz ortaya çıkmadığı bir dönemde yazıldı.

Yazarının birebir gözlemleri ve ufuk açıcı yorumlarıyla öne çıkan çalışma, insanlar arasında bakışlar, jestler, mimikler, duruşlar ve sözlü ifadeler üzerinden ilerleyen yüz yüze davranışları inceliyor.

Yayımlandığı yıllarda yankı uyandıran kitabında Goffman, başkalarıyla bir arada olduğumuz esnada ortaya koyduğumuz davranışların sosyolojisini kuruyor.

Kitap, toplumsal örgütlenmeyi ana gündem olarak belirliyor, fakat bunu kişilerin birbiriyle karşılaşmaları ve bundan kaynaklı etkileşim pratikleriyle açıklıyor.

Çalışmanın en özgün katkısı da budur diyebiliriz.

Kitabın asıl ilgi çeken bölümü ise, Goffman’ın Nevada’da bir kumarhanedeki gözlemleri üzerinden kimi davranış pratiklerini irdelemesi.

Yazar, çok ilginç ayrıntılardan yola çıkarak kumarı, benliğin sunulduğu önemli bir karşılaşma türü olarak ele alıp yorumluyor.

Daha sonra bu alanda yapılacak araştırmalar için önemli bir başlangıç oluşturmuş bu kült kitap, benliği hem kırılgan hem de yetkin bir yapı olarak ele alması ve etkileşim ritüellerinin bireyi kişisel ve toplumsal olarak nasıl yeniden ve yeniden inşa ettiğini gözler önüne sermesiyle değerli ve önemli.

  • Künye: Erving Goffman – Etkileşim Ritüelleri: Yüz Yüze Davranış Üzerine Denemeler, çeviren: Adem Bölükbaşı, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 302 sayfa

Eugen Weber – Köylülerden Fransızlara: Fransa Kırsalının Modernleşmesi, 1870-1914 (2017)

Fransa’da 1789 Devrimi’nden sonra modern ulus devlet ve Fransız kimliği hangi aşamalardan geçerek oluştu?

Eugen Weber’in yalnızca Fransa değil, genel olarak Avrupa kıtasında modern devletin inşa süreçleri hakkındaki bu harikulade eseri, alan açısından altın değerinde.

Yazar burada, Fransız kimliğinin oluşumunda, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra zorunlu eğitim, mecburi askerlik hizmetleri, kitle iletişim araçlarının kırsala girişinin etkili olduğunu kapsamlı bir şekilde gözler önüne sermekte.

Kitapta,

  • Paris Fransızcasının taşrada egemen oluşundan sonra, burada konuşulan farklı dillerin nasıl arka plana itildiği,
  • Fransa’da liberal merkez egemenliğinin, ulusal aidiyetle nasıl iç içe geçtiği,
  • Bu durumun taşrayı hem coğrafi hem de siyasi anlamda nasıl merkeze bağladığı,
  • Ve barbar, vahşi olarak görülen yerli halkların, bir nevi sömürgeleştirmeyle “uygarlığa” ve Fransızlığa nasıl asimile edildiği gibi, burada anlatamadığımız birçok konu irdeleniyor.

Çalışma uluslaşma, asimilasyon, modernleşme, sömürgeleştirme ve uygarlık kavramları üzerine düşünen her okurun kitaplığında bulunmalı.

  • Künye: Eugen Weber – Köylülerden Fransızlara (Fransa Kırsalının Modernleşmesi, 1870-1914), çeviren: Çağdaş Sümer, Heretik Yayıncılık, tarih, 776 sayfa