Félix Marie Charles Texier – Küçük Asya (2025)

Félix Marie Charles Texier’in bu çalışması, 19. yüzyılın en kapsamlı Anadolu incelemelerinden biridir. ‘Küçük Asya: Tarihi, Coğrafyası ve Arkeolojisi’ (‘Asie Mineure: Description géographique, historique et archéologique des provinces et des villes de la Chersonnèse d’Asie’), Anadolu yarımadasını coğrafi, tarihi ve arkeolojik yönleriyle detaylı biçimde ele alıyor. Eser, dönemin bilimsel gezilerine dayanan gözlemlerle şekillenmiş.

Kitapta her bölge, hem antik kaynaklara dayandırılarak hem de yazarın sahadaki gözlemleriyle anlatılıyor. Antik çağlardan Bizans dönemine kadar Anadolu şehirlerinin geçirdiği evreler titizlikle belgeleniyor. Yerleşimlerin tarihi işlevleri, mimari kalıntılar ve topografya ilişkisi detaylandırılıyor.

Texier, özellikle antik kentlerin konumlarını, tapınakları, tiyatroları ve sur kalıntılarını çizimlerle destekleyerek sunuyor. Coğrafi özelliklerin yerleşim düzenleri üzerindeki etkisine de dikkat çekiyor. Bu bağlamda kitap, bir arkeoloji rehberi kadar tarihsel bir atlas işlevi de görüyor.

Eser, Anadolu’nun çok katmanlı kültürel mirasını Avrupa bilim dünyasına tanıtmak açısından öncü bir kaynak niteliğinde. Hem bilimsel hem de estetik bir anlatı sunan Texier, Anadolu’nun geçmişine dair zengin bir panorama çiziyor. ‘Küçük Asya’ hem tarihçiler hem coğrafyacılar hem de meraklı okuyucular için eşsiz bir başvuru kaynağı.

  • Künye: Félix Marie Charles Texier – Küçük Asya: Tarihi, Coğrafyası ve Arkeolojisi, çeviren: A. Kadir Paksoy, Kabalcı Yayınları, tarih, 1408 sayfa, 2025

Sezer Seçer Fidan – Hitit Nehir Tanrı(ça)ları (2025)

Sezer Seçer Fidan’ın ‘Hitit Nehir Tanrı(ça)ları’ adlı eseri, Hitit yazılı kaynaklarında şimdiye dek sınırlı bir bakış açısıyla incelenmiş olan Nehir Tanrıçalarını etraflıca ele alıyor. Bu inceleme, yalnızca Nehir Tanrıçalarını değil, su ve suyun kutsallığıyla bağlantılı tüm tanrı gruplarını da kapsıyor. Hitit arşivlerindeki çivi yazılı metinlerin detaylı bir şekilde incelenmesiyle, Nehir Tanrıçalarının tüm adları belirlenmiş, cinsiyetleri tespit edilmiş, dinsel rolleri ve işlevleri ortaya çıkarılmış ve Hitit tanrı topluluğundaki konumları saptanmıştır. Nehir Tanrıçalarının etkileşimde olduğu diğer tanrı grupları da kitapta önemli bir yer tutuyor. Kitapta, bu tanrıların dinsel yönlerinin yanı sıra, onlarla birlikte anılan nehirlerin coğrafi konumları da inceleniyor.

Fidan’ın bu çalışması, coğrafi bir unsur olarak “nehir”in kutsallığını ve farklı nehirleri temsil eden tanrı/tanrıçaları, Hitit çivi yazılı metinlerinin tamamını tarayarak ortaya koyuyor. Mitolojiden bayram ritüellerine, siyasi metinlerden mektuplara, kanunlardan dualara kadar çeşitli metin türleri inceleniyor. Ayrıca, Hitit Kaya Anıtları bölümüyle, bu anıtların çoğunun suyun kutsallığıyla ilişkili olduğu vurgulanıyor.

  • Künye: Sezer Seçer Fidan – Hitit Nehir Tanrı(ça)ları, Kabalcı Yayınları, tarih, 416 sayfa, 2025

Bronislaw Malinowski, Robert Briffault – Dünden Bugüne Evlilik (2025)

Bu kitap, antropoloji alanındaki iki önemli figür olan Bronislaw Malinowski ve Robert Briffault arasındaki bir fikir ayrılığını yakalayan önemli bir antropolojik eserdir. ‘Dünden Bugüne Evlilik’ (‘Marriage: Past and Present. A Debate Between Robert Briffault and Bronislaw Malinowski’), evliliğin doğası ve kökenleri hakkında bir tartışma sunar. Anlaşmazlıkları, özellikle “ilkel” toplumlarda evliliğin evrensel bir kurum olup olmadığı sorusu üzerine odaklanır.

Bronislaw Malinowski çekirdek ailenin evrenselliğini ve babanın çocuk yetiştirmedeki önemini vurguladı. Evliliğin tüm insan toplumlarında bulunan temel bir kurum olduğunu, ebeveynliği meşrulaştırmaya ve aileyi istikrarlı bir sosyal birim olarak kurmaya hizmet ettiğini savundu. Trobriand adalarındaki saha çalışması teorilerini büyük ölçüde etkiledi. Robert Briffault ise en eski insan toplumlarının ana soylu olduğunu ve anne-çocuk bağının temel sosyal birim olduğunu savundu. Babanın rolünün başlangıçta marjinal olduğuna ve resmi bir kurum olarak evliliğin nispeten geç geliştiğine inanıyordu. “Anneler” adlı eseri teorilerinin köşe taşıdır.

Tartışma, antropolojide evliliğin kökenleri ve işlevleri hakkındaki farklı teorik bakış açılarını vurgular. Farklı kültürlerde aile, akrabalık ve sosyal organizasyonun doğası hakkında önemli soruları gündeme getirir. Eser, insan sosyal davranışı hakkında temel konuları ele aldığı için bugün hala geçerliliğini koruyor. O dönemde antropolojik alandaki düşünce değişimini gösteriyor.

Özetle, kitap, insan sosyal yaşamının temel bir yönü hakkında iki etkili bilim insanının zıt görüşler sunduğu antropolojik düşüncede çok önemli bir anı yakalar.

Kitap, Türkiye’de ilk kez yayımlanıyor.

  • Künye: Bronislaw Malinowski, Robert Briffault – Dünden Bugüne Evlilik, çeviren: Gökhan Aydın, Kabalcı Yayınları, antropoloji, 96 sayfa, 2025

Fuat Bozkurt – Türk içki Geleneği (2025)

Fuat Bozkurt, ‘Türk İçki Geleneği’ adlı eserinde bizi eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor. Bu kitapta, Eski Türklerden başlayarak günümüze uzanan zaman çizelgesinde içki ve eğlence kültürümüzün evrimini keşfe çıkıyoruz. Kımızdan şaraba, oradan rakıya uzanan bu serüven, Fuat Bozkurt’un kalemiyle yeniden hayat buluyor.

Bozkurt, tam da bir akşamcı masasının vakur edası ve dostane üslubuyla hikâyeler, fıkralar, anekdotlar ve şiirlerle bezeli bir anlatım sunuyor. Okuyucuyu tarihin tozlu raflarından çekip çıkararak Türk içki kültürünün büyüleyici dünyasında gezintiye davet ediyor.

Yazar, bu eserde, içkinin sadece bir içecek değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve tarihsel bir olgu olduğunu vurguluyor. Köklerinden günümüze, içkinin Türk toplumundaki yerini, dinsel ritüellerdeki rolünü, sosyal ilişkilerdeki etkisini ve tarih boyunca geçirdiği dönüşümleri detaylı bir şekilde inceliyor.

Kitap, hem tarihsel bir bakış açısı sunuyor hem de içkinin edebiyatta, sanatta ve gündelik hayattaki yansımalarını ele alıyor. Fuat Bozkurt, bu eseriyle Türk kültürünün zengin ve karmaşık bir yönünü okurlara sunuyor.

  • Künye: Fuat Bozkurt – Türk içki Geleneği, Kabalcı Yayınları, tarih, 320 sayfa, 2025

Richard Elliott Friedman – Tevrat’ı Kim Yazdı? (2025)

Richard Elliott Friedman’ın ‘Tevrat’ı Kitabı Kim Yazdı?’ adlı eseri, Tevrat’ın yazarlığı, gelişimi ve tarihsel bağlamı hakkında önemli bir tartışma başlattı. Yazar, Tevrat’ın tek bir yazar tarafından değil, farklı dönemlerde yaşamış birçok yazar tarafından kaleme alındığını ve bu nedenle tek bir anlam taşımadığını savunuyor.

Friedman, Tevrat’ın oluşum sürecinde mitlerin, efsanelerin, tarihsel olayların ve farklı dini inanışların bir araya gelerek karmaşık bir yapı oluşturduğunu belirtir. Kitabın her bir bölümünün farklı amaçlarla ve farklı dönemlerde yazıldığını, bu nedenle de farklı yorumlara açık olduğunu vurgular.

Yazar, Tevrat’ın farklı katmanlardan oluştuğunu ve bu katmanların birbirinden ayrıştırılarak incelenmesi gerektiğini savunur. Bu sayede, Tevrat’ın tarihsel ve kültürel bağlamı daha iyi anlaşılabilir ve metnin farklı anlamları ortaya çıkarılabilir. Friedman, Tevrat’ın yazarlarının kimlikleri, yaşadıkları dönemler ve metinleri oluştururken hangi kaynaklardan yararlandıkları gibi sorulara cevap arayarak, Tevrat’ın daha bilimsel bir şekilde incelenmesine katkı sağlar.

Kitapta ele alınan başlıca konular:

  • Tevrat’ın oluşum süreci
  • Tevrat’ın farklı yazarları ve kaynakları
  • Tevrat’ın tarihsel ve kültürel bağlamı
  • Tevrat’ın farklı yorumları
  • Tevrat’ın modern dünyadaki etkisi

Künye: Richard Elliott Friedman – Tevrat’ı Kim Yazdı?, çeviren: Muhammet Tarakçı, Kabalcı Yayınları, dinler tarihi, 360 sayfa, 2025

Immanuel Kant – Prolegomena (2024)

Immanuel Kant’ın felsefe tarihinde önemli bir yere sahip olan ‘Prolegomena’ adlı eseri, metafizik biliminin sınırlarını ve imkanlarını soruşturan bir çalışma.

Kant, bu eserinde metafiziğin bilimsel bir disiplin olarak nasıl var olabileceğini ve hangi koşullarda geçerli bilgi üretebileceğini araştırır.

Kant, metafiziği deneyimin ötesindeki, soyut kavramlarla ilgilenen bir disiplin olarak tanımlar. Ancak, metafiziğin keyfi spekülasyonlardan ziyade bilimsel bir temel üzerine oturması gerektiğini savunur.

Kant’a göre, tüm bilgi deneyime dayanmaz. Bazı bilgimiz, deneyimden önce zihnimizde var olan a priori ilkeler sayesinde oluşur. Matematik ve mantık gibi alanlardaki bilgimiz, a priori bilginin en iyi örnekleridir.

Kant, özellikle sentetik a priori bilginin mümkün olup olmadığı sorusuyla ilgilenir. Sentetik a priori bilgi, hem deneyime dayanmayan hem de yeni bilgiler katan bir bilgi türüdür. Kant, matematik ve fizikteki bazı bilgilerin sentetik a priori olduğunu savunur.

Kant, metafizik biliminin sınırlarını belirlemek için “transandantal yöntem” adı verilen bir yöntem geliştirir. Bu yöntem sayesinde, aklın bilgi edinme yeteneklerinin sınırlarını ve metafiziğin hangi sorulara cevap verebileceğini belirlemeye çalışır.

‘Prolegomena’, Kant’ın daha önce yayımladığı ‘Saf Aklın Eleştirisi’ adlı eserinin daha anlaşılır bir özeti niteliğinde. Bu eser, Kant felsefesinin temel kavramlarını ve yöntemlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmıştır.

Kant’ın metafizik üzerine yaptığı bu derin inceleme, bilim felsefesi ve epistemoloji alanlarında önemli tartışmalara yol açmıştır.

‘Prolegomena’, modern felsefenin temel sorularından biri olan “bilgi nedir?” sorusuna yanıt arayan en önemli eserlerden biridir.

  • Künye: Immanuel Kant – Prolegomena: Gelecekte Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Dair Önsözler, çeviren: Hüseyin Yücel, Kabalcı Yayınları, felsefe, 208 sayfa, 2024

Joseph Nigg – Zümrüdüanka (2024)

Küllerinden doğan bir efsane: Feniks.

Bizdeki adıyla Zümrüdüanka.

Anka Kuşu.

Bu kitap, mitolojinin en ilgi çekici figürlerinden biri olan Anka Kuşunu derinlemesine inceliyor.

Yazar, Anka Kuşunun farklı kültürlerdeki mitolojilerdeki yerini, sembolik anlamlarını ve zaman içindeki dönüşümünü detaylı bir şekilde ele alıyor.

Nigg, anka efsanesinin kökenlerini Antik Mısır, Yunan ve Çin mitolojilerine kadar takip ediyor.

Farklı kültürlerde Anka Kuşunun nasıl farklı özelliklere ve anlamlara sahip olduğunu gösteriyor.

Kitap, Anka Kuşunun ölümsüzlük, yeniden doğuş, güneş, ateş ve dönüşüm gibi kavramlarla nasıl ilişkilendirildiğini açıklıyor.

Anka Kuşunun, insanın yaşam döngüsü ve ruhun ölümsüzlüğü hakkında verdiği mesajları deşifre ediyor.

Anka Kuşunun sanat eserlerinde, edebiyatta ve diğer kültürel ürünlerdeki yansımalarını inceliyor.

Anka Kuşunun görsel ve edebi temsillerinin nasıl zaman içinde değiştiğini ve farklı anlamlar kazandığını gösteriyor.

Nigg, Anka Kuşu efsanesinin modern dönemdeki yankılarını ve psikoloji, felsefe gibi alanlardaki etkilerini değerlendiriyor.

Anka Kuşunun, insanın içsel dönüşümü ve kişisel gelişimle olan ilişkisini araştırıyor.

Anka Kuşunun yeniden doğuş ve dönüşüm temaları, kişisel gelişim yolculuğunda size ilham verebilir.

Mitolojiye ve sembolizme ilgi duyan herkes için keyifli ve bilgilendirici bir okuma deneyimi sunuyor.

Kitap, Anka Kuşu efsanesinin sadece bir mitolojik figürün ötesinde, insanlık tarihi boyunca tekrarlanan evrensel temaları yansıttığını gösteriyor.

  • Künye: Joseph Nigg – Zümrüdüanka: Feniks Efsanevî Yaratığın Sıradışı Yaşam Öyküsü, çeviren: Kenan Çelik, Kabalcı Yayınları, mitoloji, 480 sayfa, 2024

Peter Tompkins, Christopher Bird – Bitkilerin Gizli Yaşamı (2024)

Bitkilerin dünyasını, insanlık ile bilimsel keşiflerin ortaya çıkardığı ilişkileri bağlamında inceleyen ‘Bitkilerin Gizli Yaşamı’, bitkilerin yalan dedektörleri ve ekolojik nöbetçiler olabildiği şeklinde şaşırtıcı ve dikkate değer bilgiler içermenin yanında; insan isteklerine uyumlanma yetenekleri, müziğe tepkileri, sağaltıcı güçleri ve insanlarla iletişim kurma yeteneklerini ortaya koyuyor.

Yazarlar Peter Tompkins ve Christopher Bird, 20. yüzyılın en kapsamlı ve gezegeni kurtarabilecek veya yok edebilecek devriminin bahçe toprağınızın altından gelebileceğini öne sürüyor.

1973 yılında yayımlanan ‘Bitkilerin Gizli Yaşamı’, bitki dünyasına dair bakış açımızı kökten değiştirdi.

Bu çığır açan eser, bitkilerin sadece pasif varlıklar olmadığını, aksine çevrelerine duyarlı, iletişim kurabilen ve hatta öğrenme kapasitesine sahip canlılar olduğunu gözler önüne seriyor.

Kitap, bitkilerin müzikten, dokunuşa, hatta insan duygularına kadar çeşitli uyaranlara tepki verebildiğini ortaya koyuyor.

Yapılan deneylerde, bitkilerin müzik dinlerken köklerini belli yönlere doğru uzattıkları, dokunulduğunda elektriksel sinyaller yaydıkları ve hatta insanlardan gelen olumlu veya olumsuz enerjilere tepki gösterdikleri gözlemlenmiştir.

Bitkilerin birbirleriyle iletişim kurabildikleri, kök sistemleri aracılığıyla bilgi alışverişi yaptıkları ve hatta birbirlerine yardım edebildiklerini gösteriyor.

Kitap, bitkilerin basit bir refleks düzeyinde değil, daha karmaşık bir bilinç düzeyine sahip olabileceğini öne sürer.

Bitkilerin hafızaları olduğu, öğrenme kapasiteleri olduğu ve hatta belirli bir seviyede karar alabildikleri iddia edilir.

Kitap, yayımlandığı dönemde büyük ilgi gördü ve bitkilere olan bakış açımızı kökten değiştirdi.

New Age hareketleri tarafından benimsenen kitap, bitki sevgisi ve doğa ile bağ kurma konusunda farkındalık yarattı.

  • Künye: Peter Tompkins, Christopher Bird – Bitkilerin Gizli Yaşamı, çeviren: Sulhi Dölek, Selin Yılmaz, Kabalcı Yayınları, bilim, 424 sayfa, 2024

Baron d’Holbach – Doğanın Düzeni (2024)

Baron d’Holbach, bu yapıtında insanı hem kendi türüyle hem de din adamlarının düşselliğince mevcut olduğu varsayılan tinsel varlıklarla olan ilişkileriyle irdeliyor; boş inançları, bağnazlığı ve hoşgörüsüzlüğün yanılgıları ve kötü sonuçlarının kaynağına iniyor; arı bir ahlakı yücelterek, içinde bulunduğumuz toplumda mutluluk ve huzurla yaşayabilmemiz için incelikli, hoşgörülü, yardımsever olmamızı öğütlüyor.

d’Holbach’a göre, insanın mutsuzluğunun temel nedeni, çocukluktan başlayarak aktarılmış önyargılar ile doğaya ilişkin bilgisizliğidir.

Doğayı tanımayan insan karanlık düşlemlerin ardına düşer.

Birtakım aşkın varlıkların düşlemlerinden yardım umar.

Doğanın doğru yolunu bilmediğinden doğru yoldan sapar.

Papazlar ve tiranlar kendi çıkarları için bu bilgisizliği kullanırlar.

Aklının bilincinde olmayan ve değerini bilmeyen insan bu çıkar gruplarının zincirleriyle bağlı bir yaşama saplanıp kalır olur.

Her türden teoloji bu yalanları insanlar arasında yaymaktadır ve bunlardan tümden kurtulmak gerekir.

Bunun yolu da insanların doğayı tanıyarak kendi akıllarının değerini bilmeyi ve saygı duymayı öğrenmeleri, cesur olmaları ve aşkın düşlemlerle oyalanmak yerine doğruluk, iyilik ve barış sevgisinin ardından gitmeleridir; çünkü, ahlaktan başka gerçek din yoktur.

d’Holbach diyor ki kısaca, boş inançla boş boş bakma; akılla, bilimle, erdemle dol da öyle bak kendine ve dünyaya….

Bu çeviri ‘Le Système de la Nature’ün bütün halinde ilk çevirisi.

  • Künye: Baron d’Holbach – Doğanın Düzeni, çeviren: A. Kadir Paksoy, Kabalcı Yayınları, felsefe, 528 sayfa, 2024

Walter Lipmann – Hayalet Kamu (2024)

Walter Lippmann’ın, ‘Hayalet Kamu’ eseri, “doğrudan demokrasi”nin pek çok aracına ve politikacılara güvenilmeyen çağımızda hâlâ geçerliliğini ve güncelliğini koruyor.

Lippmann, Amerikan demokrasisinin hastalıklarına oldukça eleştirel yaklaşıyor.

Antipopülist tutumdaki bu eser elitizmi, geçmişte önemli etkileri olmuş, ciddi ve farklı bir entellektüel seçenek olarak savunuyor.

Lippmann’ın demokrasi üzerine mitlerden arındırılmış görüşleri günümüzde de yankı bulmaya devam ediyor.

‘Hayalet Kamu’, yalnızca demokrasi konusunda değil reformlar konusunda da “inancını yitirmiş insanı” ele alıyor.

Lippmann’a göre, ortalama seçmen yönetemez.

“Kamu” dediğimiz yalnızca bir “hayalet”tir.

Yazar, politika üreticileri uzmanlar, amatörler olarak değil sürecin içindekiler ve dışındakiler olarak ayırıyor.

Lippmann, ilerlemeci siyasetin temel varsayımı olan karar almanın bütün olarak halkın elinde olması fikrini savunan teorilere meydan okuyor.

  • Künye: Walter Lipmann – Hayalet Kamu, çeviren: Cem Evrim Aslan, Kabalcı Yayınları, siyaset, 128 sayfa, 2024